Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/638 E. 2023/1798 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/638
KARAR NO : 2023/1798

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/12/2017 (Dava) – 15/10/2020 (Karar)
NUMARASI : 2017/1419 Esas – 2020/489 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 23/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2020 tarihli 2017/1419 Esas ve 2020/489 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 05/08/2016 tarihinde, davalı …’un maliki ve kaza tarihinde sürücüsü olduğu ” …” plakalı araç ile İzmir İli Gaziemir İlçesi Akçay Caddesi yan yoldan gelip Karabağlar istikametine seyir halindeyken No:253 önünde bulunan yaya geçidine gelindiği sırada kırmızı ışıkta geçerek yaya olan davacıya çarparak cismani zararlı trafik kazasına sebebiyet verdiği, davalı araç sürücüsünün yaya geçidine geldiği sırada kırmızı ışıkta geçerek yaya olarak karşıdan karşıya geçmekte olan davacıya çarptığını davacının ise kazanın oluşumunda bir kusurunun bulunmadığını, İzmir 16. Sulh Ceza Hakimliğine 2013/603 esas sayılı ceza dosyası açıldığı ve alınan bilirkişi raporu ile davalı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunun ortaya konduğunu, kazada hayati tehlike yaşayacak şekilde ağır yaralanan davacının maddi ve manevi zarara uğradığı, dava konusu cismani zarar nedeniyle sigorta Şirketi tarafından maddi zararların karşılanabileceğinin kuvvetle muhtemel olduğu, ancak teminat kapsamında olmayan manevi tazminatın davalı şahısın sorumluluğunda olması ve dava açılmadan önceki davalı yaklaşımı nedeniyle yargılama sonunda hükmedilebilecek tazminatın tahsilatında zorluk yaşanabileceğinden davalı şahıslar üzerine kayıtlı menkul ve gayrimenkuller üzerine ihtiyati haciz konulmasını, davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğundan şimdilik 100,00 TL kalıcı,100,00 TL geçici,100,00TL olmak üzere 300,00 TL maddi tazminatın davalı … Sigorta A.Ş den teminat limitleri dahilinde temrrüt tarihinden diğer davalılardan ise kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen tahsilini, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 24/01/2020 tarihli değer arttırım ıslah konulu dilekçe ile müvekkili için toplam 114.502,12-TL maddi tazminatın … Sigorta A.Ş.’nin poliçe teminat ve limitleri dahilinde sorumlu tutulması kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan …’dan tahsiline, hükmedilecek tazminatlara davalı … Sigorta Şirketi yönünden 26.10.2017 olan temerrüt tarihinden, diğer davalı yönünden kaza tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, dava dosyası kapsamında ( Ekte ödeme fişleri sunulu ) maluliyete yönelik tespit için Ege Ün. Hastanesi’nde yapılan toplam 595,00 TL giderler de dahil edilmek suretiyle yargılama giderleri ile maddi ve manevi tazminat vekâlet ücretlerinin ayrı ayrı hesaplanmak suretiyle sorumlulukları oranında davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazaya ilişkin davacı tarafından daha öncede İzmir 3 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/530 Esas 2014/194 Karar sayılı dava dosyası ile manevi tazminat istemli dava açıldığını bu nedenle istemin mükerrer olduğunu ve davalı tarafından davacıya ödeme yapıldığı, kaza günü davalının hasta olan eşini acilen hastaneye yetiştirmeye çalıştığı havanın kötü olması ve hasta olması sebebiyle korna çalarak ve sinyal yakarak ilerlediği ve davacının maddi tazminat istemlerinin reddinin gerektiği, davalının … Sigorta şirketi ile arasında geçerli ZMMS poliçesi olduğunu ve maddi tazminat ile manevi tazminatı da kapsadığını, sigorta şirketinin maddi tazminat yönünden daha önce davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının araştırması gerektiğini, davalının kaza anından sonra 7 gün içerisinde diğer davalı sigorta şirketini kazadan haberdar ettiği ve hasar dosyası oluşturduğu ve sigorta şirketini davadan haberdar ettiği, davacının tüm taleplerinin reddi ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; trafik kazası sonucu zarar gören kişilerin, zararlarının tazmini için öncelikle sigorta şirketine başvurmaları mecburiyeti getirildiği, başvuru şartının yerine getirilmiş kabul edilebilmesi için gerekli belgelerin tamanın sigorta şirketine ibraz edilmesi ve kanunda öngörülen süre dolmasına rağmen ödeme yapılmamış olması gerektiği, ancak davacı vekili tarafından evraklar tamamlanmadan dava açma yolu seçildiği, geçici iş göremezlik taleplerinin teminat dışında olduğundan davalı şirketin davaya konu talepler bakımından herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, geçici iş göremezlik dönemine ilişkin bakıcı giderlerinin talep edilmesi halinde bakıcıya ihtiyaç duyulup duyulmadığının tespit edilmesi gerektiği ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davanın kısmen kabul, kısmen reddine, maddi tazminat isteminin kabulüne, 4.773,06 TL geçici iş göremezlik 109.124,06 kalıcı iş göremezlik, 605,00 TL tedavi amaçlı yol gideri olmak üzere toplam 114.502,12 TL tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden 26/10/2017 tarihinden itibaren, davalı … yönünden 10/02/2013 (kaza tarihi)’den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili 10.02.2013 tarihinde meydana gelen kazanın hemen ardından 11.02.2013 tarihinde bir diğer davalı … Sigorta’ya hasar bildiriminde bulunmuş olup, … A.Ş’ne ilgili tüm evrakların (kaza tespit tutanağı vb.) 11.02.2013 tarihinde teslim edildiğini, … A.Ş. tarafından 11.02.2013 tarih ve 7078021 numaralı hasar dosyasının oluşturulduğunun bildirildiğini, … Sigorta A.Ş.’nin 11.02.2013 tarihinde temerrüde düştüğünün sabit olduğunu, ancak yerel mahkemece yapılan yargılamada davalı sigorta şirketi açısından temerrüt tarihinin 26.10.2017 olarak kabul edilmesi ve faizler yönünden sigorta şirketinin sorumluluğunun bu tarihten itibaren başlatılmasının kabul edilemeyeceğini, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davalı sigorta şirketinin maddi tazminatta faiz sorumluluğunun başlangıç tarihinin de 14.01.2014 olması gerektiğini çünkü davalı müvekkilinin, İzmir 3. ASHM (2013/530 e -2014/194 k) manevi tazminat dosyasını davalı … şirketine ihbar ettiğini, müvekkili …’un kaza anında Karayoları Trafik Yönetmeliği’nin 141. maddesi uyarınca geçiş üstünlüğü bulunmakta olup, anılan sebeple kusurunun ortadan kalktığını ancak bu hususun dosyada düzenlen bilirkişi raporunda hiç değerlendirilmediğini, eksik inceleme ve hukuka aykırı değerlendirme neticesinde rapor tanzim edildiğini, müvekkiline asli ve tam kusur (%100 oranında) izafesinin mümkün olmadığını, 6111 sayılı Kanun gereği trafik kazalarında tedavi giderlerinden sorumluluğun SGK’ya ait olduğunu, müvekkilinin tedavi giderlerinden sorumluluğu bulunmadığından tedavi giderleri talebinin husumetten reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte; davacı 605,00 TL tedavi gideri talep etmesine rağmen bu iddiasını ispat edemediğini, hiçbir belge sunamadığını, davacının meslekte kazanma gücü kaybının %28,2 olarak belirlendiğini, bu oranın taraflarınca kabul edilmediğini, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’na gönderilmesi talep edilmişse de yerel mahkemece; taleplerinin reddedildiğini, davacının gözünde kazadan önce de bir araz olduğu davalı müvekkil tarafından haricen öğrenilmesine ve mahkemeye bu husus da bildirilmesine rağmen eksik inceleme neticesinde meslekte kazanma gücü kaybı oranının bu denli yüksek bir oran olarak belirleniğini, davalının kusuru olmadığına ilişkin beyanları baki kalmak kaydı ile bir an için davalıya kusur izafe edileceği kabul edilse dahi belirlenen fahiş meslekte kazanma gücü kaybı oranı ve buna bağlı olarak hesaplanan fahiş tazminat bedellerinin davalıya yükletilmesine itiraz ettiklerini, her ne kadar davalı müvekkili işbu davada kusursuz ise de Mahkeme aksi kanaatte ise; diğer davalı … Sigorta Şirketi ile müvekkili şirket arasında imzalanan sigorta poliçesi gereği belirlenen tazminat bedellerinin davalı müvekkilinin sigorta ve kasko poliçesinden karşılanması gerektiğini, itiraz konusu bir diğer hususun ise manevi tazminat talebinin reddedilmesinden kaynaklanan ve davalı müvekkili lehine hükmedilen vekalet ücreti tutarı olduğunu, her ne kadar manevi tazminat talebinden ön inceleme tutanağının imzalanmasından önce feragat edilmiş olsa da davanın ikame edilme aşamasında dahi manevi tazminatın talep edilmesinin tamamen kötü niyetli olduğunu işbu davadan önce bir başka davada davacı tarafından manevi tazminat talep edildiğini ve bu tutarın davacıya ödendiğini, ancak buna rağmen kötü niyetli olarak tekrar manevi tazminat talebinde bulunulduğunu; yargılama giderleri ve harçların yanlış hesaplandığını belirterek istinaf nedenlerinin kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş.vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; başvuru şartının yerine getirilmiş kabul edilebilmesi için, gerekli belgelerin tamamının sigorta şirketine ibraz edilmesi ve kanunda öngörülen süre dolmasına rağmen ödeme yapılmamış olması gerektiğini, davacı tarafından belirtilen evraklar ibraz edilmediğinden, müvekkili şirketin gerekli işlemleri yaparak tazminat miktarını belirleyebilmesi ve ödeme yapabilmesinin mümkün olmadığını, özürlülük ölçütü, sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunun eksik olduğunun davacıya iletildiğini ancak eksiklikler giderilmeden dava açma yolunun tercih edildiğini, ödeme süresi dolmadan dava ikame edilir ise başvuru şartının yine yerine getirilmemiş olacağını 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. ve 115. maddelerinde, dava şartları açısından giderilebilecek noksanlıklar bulunması halinde bunların tamamlanması için kesin süre verilmesi; giderilemeyecek noksanlıkların mevcudiyeti halinde ise davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinin ifade edildiğini, meydana gelen yaralanmalı ve maddi zararlı trafik kazası sebebiyle davacının maluliyetinin belirlenmesi adına Ege Üniversitesi Hastanesi Sağlık Kurulu tarafından maluliyet raporu aldırıldığını, işbu raporda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında davacının maluliyet oranının kaza tarihindeki yaşına göre %26, bugünkü yaşına göre %28,2 olarak belirlendiğini, müvekkili şirket tarafınca Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında alınan 16.05.2018,13.09.2019,17.09.2019 tarihli medikal firma raporunda da görüleceği üzere ” davacının meslekte kazanma gücündeki azalma oranı yeni yapılacak muayenesiyle düzenlenecek sol diz, ayak bileği eklem hareket açıklığını(nötral pozisyona göre), atrofi,kısalık bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa santimetre olarak şiddetini, dizilim bozukluğu olup olmadığını, buluyorsa açısal şiddetini ve yürüme bozukluğu bulunup bulunmadığını gösterir ayrıntılı ortopedi raporunun…” temin edilmesinin ardından maluliyetin kesin olarak belirlenebileceği görüşüyle tanzim edildiğini, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla dosyanın Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne tevdii edilmesi gerektiğini açıkça belirttiğini, Yerel Mahkemece maluliyetteki çelişkinin giderilmesine ilişkin yapmış oldukları itirazlar dikkate alınmayarak yanlış maluliyet üzerinden hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğunu, dava fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılmış olup kısmi davanın, dava konusunun dava edilmeyen bölümü için borçluyu temerrüde düşürmeyeceğini, ancak ıslah edilen kısım için ıslah tarihinden itibaren faiz başlayabileceğini, kararın kaldırılmasına, müvekkili şirket aleyhine başlatılan icra takibinin durdurulması için tehir-i icra kararı verilmesine, haksız davanın reddine ve yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 10/02/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralanması nedeni ile bedensel ve manevi zarara uğradığı iddiası ile kazaya karışan … plakalı aracın maliki ve sürücüsü olan davalı … ile aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesini düzenleyen davalı şirket aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, karar davalı … vekili ile davalı … Sigorta A.Ş.vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/530 – 2014/194 Karar sayılı dosyası incelenmiş; 10/02/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeni ile davacısı … tarafından dosya davalısı … aleyhine manevi tazminat istemi ile açılan davada yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, 4.000,00 TL manevi tazimatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verildiği, kararın 11/07/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı ile davalı … arasında yapılan 11/06/2014 protokol ile 4000 TL manevi tazminat ve vekalet ücreti yönünden ibra anlaşma ile davacıya manevi tazminat bedeli ödendiği, davacı vekili tarafından 09/07/2018 tarihli celsede manevi tazminata ilişkin istem yönünden feragat beyanında bulunulduğu ve beyanının imzası ile onaylandığı görülmüştür.
1-2918 sayılı KTK.nun 98/1, 99/1.maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B.2-b.maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir.
Somut olayda, davacı tarafın tazminat davasından önce davalı sigorta şirketine gönderdiği başvuru dilekçesi 13/10/2016 tarihinde davalı tarafa tebliğ edildiğine göre, davalı sigorta şirketinin en erken 8 işgünü sonrası olan 26/10/2016 tarihinde temerrüde düştüğü gözetilerek, bu durumda faiz başlangıç tarihinin 26/10/2016 tarihi olarak belirlenmesi doğru olup; davalı sürücü vekilinin 10.02.2013 tarihinde meydana gelen kazanın hemen ardından 11.02.2013 tarihinde bir diğer davalı … Sigorta’ya hasar bildiriminde bulunulduğunu, diğer davalı … Sigortanın kazanın meydana geldiğini 11.02.2013 tarihinde öğrendiği, Mahkeme aksi kanaatte ise her hal ve şartta temerrüt tarihinin 14.01.2014 (davaya ihbara cevap dilekçesi tarihi) olarak kabul edilmesi gerektiğini, temerrüt tarihi açısından iki davalı için oldukça farklı tarihlere hükmedildiğini belirterek davalı sürücü … şirketi açısından sigorta poliçe sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğu nedeni ile hükmedilen temerrüt tarihine itiraz etmiş ise de, davalı sigortanın temerrüt ve faiz başlama tarihini yukarıda belirtilen yasal düzenlemeye uygun olduğu, davalı sürücü yönünden ise sorumluluğun haksız fiile dayanması nedeni ile kaza tarihinin, yani haksız fiil tarihinin temerrüt tarihi olarak esas alınması, dolayısı ile davalılar bakımından farklı temerrüt tarihinin belirlenmiş olmasının usul ve yasaya uygun olduğu; davalı sigorta vekili, istinaf itirazında hem dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği yönünde itiraz etmiş hem de itirazı ile çelişir şekilde temerrüt tarihinin 2918 sayılı KTK.nun 98/1, 99/1.maddeleri hükmüne göre belirlenmesi gerektiği yönde itiraz etmiş olup, istinaf dilekçesinde sunmuş olduğu içtihatın da mahkemece hükmedilen temerrüt tarihini doğrular nitelikte olduğu, dolayısı ile itiraz nedenlerinin çelişmekte olduğu anlaşılmakla; davalıların temerrüt tarihi yönünden isabetsiz bulunan itirazları yerinde olmayıp reddi gerekmiştir.
Alacağın haksız fiile dayalı olması nedeni ile temerrüt tarihinden itibaren alacak muaccel hale gelmekle, belirsiz alacak davası olarak açılan davada, davalı sigortanın temerrüte düştüğü tarih yukarıda açıklanmış olup, ıslah edilen kısma ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği yönündeki … sigorta vekilinin bu yöne ilişkin itirazının da reddi gerekmiştir.
2-Trafik kusur bilirkişisi ile Aktüerya bilirkişinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 16/01/2020 tarihli raporun içeriğine göre, trafik kazasının oluşumunda … plaka sayılı araç sürücüsü … kazanın oluşumunda %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, davacı yaya …’un kaza anında yayalara yanan yeşil ışıkta ve yaya geçidi üzerinden yolun karşı istikametine geçmeye çalıştığından kazanın oluşunda kusursuz bulunduğu belirtilmiş; davalı sürücü … ‘ın taksirle yaralamaya sebebiyet verme suçundan sanık sıfatı ile yargılandığı İzmir 16. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/603E.-2013/847K. Sayılı dosyasında 3 ay 22 gün hapis cezası verildiği cezanın ertelendiği verilen kararın temyiz edilmeksizi kesinleştiği, dosyası kapsamında alınan 08/07/2013 kusur raporunda davalı sürücünün asli ve tam kusurlu, davacı yayanın ise kusursuz olduğu yönünde tespit yapılmış olduğu, dosya kapsamında alınan raporda belirlenen kusur ile ceza dosyasında belirlenen kusur oranlarının uyumlu olduğunu, kaza tutanağında ise sadece davalı sürücünün kırmızı ışık ihlalinden bahsedilmiş kusur tespiti yapılmamış; davalı sürücü ceza yargılaması sırasındaki savunmasında “eşini hastaneye götürmek üzere seyir halinde iken ışığın kendisi için kırmızıya döndüğünü, eşinin rahatsızlığı nedeni ile telaşlı olduğunu, farkettiğinde frene bastığını ancak çarpmayı engelleyemediğini” beyan etmiş, dosya kapsamında yapılan kusur teşpiti Dairemizce de dosya kapsamına ve kazanın oluşuna uygun olup, kusur yönünden yapılan itirazın reddi gerekmiştir.
3-Davacı tarafın tazminat davasından önce zararın ödenmesi için davalıya başvuru yaptığı, davalı sigorta şirketine gönderdiği başvuru dilekçesinin 13/10/2016 tarihinde davalı tarafa tebliğ edildiği, davalının ise 20/12/2018 tarihli yazısı ile eksik belgelerin tamamlanması halinde talebin değerlendirileceği yönünde cevap verdiği dosya kapsamından anlaşılmakla, bu durumda davacının başvuru şartını yerine getirmiş olması sebebiyle, davalı sigorta şirketi vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları haklı görülmemiştir.
4-Müteselsil sorumluluğa ilişkin hukuki sonuçlar BK’nun 61, 62, 106, 155, 162, 163, 166, 168. maddelerinde düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca müteselsil sorumluluğun bazı hukuki sonuçları vardır.
Müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur.(BK 162/1). Borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder.(BK 163/2).Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir.(BK163/1).Borçlulardan birinin yaptığı ödeme kadar, müteselsil sorumluların alacaklıya karşı sorumlu oldukları toplam miktar eksilmiş olur (BK 166/1). Borcun tamamı borçlulardan biri tarafından ödenirse, diğer borçlular da alacaklıya karşı borçtan kurtulur.
Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra anlaşması, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.(BK 166/3). Müteselsil borçlu, alacaklıyı tatmin ettiği oranda diğer müteselsil borçlulara karşı alacaklının halefi olur.(BK 168/1) ve alacaklının hakları ona geçer. Borçlu yalnızca kendi payına düşen kısmı ödemişse, diğer müteselsil borçluya rücu edemez.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan 2918 sayılı KTK madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Belirtilen düzenlemelere göre davalılar kazadan kaynaklı oluşan dava konusu zarardan müteselsilen sorumlu olup, davalı sürücü vekilinin diğer davalı … Sigorta Şirketi ile müvekkili şirket arasında imzalanan sigorta poliçesi gereği belirlenen tazminat bedellerinin davalı sigorta tarafından karşılanması gerektiği yönündeki itirazlarının reddi gerekmiştir
5-Davalı sigorta şirketi vekilinin geçici işgöremezlik tazminatından ve tedavi amaçlı yol giderinden sorumlu olmadığna dair istinaf itirazının ve davalı sürücünün trafik kazalarında tedavi giderlerinden sorumluluğun SGK’ya ait olduğu yönündeki itirazının reddi gerekmiştir. Zira, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; Anayasa Mahkemesinin KTK 90/İ maddesinin iptali de göz önüne alınıp TBK’nın 54.maddesi ile KTK’nın 98.maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, davacının kazadaki yaralanması nedeni ile geçici işgöremezlik/bakıcı/tedavi ve yol giderlerinden kaynaklı zararlardan sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine ait olduğundan, dosya kapsamında davacı tarafından dosyaya sunulan tedavi giderlerine ilişkin belgedeki tutarların makul olduğu , hükme esas alınan aktüer raporda bu yöne ilişkin yapılan hesaplamanın yerinde olduğu anlaşılmakla, davalılar vekilinin belirtilen hususlara ilişkin istinaf itirazının kabulü mümkün görülmemiştir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/23302 E.- 2022/9696 K., 2021/2511 E.- 2021/2452 K)
6-Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde,zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Eldeki dosyada; kaza sonrası düzenlenen ve hükme esas alınan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 07/08/2019 tarihli raporunda; 10/02/2013 tarihli trafik kazasına bağlı yaralanmaları nedeniyle oluşan Meslekte Kazanma Gücünde Meydana Gelen Azalma Oranı, olay tarihinde yürürlükte olan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre usulüne uygun olarak yukarıda belirtilen ilkeler esas alınarak düzenlendiği anlaşıldığından maluliyete yönelik davalılar vekilinin istinaf itirazı haklı görülmemiştir.
7-Davalı … vekili her ne kadar manevi tazminat talebinden ön inceleme tutanağının imzalanmasından önce feragat edilmiş olsa da davanın ikame edilme aşamasında dahi manevi tazminatın talep edilmesinin tamamen kötü niyetli olduğu, işbu davadan önce bir başka davada davacı tarafından manevi tazminat talep edildiği ve bu tutarın davacıya ödendiğini, buna rağmen rağmen davacının tekrar manevi tazminat talebinde bulunduğu; taraflarınca bu yönde itirazda bulunulduktan sonra manevi tazminat talebinden feragat edildiğini, bu durum iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, davacının bu kötü niyetli davranışının nazara alınarak davalı müvekkili aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin daha fazla olması gerektiği yönünde itiraz edilmiş ise de; davalı vekilince de bilindiği üzere vekalet ücretinin dosya kapsamında tarafların hal ve hareketlerine göre belirlenmeyip her yıl yayımlanan karar tarihindeki AAÜT göre belirlendiği, vekalet ücreti mahkemenin takdirine bağlı bir husus olmayıp, davalı … vekilinin bu yöndeki yasaya aykırı itirazının isabetsiz olduğu; diğer taraftan tazminatın fahiş hesaplandığı, yargılama giderleri ve harçların yanlış hesaplandığı yönündeki itirazları da soyut olup bu hususlardaki itirazın reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalılar vekillerinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekillerinin İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2020 tarihli 2017/1419 Esas ve 2020/489 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının ayrı ayrı HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
Davalı …’tan alınması gereken 7.821,63-TL istinaf karar harcından peşin alınan toplam 1.955,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 5.866,23-TL’nin iş bu davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
Davalı … Sigorta A.Ş.’den alınması gereken 7.821,63-TL istinaf karar harcından peşin alınan toplam 1.949,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 5.872,23-TL’nin iş bu davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/11/2023