Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/633 E. 2023/1673 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/633
KARAR NO : 2023/1673

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/06/2017 (Dava) -10/12/2020 (Karar)
NUMARASI : 2017/670 Esas – 2020/735 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 26/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/12/2020 tarihli 2017/670 Esas ve 2020/735 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09.09.2016 tarihinde …’a ait, … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın müvekkili …’ye ait ve … sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, davalı sigorta şirketine sigortalı … plakalı aracın tam ve asli kusurlu olduğu, müvekkiline ait ve Alman trafiğine kayıtlı aracın kaza sonrası tamir masrafı, kazadan hemen sonra … tarafından düzenlenen 13.10.2016 tarihli fiyat teklifi ile KDV dahil 25.055,71 TL olarak belirlendiği, 17.03.2017 tarihinde 2.964,00 TL tutarında davalı sigorta şirketi tarafından kısmi ödeme yapıldığı, kısmi ödeme sonrası alacaklarının 6.049,43 Euro olduğu, davalı sigorta şirketinin yükümlü olduğu hasar miktarı bakımından ihbarı izleyen 8 iş günü sonu olan 30.12.2016 tarihinden itibaren temerrüte düştüğü, bu nedenle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 949,43 Euro maddi tazminatın davalı sigorta şirketinin temerrüte düştüğü 30.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek yabancı para bakımından 3095 Sayılı Yasa’nın 4/a maddesine göre yürütülecek değişken faiziyle birlikte ve fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Efektif Satış Kuru karşılığı Türk Lirası olarak tahsiline, müvekkilinin bilirkişi ücreti olarak ödediği 100,00 Euro’nun fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Efektif Satış Kuru karşılığı Türk Lirası olarak yargılama giderlerine dahil edilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karıştığı iddia edilen … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde 10.09.2015-10.09.2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere sigortalı olduğu, davacı tarafın aracında meydana gelen hasar için 17.03.2017 tarihinde 2.964,69 TL ödeme yapıldığı, bu ödemenin taraflar arasında çekişmesiz olduğu, davacının zararı karşılandığından iş bu davanın reddinin gerektiği, aksi halde yapılacak yargılamada kusur durumlarının tespitinin gerektiği, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe teminat limitiyle sınırlı olduğu, bu nedenle açılan davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davanın KABULÜNE, 949,43 Euro maddi tazminatın 30.12.2016 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasa’nın 4/a maddesi gereğince döviz faizi işletilerek davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davasının 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile öngörülen ve alacaklıya bazı avantajlar sağlayan yeni bir dava türü olduğunu, sözü edilen hükme göre “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir” denmekle, bu hale göre davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkânsız ise belirsiz alacak davası açılabileceğini, öte yandan alacaklı tarafından alacağın miktar veya değerinin tam olarak belirlenmesi beklenemez ise yine belirsiz alacak davası açılabileceğini, mahkemece tahkikat aşamasında tek bir bilirkişi tarafından düzenlenen rapor hükme esas alınmış olup iş bu rapora süresi içerisinde ve gerekçeli itiraz dilekçelerine rağmen yeni bir inceleme yapılmadan ek rapor ile yetinilmesinin doğru olmadığını, mahkeme tarafından verilen süre içerisinde kusur bakımından alınan bilirkişi raporuna sebeplerini açıklayarak itirazda bulunulduğunu ve yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesinin talep edildiğini, Yerel Mahkeme tarafından ise bu taleplerinin sebep gösterilmeden dikkate alınmadığını, kazanın oluşumunda kusursuz olan müvekkiline izafe edilen kusurun kabulünün mümkün olmadığını, hükme esas alınan raporda müvekkiline %75 oranında kusur izafe edilmiş olup işbu kusur tespitinin maddi hataya dayandığını, bilirkişi ek raporunda 23.03.2020 tarihli kök bilirkişi raporuyla aynı şekilde, müvekkiline 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m.53/a ve m.84/j maddesindeki kurallarını ihlal ettiğinden kazanın meydana gelmesinde %75 oranında asli kusur izafe edildiğini halbuki söz konusu olayda müvekkili araç sürücüsü sağa dönmek üzere sağ şeritte seyir halindeyken dönüşe geçmiş ve dönüşünü tamamladıktan sonra kaza meydana gelmiş olmasına rağmen bu hususun yine ek bilirkişi raporunda da dikkate alınmadığını ve hatalı değerlendirme yapıldığını, müvekkilinin aracı kazadan önce sağ şeritte seyir halinde olup sinyalini verip hızını azaltarak bu şeritten dönüşe geçtiğini, dosyaya sunulan kaza yeri fotoğrafları, kaza tespit tutanağı ve yine istinabe yoluyla alınan tanık ifadelerinde yer aldığı üzere kaza yeri iki şerit ve emniyet şeridine havi yol olup müvekkilinin kazadan önce sağ şeritte seyrettiğini, işbu sebeple sağa dönüşünden önce sağ şeritte seyreden ve sinyalini verip yol kontrolü yaptıktan sonra dönüşe geçenin müvekkili değil, kurallara aykırı olmasına rağmen emniyet şeridini kullanan ve bu nedenle kazaya sebebiyet veren sigortalı araç sürücüsünün tam ve asli kusurlu olduğunun kabulü gerektiğini, davanın belirsiz alacak niteliğinde olduğu dikkate alındığında, verilen hükme karşı istinaf başvurusunda bulunma hakları olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, belirsiz alacak davası şeklinde fazlaya dair her türlü talep hakları saklı kalmak üzere şimdilik 949,03 EUR hasar bedelinin davalıdan tahsili talebi ile açılan davada, mahkemece taraflarına artırım dilekçesi sunulması için süre verilmeden hüküm kurulduğunu, dava değeri mahkemece yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında ortaya çıktığı üzere 6.800,00 EUR olup, taraflarınca bedel artırımı yapılamamasından mütevellit 949,03 EUR’nun kabulüne karar verildiğini, buna rağmen kusur raporuna itirazları dikkate alınmadan verilen karar aleyhine istinaf başvuru haklarının olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, artırım dilekçesi sunulması için süre verilmemesi sebebiyle gerçek dava değeri esas alındığında istinaf hakları doğmakta iken, artırılamamış kısım üzerinden davanın kabul edilmesi sebebiyle istinaf sınırının altında kalmalarının, alacaklı olarak hak arama özgürlüğümüzün kısıtlanmasına sebebiyet verdiğini belirterek itirazları dikkate alınarak, kararın kaldırılarak, HMK 353/1 (a) maddesi gereği davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Mahkemeye geri gönderilmesine, Mahkeme aksi kanaatte ise HMK 353/1 (b) 2 maddesi gereği, dosyanın yeni bilirkişiye tevdi edilerek kararın düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklı bakiye hasar bedeli tazminatı istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
6100 sayılı HMK.’nun 341-(2) maddesinde; “miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir” hükmü mevcuttur. Ayrıca, 6100 sayılı HMK.’nun Ek 1. maddesi 1. fıkrasında; HMK.’nun “341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların On Türk Lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında; HMK.’nun “341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır.
Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2023 yılı için HMK.’nun 341-(2) maddesindeki kesinlik sınırı 17.830,00 TL olmuştur.
Somut olayda; davacı tarafça bakiye hasar bedeli tazminatının 949,43 Euro x 3.9692 TL = 3.768,48 TL olacağının beyan edildiği, dava her ne kadar belirsiz alacak davası olarak açılmış ise de bilirkişi raporu alındığı ve alacağın artık belirli hale geldiği, bilirkişi kök ve ek raporu ile belirlenen 949,43 Euro tazminat tutarının dava tarihindeki kur değeri üzerinden TL olarak hesaplandığında kesinlik sınırının altında kaldığı, dolayısıyla dava değeri her halükarda karar tarihi itibarı ile HMK.’nun 341-(2) maddesinde düzenlenen kesinlik sınırının altında olup, ilk derece mahkemesince verilen karar kesin niteliktedir.
Miktar olarak kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi sonuca etkili değildir.

Buna göre; mahkemece verilen karar kesin nitelikte olup, kesin olan kararlara karşı HMK’nın 346. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai karardır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden ret kararına karşı temyiz yolu da kapalıdır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih, 2017/5397 esas ve 2018/5 karar sayılı ilamı bu yöndedir.)
Öte yandan; mahkemece verilen kararlara karşı tarafların hangi kanun yoluna ve hangi sürede başvuracağının tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirtilmesi, bu belirlemenin tarafların iradesini yanıltmayacak bir şekilde doğru olarak yapılması gerekeceği, başka bir deyişle, verilen karar ara ve ek kararlarda, yargı mercii tarafından hem kanun yolunun hem de kanun yoluna ilişkin başvuru süresinin tarafları hataya düşürmeyecek şekilde doğru olarak gösterilmesi gerekecektir. Aksi takdirde, bu durumun tarafların haklarını arayabilmelerini zorlaştıracağı, dolayısıyla mahkemece verilen kararda kanun yolunun hatalı belirlenmesi durumunda, hatalı belirlemenin sonuçlarının taraflara yükletilmeyeceğinden gerek istinaf başvuru harcı ve gerekse istinaf karar harcının iadesine karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle, HMK’nun m.352’deki düzenleme gereğince ilk derece mahkemesinin kararının karar tarihi itibariyle miktar olarak kesin olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine kesin olarak karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/06/2023 tarihli 2022/303 Esas ve 2023/489 Karar sayılı kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK.’nun 341-(2) ve 346-(1) maddeleri gereğince kesinlik sebebiyle USULDEN REDDİNE,
2-Davacı tarafından istinafa gelirken peşin olarak yatırılan istinaf karar harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcının istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352/1-b ve 362/1-a maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/10/2023