Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/627 E. 2023/1738 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/618
KARAR NO : 2023/1728

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/08/2015 (Asıl Dava) – 01/10/2020 (Karar)
NUMARASI : 2015/1012 Esas – 2020/446 Karar
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan)

BİRLEŞEN 2020/393 ESAS SAYILI DOSYADA:
TARİHİ : 04.08.2020 (Birleşen Dava) – 01/10/2020 (Karar)
DAVA : Maddi Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 08/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1012 Esas – 2020/446 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
ASIL DAVA:
Davacılar vekili asıl dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi …’ın 12/01/2015 tarihinde …nin önünde karşıya geçmek isterken davalı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın kendisine çarpması neticesinde hayatını kaybettiğini, davalılardan …’ın aracın sürücüsü ve maliki, diğer davalı … A.Ş’nin ise zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesini yapan sigorta şirketi olduğunu, müvekkillerinden …’ın, …’ın eşi, … ve …’ın ise çocukları olduğunu, olay sonrasında trafik ekiplerince düzenlenen kaza tespit tutanağında, müvekkillerinin murisi olan yaya …’ın “yaya ve okul geçitlerinin bulunduğu yerlerdeki geçitlerde yayalar için ışıklı işaret olduğu halde bu işaretlere uymamak” kuralını ihlal ettiği gerekçesiyle asli kusurlu olduğu, davalı …’ın ise “araçların hızını kavşaklara, yaya geçitlerine yaklaşırken, girerken azaltmamak kuralını ihlal ettiği gerekçesiyle tali kusurlu olduğu belirtilmiş olup söz konusu tespitin kabulünün mümkün olmadığını, zira kaza tespit tutanağının aksine muris …’ın olayın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru bulunmadığını, zira yaya geçidinden ve yayalara yeşil ışık yanmakta iken karşıdan karşıya geçmek istediğini, ancak aşırı süratli ve dikkatsiz bir şekilde araç kullanmakta olan davalı …’ın aracıyla kendisine çarpması neticesinde hayatını kaybettiğini, keşif için olay mahalline gidildiğinde de görüleceği üzere …’ın yolun sağından karşıya geçmekte iken dava konusu kazanın meydana geldiğini, trafik ekiplerince düzenlenen kaza tespit raporunda hatalı şekilde …’ın yolun solundan geçmekte olduğunun yazıldığını, hastane raporları da incelendiğinde, davalı …’ın kullandığı aracın …’a sol tarafından çarptığının görüleceğini, bunun da …’ın yolun solundan değil, sağından geçtiğinin ve kaza tespit tutanağının hatalı ve kabul edilemez bir rapor olup baştan savma hazırlandığının açık göstergesi olduğunu, davalı …’ın da ifadelerinde, …’ın yolun sağından yani … önünden Balçova yönüne doğru geçmekte olduğunu belirttiğini, öte yandan tanık beyanları ile de doğrulanacağı üzere …’ın, yaya geçidinden ve yayalara yeşil ışık yanmakta iken karşıdan karşıya geçmeye çalıştığını, kaza tespit tutanağında çevredeki vatandaşların beyanlarından anlaşıldığı hususuna yer verildiğini, ancak olayla ilgili olarak bilgisine başvurulan vatandaşların kimler olduğunun belli olmadığını, söz konusu kaza tespit tutanağına itibar edilemeyeceğini, davalı …’ın aslında süratinin 50-60 km’nin çok çok üzerinde olduğunun, hem çarpma sonrasında aracını durdurabildiği yerin olay yerine uzaklığından ve araçta meydana gelen hasarın çokluğundan hem de …’ın çarpmanın etkisiyle metrelerce yukarı savrularak 6 metre kadar ileride yere düşmesi ve vücudunda meydana gelen kırıkların çokluğundan belli olduğunu, davalarının maddi tazminat talepleri bakımından belirsiz alacak davası olduğunu, müvekkillerinden …’ın eşinin desteğinden yoksun kaldığını, muris …’ın emekli astsubay, eşi …’ın ise bağkur emeklisi olduğunu, …’ın İstanbul’da, …’nin ise Ankara’da ikamet ettiğini, belirtilen sebeple dava konusu trafik kazasında eşini kaybeden müvekkili …’ın İzmir’de yalnız kaldığını, bu durumdan dolayı hem kendisinin hem de çocuklarının derin üzüntü ve kaygı içerisinde olduklarını, eş ve babalarının ölümü sebebiyle psikolojik ve manevi açıdan yıpranan davacıların duydukları acı ve ızdırabın karşılığı olmasa da biraz olsun dindirebilmesi için manevi tazminat talebinde de bulunduklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, … için şimdilik 1.000.00 TL maddi (destekten yoksun kalma tazminatı) tazminatın trafik kazası tarihinden itibaren işletilecek bankalarca uygulanan en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, … için 75.000,00 TL, kızı … için 50.000,00 TL ve oğlu … için 50.000,00 TL olmak üzere tüm müvekkilleri için toplam 175.000,00 TL manevi tazminatın trafik kazası tarihinden itibaren işletilecek bankalarca uygulanan en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile … için maddi tazminat isteminin 59.434,01-TL’ye çıkarıldığı anlaşılmıştır.
BİRLEŞEN DAVA:
Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; müvekkili … adına fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davalılar … ve … AŞ aleyhine 1.000,00 TL maddi (destekten yoksun kalma tazminatı) tazminat talebiyle İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1012 Esas sayılı dosyasında açtıkları davada mahkemece yaptırılan 26.08.2018 tarihli bilirkişi incelemesi sonucunda, destekten yoksun kalma tazminatı miktarının 59.434,01 TL olarak tespit edildiğini, bu tespit üzerine mahkemeye verdikleri dilekçe ile belirsiz alacak taleplerinin belirli hale getirilmesi işlemi yapılarak harcını da yatırdıklarını, ancak bu kez bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verildiğini, söz konusu dosyaya sunulan 14.05.2020 tarihli bilirkişi ek raporu ile müvekkilinin davalılardan talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatı tutarı 71.861,99 TL olarak hesaplanmış olduğundan işbu ek davayı açarak aradaki fark tutarı talep etmeleri zorunluluklarının doğduğunu belirterek, öncelikle bu davanın İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1012 Esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine, ardından 12.427,98 TL’nin davalılardan …’dan kaza tarihinden itibaren, diğer davalı … AŞ’den ise dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte alınıp müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP:
Davalı … AŞ. vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacının, sigortalının kusurunu ve zararını usulen ispat etmesi gerektiğini, ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasını, SSK, Bağ-kur, Emekli Sandığı kurumlarına yazı yazılarak eğer ödeme yapılmışsa tazminattan düşülmesini, müvekkili şirketin faizden dava tarihinden itibaren sorumlu olduğunu, başvuru yapılmadığından ve davanın açılmasına sebebiyet vermediklerinden vekalet ücreti ve mahkeme masraflarından sorumlu olmadıklarını, trafik tespit tutanağının gerçekleri yansıtmadığı hususunu kabul etmediklerini, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun tayin edilmesi gerektiğini, kusur durumunun tespiti için Adli Tıp Kurumu’ndan kusur raporu alınmasını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; olay sonrasında trafik ekiplerince tutanak tanzim edildiğini, kazanın oluşumunda …’ın, yaya geçidini kullanması ve ışıklı işaret olan yerde ışıklara uyması gerektiği halde yayaların uyması gereken bu kurallara uymadığı gerekçesiyle asli kusurlu görüldüğünü, davacıların maddi destekten yoksun kaldıkları iddiasının gerçekleri yansıtmadığını, haksız fiil neticesinde zarar gören kişilerin bir miktar manevi tazminat talep etme haklarının olduğunu, ancak davacı tarafın talep ettiği tazminat miktarının fahiş olduğunu, vefat eden …’ın asli kusurlu ve kazaya neden olan kişi durumunda olduğunu, bu nedenle davacıların manevi tazminat istemlerinin yerinde olmadığını, müvekkilinin mali durumunun da nazara alınması gerektiğini, ceza mahkemesinde yargılamanın devam ettiğini ve bekletici mesele yapılmasını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP:
Birleşen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/393 Esas sayılı dosyasında davalıların cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…..Toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre; davacıların murisi …’ ın 12.01.2015 tarihinde, kusursuz olduğu mahkemece de kabul edilen kaza sonucunda vefat ettiği, geride mirasçıları olarak davacılar eşi … ve çocukları … ve …’ ı bıraktığı, gerek Medeni Kanun hükümleri gerek sosyal yaşam kuralları gereği eşlerin birbirine destek olmaları gerektiği, bu yönüyle ölen … ile davacı eşi … arasında destek ilişkisinin var olduğu, diğer davacıların yalnızca manevi tazminat taleplerinin bulunduğu, davacı eş … yönünden; bu davacının zararından aradaki poliçe ilişkisi nedeniyle davalı sigorta şirketinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereğince sorumlu olduğu, zarara sebebiyet veren davalı sürücünün TBK’nın 49. maddesi çerçevesinde ve aynı zamanda işleten olarak 2918 sayılı KTK’nın 85/1 maddesi çerçevesinde sorumlu bulunduğu, davaya konu kazanın poliçe teminat süresi içerisinde kaldığı, bilirkişi raporundaki zarar miktarına ilişkin hesaplama yönteminde, davacı …’ın hak ettiği destek tazminatı miktarı belirlenirken PMF yaşam tablosu esas alınmak suretiyle yapılması gerektiği, buna göre tazminat miktarının bilirkişi ek raporu ile 71.861,99 TL olarak belirlendiği, davacı davasını 59.434,01-TL olarak ıslah etmiş olduğundan ek dava ile 12.427,98-TL maddi tazminat talep etmiş olduğu bu davada birleştirme kararı verildiği, asıl davada 59.434,01-TL maddi tazminatın birleşen davada 12.427,98-TL maddi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar vermek gerektiği, manevi tazminat isteğine yönünden; dava konusu kazanın oluş şekli, etkenleri ve özellikleri, kazadaki kusur oranı, kazanın gerçekleştiği tarih, davacıların duydukları elem, tarafların yaşı, ekonomik ve sosyal durumları göz önüne alındığında kaza tarihinde paranın alım gücü de değerlendirilerek, davacılar … ve … lehine ayrı ayrı 20.000,0’er TL manevi tazminata, davacı … lehine ise 40.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete uygun düşeceği kanaatine varıldığından, manevi tazminat davasının bu miktarlar üzerinden kısmen kabulüne, bu miktarlara da kaza tarihi olan 12.01.2015 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar vermek gerekmekle, sonuç olarak; ASIL DAVANIN KISMEN KABULÜNE, DAVACI … YÖNÜNDEN; 59.434,01 TL maddi tazminat alacağının davalı …’ dan kaza tarihi 12.01.2015 tarihinden, davalı … A.Ş’ den dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 40.000,00 TL manevi tazminat alacağının davalı …’dan kaza tarihi 12.01.2015′ ten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak bu davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, DAVACI … YÖNÜNDEN; 20.000,00 TL manevi tazminat alacağının davalı …’dan kaza tarihi 12.01.2015′ den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, DAVACI … YÖNÜNDEN; 20.000,00 TL manevi tazminat alacağının davalı …’dan kaza tarihi 12.01.2015′ den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, BİRLEŞEN DAVANIN KABULÜNE, 12.427,98-TL maddi tazminat alacağının davalı …’dan kaza tarihi 12.01.2015 tarihinden, davalı … A.Ş’den dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müşterek ve müteselsilen alınarak davacı …’ a verilmesine…..” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı … vekili tarafından, “…Öncelikle tespit edilen kusur durumunun kabulünün mümkün olmadığını, İzmir Trafik Denetleme Müdürlüğü tarafından tutulan kaza tespit tutanağında sürücü …’ın tali kusurlu olduğunu, Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen kusur raporunda ise terditli şekilde (kırmızı ışık ihlali ile ilgili olarak kesin bir yargı oluşmadığından) her iki tarafa kusur izafe edildiğini, raporlar arasında yargılamanın gidişatını önemli ölçüde değiştirecek bir fark bulunduğunu, bu hali ile raporların karar vermeye elverişli olmadığını, raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi ve hüküm kurulmasına elverişli rapor alınması gerektiğini, keşif yapılarak bilirkişi raporu alınması gerektiği belirtildiği halde, keşif yapılmadan karar verilmesi yoluna gidildiğini, kararın gerekçesini ceza mahkemesi kararının oluşturduğunu, TBK md. 74 gereğince hukuk hakiminin kararını verirken, ceza hakimi tarafından verilen kararla bağlı olmadığını, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının da, hukuk hakimini bağlamayacağını, ancak mahkemenin ceza yargılamasını tümüyle esas aldığını ve ceza yargısına uyduğunu, bu haliyle hakimin bağımsızlığı ilkesine aykırı hareket ettiğini, davacı tarafından tanık olarak gösterilen ve karara esas alınan …’ın olay yerinde olmadığını, İzmir’in bir ucunda Bornova ilçesinde ikamet eden birinin akşam geç saatlerde Balçova’da bulunmasının kuşku ile karşılanması gerektiğini, bu nedenle kaza sırasında olay yerinde olup olmadığının BTK sinyal raporu istenerek tespiti gerektiği belirtilmiş ise de toplanmasını istedikleri bu delil toplanmadan karar verildiğini, eksik inceleme ile karar verildiğinin açık olduğunu, tanığın davacı ile aynı kurumda yıllardır birlikte çalışan arkadaşı olduğunu, tanık anlatımlarının güvenilir olmadığını, davalının sanık sıfatıyla yargılandığı 2015/84 Esas sayılı ceza dosyasında 09.11.2015 tarihli bilirkişi raporunda, davalının tali kusurlu olduğuna dair bilirkişi tarafından kanaat getirilmiş olsa da ceza hükmü esnasında göz önünde bulundurulmadığını, ceza mahkemesi kararı esas alınarak karar verildiğini, maktul yaya …’ın trafik ışıklarını kontrol etmesi gerekirken yayalar için kırmızı ışık yandığı sırada karşıdan karşıya geçmek isteyip, yol üzerinde seyreden, ilk geçiş hakkını vermediği otomobilin kendisine çarptığı olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareket etmekle asli kusurlu olduğunu, nitekim olaydan hemen sonra tanık olarak dinlenenler ve olay yeri ile ilgili tutulan ilk rapor ve yargılama sırasında bilirkişi tarafından verilen ilk raporun bu yönde olduğunu, tanığın davacının iş arkadaşı olmasının hayatın olağan akışına aykırı bir durum olduğunu, ayrıca tanığın olay yerini tam olarak açıklamadığını, davacı tarafından adaleti yanıltmak üzere tanıkların tanıklığa teşvik edildiğini ve beyanlarının ezberletildiğini, tanık olarak dinlenen kişilerin gerçekte bu yerde olup olmadıklarının, kaza olayına tanık olup olmadıklarının araştırılmadığını, ceza yargısı ile ilgili raporlar incelendiğinde kesin bir rapor olmadıkları, faraziyelerle hareket edildiğinin açıkça görüldüğünü, tanık …’ün cep telefonu sinyali araştırılarak, tanığın olay tarihinde bulunduğu yerin tespiti durumunda yalan tanıklık yaptığının anlaşılacağını, müvekkilinin haksız yere ceza almasına sebep olan bu kişinin cezalandırılması amacıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet dilekçesi verdiklerini, 26.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda; eş … için zararın 59.434.01 TL olarak hesaplandığını, 14.05.2020 tarihli ek bilirkişi raporunda ise eş … için zararın 71.861.99 TL olarak hesap edildiğini, raporlar arasında fahiş fark bulunduğunu, bu nedenle hesaplamaları kabul etmediklerini, ayrıca mahkemenin karar verildiği tarihteki zarar miktarının hesaplatılmasını istediğinden, hesaplama tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, kararda müvekkili aleyhine 80.000,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren faizi ile birlikte hükmedilmiş olmasının fahiş olduğunu, haksız zenginleşmeye sebebiyet verecek bir miktar olduğunu, eş lehine hükmedilen manevi tazminat ile maddi tazminat arasındaki miktar bakımından da dengesizlik bulunmasının usule aykırı olduğunu, manevi tazminatın zenginleşme aracı olmamakla beraber, özel haller dikkate alınarak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılması gerektiğini, belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar için ayrı ayrı takdir olunan manevi tazminatın yüksek olduğunu, müvekkilinin devlet memuru olarak çalışmakta iken emekli olduğunu, aldığı aylığın ancak kendisini geçindirdiğini, bu miktarı ödemesinin imkansız olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, birleşen dava ise asıl davada ek rapor ile belirlenen tazminat fark tutarı için destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise kabulüne karar verildiği, karara karşı asıl/birleşen dava davalısı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; dava konusu kazaya ilişkin olarak düzenlenen kaza tespit tutanağında müteveffa yayanın asli, davalı sürücü …’ın ise tali kusurlu olduğunun belirtildiği, kazaya ilişkin olarak ceza mahkemesince de yargılama yapılmış olup davalı sürücünün hapis cezası ile mahkumiyetine karar verildiği, bu kararın HAGB uygulanmaksızın ve istinaf incelemesi neticesinde istinaf itirazlarının esastan reddi kararı ile kesinleştiğinin görüldüğü, ceza mahkemesi dosyasında kusura dair farklı yönde raporlar bulunduğu, son olarak İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesinden kusur raporu alındığının görüldüğü, bu raporda kazaya ilişkin olarak hangi tarafın yeşil ışıkta geçtiğine bağlı olarak seçenekli olarak görüş bildirilmiş olduğu, dinlenen müşteki taraf tanıklarının beyanları ve davalı sürücünün başta kaza sırasında yanında olduğunu hiç bir aşamada beyan etmeyip ceza yargılaması sırasında beyan ettiği tanıkların beyanlarının ceza mahkemesince değerlendirildiği ve sanığın tanıklarının beyanlarına itibar edilmeyip (bir sanık tanığı hakkında mahkemece suç duyurusunda bulunulduğu ve bu kişi hakkında yalan tanıklıktan ceza davası da açıldığının görüldüğü), diğer tanık beyanları gözetilerek davalı (sanık) sürücünün kırmızı ışıkta geçtiğinin kabulü ile mahkumiyet hükmü tesis edildiğinin görüldüğü, bu haliyle, kaza tespit tutanağı ile ceza mahkemesi dosyasından alınan raporlar arasındaki çelişki de gözetilerek, eldeki tazminat davası bakımından mahkemece Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığından kusur raporu alındığı, bu raporda müteveffa yayanın kusursuz, davalı sürücünün ise %100 kusurlu olduğu görüşüne varıldığının görüldüğü, mahkemece de ceza dosyasındaki maddi olguya dair kabulün yanısıra aldırılan bu rapor da esas alınarak davalı sürücünün kazada asli kusurlu olduğunun kabulü ile hüküm kurulduğu anlaşılmakla, sözkonusu raporun hükme esas alınacak ve çelişkiyi giderecek mahiyette ve denetlenebilir olduğunun kabulü gerekmiştir. Ayrıca, bunun yanısıra, davalı … vekiline bu kusur raporu 01.03.2020 tarihinde tebliğ olunmasına rağmen, anılan davalı tarafça bu rapora yönelik hiçbir itiraz dilekçesi sunulmamış olduğu, sonrasında alınan aktüer ek raporunda dahi yalnızca hesaplama usulüne dair itirazda bulunulduğunun görüldüğü, savunmanın genişletilmesi yasağı ve HMK 357/1.madde de dikkate alınarak istinaf aşamasında kusura dair istinaf itirazında bulunan davalı … vekilinin itirazlarının yukarıda açıklanan sebeplerin yanısıra, bu usuli sebepten dolayı da kabulünün mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, bu yöndeki itirazların esastan reddi gerekmiştir.
Yine, davacı taraf tanığı … hakkında yalan tanıklıktan davalı tarafça suç duyurusunda bulunulmuş ise de, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 05/06/2018 tarih 2018/48708 soruşturma ve 2018/29611 karar sayılı kararı ile bu konuda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara yapılan itiraz üzerine de İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 2018/4518 D.İş sayılı kararı ile takipsizlik kararına itirazın reddine karar verildiği anlaşılmakla, bu yöndeki itirazların da reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin aktüer raporuna yönelik istinaf itirazlarının da kabulü mümkün görülmemiştir. Şöyle ki, kök ve ek rapor arasındaki tutar farkının nedeni; asgari ücret bakımından ek rapor tarihi itibariyle bilinir hale gelip artan asgari ücretin de gözetilmesi olup, raporlar arasında bir çelişki bulunmadığı, hüküm tarihine en yakın hesaplamanın esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, PMF 1931 yaşam tablosu esas alınmış olup, daha kısa yaşam süresi belirleyen bu tablonun esas alınmış olmasının istinafa gelen davalı taraf lehine olduğu, hükmedilen faiz başlangıç tarihleri bakımından da mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Manevi tazminata yönelik itirazların değerlendirilmesinde; kazaya dair belirlenen kusur durumlarına, ölüm sonucunun gerçekleşmiş olmasına, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, kazanın meydana geliş şekline ve tüm dosya kapsamına göre hükmedilen tutarlarda bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varılmış, bu yöndeki itirazların da reddine karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı … vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1012 Esas – 2020/446 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,

2-İSTİNAF AŞAMASINDA; Asıl dava yönünden; davalı …’dan alınması gereken 9.524,73 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.366,20 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 8.158,53 TL’nin anılan davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Birleşen dava yönünden; davalı … yönünden alınması gereken 848,95 TL istinaf karar harcının bu davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, (harç tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına),
3-Davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avanstan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/11/2023