Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/604 E. 2023/1774 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/604
KARAR NO : 2023/1774

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/11/2016 (Dava) – 29/12/2020 (Karar)
NUMARASI : 2016/1301 Esas – 2020/738 Karar
DAVA : Rücuen Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 22/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1301 Esas- 2020/738 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davadışı … AŞ’nin, davadışı … – …’in kiracısı olduğu 2013 model … ekskavatörü “Leasing All Risk Sigorta Poliçesi” ile müvekkili sigorta şirketine sigorta ettirdiğini, 24.04.2016 tarihinde davalılardan … AŞ’nin yüklenici sıfatı ile inşaatını yaptığı İzmir – İstanbul otobanı köprü ayağı yapım şantiyesinde çakılacak kazıklar için hafriyat çalışmasının yapıldığı alanda sigortalı ekskavatörün bırakıldığını ve gece Turgutlu Sulama Birliği’nin ovayı sulama amaçlı kanalete su akıtması sonrasında makinenin bulunduğu çukura su dolması sonucu da sigortalı makinenin hasarlandığını, hasarın meydana gelmesinde davalıların kusurlarının ve sorumluluklarının olduğunu, hasar sonrası Turgutlu Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/10 D. İş sayılı dosyasından da keşif marifeti ile bilirkişi raporu alındığını, kazılan yerin kurutma drenaj kanalının tam önünde bulunduğunu, 27.04.2016 tarihinde su baskınından sonra kanal yatağı kuzeye kaydırılarak buraya 16 metre uzunluğunda 2×2 ebadında menfez döşenerek servis yolu yapıldığını, verilen rapora göre sulama kanalı ve kanaletlerinin bakımının, tamiratının, suyun dağıtım işinin Turgutlu Sulama Birliği’nin sorumluluğunda olduğunu, kurutma kanalının önünde çalışan yüklenici firma da çalışmalara başlamadan önce burada gerekli önlemleri almak zorunda iken almadığını, sonradan yapmış olduğu dere yatağının değiştirilmesi ve menfez koyma işleminin işin başında yapılması gerektiğinden bahisle raporda sorumluluk tespitinin yapıldığını, eksper raporunda da belirtildiği üzere fore kazık açılması için yapılan hafriyat çalışması sırasında setin belli bir noktadan gereğinden fazla bir şekilde inceltilmesi ve buna bağlı olarak 26.04.2016 tarihini 27.04.2016 tarihine bağlayan gece de Turgutlu Sulama Birliği tarafından ilgili kanala su verilmesine bağlı olarak su yükünü taşıyamayan kanalın toprak setinin çökmesiyle sigortalı makinenin su altında kalıp hasara uğradığının tespit edildiğini, oluşan zarara karşılık müvekkili şirket tarafından 23.06.2016 tarihinde 105.617,70 TL’nin hak sahibine ödendiğini, TTK 1472. maddesinin; “Sigortacı, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir” hükmüne havi olduğunu, yüklenicinin üstlendiği edimi basiretli bir yükleniciden beklenen özenle yerine getirmek zorunda olduğunu, adam çalıştırması halinde taşeronun başkalarına verdiği zararı da gidermekle yükümlü olduğunu, Sulama Birliği de inşaat alanlarının varlığından haberdar olmasına rağmen sulama yaparken üzerine düşen özen, ihtimam, bakım ve kontrolü yapmadığını, tehlike sorumluluğunun da sabit olduğunu, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağını belirterek, 105.617,70 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte müşterek ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebinin dayanağı olarak Turgutlu Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/10 D. İş sayılı dosyasındaki tespitleri ileri sürdüğünü, anılan dosyadaki delil tespiti isteminin müvekkili tarafından gerçekleştirildiğini, zira aynı su basması olayında müvekkilinin davadışı … marka kazık makinesinin de zarar gördüğünü, kusurun kimde olduğuna ilişkin olarak yukarıda anılan başvuruyu yaptıklarını, başvuru neticesinde birinci derecede davalılardan yüklenici sıfatına haiz … AŞ’nin, ikinci derecede ise davalılardan Turgutlu Sulama Birliği’nin kusurlu bulunduğunu, o esnada alt yüklenici sıfatına haiz müvekkiline ise herhangi bir kusur atfedilmediğini, kaldı ki, bu rapora da itiraz edilmediğini, yine aynı olayda davadışı diğer iş makinesinin pert olmasından dolayı doğan tüm zararın davadışı sigortacısı … AŞ tarafından tazmin edildiğini, müvekkili şirketin olayda bir kusuru olsaydı, aynı olay neticesinde dava dışı … tarafından da müvekkiline ya hiç ödeme yapılmaması ya da kusuru oranında indirimle ödeme yapılması gerektiğini, oysa dava dışı … tarafından müvekkili şirkete tam ve eksiksiz olarak ödeme yapıldığını, ayrıca kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili ile davalı … AŞ arasında akdedilen “Fore Kazık Yapım İşi Taşeron Sözleşmesi” gereğince şantiyeyi sözleşmede yazılı işi ifa etmeye uygun bir hale getirme yükümlülüğünün yüklenici … AŞ’ye ait olduğunu, yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı tarafın ancak yasal faiz talebinde bulunabileceğini, kısaca rizikonun gerçekleştiği olayda hiçbir kusuru bulunmayan müvekkiline rücu edilmesi talebinin reddi gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet itirazlarının bulunduğunu, diğer davalı olarak gösterilen … A.Ş. ile müvekkili şirket arasında alt-üst işveren ilişkisi bulunmadığını ve dolayısıyla müvekkilinin işbu dava bakımından müteselsil sorumlu sayılamayacağını, diğer davalı ile müvekkili şirket arasında 25.03.2016 tarihinde “Fore Kazık İşleri” sözleşmesinin akdedildiğini, sözleşmede tarif edilen tüm işlerin doğrudan diğer davalıya teslim edildiğini, işlerin diğer davalının kendi araç ve sigortalı işçileri ile yürütüldüğünü, dolayısıyla diğer davalı …’ın tamamen bağımsız bir işveren olarak hareket ettiğini, emniyet ve güvenlik tedbirlerini alma ve personellerine uygulatmanın onun sorumluluğunda olduğunu, olayın vuku bulduğu bölgenin DSİ Sulama Birliği’nin sorumluluğunda olduğunu, mevsim itibari ile bu büyüklükte bir suyun kurutma kanallarına verilmemesi gerektiğini, olayın gerçekleştiği Nisan ayının sulama mevsimi olmayıp, gerek müvekkili şirket gerekse diğer davalı … Şirketi tarafından böyle bir sulamanın yapılmasının beklenmediğini, zira DSİ yahut Turgutlu Sulama Birliği tarafından olay günü sulama yapılacağına ilişkin bir bilgi de verilmediğini, su baskınına neden olan davalı idarece yapılan su dökümünün, sulama kanalına değil de, tabiatı gereği su taşıması mümkün olmayan kurutma kanalına, üstelik yüksek hacimlerde ve olağanüstü olarak sulama mevsimi haricinde yapılmasının hasara yol açtığını, dolayısıyla, davalı idarenin asli kusurlu olduğunun aşikar olduğunu, idarenin olağandışı işlemi hakkında herhangi bir bilgi sahibi olmayan müvekkili şirketin ya da ….’ın bahsi geçen durumu öngörmesini ve bu doğrultuda tedbir almasını beklemenin mantığa aykırı olacağını, öte yandan, müvekkili şirketin diğer davalı … ile yaptığı 25.03.2016 tarihli sözleşmeye istinaden, tüm işlerin …’a teslim edildiğini ve her türlü sorumluluğun anılan şirkete yüklendiğini, sözleşmenin 7., 8., 9. ve 19. maddelerinden de davalı şirketin yükümlülüklerinin kapsamının ne kadar geniş düzenlendiğinin anlaşıldığını, olası bir zarar halinde tek muhatabın … olacağını, olay günü, sigortalı aracın -çalışma bittikten sonra temelden çıkarılması gerekirken- çukur içerisinde bırakıldığını, idarenin hatalı sulama işlemi sonucunda fazla suyun zeminden düşük seviyede olan çukura dolduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Somut olayda; dava dışı sigortalı … … A.Ş. tarafından … – … tipi paletli ekskavatörün davacı sigorta şirketine Leasıng All Risk Sigorta Poliçesi ile sigortalattırıldığı, söz konusu paletli ekskavatörün dava dışı sigortalıdan dava dışı … tarafından kiralandığı, davalı … A.Ş.’nin üstlendiği İzmir-İstanbul otoyolu yapım işi kapsamında ‘Manisa-İzmir Kesimi Km: 364+561 Kurutma Kanalı-1 Köprüsü ve Km:365+741 Kurutma Kanalı-2 Köprüsü Fore Kazık Yapım İşi’ ni alt yüklenici olan diğer davalı şirkete Mart 2016 tarihinde imzalanan sözleşme ile teslim ettiği, alt yüklenici olan davalı … A.Ş.’nin kurutma kanal parseli olan 2000 parsel numaralı taşınmazdaki köprü ayağında viyadük temeli çalışmaları kapsamında 50×16 metre ebatlarında ve 4,5 metre derinlikte temel açma işini tamamladığı, 26.04.2016 günü iş bitiminde, kullandığı sigortalı … tipi paletli ekskavatörü temel çukurunda bıraktığı, davalı alt yüklenici (taşeron) şirket personelinin iş sahasından ayrıldığı, gece yarısı viyadük temelinin hemen yakınında bulunan sulama kanallarına hakkında mahkemenin görevsizliği nedeniyle tefrik kararı verilen Turgutlu Sulama Birliği’nce su bırakılması neticesinde, temel çukurunda bulunan davacı tarafından sigortalanan paletli ekskavatörün, viyadük temeline dolan çamurlu suların altında kalarak zarar gördüğü, gerek Turgutlu Sulh Hukuk Mahkemesi’nin delil tespiti dosyasında yapılan keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporu gerekse mahkemece önce alınan bilirkişi heyetinin 13.11.2018 tarihli raporu ile bu rapora taraflar vekillerinin itirazı üzerine istinabe suretiyle İTÜ İnşaat Mühendisliği Fakültesinden seçilen öğretim üyesi inşaat bilirkişiler ve ziraat mühendisi bilirkişi heyetinden alınan rapor dikkate alındığında, asıl yüklenici davalının dava konusu olay gerçekleştikten sonra yapmış olduğu dere yatağının değiştirilmesi ve menfez koyma işlemini işin başında yaparak önlem alması gerektiği, taşeron davalı tarafından yol yapımında kullanılan makinelerin can ve mal güvenliğinin sağlanması için dere yatakları ve temel çukurlarında bırakılmaması, daha yüksek bir zemine çıkartılarak park edilmesinin zorunlu olduğu, davalı asıl yüklenicinin Turgutlu Sulama Birliği ile koordineli şekilde can ve mal güvenliğinin sağlanması için önceden alınacak tedbir ve önlemleri belirlemesi, bu konuda alt yüklenici olan diğer davalı şirketi ve çalışanlarını bilgilendirmesi gerektiği, davalı taraflar arasındaki taşeron sözleşmesi ve ek niteliğindeki idari ve teknik şartnamenin işin kontrolü ile ilgili düzenlemeleri dikkate alındığında asıl yüklenici olan davalı …A.Ş.’nin adam çalıştıran olarak üçüncü kişilerin uğradığı zararlardan sorumlu olduğu, taşeron sözleşmesindeki zarardan sorumluluğa ilişkin hükümlerin sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceği, istinabe suretiyle alınan son teknik bilirkişi heyetinin raporunda açıklanan gerekçelerle olayın gerçekleşmesinde davalı … A.Ş.’nin %30 oranında, davadışı Turgutlu Sulama Birliği’nin %30 oranında, davalı yüklenici asıl işveren … A.Ş’ nin %40 oranında kusurlarının bulunduğu, her ne kadar hakkında tefrik kararı verilen Turgutlu Sulama Birliği ile ilgili olarak Manisa 2. İdare Mahkemesi’nin aynı olaya ilişkin olarak görülen tam yargı davalarında zarardan sorumluluğunun bulunmadğı gerekçesiyle ret kararları verilmiş ise de, bu hususun zarar sorumluları arasında ileride açılacak rücu davalarında önemli olduğu, eldeki davada sigortalanan makinenin zarar görmesinde kusurlu oldukları sabit olan davalıların gerçekleşen zararın tamamından davacıya karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, 13.11.2018 tarihli bilirkişi heyet raporu ile zarar gören ekskavatörün hasar tarihi itibariyle ikinci el piyasa değerinin 152.800,00 TL, hurda değerinin 35.447,00 TL olup, zararın 117.353,00 TL olduğunun, sigorta poliçesinin muafiyetler başlıklı maddesinde ekskavatör, kazıcı, yükleyici, kırıcı, delici ve diğer hareketli makineler için her bir hasarda asgari 1000 USD’ den az olmamak üzere hasar bedelinin %10′ u oranında muafiyet uygulanacağı öngörüldüğünden hasar miktarından %10 hasar muafiyeti olan 11.735,30 TL mahsup edildiğinde talep edilebilecek hasar zararının 105.617,70-TL olduğunun belirlendiği, zararın poliçe süresi içerisinde gerçekleştiği ve sigorta teminatı kapsamında olduğu, davacı sigorta şirketi tarafından da sigortalısına 23.06.2016 tarihinde 105.617,70 TL ödeme yapıldığı, 6102 S. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca davacı sigortanın sigortalısı yerine geçerek ödediği sigorta bedelini, zarara neden olan davalılardan TBK 61. maddesi uyarınca müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmekte haklı olduğu anlaşılmakla; DAVANIN KABULÜ İLE, 105.617,70 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 03/11/2016’dan itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVALI … …A.Ş VEKİLİ TARAFINDAN, “…Turgutlu Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/10 Değişik İş sayılı dosyasından tesis edilen ilk bilirkişi raporunun doğru ve yerinde tespitler ihtiva eden rapor olduğunu, sonrasında mahkeme tarafından tanzim ettirilen bilirkişi heyeti raporlarında müvekkili şirketin sırasıyla %25 ve %30 nispetinde kusurlu bulunduğunu, kısaca her bilirkişi raporunda bu oranın %5 arttığını ve böylece belki de üçüncü bir rapor daha alınsa idi bu oranın %35 olacağını, olay mahallini bir kez dahi görmemiş bilirkişiler tarafından tanzim edilen bilirkişi raporlarında bilirkişilerin viyadük ayağının konulacağı çukurun müvekkili şirket tarafından kazıldığını tasavvur ettiklerini, halbuki bilirkişilerin Fore Kazık İşi Taşeron Sözleşmesi’nin 7.2. maddesinde yer alan ‘…Taşeron bu sözleşme kapsamında işin projesine uygun olarak YÜKLENİCİ tarafından araziye aplikasyonunu ve diğer tüm topografik ölçümlerini yaparak kendisine tesliminden sonra…’ hükmünü görmediklerini, yani şantiyenin kazıkların çakılması için hazır hale getirilmesindeki sorumluluğun tamamen diğer davalı … A.Ş.’ye ait olduğunu, müvekkili şirketin hiç inşa etmediği bir seti nasıl incelteceğinin anlaşılamadığını, müvekkili şirketin seti inceltebilmesi için setin hemen dibinde çalışması gerekeceğini ki, dosya içeriğindeki fotoğraflara göre kazık makinesinin setin metrelerce uzağında sular altında kaldığını, dosyada üç adet bilirkişi raporu olup, üçünün de birbirinden farklı tespitler ihtiva ettiğini, bu durumda ortada bir çelişkinin var olduğunu ve çelişki giderilmediği müddetçe hukuka güven duygusunun bir o kadar azalacağını, yerel mahkemenin tabiri caizse işin içinden çıkmak için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 61 hükmüne sığındığını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI … A.Ş VEKİLİ TARAFINDAN; “…Zararlandırıcı olayı öngörebilmeleri mümkün olmadığından, kendilerine herhangi bir kusur izafe edilmesinin de mümkün olmadığını, davaya konu olayın, diğer davalı … A.Ş. yükleniminde devam eden fore kazık işi kapsamında gerçekleştiğini, kurutma kanallarının, sulama bölgelerindeki sulama ihtiyacından fazla gelen suyun ve herhangi bir çevresel faktör sebebiyle toprağa zarar verebilecek optimum sulama suyu fazlasının tarım arazilerinden tahliyesi için kullanıldığını, anılan olgunun teyidi için sulamaya ilişkin asgari ölçüde teknik bilgiye sahip olmanın yeterli olduğunu, ayrıca olayın gerçekleştiği Nisan ayının sulama mevsimi olmadığını, gerek müvekkili şirket gerekse diğer davalı … tarafından böyle bir sulama işleminin yapılmasının beklenmediğini, Turgutlu Sulama Birliğince olay günü sulama yapılacağına ilişkin bir bilgi de verilmediğini, su baskınına neden olan davalı idarece yapılan su dökümünün, sulama kanalına değil de, tabiatı gereği su taşıması mümkün olmayan kurutma kanalına, üstelik yüksek hacimlerde ve olağanüstü olarak sulama mevsimi haricinde yapılmasının davaya konu hasara yol açtığını, dolayısıyla davalı idarenin asli kusurlu olduğunun aşikar olduğunu, müvekkili şirketin ya da …’ın bahsi geçen durumu öngörmesini ve bu doğrultuda tedbir almasını beklemenin mantığa aykırı olacağını, bu bağlamda, soyut deliller üzerinden kendilerine kusur izafe edilmesinin kabul edilebilir olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda diğer davalılara izafe edilen kusur oranlarının her şekilde azımsandığını, öne sürdüleri husumet itirazlarından da anlaşılacağı üzere, müvekkili şirket ile diğer davalı … arasında ‘anahtar teslim işi’ olduğunu ve işlerin diğer davalının kendi araç ve sigortalı işçileri ile yürütüldüğünü, …’ın taraflar arasındaki 25.03.2016 tarihli sözleşmeye isitinaden tamamen bağımsız bir işveren olarak hareket ettiğini, emniyet ve güvenlik tedbirlerini alma ve personellerine uygulatmanın onun sorumluluğunda olduğunu, asıl işveren-alt işveren ilişkisi olmadığını, …’ın tek başına asıl işveren olduğunu ve müvekkilinin hasardan dolayı müteselsil sorumluluğunun düşünülemeyeceğini, öte yandan, sözleşmenin icrasından doğan her türlü sorumluluğun anılan şirkete yükletildiğini, zira sözleşmenin 7., 8., 9. ve 19. maddelerinde olası bir zarar halinde tek muhatabın … olacağının öngörüldüğünü, hal böyle olunca, müvekkili şirket için …’tan daha fazla oranda kusura hükmolunmasının hatalı olduğunu, Turgutlu Sulama Birliği’nin de asli kusurlu olduğu açık olup, yalnızca %30 oranında kusurun mümkün olmadığını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, leasing all risk sigorta poliçesi uyarınca ödenen tazminatın rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı … AŞ. vekili ve davalı … AŞ vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; dava dilekçesinde Turgutlu Tarım Sulama Birliği’ne karşı da dava açılmış olduğu, ancak mahkemece bu davalı bakımından tefrik kararı verilip idari yargı yolunun görevli olduğundan bahisle dava şartı yokluğundan red kararı verildiği, kararın istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiş olduğu anlaşılmakta olup, dosya içerisine alınan ilgili idari yargı kararlarına göre de anılan kuruma yöneltilen tam yargı davalarının, çalışma yapan şirketlerce idareye bu yönde bir bilgi verilmemiş olmasından dolayı idarenin “hizmet kusuru bulunmadığı” ve “kusursuz sorumluluk durumunun da sözkonusu olmadığı” gerekçesiyle reddine karar verildiği, İzmir BİM 6. İdari Dava Dairesi’nin 2019/293 E.-2019/980 K. sayılı kararı ile istinaf itirazlarının reddine karar verilerek kesinleştiği görülmüş olup, eldeki davada yüklenici şirket ve onun taşeron sözleşmesi akdettiği alt yüklenici şirket olmak üzere iki davalı şirketin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece bilirkişi heyetinden tarafların kusur durumuna ve hasar tutarına dair rapor alındığı, ilk rapora itiraz üzerine farklı bir heyetten de rapor alındığı görülmüş olup, kusur oranlarında kısmen farklılık bulunsa da, davadışı sigortalısına ödeme yaparak halefiyet gereği işbu davayı açan sigorta şirketine karşı davalıların sorumluluğunun müteselsil sorumluluk olmasına, mahkemece de TBK 61.maddeye dayalı olarak davalıların kusur oranlarıyla bağlı kalınmaksızın tüm tazminatın iş makinesi sahibi sigortalıya halefiyeten dava açan davacı sigorta şirketine ödenmesine dair hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamasına, davalıların kusur oranlarının ve aralarındaki taşeron sözleşmesindeki bu yöndeki hükümlerin kendi iç ilişkilerindeki (TBK 62.madde) rücuya ilişkin bulunmasına göre, mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiş, her iki davalı vekilinin istinaf itirazlarının ayrı ayrı reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı … A.Ş. vekilinin ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … A.Ş. vekilinin ve davalı … A.Ş. vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1301 Esas – 2020/738 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davalı … A.Ş’den alınması gereken 7.214,74 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.803,68 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 5.411,06 TL’nin bu davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
b-Davalı … A.Ş.’den alınması gereken 7.214,74 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.803,68 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 5.411,06 TL’nin bu davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı … AŞ ve davalı … A.Ş. tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avanstan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/11/2023