Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/583 E. 2023/1726 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/583
KARAR NO : 2023/1726

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2017 (Asıl Dava) – 24/12/2020 (Karar)
NUMARASI : 2018/287 Esas – 2020/443 Karar
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat

BİRLEŞEN 2018/404 ESAS SAYILI DOSYADA:
TARİHİ : 18.07.2018 (Birleşen Dava) – 24/12/2020 (Karar)
DAVA : Maddi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 08/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/287 Esas – 2020/443 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
ASIL DAVA:
Davacılar vekili asıl dava dilekçesinde özetle; davalı …, davalı …’a ait … plakalı araç ile 17.04.2015 tarihinde seyir halinde iken, yol kenarında park halindeki aracı dikkatsiz bir şekilde sollaması üzerine karşı taraftan yolun sağından gelen müvekkili …’nın kullandığı ve arkasında babası müvekkili …’nın bulunduğu elektrikli bisiklete çarptığını, müvekkili …’nın yara almadan kurtulduğunu, ancak müvekkili …’nın ise duyulardan ve organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olacak şekilde ve vücuttaki kemik kırığı hayati fonksiyonlarını orta derecede etkileyecek nitelikte yaralandığını, polis memurlarınca düzenlenen trafik kaza tespit tutanağında müvekkili …’ın kusurunun bulunmadığını, davalı …’ın ise tam kusurlu bulunduğunu, Karşıyaka 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/292 Esas sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine kamu davası açıldığını ve alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin kusursuz, davalının asli ve tam kusurlu bulunduğunu, dosyanın karara çıktığını, …’ın taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçunun sabit görüldüğünü, müvekkili …’ın basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek şekilde ayağından yaralandığını, dizinde çıkık olup yürümesini zorlaştırdığını, çömelemediğini, kaza sonrası bedensel, ruhsal ve maddi anlamda büyük bir çöküş yaşadığını, müvekkili …’ın günlük aktivitelerini dahi yaparken zorlandığını ve acı çektiğini, halen daha yeni bir ameliyatın gündemde olduğunu, henüz 19 yaşında olup okulunu dahi aksattığını, üniversite sınavlarına hazırlanırken yaşıtlarından geride kaldığını, oğlunun bu denli acı çekmesinin müvekkili …’yı da kahrettiğini, …’ın Ege Üniversitesi Fen Fakültesi İngilizce Matematik Bölümü öğrencisi olduğunu, babası tarafından okula götürüldüğünü, zira 800 metre dahi yürüyemediğini, müvekkili …’ın yaşanılan kaza sebebiyle hastanede yattığını, tedavi masraflarının …’nın babası olan müvekkili … tarafından karşılandığını, ek olarak ilaç, yol, otopark, yemek gibi kazaya bağlı çeşitli masraflar yaptığını, ayrıca müvekkili …’e ait elektrikli bisikletin kullanılamayacak hale geldiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, … için 3.250,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat, … için 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren faiziyle birlikte (bilirkişi incelemesi neticesi ıslah talep hakkı saklı olarak) müvekkillerine verilmesine, sigorta şirketinin ise poliçe kapsamı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile … için maddi tazminat istemini 5.729-TL’ye çıkarttığı anlaşılmıştır.
BİRLEŞEN DAVA:
Davacı … vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın, …’a ait … plakalı araç ile seyir halinde iken yol kenarında park halinde duran aracı dikkatsiz bir şekilde sollaması üzerine karşı taraf yolun sağından gelen müvekkili …’nın kullandığı ve arkasında babası müvekkili …’nın bulunduğu elektrikli bisiklete çarptığını, kaza sonucu müvekkili …’nın duyulardan veya organlardan birinini işlevinin sürekli zayıflamasına neden olacak şekilde ve basit tıbbi müdahayle giderilemeyecek nitelikte, vücuttaki kemik kırığıyla yaralandığını, trafik kaza tespit tutanağında kamyonet sürücüsü davalı …’ın tam kusurlu bulunduğunu, müvekkilinin ayağından yaralandığını, dizinde çıkık olduğunu, yürümesini zorlaştırdığını, halen daha ayağının sekmekte olduğunu, tam olarak kullanamadığını, günlük aktivitelerini dahi yaparken zorlandığını ve acı çektiğini, kaza sonrası bağlarının koptuğunu, tekerlekli sandalye ile derslerine gidemediğini ve ilk sene üniversite sınavını kazanamayıp tekrar hazırlanmak zorunda kaldığını, ikinci yılında Ege Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümünü kazandığını, okula halen daha çoğu zaman babası tarafından götürüldüğünü, müvekkili …’ın maddi zararları bilirkişi hesaplamasına muhtaç olduğundan şimdilik müvekkili için 5.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesini talep etme zorunluluklarının doğduğunu belirterek, fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, öncelikle davanın Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/287 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminatın (bilirkişi incelemesi neticesi ıslah talep hakkı saklı olarak) davalılardan kaza tarihinden itibaren faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, sigorta şirketinin poliçe kapsamı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile istemini 55.277,30-TL’ye çıkarttığı anlaşılmıştır.
ASIL DAVAYA CEVAP:
Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davaya konu talebin zaman aşımına uğradığını, davanın reddine karar verilmesini, manevi tazminat taleplerine ilişkin olarak trafik poliçesinde teminat bulunmadığını, bu nedenle manevi tazminat talepleri yönünden davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davanını yetki yönünden reddi ile dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini, davacı tarafın uğradığını iddia ettiği zararları ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu, kusur durumlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesini, davacı tarafın ağır kusurunun bulunduğunu, kask ve kolluk gibi diğer koruyucu teçhizatları kullanmadan motosiklet ile seyahat ettiğini, bunun zarar ile kaza arasındaki illiyet bağını kopardığını, kazaya ilişkin maluliyet iddialarının değerlendirilebilmesi için Adli Tıp Kurumundan maluliyet raporu alınmasını, SGK’dan rücuya tabi bir ödeme alınıp alınmadığının sorulup alınmış ise bu tutarın tazminat hesabından mahsubunun gerektiğini, davacı tarafça işbu dava açılmadan önce müvekkiline herhangi bir başvuru yapılmadığını, temerrütlerinin gerçekleşmediğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; diğer davalı …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araç seyir halinde iken, kendisinin şeridine kontrolsüz şekilde park eden ve arka kapaklarını açık bırakmış vaziyetteki kamyonete çarpmamak için davacıların şeridine doğru yöneldiğini ve karşı şeritten gelen henüz 17 yaşındaki …’nın sevk ve idaresinde bulunan elektrikli bisiklet ile çarpıştığını, davacıların şeridinin internet altyapı çalışmaları sebebiyle kazılmış olduğundan bisikletin yolda topraktan dolayı kaydığını ve müvekkilinin aracına çarptığını, olayda davalı …’ın değil, kontrolsüzce yolu kapatacak şekilde kamyonetini park eden üçüncü kişinin, ayrıca henüz 17 yaşında olmasına rağmen ehliyetsiz, ruhsatsız, kasksız bir şekilde trafiğe çıkan …’nın ve oğlunun bu şekilde trafiğe çıkmasına izin veren baba …’nın ağır kusurunun bulunduğunu, bu davayı açmalarının açıkça kötü niyetli olduklarını gösterdiğini, sigorta şirketine başvuru yapılmaksızın dava açılmasının hukuken mümkün olmadığını, davanın usulden reddine karar verilmesini, müvekkiline ait … plakalı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasının yanında,… AŞ’den de genişletilmiş kasko poliçesi olduğunu, davanı taşıdığını, zira manevi tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, kazada hem zarar görenin hem de üçüncü kişinin ağır kusuru bulunduğundan müvekkilinin sorumluluğunun söz konusu olmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … davaya cevap vermemekle birlikte, 20.10.2017 tarihli duruşmada; aracı kendisinin kullandığını ve davayı kabul etmediğini beyan ettiği görülmüştür.
BİRLEŞEN DAVAYA CEVAP:
Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, talebin zaman aşımına uğradığını ve davanın zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesini, davacı tarafından işbu dava açılmadan öncede müvekkiline herhangi bir başvuru yapılmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu ve diğer davalı …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracın seyir halinde iken kendi şeridine kontrolsüz bir şekilde park eden ve arka kapaklarını açık bırakmış kamyonete çarpmamak için davacıların şeridine doğru yöneldiğini, karşı şeritten gelen olay tarihinde henüz 17 yaşında olan …’nın sevk ve idaresinde bulunan elektrikli bisiklet ile çarpıştığını, KTK kapsamında, tazminat istemi için 2 yıllık zaman aşımı süresinin öngörüldüğünü, öncelikle esasa girilmeksizin davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmesini, sigorta şirketine başvuru yapılmaksızın bu davanın açılmasının usule aykırı olduğunu, davacının ehliyetsiz, kasksız, ruhsatsız bir şekilde trafiğe çıktığını, davacılar tarafından bu davanın açılmış olmasının sebepsiz zenginleşme amacı taşıdığını, açıkça kötüniyetli olduğunu, kazada hem zarar görenin hem de üçüncü kişinin ağır kusuru bulunduğundan müvekkilinin sorumluluğunun olmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Mahkemenin birleştirilen 2018/404 Esas sayılı dosyasının 13/12/2018 tarihli ön inceleme celsesi 3, 4 ve 5 nolu bentleri ile; ‘…dava konusu trafik kazasının mahkemenin yargı çevresi içerisinde kalan Menemen ilçesinde vuku bulmuş olmasına göre HMK’nun 15/1. madde hükmü uyarınca işbu davaya bakmaya mahkeme yetkili olduğundan davalı … Şirketi vekili tarafından ileri sürülen yetki ilk itirazının reddine, …TTK’nun 1482.madde hükmü uyarınca, sorumluluk sigortalarında, sigortacıya yöneltilecek tazminat istemleri sigorta konusu olaydan itibaren 10 yılda zamanaşımına uğrayacağından, öte yandan olayda ceza zamanaşımı da söz konusu olduğundan, dava dayanağı trafik kazasının vuku bulduğu 17.04.2015 tarihinden itibaren dava tarihi 18.07.2018 tarihine kadar belirtilen süre geçmediğinden, usule ve kanuna uygun görülmeyen davalı … vekili ve davalı … Şirketi vekilinin zamanaşımı def’inin ayrı ayrı reddine, …dosya kapsamına göre, dava tarihinden önce davacının davalı sigorta şirketine başvurduğu anlaşıldığından, davalı … vekili tarafından ileri sürülen 2918 sayılı Kanun’un 97.maddesine göre başvuru şartının gerçekleşmediği yönündeki itirazının reddine…’ karar verilmiş olduğu ve bu yöndeki savunmaya itibar edilmediği, esasa dair ise; … plakalı araç sürücüsü davalı …’ın ‘doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma’, ‘şeride tecavüz etme’ ve ‘şerit değiştirmeden önce gireceği şeritte sürülen araçların emniyetli geçişini beklememe’ kusurlarını işlemesi nedeniyle 2918 Karayolları Trafik Kanunu’nun 84/f, 84/g ve 46/b madde hükümlerine aykırı davrandığı için asli ve tam kusurlu olduğu, davacı sürücü …’nın idaresindeki tescilsiz elektrikli bisiklet ile yolun sağından ve kurallara uygun olarak seyir halinde iken karşı yönden gelen ve şerit ihlali yapan araç tarafından çarpıldığı, kazanın oluşumunda herhangi bir trafik kuralı ihlalinin olmadığı kanaatine varıldığı, kazanın oluş şekli, davacı …’ın yaralanma bölgesi ile trafik kazası tespit tutanağı dikkate alındığında, davacı …’nın zararın artmasına yönelik müterafik kusurunun bulunmadığı, davacı …’nın sosyal ve ekonomik durumu ve SGK kayıtları, kusur oranları dikkate alındığında, %3,3 oranına isabet eden sürekli iş göremezlik tazminatının 49.943,40 TL olduğu, buna karşılık davacı …’nın kaza tarihinden itibaren geçici iş göremezlik süresinin 6 aya kadar uzayacağı, bu geçici işgöremezlik süresinde maluliyet durumunun %100 olduğu, 6 aylık dönem için tazminat tutarının (kazanç kaybının) 5.333,90 TL olduğu, yaralanmanın durumu ve özelliği dikkate alındığında davacı …’nın oğlu … için sarfettiği 690,73 TL muayene ve tedavi gideri ile 120,00 hastaneye gidiş geliş ücreti olmak üzere toplam 810,73 TL tedavi amaçlı giderinin bulunduğu, yine 6 aylık iyileşme süresinin ilk 4 ayı boyunca bakım ihtiyacı içinde bulunan davacı … için 17/04/2015 – 17/08/2015 tarihleri arasındaki brüt asgari ücret toplamı 4.918,80 TL bakım gideri gerektiği ve bu bakım giderinin de davacı baba … tarafından hakedildiği kanaatine varıldığı, belirlenen bu maddi tazminatlardan davalı-sürücü …’ın haksız fiili ika eden olarak TBK’nın 49 vd.madde hükümlerine, davalı …’ın ‘araç işleten’ sıfatıyla 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85.maddesi hükmüne göre sorumlu olduğu, davalı … A.Ş.nin ise olay tarihi itibariyle ZMMS poliçesi ile sigortalanan araç sürücüsünün verdiği zarardan dolayı poliçe limitinin kişi başına sakatlanma ve ölüm halindeki limiti ile sınırlı olmak üzere gerçek zarardan sorumlu olduğu, geçici iş göremezlik tazminatı, sürekli iş göremezlik tazminatı, tedavi amaçlı giderler ve bakım giderlerinin gerçek zarar kapsamında olduğu, davacı … kazaya karışan ve hasarlanan elektrikli bisiklet ile ilgili 2.700,00 TL hasar talebinde bulunmuş ise de, bu zararı tespite elverişli hiçbir delil ve belge sunamadığı, bu zararını ispatlayamadığı anlaşıldığından, bisiklet hasarına ilişkin maddi tazminat talebinin reddine karar verildiği, asıl dosyada davacılar … ve …’nın trafik kazasına bağlı davacı …’nın ‘ağır bedensel zarar’ niteliğindeki maluliyet (geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik) durumu, bu yaralanmasından dolayı her iki davacının (baba-oğulun) da acı çekip üzüntü duymasının doğal olduğu, kişilik haklarının zedelendiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olayın özellikleri ve şartları, paranın alım gücü, davalı sürücünün kusur oranı gözetilerek davacı … lehine 15.000,00 TL, davacı … lehine 3.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, bu manevi tazminattan davalı-sürücü …’ın ve araç işleten davalı Yusuf Dalgıç’ın sorumlu olduğu, ancak manevi tazminat zorunlu mali mesuliyet sigorta teminatı kapsamına dahil olmadığından davacı tarafından davalı … A.Ş. hakkında açılan manevi tazminat isteminin yerinde olmadığı anlaşılmakla, sonuç olarak; ASIL DAVADA: Davacı … tarafından dava dilekçesi ve miktar arttırım dilekçesi ile tüm davalılar hakkında açılan maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜNE, 5.729,53 TL tedavi amaçlı yol ve bakım giderlerinin -davalılar … ve … yönünden kaza tarihi 17/04/2015’den, davalı … yönünden dava tarihi 23/05/2017’den itibaren işleyecek- yasal faizi ile birlikte adı geçen tüm davalılardan alınarak davacı …’ya verilmesine, sair ispatlanamayan (elektrikli bisikletteki hasara ilişkin) talebin REDDİNE, davacı … tarafından davalılar … ve … haklarında açılan manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜNE, 3.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi 17/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan alınarak davacı …’ya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin REDDİNE, davacı … tarafından davalılar … ve … haklarında açılan manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜNE, 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi 17/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan alınarak davacı …’ya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin REDDİNE, BİRLEŞEN 2018/404 ESAS SAYILI DOSYASINDA: Davacı … tarafından dava dilekçesi ve miktar arttırım dilekçesi ile tüm davalılar hakkında açılan maddi tazminat davasının KABULÜNE, 55.277,30 TL maddi tazminatın -davalılar … ve … yönünden kaza tarihi 17/04/2015’den, davalı … yönünden dava tarihi 23/05/2017’den itibaren işleyecek- yasal faizi ile birlikte adı geçen tüm davalılardan alınarak davacı …’ya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
DAVACILAR VEKİLİ TARAFINDAN, “…Delilleri arasında tanık listesi sunulmuş olmasına rağmen mahkemenin tanıklarını dinlemediğini, yargılamayı eksik yürüttüğünü, tanıkların manevi yönden çekilen ızdırap ve duyulan elemin delili olduğunu, bu nedenle öncelikle manevi tazminat yönünden yoksun bir karar olduğunu, ayağında kalan hasar nedeniyle aksayan müvekkilinin derslerinden kaldığı gibi sosyal hayattan da geri kaldığını, hareket kabiliyeti kısıtlandığı için de fazlasıyla kilo alma problemi yaşadığını, bunun karşılığının 15.000,00 TL manevi tazminat olmadığını, bakım ve iaşesinin tek başına baba … üzerinde kaldığını, çocuğunu okula getirip götüren ve onun psikolojisiyle tek başına ilgilenmek durumunda kalan baba için de 3.000,00 TL manevi tazminatın hatalı olduğunu, maddi tazminat talebi yönünden elektrikli bisiklet faturasının dosyaya sunulduğunu, cihazın kullanılamaz hale geldiğinin fotoğraflarla ispat edildiğini, bu konudaki maddi kaybın ispat edilmediği gerekçesinin yasal dayanaktan uzak olduğunu, trafik tescile tabi olmayan cihaz için inceleme yapılamadığını, kaza günü zaten hasarı kaza tespit tutanaklarına geçmiş bir zarar için başkaca nasıl delil sunulacağının anlaşılamadığını, kaza tespit tutanağı incelendiğinde aracın hasar durumunda ‘hareket edemez’ şeklinde işaretli olup bir bisikletin hareket edemez şekilde hasarlanmasının artık onun kullanılamaz hale geldiği şeklinde yorumlanması gerektiğini, oğlunun meşakkatli bakımı ile tek başına ilgilenen müvekkili …’nın elektrikli bisikletin (kazadan sonra emniyet tarafından) nereye kaldırıldığını dahi araştıramadığını, reddedilen manevi tazminat üzerinden vekalet ücretinin fahiş olduğunu, en önemli itirazlarının birisinin de; davalı sigorta şirketinin poliçe teminat oranında sorumlu tutulması talepleri bulunduğu halde bunun yok sayılması olduğunu, davalı sigorta için de reddedilen manevi tazminat üzerinden aleyhe vekalet ücreti takdir edildiğini, ayrıca talep kalemlerinin maddi tazminat açısından tek bir kalem olarak değerlendirilmesi gerekirken bunun ayrı ayrı kalemler halinde değerlendirilmesinin de yanlış olduğunu, dava dilekçelerinin çok açık ve net olduğunu, ıslah dilekçelerinin de aynı talepleri içerdiğini, poliçe kapsamında manevi sigorta teminatı yoksa zaten sorumlu tutulamayacağının açık olduğunu, manevi tazminattan direkt sorumlu tutulmuş gibi karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, birleşen dava yönünden müvekkili … Toprak için 55.277,30 TL maddi tazminatın kabulüne karar verildiğini, bilirkişi raporlarına itirazlarının sunulduğunu, eksik değerlendirme yapıldığını, müvekkilinin tedavi sürecinin de devam ettiğini defalarca ifade etmelerine, maddi kayıplarının, maddi gelirinin yanlış hesaplandığını ifade etmelerine rağmen mahkemece karar verildiğini, müvekkilinin aksayarak yürüdüğünün tespitinin yapıldığını, iyileşme sürecinin ucu açık bırakıldığını, her müracaatında işlev kaybı ve yitirilmeye yönelik bulguların varlığının tespit edildiğini, kazanın neticelerinin müvekkili açısından çok ağır olduğunu, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından eksik değerlendirme yapıldığını, akabinde bilirkişi incelemesinde Adli Tıp Kurumunun belirlediği maluliyet oranının esas alınarak hesaplama yapılmış olmasının hatalı olduğunu, Adli Tıp Kurumu inceleme yaparken dizde bağ dokusunun bir daha yerine konulamayacağı konusunda inceleme yapmadığını ve bu nedenle maluliyet oranına eksik değerlendirme sonucunda varıldığını, bugüne kadar halen daha iyileşemeyen ve iyileşmesi de mümkün olmayan müvekkilinin topalladığını, öğrenci belgesi eğitim durumu da sunulan dosyada kazanç oranlarının da eksik incelendiğini ve bilirkişi raporuna yansıdığını, müvekkilinin mesleğinin ne olacağı konusunda açık ve net olarak beyan içeren dilekçe ve öğrenci belgesine göre öğretmen ve akademisyen olacak olan müvekkili için yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, asgari ücret ve en düşük memur maaşına göre hesaplama yapılmasının müvekkilinin zararına yol açtığını ve sakatlığı konusunda alınan raporlara itirazlarının da müvekkilinin süregelen muayeneleri ve halen daha kontrolleri devam ettiğinden değerlendirmeye alınması gerekirken, alınmadan aksi yönde hüküm tesis edildiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI … VEKİLİ TARAFINDAN; “……’ın %100 kusurlu olduğuna dair düzenlenen raporların ve davacının iş göremezlik oranına ilişkin raporların hukuka aykırı olduğunu, davacının müterafik kusuru olduğunun açık olduğunu, bu değerlendirilmeksizin oluşturulan hükmün kaldırılması gerektiğini, davacının sigorta şirketine başvuru zorunluluğunu da yerine getirmediğini, başvurunun yokluğu nedeniyle usulden ret kararı verilmesi gerekirken davanın esasına girilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davanın zamanaşımı yönünden reddi gerekirken itirazları dikkate alınmayarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 2 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüş olup, bu sürenin ise kaza tarihinden itibaren işlemeye başladığını, kazanın 17/04/2015 tarihinde meydana geldiğini ve davanın 04/07/2018’de açıldığını, ceza zamanaşımının maddi zararlara ilişkin taleplerde uygulanabileceği varsayılsa bile (kabul anlamına gelmemekle birlikte) manevi zarar talepleri için zamanaşımı yönünden usulden reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olduğundan kararın kaldırılması gerektiğini, olay sırasında elektrikli bisiklet sürdüğünü kabul eden ve 17 yaşında olduğu bilinen davacının ehliyetsiz, ruhsatsız, koruyucu hiçbir ekipman takmamış ve kullanmamış olması göz önünde bulundurulmadan kusur hesabı yapıldığını, davacıya, Karayolları Trafik Kanunu m.36/3-A ve m.25 gereğince ceza verildiğini ve söz konusu elektrikli bisikletin muhafaza altına alındığını, üstelik muhafaza altına alınan elektrikli bisikletin bedelinin de müvekkilinden talep edilmesinin davacının ne denli kötü niyetle bu davayı açtığının bir başka kanıtı niteliğinde olduğunu, 6 aylık iyileşme süreci olarak belirlenen süre zarfı içerisinde ‘öğrenci’ olan davacı lehine geliri varmış gibi ‘geçici iş göremezlik tazminatı’ adı altında bir tazminat hesaplaması yoluna gidilmesinin kabul edilemez olduğunu, kazada hem zarar görenin hem de üçüncü kişinin ağır kusuru bulunduğundan, müvekkilinin zararı tazminden ‘KTK md.. 86’ uyarınca sorumluluğunun söz konusu olmadığını, olayın, ehliyeti ve ruhsatı olmadan, kask takmadan tecrübesiz bir şekilde trafiğe çıkıp kazaya sebebiyet veren henüz 17 yaşındaki … ve ona izin veren babası ile kamyoneti park eden üçüncü kişinin ağır kusurları nedeniyle yaşandığını, ayrıca yolda altyapı çalışmalarının olması sebebiyle yolun daraldığının da göz önünde tutulması gerektiğini, somut olayda aracı kullanan diğer davalı …’ın trafiği tehlikeye atacak şekilde şerit değiştirmek gayesiyle değil, aksine olası bir kazanın önüne geçmek amacıyla şerit değiştirmek zorunda kaldığını, yaralanan kişinin yaşamı devam ettiği için yakınlarının manevi tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, davacı …’nın oğlunun %3.3 iş göremezlik oranı sebebiyle manevi tazminat talep etmesinin ve mahkemece de kabulünün hukuka aykırı olup Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulu’nun raporunda belirtilen oranın gerçeği yansıtmadığını, 6111 sayılı yasa ile değişen mevzuat sonucu, tedavi giderlerinden doğan tüm sorumluluğun SGK’ya ait olduğunu, olası zararlardan trafik sigortasının sorumlu tutulmasının gerekeceğini, davacı baba lehine bakım giderinin de müvekkili tarafından ödenmesi gerektiği hüküm altına alınmışsa da mahkeme kararının bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu, davacılar bakım giderlerinin ne olduğunu, ne şekilde yapıldığını somut delillerle ortaya koyamadığından ispatlanmayan bakım giderine hükmedilemeyeceğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat, birleşen dava ise geçici/sürekli işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; asıl ve birleşen davaların açıldığı tarihlerde sigorta şirketine başvurunun dava şartı olmasına rağmen bu yönde bir başvuruya dair dosyada hiçbir evrak bulunmadığı, davacılar vekilinin cevaba cevap dilekçesinde bu bildirimi kendi sigortacısına davalı şahsın yapması gerektiği şeklinde beyanda bulunduğunun görüldüğü, bununla birlikte sözkonusu eksik dava şartı “tamamlanabilir” nitelikte olduğundan, öncelikle mahkemece bu eksikliğin asıl ve birleşen davalar bakımından tamamlanması için kararın kaldırılması gerekmiştir.
Kusura ilişkin olarak davalı … vekili tarafından istinaf itirazında bulunulmuş ise de, kaza tespit tutanağının, olay görüntülerini içeren CD de incelenerek düzenlenen ceza dava dosyasındaki kusur raporunun ve işbu mahkemece alınan kusur raporunun tamamının birbiriyle uyumlu ve davalı sürücünün asli/tam kusurlu, davacı …’ın ise kusursuz olduğu yönünde olduğu görülmekle, herhangi bir çelişki bulunmadığı, kusur durumun netleşmiş olduğu anlaşılmış olmakla, bu yöndeki itirazın reddi gerekmiştir.
Müterafik kusur bakımından yapılan değerlendirmede; davacı …’ın dizinden yaralanmış olduğu, kask takmasının yaralanması ile bağlantısı bulunmadığı, Yargıtay’ın da güncel tarihli son kararlarında vurguladığı üzere, koruyucu ekipman olarak dizliğin, Karayolları Trafik Yönetmeliğinde düzenlenmemesi nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılmaması da gerektiğinden, bu itirazın reddi gerekmiştir (Aynı yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2022/5575 E. – 2022/10706 K).
Zamanaşımı itirazı bakımından yapılan değerlendirmede; bilindiği üzere, 6098 sayılı TBK’nın 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 72. maddede de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu belirtilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 109/1. maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise, uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını kabul etmiştir. Görüldüğü gibi, sözkonusu düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Haksız fiile dayanan tazminat isteminde zamanaşımının işlemeye başlayacağı tarih, zararın ve zarar sorumlusunun öğrenildiği andır. Zararın öğrenilmesi kavramıyla kastedilen ise, haksız fiil nedeniyle oluşan bedensel zararın kapsamının öğrenilmesi olup, bu bedensel zararın sebep olacağı maluliyet oranının belirlendiği tarihin, zararın öğrenilmesi kavramına bir etkisi yoktur. Bedensel zararın (yaralanmanın) gerçekleşmesi ve bu yaralanmayla ilgili tedavinin tamamlanması ile zararın kapsamının belli olduğu kabul edilmelidir. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, kaza tarihinin 17.04.2015 olduğu, asıl dava tarihi 23.05.2017, birleşen dava tarihi 18.07.2018 olup, ceza zamanışımı olan 8 yıllık süre dolmadan davanın belirsiz alacak davası şeklinde davaların açılmış olduğu, kaldı ki, davacı …’ın tedavisinin kazadan 1 yıl sonra tamamlanarak maluliyet durumunun belirlenebildiği de anlaşılmakla, zamanaşımına dair itirazların reddi gerekmiştir.
Maluliyet bakımından yapılan değerlendirmede ise; bilindiği üzere maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi, Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların heyetlerinden alınacak rapor ile mümkün olup, maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihi ile 01.06.2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015 tarihi ile 20.02.2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra da Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta mahkemece, ATK 2.İhtisas Kurulundan alınan raporun, “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” ne göre düzenlenmesi gerekirken, “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre düzenlendiği görülmekle, bu yöndeki her iki taraf itirazının da kabulü ile kararın bu husus itibariyle de kaldırılması gerekmiştir.
Davalı vekilinin, baba olan davacı …’e manevi tazminat verilemeyeceğine dair itirazı bakımından yapılan değerlendirmede; kural olarak bedensel zarar nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunma hakkı zarar görene aittir (TBK m.56/1). Fakat, 6098 sayılı TBK’nın 56/2. maddesi ile; ağır bedensel zarar hâlinde, zarar görenin yakınlarının da manevi tazminat isteyebileceği düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta da davacı …’da kalıcı maluliyetin belirlendiğine dair kabul yönünde, babası olan diğer davacı yararına da hakkaniyete uygun manevi tazminat takdir edilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Bununla birlikte, yukarıda açıklanan şekilde mahkemece doğru yönetmelik hükümlerine göre alınacak maluliyet raporu sonucuna göre davacı …’ın maluliyeti olup olmadığı belirlenecek olup, bu rapora göre mahkemece yeniden değerlendirileceğinden, burada bu husus belirtilmekle yetinilmiştir. Kabule göre ise, davacı … bakımından hükmedilen manevi tazminat miktarı dosyanın mevcut durumuna göre bir miktar az olmuş olmakla birlikte, yukarıda açıklanan maluliyet raporu ve tüm bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra mahkemece yeniden değerlendirileceğinden burada değinilmekle yetinilmiştir.
Geçici işgöremezlik tazminatına ve sağlık giderlerinden SGK’nın sorumlu olduğuna dair itirazlar bakımından yapılan değerlendirmede; maluliyet tespit edilmesi durumunda öğrenci olan davacı yararına da geçici işgöremezlik tazminatı verilecek olmasına ve bu tazminattan davalıların müşterek müteselsilen sorumlu olmasına göre, davalı vekilinin bu yöndeki itirazlarının reddi gerekmiştir.
Bakım gideri bakımından yapılan değerlendirmede; aktüer heyetinde adli tıp doktoru bulunmakta olup, kazadan sonraki ilk 4 ay bakıma ihtiyaç duyacağı belirtilerek buna göre (brüt ücret üzerinden) bakıcı gideri hesaplanmış olmakla, bu yönlerden bir isabetsizlik olmadığı, yine kaza tarihinde davacı …’ın 18 yaşından küçük olmasına göre ve bu giderin davacı baba yararına hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacılar vekilinin elektrikli bisiklet ile ilgili itirazlarının değerlendirilmesinde; kaza anında davacı …’ın kullanmakta olduğu ve davacı … adına faturası sunulan elektrikli bisikletin kaza tutanağında emniyet tarafından muhafaza altına alındığı belirtilmiş olup, aynı tutanakta “hareket edemez” şeklinde de işaretlendiğinden, bu hususta mahkeme araştırmasının yeterli olduğu söylenemez. Bahse konu zarar da kaza ile illiyetli olup, bu hususta emniyet müdürlüğüne gerekli müzekkereler yazılarak davacıya teslim edilip edilmediği, kullanılır halde ya da pert olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, bu yöndeki itirazın da kabulü gerekmiştir.
Dava dilekçesinde davacıların talepleri sıralandıktan sonra, davalı sigorta şirketinden açık bir şekilde manevi tazminat talep edilmediği, sigorta şirketinin “poliçe kapsamı ile sorumlu tutulması” nın istendiği görülmekle, bu ifadeden sigorta şirketinden de manevi tazminat istendiği sonucu çıkarılamayacağından, sigorta şirketine reddedilen manevi tazminat yönünden karşı vekalet ücreti verilmesi de doğru olmamıştır.
Davacılar vekilinin, davacı …’ın ingilizce matematik öğrencisi olduğuna ve hesaplamada gelirinin doğru tespit edilmediğine dair itirazı da yerinde görülmüştür. Dosya kapsamına göre, davacının öğrenci belgesinin sunulduğu, aktüer raporunda asgari ücret ile en düşük memur maaşının ortalaması alınmak suretiyle bir hesaplama yapıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece bu konuda yapılması gereken iş; emsal ücret araştırması yapılarak davacı …’ın gelirinin ilgili yerlerden de sorularak (ve gelir konusunda davacının son fiili durumu da belirlenerek) sonucuna göre -usuli müktesep haklar da gözetilerek- aktüer raporu alınmasından ibarettir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacılar vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/287 Esas – 2020/443 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacılar tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
b-Davalı … tarafından yatırılan 1.349,25 TL istinaf karar harcının istek halinde halinde bu davalıya iadesine,
4-Taraf vekillerinin sair itirazlarının REDDİNE,
5-İstinaf aşamasında taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/11/2023