Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/529 E. 2023/1736 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/529
KARAR NO : 2023/1736

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/02/2017 (Dava) – 05/02/2021 (Karar)
NUMARASI : 2017/52 Esas – 2021/48 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 08/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/02/2021 tarih ve 2017/52 Esas – 2021/48 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’un sevk ve idaresindeki diğer davalı …’ın maliki bulunduğu davalı …. A.Ş.’nin şehirlerarası yolcu taşımacılığı yapan … plakalı araç ile 21/06/2016 günü saat 21:30 sıralarında Gelenbe İstikametinden Balıkesir istikametine seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybedip beton bariyerlere çarparak yoldan çıkması ve otobüsün alev alıp yanması sonucu meydana gelen basına da yansıyan ölümlü trafik kazasında müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, düzenlenen raporda müvekkilinin kaza sonucu iç organlarında ağır yaralanma olduğunu, kaburgalarında birden fazla kırığın, akciğer ve karaciğerinde yırtık, dalağın parçalanmış bulunduğunu ve ameliyatla dalağın alındığını, müvekkilinin uzun süre çalışamadığını, sakat kaldığını, davalı …’ın … plaka sayılı aracın maliki olduğunu, davalı … A.Ş.’nin de ticari faaliyeti için çalıştırdığı aracın yolcu güvenliğini sağlamak ile yükümlü olduğunu, diğer davalı …nın ise … otobüs firmasının ünvanını taşıyan davalı …’ın maliki olduğu … plakalı aracın Karayolları Motorlu Araçlar Zorumlu Mali Sorumluluk Sigortasını 2332401 numaralı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortasını da 2333251 numaralı poliçeler ile poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla maddi tazminat açısından müşterek ve müteselsil sorumluluğu üstlendiğini, davalı sigorta firmasına müracaat edildiğini, her iki poliçe için yapılan başvuru için herhangi bir ödeme yapılmadığını, temerrüde düştüğünü, sürücü …’un kazada hayatını kaybettiğini, otobüsün yandığını, müvekkilinin dekorasyan, alçı-boya-sıva ustası olup aylık gelirinin 3.500,00 TL’nin üzerinde olduğunu, halen çalışamadığını, evli ve 4 çocuklu olduğunu, evinin kira olduğunu, tüm ailenin hem ekonomik ve sosyal yönden hem de manevi yönden derinden etkilendiğini ileri sürerek, her türlü hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla kazaya karışan … plaka sayılı aracın satışının engellenmesi için teminatsız olarak aracın trafik kaydına ihtiyati tedbir konulmasına, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın davalı … A.Ş. Nin 2332401 numaralı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza sigortası poliçeleri kapsamında poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere temerrüt tarihi olan 17.10.2016 tarihinden diğer davalılar yönünden ise kazanın olduğu 21/06/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 60.000,00 TL manevi tazminatın kazanın olduğu 21/06/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile davalı … A.Ş. haricindeki diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin maliki ve işleteni olduğu … plakalı aracın sürücü … idaresi altındayken dava konusu kazanın meydana geldiğini, müvekkilinin kusurunun olmadığını, iddiaları kabul etmediklerini, istenen manevi tazminatın fahiş olduğunu, sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlı olduğunu savunarak, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, dava masrafları ve avukatlık ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; mahkemenin yetkili olmayıp yetkili mahkemenin zarar görenin ikametgahı veya kazanın meydana geldiği yer mahkemesi olduğunu, trafik kazalarından doğan tazminat talepli davalarda yetkili mahkemenin, haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi veya zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, somut olayda da zarar gördüğü iddia edilen davacının yerleşim yerinin İstanbul ili olduğunu, kazanın meydana geldiği yerin Gelenbe olduğunu, bu nedenle davaya yetki itirazında bulunduğunu, müvekkili şirketin bu davada davalı sıfatının olmadığını, davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, müvekkili şirketin kazaya karışan söz konusu otobüsün ne işleteni ne de maliki olduğunu, husumet yönünden reddi gerektiğini, Yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince sabit olduğu üzere, güvenlik güçlerince tutulan kaza tespit tutanaklarının bir bağlayıcılığı bulunmadığını, talep edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, davacının davaya konu kaza nedeni ile sigorta şirketlerinden ve Sosyal Güvenlik Kurumlarından ödeme alınmış olması ihtimalinin mevcut olduğunu, davacının tazminata hak kazandığı hususunu kabul etmemekle birlikte, bir an için tazminata hak kazandığını kabul edersek dahi, aldığı ödemelerin hesaplanacak tazminattan düşülmesi gerektiğini, bu nedenle davacının herhangi bir ödeme alıp almadığı hususunun sordurulması amacıyla sigorta şirketlerine, Sosyal Güvenlik Kurumuna müzekkere yazılmasını talep ettiklerini, davaya konu trafik kazasının meydana gelmesinde müvekkili şirkete atfedilebilecek kusur bulunmadığını, Yargıtay kararları ile de sabit olduğu üzere güvenlik güçlerince tutulan kaza tespit tutanaklarının bir bağlayıcılığının bulunmadığını, meydana gelen kaza nedeniyle meğer ki ikame edilmiş bir ceza davası var ise, bu dosyanın tüm yerleşik Yargıtay kararları doğrultusunda bekletici mesele yapılması gerektiğini, aynı haksız fiilden dolayı bir ceza davası açılmış ise, anılan ceza dosyasında belirlenen kusur oranlarının tahkikatın ve yargılamanın devamında veya Yargıtay’ın incelemesinden sonra değişme ihtimali bulunduğunu, davanın sigorta şirketlerine ihbarını talep ettiklerini savunarak, itirazlarının kabulü ile, haksız ve mesnetsiz davanın husumet nedeniyle esastan reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; öncelikle başvuru şartının yerine getirildiğinin kabul edilebilmesi için ZMSS Genel Şartlarında belirtilen gerekli belgelerin tamamının sigorta şirketine ibraz edilmesi ve ödeme süresinin dolmasına rağmen ödeme yapılmamış olması gerektiği, davacı taraf, her ne kadar sigortaya yazılı başvuru yaptığını ileri sürmüşse de iş bu yasal düzenlemelerde yer alan hususları yerine getirmemiş olduğundan, yazılı başvuru yaptığının kabulünün mümkün olmadığı, bu sebeple davanın usul yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu, sigortalısı … olan … plakalı araç için; müvekkili şirketçe, 29/04/2016 – 29/04/2017 tarihleri arasında, 2332401 no’lu poliçe numarası ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi ve 29/04/2016 – 29/04/2017 tarihleri arasında 2333251 nolu poliçe numarası ile Karayolları Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta Poliçesi düzenlediği, müvekkili şirketin Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi üzerinden olan sorumluluğu, poliçe üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları kapsamı ile sınırlı olduğunu, poliçe üzerinde Ölüm/Sakatlık halleri için kişi başına teminat limiti ile azami 310.000-TL olarak sınırlandırıldığını, bu miktarın maksimum talep edilebilecek miktar olup, müvekkili şirketin asıl sorumluluğunun gerçek zarar üzerinden belirleneceğini, söz konusu teminat limitinin tamamının defaten ödenmesinin söz konusu olmayıp, zarar görenlerin kaza nedeniyle uğradığı gerçek maddi zararın tespiti ve sigortalının kusur oranında bu gerçek zararın tazmininin esas olduğunu, teminat limitlerini bildirmelerinin davayı kabul anlamında olmamakla birlikte, yapılacak inceleme sonucunda şirketin sorumluluğunda bir bedel ortaya çıktığı takdirde poliçe üzerinde Ölüm/Sakatlık halleri için kişi başına teminat limitinin sorumluluk limiti olarak esas alınması gerektiğini, Karayolları Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta Poliçesi ile ilgili müvekkilinin sorumluluğunun poliçe üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, poliçede yazılı özel şartlar ve genel şartlar kapsamı ile sınırlı olduğunu, poliçe üzerinde Ölüm/Sakatlık halleri için kişi başına teminat limiti ile azami 175.000 TL olarak sınırlandırıldığını, bu tutarın tamamının ödenmesinin sözkonusu olmadığını, dava sonunda tespit edilecek maluliyet oranına göre tazminatın ödenmesi gerektiğini, Karayolları Zorunlu (Trafik) Mali Sorumluluk Sigortasının hukuki mahiyeti incelendiğinde; motorlu bir aracın, karayolunda işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dâhilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan sorumluluk sigortası türü olduğunu, bu nedenle Karayolları Zorunlu (Trafik) Mali Sorumluluk Sigortası, kara yolunda motorlu araç işletenin, işlettiği araç nedeniyle üçüncü kişilere verilen bedensel ve eşya zararlarından dolayı onun mali ve hukuki sorumluluğunu üçüncü kişilere karşı güvenceye alması nedeniyle pasif ve aynı zamanda zarar sigortası niteliğini taşımakta olduğunu, sigorta şirketi sigortalısının kusuru oranında gerçek hasarı ödemekle yükümlü olduğunu, bu nedenle dava konusu kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunup bulunmadığının ve kusur oranının belirlenmesinin önem taşıdığını, çünkü sigorta bir zenginleşme aracı olmayıp sigorta şirketinin, sigortalı aracın sebep olduğu riziko sebebiyle üçüncü kişilere ait mal veya bedeni zarardan ötürü poliçede gösterilen limit meblağın tamamını değil üçüncü kişilerin maruz kaldığı gerçek zarar miktarını araştırıp saptayarak ödemesinin esas olduğunu, yapılacak incelemeler sonunda sigortalı sürücünün kusurlu olduğuna hükmedilse bile davacının seyir halinde iken emniyet kemeri takıp takmadığının, KTK.’nda yazılı sair trafik kurallarına riayet edip etmediğinin tespit edilmesi gerektiğini, tespit durumunda zararın doğması ve artmasına yol açmış olduğundan aleyhe hükmedilecek tazminatın kaldırılması veya hakkaniyete göre azaltılması gerektiğini, yapılacak incelemede dava konusu olay yasal mevzuat çerçevesinde yapılmayan bir taşıma sonucu meydana gelmişse müvekkilin ortaya çıkan zararı tazmin sorumluluğunun da bulunmayacağını, ayrıca davacı sigortalının araçta yolcu olarak bulunduğunu ifade ettiği, ancak yolcu biletinin dosyaya ibraz edilmediğini, bu iddianın da davacılar tarafından ispatlanması gerektiğini, davacıya ilişkin sürekli sakatlık raporunun dosyaya ibraz edilmediğini, bu bağlamda davacı geçici/sürekli sakatlık iddiasının araştırılması gerektiğini, müvekkili kooperatifin müdebbir bir tacir olarak genel kanunların ve poliçe genel ve özel şartlarının kendisine yüklediği tüm yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdiğini, herhangi bir temerrüdünden bahsedilemeyeceği gibi dava açılmasına sebebiyet vermediğinden dava masrafları ve ilgili ferilerin istenilmesinin hukuki olmadığını, bu bağlamda müvekkilinin temerrüdünden bahsedilemeyeceği için olay tarihinden itibaren faiz talep edilmesine itiraz ettiklerini, davacı taraf; lehine hükmolunacak tazminata 17/10/2016 tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebinin de mesnetsiz olduğunu, zira faiz talebinin ön koşulunun davacının muaccel hale gelen bir alacağa sahip olması ve bu alacak nedeniyle davalı şirketi BK. Md. 101 ve devamı uyarınca temerrüde düşürmesi olduğunu, müvekkilinin dava konusu kazadan haberdar olmadığından ve kendisine gerekli tüm evraklarla birlikte usulüne uygun bir başvuru da yapılmadığından, müvekkili kooperatif bakımından kaza tarihinden itibaren faiz talebi yasal dayanaktan yoksun bulunduğunu, hükmolunacak tazminat tutarına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini savunarak, haksız ve mesnetsiz açılan davanın usul ve esas yönünden tamamen reddine, masraf, faiz ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenilmesine, sigortalı araç sürücüsünün aracın karıştığı kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmadığının ve bulunuyor ise oranının tespitine, tazminat hesabının sigortalımızın kusur oranınca yapılması gerektiğine, sağlık giderleri yönünden müvekkili şirketin sorumluluğu olmadığından bu husustaki davacı talebinin reddine, müvekkili şirketin temerrüdü bulunmadığından faizin yasal faiz oranında ve dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğine, öncelikle genel şartlara uygun olarak tüm hasar evrakları ile birlikte usulüne uygun şekilde hasar başvurusu yapılması gerektiği, müvekkilinin dava açılmasına sebebiyet vermemesi nedeniyle dava masraflarından, faizden ve tüm ferilerinden sorumluluğunun ve temerrüdünün bulunmadığının tespitine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…Dava dilekçesi ve miktar artırım dilekçesi ile açılan davanın KISMEN KABULÜ ile; 7.783,24 TL geçici iş göremezlik zararı ile 161.457,52 – TL sürekli iş göremezlik zararı olarak toplam 169.240,76 TL maddi tazminatın, davalı … A.Ş den 17/10/2016 tarihinden itibaren diğer davalılar … ve … A.Ş.’den 21/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu ölümlü trafik kazasında müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, Akhisar Mustafa Kirazoğlu Devlet Hastanesinde yapılan muayenesi sonucu düzenlenen raporda müvekkilinin kaza sonucu iç organlarında ağır yaralanma olduğunu, kaburgalarında birden fazla kırık, akciğer ve karaciğerinde yırtık, dalağında parçalanma bulunduğunun belirlendiğini, ameliyat sonucunda dalağının alındığını, müvekkilinin geçirdiği kaza nedeniyle uzun süre çalışamadığı ve neticede sakat kaldığını, yerel mahkemece yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, bu konuda itirazlarının bulunduğunu, fazla enerji, kas kuvveti ile efor gerektirdiğini, binanın dış cephesinin yüksek olan bölgelerinde çalışmanın hayati risk gerektirdiğini, sıva ustalığının işinin zor olması nedeniyle asgari ücret ile çalışmasının bir yana diğer bir çok inşaatında dahil olmak üzere ustalardan daha fazla olmasının doğal olduğunu, müvekkilinin aylık kazancının kaza tarihinde 3.000 TL’nin üzerinde olduğunu, dava konusu kaza sonucu müvekkilinin, yanan arabadan yaralı olarak çıkartıldığını, kaburga kemiklerinin birden fazla yerden kırılmış ve yırtılan dalağının ameliyat ile alındığını, müvekkilinin kaza sonrasında solda belirgin olmak üzere her iki akciğerde sıvı biriktiğini, çekilen tomografi sonucunda sol akciğer üst lobunda ve sağ akciğer alt lobunda hava keseciklerinde sönme görüldüğünü, karaciğerde 2 adet homojen lezyon izlendiğini ve kaburgasında meydana gelen kırıklar nedeniyle akciğerinde hava sızıntısının görüldüğünü, tüm bu yaşamış olduğu rahatsızlıklar nedeniyle müvekkilinin tedavisi ve iyileşme sürecinin uzun sürdüğünü, bu süreçte de çalışma hayatından uzak kalmış olması nedeniyle eşi ve iki çocuğu ile birlikte sıkıntılar yaşadığını, tüm bunların yanında müvekkilinin olay sonrası kazaya bağlı olarak gözlerinde problem olduğunu ve uzağı görmekte sorunlar yaşadığını, bunun yanı sıra dönem dönem unutkanlık yaşamaya başladığını, yerel mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda, bilirkişi tarafından bu hususların göz ardı edildiğini, kaza sonrasında müvekkilinin görme azlığı ve unutkanlık yaşamasının, özür oranını etkileyecek bir husus olduğunu, bilirkişilerce yapılan tespitte müvekkilinin iyileşme sürecinin de hatalı olarak hesaplandığını, dosyaya ibraz edilmiş hesaplama raporlarında 8 farklı sonuca ulaşan hesap yapılmasının, hesaplamanın teknik bir konu olması, hesaplama neticesinde gerçek ve hak olan alacağın talep edilmesinden sonra kısmen ret kararı verilmesinin müvekkilini mağdur ettiğini, bunun ise, yargılama usul ve ilkelerine aykırı olduğunu, tahakkuk etmiş olan karşı vekalet ücretlerinin manevi tazminat talebinin tamamının iade edilmesi ile neticelendiğini, ciddi bir kaza neticesinde, bu kadar yoğun bakımda kalıp malul olan müvekkiline ödenmesine hükmedilen manevi tazminatın, bu kadar düşük tutulması ve hesaplamada netlik sağlanmayarak karşı taraf vekillerine ücret takdirinin, toplamda hakkaniyete aykırı sonuçlandığını, müvekkilinin asgari ücret ile çalışan birisi olmadığını ve bu konuda bir ihtilaf olmadığını, müvekkilinin gerçek olan hakkını talep etmiş olduğu halde karşı tarafa ödenen vekalet ücreti ve yargılama giderleri de düşüldüğünde haksız neticelendiğini, karşı tarafın icra dosyasına banka teminat mektubu sunduğunu ve kendisi için takdir edilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerini ise icraya koyduğunu, müvekkilinin teminat yatırma veya ödeme yapmak için parası bulunmadığını, sonuçta istinaf aşaması bekleme sürecinde kazada mağdur olan müvekkilinin icra takibi ve haciz ile bir kere daha mağdur edildiğini, taraflarınca 60.000 TL talep edilmiş olan manevi tazminat için 20.000 TL takdir edilmesinin haksız olduğunu, davalıların büyük şirketler olduğunu ve içinde bulunulan ekonomik durum ve enflasyonda düşünüldüğünde 20.000 TL’nin müvekkilinin çektiği sıkıntıların karşılığı olmadığını, davalı …’in son zamanlarda devamlı olarak sosyal medya ve haberlerde de yer aldığı üzere tüketicinin can ve mal güvenliğine zarar verici eylemler sergilediğini ve çok sayıda trafik kazaları ile görevinin gerektirdiği özen ve ihtimamı göstermediğini, davalı sigorta şirketinin ise hasar dosyasını dahi yerel mahkemeye göndermediğini, davanın neticelenmesine doğru, dosyada hakim değişikliği olması, dosyada verilmiş olan mücadelenin öncesinin bilinmemesi ile özellikle müvekkilinin mağduriyetinin gözden kaçmasına neden olduğunu, ret edilen maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden karşı tarafa ödenmesi gereken vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin ve bunların icra takibi masrafları düşünüldüğünde manevi tazminatın tamamına yakınının sıfırlandığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun emsal ücret üzerinden hesaplandığını, ancak davacının aylık kazancının resmi belge ve beyannamelere dayanarak ispat edilmediği için hesaplamanın asgari ücret üzerinden yapılmış olması gerektiğini, olay tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin haksız olduğunu, müvekkili şirketin temerrüte düşmediğini, müvekkili şirketin geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin sorumluluğu bulunmadığını, kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderlerin sağlık gideri teminatı kapsamında olduğunu, sağlık giderleri teminatının SGK sorumluluğunda olduğunu, ilgili teminatın dolayısıyla sigorta şirketinin ve … nın sorumluluğunun 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 98. Maddesi hükmü gereğince sona erdiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş.vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece müvekkilinin sorumluluğuna yönelik verilen kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin davada davalı sıfatının olmadığını, husumet itirazlarının dikkate alınmadığını, dava konusu olay nedeniyle müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili şirketin kazaya karışan söz konusu otobüsün ne işleteni ne de maliki olduğunu, aracın işleteni ve malikinin diğer davalı … olduğunu, mahkemece bu yönler araştırılmadan karar verildiğini, belgelendirilmemiş ücret üzeriden yapılan hesaba göre hüküm kurulduğunu, yerel mahkemece hükme esas alınan Aktüerya uzmanı … tarafından hazırlanan kök raporda asgari ücrete göre, İnşaat Sanaatkarları Esnaf Odasının müzekkere cevabına göre, davacının aylık gelirin 3.500,00 TL ve aylık gelirin 3.750,00 TL olduğu beyanına göre alternatifli olarak rapor düzenlendiğini, İnşaat Sanaatkarları Esnaf Odasının müzekkere cevabına göre davacının günlük 100 TL yevmiye ile çalıştığı ve asgari ücretin 1.87 katı üzerinden hesaplanan 7.783,24 TL geçici iş göremezlik zararı ve 161.457,52 TL sürekli iş göremezlik zararı üzerinden davanın kabulüne karar verildiğini, ancak esnaf ve sanatkarlar odasından verilen emsal ücret araştırması cevabına göre yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, davacının iddia ettiği diğer ücret ve esnaf ve sanatkarlar odasından bildirilen ücret miktarlarının belgelendirilmediğini ve vergilendirilmediğini, asgari ücret baz alınarak yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davaya konu trafik kazasının meydana gelmesinde müvekkili şirkete atfedilecek bir kusur bulunmadığını, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, bu tazminata olay tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesinin hatalı olduğunu, kaza nedeniyle açılmış bir ceza davası olması durumunda bu ceza dosyasının bekletici mesele yapılması yönündeki taleplerinin dikkate alınmadığını, ceza dosyasının var olup olmadığı hakkında herhangi bir araştırma yapılmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle geçici ve kalıcı maluliyet ile manevi tazminat bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacı, davalılar … A.Ş. vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-) Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, kazanın oluş biçimine göre kusur raporu alınmasına gerek olmadığı, bu sebeple bekletici mesele yapılmasını gerektiren herhangi bir husus da olmadığı, davacının davalı … şirketince düzenlenmiş biniş kartının olduğu, davalı … şirketinin teşebbüs sahibi sıfatıyla sorumlu olduğu, Anayasa Mahkemesi’nin KTK 90/İ maddesinin iptali de göz önüne alındığında TBK’nın 54. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan geçici işgöremezlik zararından sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine ait olduğundan, davacı için hesap edilen geçici işgöremezlik tazminatının sigorta şirketi aleyhine de hüküm altına alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla bu hususlardaki davalılar vekillerinin itirazları haklı görülmemiştir.

2-) Çalışma gücünün kaybına ilişkin zarar talebi, kişinin tüm yaşamı boyunca katlanacağı, geleceğe yönelik zararının da giderimi amacını taşıyan bir talep olduğundan, kişinin hak kazanacağı tazminat miktarının doğru belirlenebilmesi bakımından, çalışma gücü kaybına yol açan kaza tarihindeki gerçek ve net gelirinin doğru belirlenmesi önemlidir.
Davacı, inşaat işinde çalışan alçı-sıva-boya ustasıdır. Mahkemece yerinde olarak inşaat işçiliği yapan bir kişinin alacağı emsal ücret Esnaf Sanatkarlar Odası’na sorulmuş, cevabi yazı uyarınca günlük 100,00 TL olduğu anlaşılmış, hükme esas alınan bilirkişi raporu da bu bedeli esas alarak asgari ücretin 1,87 katı düzeyinde gelir elde edildiğinin kabulü ile hesaplama yapmıştır. Bu durumda söz konusu rapor hüküm kurmaya yeterli ve denetime elverişli olup hükme esas alınmasında da bir sakınca yoktur. Davacı her ne kadar aylık gelirinin 3000 TL olduğunu beyan etmişse de Esnaf Sanatkarlar Odası’ndan gelen yazının aksi dosya kapsamına göre kanıtlanamamıştır. Zaten hükme esas alınan raporda günlük 100 TL’den hesap edilen kazanç da aylık olarak neredeyse 3000 TL’ye tekabül etmekte olup davacı iddiası ile arasında fahiş bir fark da bulunmamaktadır. Davalıların belgelendirilmiş ücret üzerinden hesap yapılması gerektiğine yönelik itirazları ise maluliyet hesabında gerçek ve net gelirin belirlenmesi gerektiği ilkesine aykırı olup bu itirazları haksız görülmüştür. Son olarak her ne kadar Yargıtay uygulamalaları uyarınca hesap yapılırken TRH 2010 tablosu ve progresif rant yönteminin kullanılması gerekli ise de, davacının hükme esas alınan son rapora bu konuda herhangi bir itirazının bulunmadığı, TRH 2010 yerine PMF 1930 yaşam tablosunun kullanılmasının ise davalılar lehine olduğu gözetilmekle bu hususun da bozma sebebi yapılmasına gerek görülmemiştir.
3-) 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu edilen kazada, davacıdaki yaralanmanın şekli, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olayın oluş biçimi, kazanın meydana geldiği olay tarihindeki paranın alım gücü, davalı yanın içine düşebileceği mali güçlükler ve manevi tazminatın yukarıda ifade edilen amacı da göz önünde bulundurularak davacı için takdir edilen manevi tazminatın hak ve nesafet kuralları çerçevesinde belirlendiği görülmüş ve tarafların istinaf itirazları bu sebeple yerinde görülmemiştir.
4-) 2918 sayılı KTK.nun 98/1, 99/1.maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B.2-b.maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir.
Somut olayda, davacı tarafın tazminat davasından önce davalı sigorta şirketine gönderdiği başvuru dilekçesi 17/10/2016 tarihinde davalı tarafa tebliğ edildiğine göre, davalı sigorta şirketinin en erken 8 işgünü sonrası olan 28/10/2016 tarihinde temerrüde düştüğü gözetilerek, bu durumda faiz başlangıç tarihinin 28/10/2016 tarihi olarak belirlenmesi gerekirken, hatalı şekilde 17/10/2016 olarak belirlenmesi doğru görülmemiş, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden ve dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı da anlaşıldığından Dairemizce davanın esası hakkında HMK’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca aşağıda yazılı şekilde karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar … A.Ş. vekili ve davacı vekilinin istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelerle HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … A.Ş vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle KISMEN KABULÜNE; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/02/2021 tarih ve 2017/52 Esas – 2021/48 Karar sayılı kararının HMK’nın 353-1-b-2 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE,
“a-Dava dilekçesi ve miktar artırım dilekçesi ile açılan davanın KISMEN KABULÜ ile;
7.783,24 TL geçici iş göremezlik zararı ile 161.457,52 – TL sürekli iş göremezlik zararı olarak toplam 169.240,76 TL maddi tazminatın, davalı … A.Ş.’den 28/10/2016 tarihinden itibaren diğer davalılar … ve … A.Ş.’den 21/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
Kabul edilen bedel üzerinden alınması gereken 11.560,83-TL harçtan, davacı tarafından yatırılan 3,41-TL peşin harç ile 664,27-TL ıslah harcından tahsili ile eksik 10.893,15-TL karar harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına,
Davacılar tarafından sarf edilen 3,41-TL peşin harç ile 664,27-TL ıslah harcı toplamı 667,68-TL peşin harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
AAÜT uyarınca kabul edilen maddi tazminat bedeli üzerinden hesaplanan 20.027,87-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, reddedilen maddi tazminat bedeli üzerinden 3.936,88-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile;
20.000,00 TL manevi tazminatın 21/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.366,20-TL karar harcından peşin olarak alınan 204,93 TL’nin mahsubu ile eksik 1.161,27 TL’nin davalılar … ve … A.Ş.den alınarak Hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 204,93 TL harcın davalılar … ve … A.Ş.den alınarak davacıya verilmesine,
Davacı vekilinin hizmet ve mesaisine karşılık 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalılar … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davalı … ve … A.Ş. vekillerinin hizmet ve mesaisine karşılık hesap edilen taktiren 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 31,40 başvurma harcı, 4,60 vekalet ücreti, 2.327,45-TL müzekkere, tebligat, bilirkişi ücretinin toplamı 2.363,45 TL’nin kazanıp kaybetme oranına göre hesap edilen taktiren 2.046,03-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı … A.Ş. tarafından yapılan 100,00-TL yargılama giderinin kazanıp kaybetme oranına göre hesap edilen taktiren 13,43 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
Davalı sigorta şirketi tarafından yapılan 50,00-TL yargılama giderinin kazanıp kaybetme oranına göre hesap edilen taktiren 6,71 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
Sarf edilmemiş gider avansının bulunması durumunda kararın kesinleşmesinden sonra yatıran taraflara iade edilmesine,”
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
3-Davalı sigorta şirketi vekilinin diğer istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE,
4-İstinaf İncelemesi Yönünden Harç ve Yargılama Masrafları;
a-Davalı sigorta şirketi istinafı yönünden; Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince davalı sigorta şirktine iadesine,
Davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf başvuru harcı 162,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı sigorta şirketine verilmesine,
b-Davacı istinafı yönünden; alınması gerekli 269,85 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
c-Davalı … A.Ş. istinafı yönünden; maddi tazminat talebi için alınması gerekli 11.560,83 TL istinaf karar harcından, peşin alınan toplam 2.890,21 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.670,62 TL harcın;
Manevi tazminat talebi için alınması gerekli 1.366,20 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 341,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.024,65 TL harcın davalı … A.Ş.’den ayrı ayrı tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
Davacı ve davalı … A.Ş tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
ç-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
d-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
e-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/11/2023