Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/522 E. 2023/1556 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/522
KARAR NO : 2023/1556

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/06/2019 (Dava) – 17/03/2021 (Karar)
NUMARASI : 2019/983 Esas – 2021/179 Karar
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 18/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/983 Esas – 2021/179 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; … plakalı aracın davalı …’ın sevk ve idaresinde iken 01.01.2012 tarihinde trafik kazasına karıştığını, kazada davacılar murisi olan …’ın vefat ettiğini, aracın … A.Ş tarafından sigortalandığını, meydana gelen kazada davalı …’ın asli ve tam kusurlu olduğunu, İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 21.03.2012 günlü raporuna göre şüpheli sürücünün, idaresindeki otomobille çift yönlü yolda sollama yasağı bulunan yerde, trafiği tehlikeye düşürecek tarzda hatalı sollamaya geçip şerit ihlali yapması neticesinde neden olduğu olayda asli kusurlu görüldüğünü, müteveffa sürücünün ise kusursuz olduğunun belirtildiğini, İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 29.01.2013 günlü raporuna göre de davalı sürücü …’ın asli ve tam kusurlu, müteveffa sürücü …’ın kusursuz olduğunun belirtildiğini, davalı … A.Ş tarafından …’ya 05.06.2012 tarihinde 69.006,32 TL, …’a 15.04.2019 tarihinde 29.934,15 TL, …’a 15.04.2019 tarihinde 23.902,58 TL ödemeler yapıldığını, davacılar murisinin olay tarihinde 32 yaşında olması, kazada kusurunun bulunmayışı göz önüne alındığında, davalı sigorta şirketince yapılan ödeme miktarlarının yeterli olmadığını, bu nedenle işbu davayı açma zorunluluklarının doğduğunu, tazminat miktarı bilirkişi incelemesi ile belirleneceğinden, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.500,00 TL maddi tazminat (her davacı için 500,00’er TL) talep ettiklerini, 2.17 promil alkollü çıkan davalı araç sürücüsünün bir aileyi dağıttığını, geride oğullarını ve eşini kaybeden müvekkillerinin kaldığını, bu nedenle manevi tazminat taleplerinin olduğunu, arabuluculuğa başvurulduğunu ve anlaşmama tutanağının ekte olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müşterek ve müteselsilen sorumlu olan davalılardan şimdilik 1.500,00 TL (her bir davacı için 500,00’er TL) destekten yoksun kalma tazminatının alınarak davacılara verilmesine, davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren, diğer davalı yönünden kaza tarihi olan 01.01.2012’den itibaren faiz işletilmesine, her bir davacı için 10.000,00 TL manevi tazminatın (toplam 30.000,00 TL) davalı …’dan alınıp müvekkillerine verilmesine, hükmedilecek manevi tazminata kaza tarihi olan 01.01.2012’den itibaren faiz işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemlerini … için 191.829,25-TL’ye, … için 19.943,43-TL’ye ve … için de 19.097,57-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı … Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, KTK Mecburi Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta poliçelerinin meblağ sigortası niteliğinde olmayıp zarar sigortası niteliğinde olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunu yerine getirdiğini, karşı tarafın başvurusu üzerine yapılan aktüer hesabı sonucu …’ya 05.06.2012 tarihinde 69.006,32 TL, …’a 15.04.2019 tarihinde 29.934,15 TL ve …’a 15.04.2019 tarihinde 23.902,58 TL ödenmiş olup başkaca sorumluluğu kalmadığını, dava şartının yerine getirilmediğini ve müvekkili şirketin temerrüde düşürülmediğini, davacının, gelir belgesini sunmak zorunda olduğunu, yine veraset ilamının da sunulmadığını, davacıların başvuru yaparken genel şartlarda sayılan belgeleri eksik sunduklarını, öncelikle dava şartı noksanlığı sebebi ile de davanın reddini talep ettiklerini, müvekkilinin temerrüde düşmediğinin kabul edilmesi gerektiğini ve müvekkili aleyhine tazminat hesabı yapılırsa dava tarihinden itibaren faiz hesaplanması gerektiğini, kusur durumunun tespiti için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmasını, SGK tarafından bir ödeme yapılmışsa mahsubunun gerekeceğini, kaza neticesinde vefat eden şahsın mirasçılarının yoksun kaldığı gerçek destek miktarının tespiti ve ileride doğabilecek rücu talepleri açısından; murislerinin ölümü sebebiyle SGK’dan herhangi bir ödenek alıp almadığının, maaş bağlanıp bağlanmadığının, bağlandı ise miktarının, rücuya tabi olup olmadığının, iş kazasından bağlanıp bağlanmadığının da araştırılması gerektiğini, müterafik kusur indirimi yapılmasını, zira davacıların desteğinin emniyet kemeri takıp takmadığının kaza tespit tutanağında belirsiz olarak belirtildiğini, bununla birlikte otopsi raporunda müteveffanın kafatası ve etraf kemiklerde kırıkları olduğunun tespit edildiğini, emniyet kemeri taksa idi bunun meydana gelmeyeceğini, bu sebeple en az %40 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalının davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…..Toplanan delillerden, davalı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile meydana gelen trafik kazasında 2918 sayılı yasanın 54/1 a.b (geçme kural ve yasakları) ve 84/1 c,e,g (trafik kazalarında sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusur sayılan haller) maddelerini ihlal ettiğinden %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, kazaya karışan diğer araç olan … plakalı araç sürücüsü …’ın ise kazanın oluşumunda etken kusur niteliğinde bir davranışının bulunmayıp kusursuz olduğu, aktüer raporu ile; ‘…Kaza tarihi 2012 olması sebebiyle hesaplamada PMF 1931 Mortalite tablosu kullanıldığı, her yıl %10 artış ve 1/kn formülü ile %10 azalma esasına göre hesaplandığı, davacılar eş ve anne-babanın müteveffanın vefatı ile TBK ‘nın 53.maddesi hükmü ile yerleşik uygulamalar doğrultusunda fiili desteklerini kaybettikleri ve bu nedenle maddi zarara uğradıkları, davacının evli olduğu, ileriki zamanlarda 2′ şer yıl arayla iki çocuğunun olacağı düşünülerek hesaplama yapıldığı, davalı sigorta şirketi tarafından eş …’ya 25/06/2012 tarihinde 69.006,32 TL, anne …’a 15/04/2019 tarihinde 29.934,15 TL, baba …’a 15/04/2019 tarihinde 23.902,58 TL ödeme yapıldığı, davacı eş için evlenme ihtimali mahsubu gerekeceği, her ne kadar vefat tarihinde 27 yaşında olsa da hesap tarihinde 35 yaşında olduğu, hali hazırda dosya kapsamında evli olduğuna dair bilgi ve belge bulunmadığından AYİM evlenme ihtimali tablosuna göre %17 (31-35 yaş arası) oranında evlenme ihtimali indirimi yapılacağı, yapılan ödemelerin güncellenerek mahsubu ile bakiye tazminat tutarlarının … yönünden 191.829,25 TL, … yönünden 19.943,43 TL ve … yönünden ise 19.097,57 TL olduğu’ nun tespit edildiği, davacı vekilinin 22/07/2020 tarihli değer arttırım dilekçesiyle; … için talep edilen 500 TL maddi tazminatı 191.329,25 TL arttırarak 191.829,25 TL’ye, … için talep edilen 500 TL maddi tazminatı 19.443,43 TL arttırarak 19.943,43 TL’ye ve … için talep edilen 500 TL maddi tazminatı 18.597,57 TL arttırarak 19.097,57 TL’ye yükselterek toplamda maddi tazminat taleplerinin 230.870,25 TL olduğunu belirttiği anlaşıldığından, davacının maddi tazminata ilişkin davasının kabulü ile ve talebiyle bağlı kalmak suretiyle; davacılar için ayrı ayrı 500′ er TL’ nin sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihi, diğer davalı için ise kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp davacılara verilmesine, … için 191.329,25 TL, … için 19.443,43 TL, … için de 18.597,57 TL’ nin ıslah tarihinden itibaren sigorta şirketi ve diğer davalıdan yasal faiziyle alınıp davacılara verilmesine, davacıların manevi tazminat taleplerinin kabulü ile; davacılar için ayrı ayrı 10.000′ er TL’ den toplamda 30.000 TL manevi tazminatın davalı …’den kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle alınıp davacılara verilmesine karar verilmekle, sonuç olarak; DAVACININ MADDİ TAZMİNATA İLİŞKİN DAVASININ KABULÜ İLE ve talebiyle bağlı kalmak suretiyle; davacılar için ayrı ayrı 500′ er TL’ nin sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihi, diğer davalı için ise kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp davacılara verilmesine, … için 191.329,25 TL, … için 19.443,43 TL, … için de 18.597,57 TL’ nin ıslah tarihinden itibaren sigorta şirketi ve diğer davalıdan yasal faiziyle alınıp davacılara verilmesine, DAVACININ MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN KABULÜ İLE; Davacılar için ayrı ayrı 10.000′ er TL’den toplamda 30.000 TL manevi tazminatın davalı …’den kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle alınıp davacılara verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı … A.Ş. vekili tarafından, “….Sorumluluklarının kaza tarihi olan 2012 itibari ile teminat limiti olan 225.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunu ödeme yaparak yerine getirdiğini, ancak bu yöndeki beyanlarının kabul görmediğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile; yapılan ödemenin eksik olduğu kanaatine varılırsa dahi bakiye teminatın 102.158,00 TL olduğunu, eş …’ya yapılan 2012 tarihli ödeme açısından KTK’nın 111. maddesi uyarınca 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiğini, yerel mahkeme tarafından işbu husus re’sen gözetilmeden … açısından da tazminata hükmedildiğini, kararda esas alınan bilirkişi hesabının da hatalı olduğunu, davacı eş …’nın güncel nüfus kayıt örneği çıkartılarak incelenmeden hesaplama yapıldığını, yeniden evlenip evlenmediği sorgulanmadan yapılan zarar hesabının gerçeği yansıtmadığını, şayet eş yeniden evlenmiş ise, evlenme tarihine kadar destek tazminatı hesaplanması gerektiğini, müterafik kusur indirimi taleplerinin dikkate alınmadığını, davacıların desteğinin emniyet kemeri takıp takmadığının kaza tespit tutanağına göre belirsiz olduğunu, bununla birlikte ATK otopsi raporunda müteveffanın kafatası ve etraf kemiklerinde kırıklar olduğunun tespit edildiğini, en az %40 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken, indirim yapılmamasının hatalı olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı … AŞ. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı eş … ‘ya 25.06.2012’de 69.006,32-TL ödeme yapılmış olduğu tarafların kabulündedir. Davalı sigorta şirketi bu ödeme ile müvekkili şirketin ibra edilmiş olması ve KTK 111. maddedeki 2 yıllık hakdüşürücü süre geçtikten sonra davanın açılmış olması nedeniyle, mahkemece re’sen bu hususun gözetilmesini ve anılan davacı bakımından davanın reddine karar verilmesini tüm aşamalarda ileri sürmüş olup, mahkemece 17.02.2020 tarihli duruşmada hakdüşürücü süreye ilişkin bu itirazın reddine karar verilmiş olduğu, herhangi bir gerekçenin de belirtilmediği görülmüştür. Bilindiği üzere, KTK’nın 111. maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4.HD 2021/15535 E.- 2022/7485 K, 2022/7747 E- 2022/11782 K, Yargıtay (kapatılan) 17.HD 2014/5260 E.- 2014/7058 K).
Davaya konu kaza, 01.01.2012’de meydana gelmiş, davacı …’nin, davadışı …’a ibra yetkisini de içeren vekaletname vererek sigorta şirketine yaptığı başvurusu neticesinde davacı … bakımından hesaplanan 69.006,32-TL’nin 25.06.2012 tarihinde …’ye vekaleten …’a ödendiği, yine … tarafından davalı sigorta şirketinin bu ödeme nedeniyle “rücuu kabul olmamak üzere” denilmek suretiyle kayıtsız şartsız ibraname verildiği (sürücü ve işletenden de bahsedilerek) anlaşılmış olup, bahse konu ödeme dava dilekçesinde davacı tarafça da kabul edilmektedir. Davacı …’nin 19.06.2019 tarihinde açılan işbu davaya ilişkin talebi ise ödemenin yetersizliğine dayandırılmış olup, KTK madde 111/2 gereği ibradan sonraki 2 yıllık hak düşürücü süre içinde davanın açılmamış olmasına göre ibraname geçerli hale geldiğinden, davacı … …’nın maddi tazminat isteminin hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle kaldırılması gerekmiştir. Diğer davalı …’ın ise istinafa gelmemesi karşısında, davacı taraf yararına usuli müktesep hak oluştuğundan, hükmün yalnızca istinafa gelen davalı sigorta şirketi bakımından düzeltilmesi gerekmiştir. Yine, diğer davacılar bakımından, dosyada mevcut belgelere göre hakdüşürücü süre henüz dolmadığından, yalnızca davacı …’nin davalı sigorta şirketine yönelik maddi tazminat talebi yönünden davanın “hakdüşürücü süre yönünden reddi” ne dair Dairemizce HMK 353/1-b-2.madde uyarınca yeniden hüküm tesis edilmiştir.
Davacı … bakımından hükmedilen maddi tazminat tutarı hükümden çıkarıldığında, davalı sigorta şirketinin poliçe teminat limitine yönelik istinaf itirazlarının da kaza tarihindeki limite göre (225.000-TL) bir geçerliliği kalmadığından, bu itirazların reddi gerekmiştir.
Yine, davacı …’nin 03.10.2013’de evlenmiş olduğu hususu gözetilmeksizin aktüer raporunda hesap yapılmış olduğu görülmüşse de, yukarıda açıklanan nedenlerle anılan davacı yönünden zaten davanın hakdüşürücü süreden reddi yönünde hükmü kurulacağından, bu itirazın incelenmesine yer olmadığı anlaşılmıştır.
Müterafik kusur bakımından davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf itirazı değerlendirildiğinde; kaza tespit tutanağında müteveffanın emniyet kemeri takmadığına dair bir tespit bulunmaması, kaza sonrasındaki ifadelerden müteveffanın araçtan fırlamadığı, aksine araç içinde sıkışmış olduğunun anlaşılması ve tüm dosya kapsamındaki deliller gözetildiğinde, müterafik kusur indirimi yapılması için gereken koşulların oluşmadığı anlaşıldığından, bu yöndeki itirazın reddi gerekmiştir.
Bununla birlikte, mahkeme hükmündeki belirsizlik bakımından da re’sen kararın kaldırılıp düzeltilmesi gerekmiştir. Şöyle ki, hükümde 500-TL’lik maddi tazminata ilişkin olarak “sigorta şirketinin temerrüt tarihinden itibaren yasal faizle” sorumlu tutulduğu, ancak bu tarihin ne olduğunun açıkça belirtilmediği, bu durumun infazda sorun yaratacağının açık olduğu anlaşılmakla, buna göre davacılar … ve … bakımından esasen sigorta şirketince yapılan kısmi ödeme tarihi itibariyle temerrüt gerçekleşmiş ise de, dava dilekçesinde açıkça sigorta şirketinden istenen faizin başlangıç tarihinin “dava tarihi” olarak beyan edilmiş olması karşısında -taleple bağlı kalınarak- “sigorta şirketinin maddi tazminatların 500’er TL’lik kısımları bakımından dava tarihinden itibaren yasal faiz” şeklinde hükmün düzeltilmesi gerekmiş, yine hüküm kısmına ıslah tarihinin açık olarak yazılması da gerekmiş, davacılar istinafa gelmediğinden faize dair başkaca bir düzeltme yapılmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı … AŞ. vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … AŞ. vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/983 Esas – 2021/179 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davacı … ‘nın davalı sigorta şirketine yönelik maddi tazminat davasının HAKDÜŞÜRÜCÜ SÜREDEN DOLAYI REDDİNE,
b-Davacı … ‘nın davalı …’a yönelik maddi tazminat davasının KABULÜ ile, -taleple bağlı kalmak suretiyle- 500,00 TL’ nin kaza tarihi olan 01.01.2012’den itibaren yasal faiziyle birlikte ve 191.329,25 TL’nin ise ıslah tarihi olan 22.07.2020’den itibaren yasal faiziyle birlikte davalı …’dan alınıp davacı …’ya verilmesine,
c-Davacılar … ve …’ın maddi tazminat istemlerinin KABULÜ ile, -taleple bağlı kalmak suretiyle- anılan davacılar için ayrı ayrı 500,00′ er TL’ nin sigorta şirketi bakımından dava tarihi, diğer davalı için ise 01.01.2012 kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınıp bu davacılara verilmesine, … için 19.443,43 TL, … için de 18.597,57 TL’ nin ıslah tarihi olan 22.07.2020’den itibaren sigorta şirketi ve diğer davalıdan yasal faiziyle alınıp bu davacılara verilmesine,
d-Davacıların manevi tazminat talebinin KABULÜ ile; davacılar için ayrı ayrı 10.000,00′ er TL olmak üzere toplamda 30.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle alınıp davacılara verilmesine,
e-Maddi tazminat istemine yönelik davada alınması lazım gelen 15.770,74 TL harçtan peşin alınan 107,59 TL ve tamamlama harcı olan 3.917,08 TL olmak üzere toplam 4.024,67 TL’nin mahsubu ile, kalan 11.746,07 TL’nin davalılardan (sigorta şirketinin harç sorumluluğu 2.598,58-TL ile sınırlı olmak üzere) müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye irat kaydına,
f-Maddi tazminat istemine yönelik davada davacı tarafça yapılan başvurma harcı, peşin harç, ıslah harcı ile posta-tebligat ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.726,12 TL yargılama giderinin davalılardan (sigorta şirketinin sorumluluğu 757-TL ile sınırlı olmak üzere) müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
g-Maddi tazminat istemine yönelik davada davacılar kendilerini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre 24.610,92 TL vekalet ücretinin davalılardan (sigorta şirketinin sorumluluğu yalnızca davacılar … ve …’ a yönelik ve 17.900-TL ile sınırlı olmak üzere) müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
ğ-Maddi tazminat istemine yönelik davada davalı sigorta şirketi kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2. maddesi gereğince maktu vekalet ücreti olan 17.900-TL’nin davacı … ‘dan alınarak davalı … AŞ.’ye verilmesine,
h-Manevi tazminat istemine yönelik davada alınması lazım gelen 2.049,30 TL harcın davalı …’dan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
ı-Manevi tazminat istemine yönelik davada davacı tarafça yapılan 400,00 TL yargılama giderinin davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
i-Manevi tazminat istemine yönelik davada davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihindeki AAÜT gereğince 4.500,00 TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacılara verilmesine,
j-Tarafların yatırdığı gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili olduğu tarafa iadesine,
k-1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalılardan 6183 sayılı kanun hükümleri kapsamında tahsiline”,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı … AŞ. vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İstinaf aşamasında davalı … AŞ. tarafından yatırılan 3.942,68 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davalı … AŞ. tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcına ilişkin yargılama giderinin davacı … ‘dan alınarak anılan bu davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 18/10/2023