Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/518 E. 2023/1751 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/518
KARAR NO : 2023/1751

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/02/2021
NUMARASI : 2019/165 Esas – 2021/191 Karar
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 11/09/2019
BAM KARAR TARİHİ : 09/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/02/2021 tarihli 2019/165 Esas ve 2021/191 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin şirketin toplam payının her birinin %5’i oranında paydaşı olduklarını, %80 payın …’na, %10 payın ise …’a ait olduğunu, davalı şirketin 22/08/2019 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısına müvekkili …’nun temsilcisi aracılığıyla, müvekkili …’nun ise bizzat katıldığını, toplantıda alınan genel kurul kararlarından 3,5,6,7 ve 9. maddelerine olumsuz oy verip muhalefetlerini her maddede ayrı ayrı ve ayrıca 10.maddede toplu şekilde olmak üzere tutanağa yazdırdıklarını, dava konusu ettikleri 3,5,6,7 ve 9.madde kararlarının kanuna, şirket esas sözleşmesine ve dürüstlük kurallarına aykırı olup iptali gerektiğini, davalı şirket tarafından hazırlanan yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunda yönetmeliğin 7.maddesine aykırı olarak yönetmelikte belirtilen hiçbir bilgiye yer verilmediğini, bu nedenle faaliyet raporunun kabulüne ilişkin kararın iptali gerektiğini, TTK’nın 436/2.maddesi gereğince şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacağını, 2017-2018 yılında tüm ortakların yönetim kurulu üyesi olduğu davalı şirkette hukuken geçerli bir ibra kararı verilemeyeceği gözetilmeden yönetim kurulu üyesi … ve …’un ibrasına karar verilmesinin, ayrıca müvekkilleri hakkında da ibra oylaması yapılmasının kanuna aykırı olduğunu, …’nun ibrasında, kendisi hariç diğerlerinin oy kullanabileceği düşünülse bile eşit çıkan oylar sebebiyle ibra edilmemiş kabul edilmesi gerektiğini, tutanağın 6.maddesinde şirketin kar etmesine rağmen karın kötüniyetli olarak dağıtılmamasına karar verilmesinin pay sahibi olmanın temel gayesine aykırılık teşkil edip dürüstlük kurallarına da aykırı olduğunu, karın dağıtılmaması yönünde olumlu oy kullanan çoğunluk pay sahiplerinin makul bir gerekçe ileri sürmediklerini, keyfi davranmak suretiyle azınlık payına sahip ortaklara karşı adil ve dürüst davranma sorumluluklarını yerine getirmediklerini, müvekkilleri ile diğer ortaklar arasında yargıya taşınmış olan çok sayıda dava bulunduğunu, diğer ortakların tek amacının müvekkillerini cezalandırmak olduğunu, çoğunluk ortaklarının yönetimi elinde bulundurmaları nedeni ile şirket üzerinden gelir elde etmeye devam ettiklerini, amaçlarının şirket menfaatini korumak olmadığını, şirkete zarar verici işlemlerde bulunan …’nun yönetim kurulu üyesi olarak seçilmesinin hem şirkete hem müvekkillerine zarar verici nitelikte olduğunu, ortaklık işletmesinde hayvan sayısını azaltan hakim ortağın ayrıca, kalifiye personel de çalıştırmaması nedeni ile ortaklığın zararının her geçen gün artmasına neden olduğunu, müvekkillerinin uyarısına rağmen sonuç alınamadığını, kötü yönetim nedeni ile gelirlerin azalıp giderlerin yüksek kalmaya devam ettiğini, bu nedenle hakim ortak …’nun yönetim kurulu üyesi olarak seçilmesinin hem şirkete hem müvekkillerine zarar vermeye devam edeceğini, kararın bu nedenle iptali gerektiğini, yönetim kurulu üyesi olarak seçilen …’na TTK’nun 395 ve 396. maddelerinde sayılan işlemler için yetki verildiğini, TTK’nın 395 ve 396. maddeleri kapsamında yetki verilmesi hususunun oylanırken TTK 436. maddesindeki oy yoksunluğu halinin uygulanması gerektiğini, ancak oylamada …’nun kendisinin de oy kullandığını, oy yoksunluğu nedeni ile kararın reddedildiği sonucunun ortaya çıktığını, ayrıca … ile, …’ nun yaklaşık yirmi yıldır evlilik dışı ilişki yaşadıklarını ve iki çocukları bulunduğunu, resmi bir evlilikmiş gibi bir aile gibi yaşadıkları dikkate alındığında …’un da 9.maddede …’na anılan yetkilerin verilmesi hususunda oy kullanmasının açıkça dürüstlük kuralına aykırı olduğunu bildirerek, 22/08/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısı kararlarından 3,5,6,7 ve 9.maddelerin kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve objektif iyiniyet kuralına aykırılık teşkil etmeleri sebebiyle iptaline ve yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; faaliyet raporunun ilgili yönetmelik esaslarına uygun olarak hazırlanıp, toplantıda okunarak oylama ile kabul edildiğini, davacıların muhalefet şerhini şekil şartlarına yönelik olarak değil mali konuların görüşülmemesi nedenine dayalı olarak sunduklarını, ibra konusunda davacıların bir gerekçe göstermeden ret oyu kullandıklarını, yönetim kurulu üyelerinin kendilerine ait ibra oylamalarında oy kullanmadıklarını, üyelerin ibrasının toplu olarak değil ayrı ayrı oylandığını, yönetim kurulu üyelerinin hiçbir şekilde oy kullanamayacağının kabulü halinde ibranın mümkün olmayacağını, bütün ortakların yönetim kurulu üyesi olması nedeni ile kendilerinden başka hesap verecekleri bir organ ve pay sahibinin de bulunmadığını, kar payı dağıtımı konusunda davacıların yalnız kararın içeriğine itiraz ettiklerini, şirketin faal bir şirket olup iştigal alanı nedeni ile sürekli nakite ihtiyacı olduğunu, son yıllarda artan maliyetler dolayısıyla yanı alanda çalışan bir çok şirketin iflas ettiğini, bu nedenle karın dağıtılmayarak şirket sermayesine eklenmesinin zorunlu bulunduğunu, bunun yanında 2017 yılından önceki yıllara ait olağan genel kurul toplantılarında kar payı dağıtılmaması yönünde davacıların oy kullandıklarını, ayrıca kar payının davacıların hisseleri oranında sermayeye eklenmiş olması sebebi ile kazanımlarının korunduğunu, davacıların kendilerinin cezalandırılmaları amacıyla kar payı dağıtılmadığına ilişkin iddialarının gerçek dışı olduğu gibi …’nun şirketi zarar ettirdiğine ilişkin iddialarının kar payı dağıtılmadığına ilişkin iddialarıyla çeliştiğini, …’nun %80 hisseye sahip olması nedeni ile şirketi zarara uğratması halinde en çok etkilenecek kişinin kendisi olduğunu, şirketin ürünlerinin market ve kasap reyonlarında aranan marka olup değerinin katlandığını, davacıların tüm engellemelerine rağmen şirketin ticari faaliyetlerinin devamını sağladığını, TTK’nun 395.hükmü uyarınca verilen yetkinin şahsa değil şirket adına yönetim kuruluna verilmiş bir işlem yapma yetkisi olduğunu, bu nedenle oy yoksunluğu halleri ile ilgili bulunmadığını, davacıların …’nun öz çocukları olup kendileri için oy yoksunluğundan söz edilebileceğini, ortak …’un oy yoksunluğundan söz edilmesinin mümkün olmadığını, davacıların genel kurul kararlarının geri bırakılması talebinin şirket yönetimi üzerinde baskı kurmaya yönelik olduğunu bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “….Davanın kısmen reddi ile; davalı şirketin davaya konu 22/08/2019 tarihinde yapılan 2017 ve 2018 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı gündeminin 3,6,7 ve 9. maddeleri ile alınan kararların iptali isteminin reddine, davanın kısmen kabulü ile; davalı … Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’nin davaya konu 22/08/2019 tarihinde yapılan 2017 ve 2018 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı gündeminin 5. maddesi ile alınan yönetim kurulunun ibrasına ilişkin kararın iptaline,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı, taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı şirketin 22.08.2019 tarihli 2017 ve 2018 yıllarına ait genel kurul toplantısında müvekkillerine ilgili faaliyet yıllarına ilişkin hazırlanan faaliyet raporlarını sunduğunu, söz konusu raporlar incelendiğinde; kanunen faaliyet raporlarının taşıması gereken unsurlara başlık olarak yer verildiğini, şirketin ilgili faaliyet yılı içerisinde yaptığı iş ve işlemler hakkında bilgi sunmadığını, davalı şirketin mevzuatta, faaliyet raporlarının hazırlanması ile güdülen amaçların icrasına hizmet etmeyen bu faaliyet raporları, yalnızca usulen yerine getirilmesi gereken bir prosedür olarak hazırlandığını, davalı şirketin 22.08.2019 tarihinde gerçekleştirilen 2017-2018 olağan genel kurullarına ilişkin sunulan faaliyet raporları ise, olması gerekenden aykırı bir şekilde hazırlandığını, finansal raporların, içerikten ve mevzuatta öngörülen asgari nitelikten yoksun oluşu, 22.08.2020 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyesi aynı zamanda hakim hissedar …na müvekkilleri tarafından yöneltilen sorulara verilen cevaplarda da görüleceğini, gerek faaliyet raporlarında gerekse genel kurul toplantısında görüldüğü üzere şirket …’nun mülkü olarak değerlendirilmekte ve diğer müvekkili ortaklara kasıtlı olarak bilgi verilmediğini, bu durumun somutlaşmış örneği olan boş ve şirket hakkında bilgi içermeyen faaliyet raporlarının onaylanması hukuka aykırılık teşkil etmekle birlikte, dürüstlük ilkesi gereğince iptal edilmesinin gerektiğini, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına yönelik alınan 5 numaralı kararın yokluğunun tespitinin gerektiğini, davalı şirketin genel kurulunda, hakim hissedar … ve evlilik dışı birlikte yaşadığı …’un olumlu oyları ile şirketin geçmişte yüksek meblağlarda zarar ettiğini ve bu nedenle kar payı dağıtılmamasına yönelik karar alındığını, söz konusu karara müvekkilleri tarafından muhalefet şerhinin konulduğunu, zira şirketin gerçek finansal durumu ortaya konulmadan, bilgi ve içerikten yoksun finansal raporlara göre müvekkili ortaklara gerekçe sunulmadığını, bilirkişi incelemesinde doğru ve muhasebe ilkelerine uygun tespit edilmediğini, davalı şirketin genel kurulunda hakim hissedarın yine ve yeniden, kendi çoğunluk payının yanı sıra evlilik dışı birlikte yaşadığı …’un paylarını da kullanarak kendisinin tek yönetim kurulu üyesi seçilmesine dair 7 numaralı kararı aldığını, müvekkilleri tarafından muhalefet şerhi konulan bu kararın, mevzuatı irdelemeye dahi gerek duymaksızın dürüstlük kuralı gereğince iptale tabi olduğunu, müvekkili … ve …, hakim hissedar …’nun çocukları … ise …’nun evlilik dışı birlikte yaşadığı kadın olup, uzun yıllar birlikteliklerinden dünyaya gelen … ve … adında çocuklarının bulunduğunu, her ne kadar … ile …’nun evlilik birliği olmasa da dürüstlük kuralı gereğince oy kullanmasının mümkün olmadığını, ayrıca kanun maddesine göre, …’nun kendi adına izin vermesinin de hukuken mümkün olmadığını, oy nisabı sağlanamayan bu durumda genel kurulda alınan 10. maddenin yokluğunun tespitinin gerektiğini, resen gözetilecek nedenlerle; kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemesinin verdiği bu iptal kararı ile daha ilk yönetici seçiminin yapıldığı anda, müvekkili şirketine ibra edilemez bir yönetim organı oluşmasına neden olduğunu, bilindiği üzere hesap dönemlerine ilişkin yapılan işlemler bakımından şirket yöneticilerinin yaptığı işlemlerin hukuka ve ana sözleşmeye uygun olup olmadığının ilk denetim mekanizması yönetim kurulunun, genel kurulca ibrası olduğunu, sadece oy yoksunluğu dolayısı ile ibra edilemeyecek bir mevcut yönetim kurulunun oluşması ise dönem içinde yöneticiler tarafından yapılan işlemlerin yasaya ve şirket ana sözleşmesine uygun olup olmadığını önemsiz hale getirdiğini, esas mahkemesinin yönetim kurulunun ibrasının ilişkin oy nisabı bulunmadığı gerekçesi, Türk Ticaret Kanunun ilgili düzenlemelerindeki amaca da aykırı olduğunu, yöneticilerin ibrası hakkındaki iptali kararına yönelik olarak dosyaya sunmuş oldukları bilançoya ilişkin cevap ve itirazlarının dikkate alınmadığını, esas mahkemesince yapılan yargılamaya konu 22.08.2019 tarihli genel kurulun 4.nolu maddesi ”2017-2018 yıllarına ilişkin finansal tablonun” yani bilançonun onaylanması olduğunu, tutanakta görüleceği üzere yapılan oylama ile müvekkili şirketine ilişkin bilançonun oy çokluğu ile kabul edildiğini, TTK.m.424 maddesi ”bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı, kararda aksine açıklık bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğurur.” hükmünü içerdiğini, dolayısı ile müvekkili şirketin tüm hissedarlarının aynı zamanda yönetici olduğunu ve oy hakkında sahip başka bir ortak olmadığı göz önüne alındığında ilgili döneme dair bilançonun onaylanmasının ibra niteliğinde olduğunun kabulü ve uygulanması gerektiğini, cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, esas mahkemesi yöneticilerin ibrası hakkındaki iptal kararına hükmederken davalı tarafça ileri sürülmüş olmasına rağmen daha önce yapılan genel kurula ilişkin kararlarını dikkate almadığını, oysa dosya içerisinde yer alan Ticaret Sicil kayıtlarından da görüleceği gibi müvekkili şirketin hissedarları ve yöneticilerinin uzun süredir davaya konu edilen dönemde olduğunu, 2015-2016 yıllarına ilişkin olağan genel kurullarda hissedar ve yönetici olan davacıların şirketin ibrasına ilişkin olumlu oy kullanmaktan imtina etmediklerini, ibraya ilişkin herhangi bir dava da açılmadığını, olağan genel kurula ilişkin alınan ibra kararına ilişkin mevcut durum ile hissedar/yönetici yapısı ile TTK.m.424 düzenlemesini dikkate almadan yöneticilerin ibrasına yönelik iptal kararı verdiğini, davanın kısmen kabulüne ilişkin yönetim kurulunun ibrası hakkındaki karar gerekçesi incelendiğinde, kararın mevcut hissedar ile yöneticilerin durumu bakımından somut değerlendirme yapılmadan verildiğini, ayrıca söz konusu iptal kararı TTK.m.424 ile düzenlenen bilanço kabulünün ibra sonucu doğuracağı hükmüne de aykırı olduğunu bildirerek, davaya konu 22.08.2019 tarihinde yapılan 2017-2018 yıllı Olağan Genel Kurulu toplantısı gündeminin 5.maddesi ile alınan yönetim kurulunun ibrası hakkındaki iptal kararının kaldırılmasına, davanın diğer iptal talepleri yönünden kısmen reddine ilişkin kararı da dikkate alınmak suretiyle davanın tamamen reddinde karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacıların ortağı olduğu davalı şirketin, 22/08/2019 tarihinde yapılan 2017 ve 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 3, 5, 6, 7 ve 9. Maddeleri ile alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 22/08/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 5 numaralı kararın iptaline, diğer taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın “İptal sebepleri” başlıklı 445. maddesine göre “446’ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” düzenlemesi mevcut olup, aynı kanunun “İptal davası açabilecek kişiler” başlıklı 446. maddesinde ise, “a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, c) Yönetim kurulu, d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” hükmü mevcuttur.
6102 sayılı TTK’nın “Butlan” başlığını taşıyan 447. maddesi, “Genel kurulun, özellikle; a) pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır.” hükmünü haizdir.
Somut olayda; davacılar ile davalı dışı … ve …’un, davalı şirketin ortakları oldukları, davacıların %5 er dava dışı …’nun %80 ve dava dışı …’un %10 hisse ile davalı şirkette pay sahibi bulundukları, bütün ortakların yönetim kurulu üyesi oldukları, davalı şirketin davaya konu 22.08.2019 tarihli genel kurul toplantısında gündemde yer alan 3,5,6,7 ve 9 nolu maddelerine davacıların muhalefet şerhi koyup bu hususu tutanağa geçirttikleri, eldeki davayı da bir aylık hak düşürücü süre içinde açtıkları, dolayısıyla iptal davasının yasal süre içinde açıldığı görülmüştür.
Dava konusu genel kurulun 3 numaralı gündem maddesi ile; 2017 – 2018 yılı yönetim kurulu faaliyet raporunun okunduğu ve müzakere edildiği, davacı hissedarlardan … ile … … vekili …’ın söz konusu maddeye olumsuz oy kullanarak muhalefet şerhini tutanağa geçirttikleri, diğer ortaklar … ve …’un olumlu oy kullanarak, anılan maddenin 9.500 olumsuz oya karşılık 85.500 olumlu oyla oyçokluğu ile kabul edildiği,
5 numaralı gündem maddesi ile yapılan oylama sonucunda yönetim kurulu üyelerinden … ve …’un olumlu, … ve …’nun olumsuz oyuna karşılık 9.500 olumlu oy ile ibra edildiği, yönetim kurulu üyelerinden …’un, davacılar … ve …’nun 9.500 muhalefet şerhi koyarak olumsuz oyuna karşılık …’nun 76.000 olumlu oyuyla ibra edildiği, yönetim kurulu üyelerinden … ve …’nun 4.750 olumlu oyuna karşılık … ve …’un 85.500 olumsuz oyu ile ibra edilmedikleri, ortakların kendi ibralarında oy kullanmadıkları belirtildiği,
6 numaralı gündem maddesi ile yönetim kurulunun 2017 – 2018 hesap dönemine ilişkin şirket karından kanun ve esas sözleşme gereği yapılması gereken miktarlar ayrıldıktan sonra kalan kısmın kar payı olarak dağıtılmamasına … ve … … vekili …’ın muhalefet şerhli olumsuz oyu, … ve …’un olumlu oy kullanarak 9.500 olumsuz oya karşılık 85.500 olumlu oyla oyçokluğuyla kar payının dağıtılmamasının kabul edildiği,
7 numaralı gündem maddesi ile şirketin yönetim kurulu üyeliğine 3 yıl süre görev yapmak üzere …’nun seçilmelerine, … ve …’nun muhalefet şerhi olumsuz oyu, … ve …’un olumlu oy kullanarak 9.500 olumsuz oya karşılık 85.500 olumlu oyla oyçokluğuyla karar verildiği,
9 numaralı gündem maddesi ile; yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396. maddeleri gereğince yetki verilmesine ilişkin maddesinde … ve …’nun muhalefet şerhine olumsuz oyu, … ve …’un olumlu oy kullanarak 9.500 olumsuz oya karşılık 85.500 olumlu oyla oyçokluğuyla kabul edildiği, söz konusu maddelere davacıların muhalefet şerhi koymak suretiyle olumsuz oylarını beyan ederek, genel kurul toplantı tutanağına geçirttikleri görülmüştür.
Davacılar vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
Yokluk, bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu/şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, 14. Bası, Beta, İstanbul,2020,s.198). Bu aykırılık, işlemin esaslı noktadaki kurucu unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, mülga 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesinde (6102 S. TTK 445-446) düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamı ile de benimsenmiştir.
a)Anonim şirket genel kurulunda alınan en önemli kararlar arasında ‘ibra kararı’ yer almaktadır. İbra, mevzuatımızda tanımlanmış değildir. Doktrine paralel olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararlarında da ibra, yönetim ve denetim kurulunun faaliyetlerinden dolayı, genel kurulun o yıla ilişkin olarak tazminat talebi hakkı bulunmadığı yönünde menfi bir borç ikrarı olarak nitelendirilmektedir. TTK’nın 436. maddesi uyarınca, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamazlar. Şayet oy kullanmaları vuku bulmuş ise, bu halde oyların sonuca etkisi dikkate alınmalıdır.
b) Öte yandan, TTK’nun 395. maddesiyle yönetim kurulu üyelerine anonim şirketle ticari işlem yapma yasağı, 396. maddesiyle de şirketin konusuna giren işlerde rekabet yapma yasağı getirilmiştir. Bu düzenlemeler, mutlak emredici nitelikte hükümler değildir. Her iki maddede getirilen yasağın genel kurul kararı ile kaldırılması mümkündür. Genel kurul, yönetim kurulu üyelerinin tamamı veya biri veyahut birkaçı için bu yasakların kaldırılmasına izin verebilir. Ancak, TTK’nın 395 ve 396. maddeleri çerçevesinde alınan kararlarda, hakkında izin verilen yönetim kurulu üyesi veya üyeleri oy kullanamazlar.
Dava konusu genel kurul toplantı tutanağının 5. maddesinde yönetim kurulu üyeleri aynı zamanda şirketin ortakları bulunan davacılar ile dava dışı … ve …’un oyları ile yönetim kurulu üyeleri olan … ve …’in ibarısna davacıların ibra edilmemesine karar verilmiş ise de yönetim kurulu üyeleri olan herkes kendi ibralarında oy kullanamayacakları gibi diğer yönetim kurulu üyelerinin de ibrasında oy kullanamazlar bu sebeple, ibra ve ibra edilmeme kararı hukuken yokluk yaptırımına tabidir.
Yine aynı genel kurulun 9. maddesinde yönetim kurulu üyelerine 6102 Sayılı TTK 395 ve 396. Maddeler gereğince yetki verilmesinde … ve … olumlu oy kullanmışlar, davacılar olumsuz oy kullanarak anılan maddeye muhalefet şerhlerini geçirtmişler ise de bu maddenin oy çokluğuyla kabul edildiği görülmüştür. Oysa kendisine verilen izinler yönünden yönetim kurulu … oy kullanamayacağından, TTK’nın 436/(1). maddesi gereğince oydan yoksun olmasına rağmen, anılan kararın alınmasında oy kullandığı, bu nedenle bu kararın da yoklukla malul olduğu nazara alınmaksızın hüküm tesisi doğru olmamış, davacılar vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazları yerinde görülerek, hükmün kamu düzenine ilişkin nedenlerden ötürü resen kaldırılması gerekmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/1366 esas – 2020/4391 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır).
c)6102 Sayılı TTK nın 516. Maddesi ile genel kurula sunulan yönetim kurulu faaliyet raporunun içeriği ve niteliklerinin düzenlendiği anılan maddede yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun şirketin o yıla ait faaliyetlerinin akışı ile her yönüyle finans durumunun doğru eksiksiz, dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde yansıtacağı, bu raporda finans durumun finans tablolara göre değerlendirileceği raporda ayrıca şirketin gelişmesine ve karşılaşması muhtemel risklere de açıkça işaret olunacağı, bu konulara ilişkin yönetim kurulunun değerlendirilmesinin raporda yer alacağı, faaliyet yılının sona ermesinden sonra şirkette meydana gelen ve özel önem taşıyan olayların, şirketin araştırma ve geliştirme çalışmalarının, yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilere ödenen ücret, prim, ikramiye gibi mali menfaatlerin ödenekler yolculuk konaklama ve temsil giderleri ile ayni ve nakdi imkanlar sigortalar vb teminatların faaliyet raporunda bulunması gerektiği, anılan maddenin son fıkrasında ise yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun asgari içeriğinin ayrıntılı olarak gümrük ve ticaret bakanlığı tarafından bir yönetmelikle hüküm altına alınacağı belirtilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, faaliyet raporunun genel kurulun 3. Maddesi ile okunduğu ve müzakere edildiği hüküm altına alınmıştır.
Öncelikle genel kurul gündeminin 3.maddesinde iptali kabil ve alınmış bir genel kurul kararının bulunup bulunmadığının ortaya konulması gerekir. Anılan maddede yönetim kurulu faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi yapılmıştır. Alınan bir karar bulunmamaktadır. Dava konusu genel kurul toplantısında alınmış bir karar bulunmadığına göre, gündemin 3.maddesinin mahkemece iptalinden de söz edilemez.
Gündemin 3.maddesiyle alınmış bir karar bulunmadığından ve sadece faaliyet raporunun müzakeresi yapılıp oylamaya sunulmadığından ve esasen oylanacak bir husus da bulunmadığından, gündemin 3.maddesine ilişkin davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile verilen ilk derece mahkemesi kararı hatalı olmuş, davacılar vekilinin bu maddeye ilişkin istinaf başvurusu haklı bulunmuş, kararın anılan yönden kaldırılması gerekmiştir.
ç)Genel kurulun 6 numaralı kararı, şirket ortaklarına kar payı dağıtılmamasına ilişkindir. Davalı tarafça kar payı dağıtmama gerekçesi, şirketin geçmiş yıllardaki zararı olarak gösterilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, şirketin 2015 yılı zararının 15.600.719,97 TL, 2016 yılı olağan dışı gider ve zararının 16.101.963,86 TL, buna karşın şirketin 2017 yılında 573.436,94 TL, 2018 yılında ise 1.098.324,88 TL kar elde etmeye başladığı, şirketin 2015 – 2016 yıllarındaki zararlarının toplam olarak 31.702.683,83 TL mertebesinde olduğu toplam hususları tespit edilmiştir.
Şirketin mali durumunun dikkate alındığında, 2017-2018 yılları karlarının geçmiş yıl zararlarını karşılar mahiyette sermayeye eklenmesine ve kar dağıtımı yapılmaması hususunun şirket lehine olacağı, bu nedenle zararın karşılanması amacıyla kar dağıtılmamasına ilişkin iptal koşullarını yerinde görmeyen ilk derece mahkemesinin gerekçesinde bir isabetsizlik görülmemiş, davacı ortakların, bu kararın, kendilerini kar payından mahrum bırakma amacıyla alındığına ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
d)Davaya konu genel kurulun 7.maddesi yönünden yapılan istinaf incelemesinde ise; söz konusu madde ile yönetim kuruluna 3 yıllığına … ve …’un seçildiği görülmektedir. Yönetim kuruluna seçilen şirket ortaklarının sermayelerinin, şirketin toplam sermayesinin %90 nına tekabül ettiği görülmektedir. Davacılarca ileri sürülen şirketin kötü yönetileceğine ilişkin iddia sırf bu nedenle genel kurul kararının iptalini gerektirmeyecektir. Zira davacılar, yönetim kurulunca kötü bir yönetim sergilenmesi ve şirketin kasten kötü yönetilerek zarara uğratılması durumunda sorumluluk davası açılabileceklerdir. Dava tarihi itibariyle genel kurulun 7. Maddesinin iptalini gerektirir kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı bir durum bulunmadığından, davacılar vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının da esastan reddedilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; yokluk müeyyidesinin hakim tarafından resen nazara alınması gerektiğinden, davacılar vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile kararın HMK nın 353/1-b/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve Dairemizce yeniden esas hakkında yeniden hüküm kurularak, davacılar vekilinin davasının kısmen kabulü ile, davalı vekilinin istinaf itirazlarının açıklanan gerekçelerle esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)Davacılar vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/02/2021 tarihli 2019/165 Esas ve 2021/191 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERİNE;
1)Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalı şirketin 22/08/2019 tarihli genel kurul toplantısının beşinci ve dokuzuncu maddelerinin yoklukla batıl olduklarının TESPİTİNE,
2)22/08/2019 tarihli genel kurul toplantısının üç numaralı maddesi ile bir karar alınmadığından, anılan maddede sadece faaliyet raporunun okunduğu ve müzakere edildiği anlaşıldığından, davacılar vekilinin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
3)22/08/2019 tarihli genel kurul toplantısının altı ve yedi numaralı maddelerinin iptali talebinin reddine,
4)Alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta davacılardan alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile 225,45-TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5)Davacıların yargılama sırasında yaptığı 44,40-TL harç, 99,70-TL tebligat ve posta masrafı, 1.800,00-TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.944,10-TL yargılama giderinin davanın kabul red oranına göre 777,64-TL’sinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, bakiyesinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
6)Davacılar kendilerini yargılama sırasında vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 17.900,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
7)Davalı kendisini yargılama sırasında vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 17.900,00-TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
8)Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9)Karar kesinleştiğinde resen kullanılmayan gider avansının yatıran ilgilisine iadesine,”
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
B)Davalı vekilinin gündemin 5. maddesine ilişen istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelerle ESASTAN REDDİNE,
C)İSTİNAF AŞAMASINDA;
1)İstinaf başvurusu sırasında davacılardan alınan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacılara iadesine,
2)Davalıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile kalan 210,55 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına (Harç tahsili işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine),
3)İstinaf incelemesi esnasında davacılar tarafından yapılan istinaf başvuru harcı 162,10-TL’nin hazineye gelir olarak kaydına,
4)İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5)İstinaf yargılaması sırasında davacılar tarafından yapılan istinaf gideri olan 162,10 TL ‘nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6)İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
7)Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay 11. Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile 09/11/2023 tarihinde karar verildi.