Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/496 E. 2023/1505 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/496
KARAR NO : 2023/1505

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2019 (Dava) – 09/03/2021 (Karar)
NUMARASI : 2019/1187 Esas – 2021/239 Karar
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 11/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1187 Esas – 2021/239 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07.08.2019 tarihinde, müvekkili sevk ve idaresindeki … plakalı araca, davadışı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın (tali yoldan) müvekkilinin şeridine çıkış yaparak çarptığını, çarpmanın etkisiyle müvekkilinin aracının sol tarafında bulunan tren yolunun duvarlarına çarparak durabildiğini, bu durumun maddi hasarlı kaza tespit tutanağı ile de sabit olduğunu, kazaya sebep olan …’nın kullandığı … plakalı aracın … A.Ş tarafından zorunlu trafik sigortası ile sigortalandığını, tüm kusurun işbu araç sürücüsünde olduğunu, İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/146 D. İş dosyasında delil tespiti yaptırıldığını, tespit raporuna göre müvekkilinin aracında 41.659,90 TL hasar, 1.500,00 TL değer kaybı meydana geldiğinin bildirildiğini, ayrıca tespit dosyasında sarf edilen masrafın ve vekalet ücretinin de kendilerine ödenmesi gerektiğini, hasar bedeli likit olmadığından fazlaya ilişkin tüm talep ve dava haklarının saklı olduğunu, davalı sigorta şirketinin e-posta adresine başvuru yapıldığını, ancak ödeme yapılmadığını, davalı sigorta şirketinin 07.09.2018 tarihinde temerrüde düştüğünü, arabuluculuk kurumuna başvurulduğunu, ancak anlaşma sağlanamadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, 10.000,00 TL maddi tazminatın, 07.09.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesi 2019/146 D. İş sayılı tespit dosyasında sarf edilen 789,20 TL masrafın, 606,00 TL vekalet ücretinin de yargılama masrafı olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 30.000-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile teminat altına alınmış bulunan … plakalı araç ile davacının sürücüsü olduğu aracın karıştığı kaza sonucunda ikame edilen işbu davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davacının 2019/146 D. İş dosyası ile araçta oluşan zararı tespit ettirmesine rağmen huzurdaki davayı belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yararı bulunmadığını, dava dilekçesinde zorunlu unsurlarından olan “talep sonucunun açıkça gösterilmesi unsuru” eksik olduğundan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini, tahsili talep edilen bu tazminatın hangi alacağa ilişkin ve ne kadar talep edildiğinin belirtilmediğini, davacının müvekkili şirkete yaptığı başvuru ZMMS Genel Şartları C.7. maddesine aykırı olduğundan davanın usulden reddi gerektiğini, ayrıca, davacı tarafından bildirilen banka bilgilerinin hatalı olup araç hasarı yönünden yapılan ödemenin müvekkili şirketin hesabına iade olduğunu, eksiklik giderilmeden açılan davanın usulden reddini talep ettiklerini, banka bilgilerindeki eksikliğin giderilmesi istenmesine rağmen, davacının bu eksikliği gidermeden huzurdaki davayı ikame ederek yargı makamının iş yükünün artmasına neden olduğunu, davanın dava dışı sigortalı ve karşı araç malikine ihbar edilmesinin gerektiğini, değer kaybının dolaylı zararlardan olup ZMMS poliçesi teminatı dışında olduğunu, aracın önceki kazalarının bulunup bulunmadığının tespiti gerektiğini, sigortalı araç sürücüsünün herhangi bir kusuru olmadığından müvekkili şirketin de herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, ayrıca, tutanakta herhangi bir kusur dağılımı da yapılmadığını, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde, dosyanın Adli Tıp Kurulu Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin ancak ve ancak sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limitleri ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, davacının temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi işletilmesi yönündeki taleplerinin reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle bir tazminata hükmedilecek olması ihtimalinde bu tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, “…..Tüm dosya kapsamına göre; alınan raporlar uyarınca, dava konusu trafik kazasının oluşumunda davalı sigorta şirketinin sigortalısı olan … plakalı araç sürücüsü …’nın %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğunu, davacı araç sürücüsü …’nın ise herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davaya konu … plakalı aracın hasar onarım miktarının 41.649,90-TL olduğunu, aracın rayiç değerinin 80.000,00-TL olduğunu, aracın onarım bedelinin rayiç değerinin %50’sini aştığı dikkate alındığında onarımının ekonomik olmayacağını, bu sebeple pert total işlemi uygulanması gerektiğini, aracın sovtaj değerinin 50.000,00-TL olduğunu, davacının talep edebileceği gerçek zarar miktarının ise aracın rayiç değeri 80.000,00-TL ile sovtaj değeri 50.000,00-TL arasındaki fark olan 30.000,00-TL olduğunu, pert total işlemi uygulanacağından araçta değer kaybı oluşmayacağının mütalaa edildiği, davacı vekilinin bedel arttırım dilekçesi ile dava dilekçesinde 10.000,00-TL olarak belirttiği dava değerini arttırarak toplamda 30.000,00-TL bedelin 07/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiklerini beyan ettiği, belirtilen sebepler dahilinde davacı tarafın dava konusu araçta oluşan hasarı usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispat ettiği anlaşılmakla, davanın kabulü gerekmekle, sonuç olarak; DAVANIN KABULÜ İLE, 30.000,00-TL hasar bedeline yönelik maddi tazminatın rizikonun sigorta şirketine ihbarından itibaren 8 iş gününün sonra erdiği 08/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte poliçe limitiyle sınırlı olmak kaydıyla davalı … Anonim Şirketinden alınarak davacı …’ya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili tarafından, “…Yeterli inceleme yapılmaksızın verilmiş olan bu kararın kaldırılması gerektiğini, davacının müvekkili şirkete başvurusu ZMMS genel şartları C.7. maddesine aykırı olduğundan huzurdaki davanın usulden reddi gerekmekteyken kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının müvekkili şirkete bildirdiği banka bilgisine göre araç hasarına ilişkin ödeme yapılmış olup banka bilgilerinin hatalı olması nedeniyle yapılan ödemenin müvekkili şirketin hesabına iade olduğunu, eksikliğin giderilmesinin istenmesine rağmen, davacının bu eksikliği gidermeden işbu davayı ikame ettiğini, oysa davacıların usulüne uygun şekilde sigorta şirketine başvuru yapma zorunluluğunun bir dava şartı olduğunu, kanunda ifade edilen başvurunun alelade bir başvuru olmayıp belli niteliklere haiz olması gerektiğini, başvuruların geçerli kabul edilebilmesi için gerçek zararın tespitine yarar ve gerekli görülen tüm belge ve bilgilerin de sigorta şirketlerine iletilmiş olması gerektiğini, ancak davacı eksik bilgileri tamamlamadan huzurdaki davayı ikame ettiğinden, ilk derece mahkemesinin hesap bilgilerinin düzeltilmesi yönünde davacı tarafa herhangi bir ihtarda bulunulmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirket dava açılmasına sebebiyet vermediğinden vekalet ücretinden, yargılama giderinden ve faizden sorumlu tutulmaması gerektiğini, konuya ilişkin ödeme dekontunun dosyaya mübrez olduğunu, bu hususun dikkate alınmamış olup müvekkili şirket aleyhine hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporları arasındaki hasar tutarları arasında yaklaşık 3 kat fark bulunduğunu, ancak bu husus irdelenmeden eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, ek rapor taleplerinin dikkate alınmadığını, bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilmediğini, her iki uzmanın hasara ilişkin görüşleri arasındaki mevcut çelişkinin giderilmesi için yeni bir rapor alınmasını talep ettiklerini, zira, bir yanda hasar 12.336,96 TL olarak tespit edilmişken diğer yanda 35.305,00 TL olarak tespit edilmiş olup 3 kat kadar fark bulunduğunu, başta hasar bedeline itiraz etmekle birlikte, aracın emsal değerinin yüksek ve sovtaj değerinin ise düşük belirlendiğini, ayrıca bilirkişi raporlarındaki tespitlerin denetime elverişli şekilde ortaya konulmadığını, çelişkinin giderilmediğini, kusur oranlarının maddi gerçeğe uygun şekilde tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurulu Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesi yönündeki taleplerinin değerlendirilmediğini, sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru bulunmamakla birlikte, mahkemenin aksi kanaatte olması ihtimalinde kusur oranlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Kurumuna gönderilmesi gerektiğini, ancak bu husustaki talepleri nazara alınmadan hüküm kurulmuş olup bunun hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere müvekkili şirketin ancak ve ancak sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limitleri ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, fazlaya ilişkin taleplerin reddi gerektiğini, davacının temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi yönündeki taleplerinin reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle bir tazminata hükmedilecek olması ihtimalinde bu tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiz olarak işletilmesinin gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle araç hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davalı vekili, davacı tarafça dava açılmadan önce usulünce başvuru yapılması gerektiğini, ancak davacı tarafın bu başvuruyu yapmış ise de, kendilerine hatalı banka hesap bilgileri verdiğini, gönderdikleri havalenin de bu nedenle geri döndüğünü, eldeki davanın açılmasına davacı tarafın bu şekilde sebebiyet vermiş olduğunu ileri sürmekte ise de, dosya kapsamında bahse konu başvuru evrakları ve davalı sigorta şirketinin gönderdiği havale dekontu bulunmakta olup, yapılan incelemede; başvuruda hesap numarası ve alıcı adının açıkça yazılı olduğu, davalı tarafça ise belirtilen bu hesap numarasına, ancak alıcı adı kısmına vekilin adı yazılmak yerine davacı asilin adı yazılarak havale gönderilmiş olması nedeniyle ödemenin iade olduğu anlaşılmakla, başvuru evraklarında hatalı bir bilgi bulunmadığının görüldüğü, buna göre davanın açılmasına davacının sebebiyet verdiğinden bahsedilemeyeceği, basiretli tacir konumundaki davalı sigorta şirketinin başvuru evrakını titizlikle inceleyerek doğru hesap numarası ve alıcı adına ödemeyi gerçekleştirmeye özen göstermesi gerektiği, paranın iade tarihinin 26.09.2019 ve dava tarihinin ise 22.11.2019 olduğu da dikkate alındığında, bu süreçte iade nedenini araştırmamak ve havale gönderimindeki kendinden kaynaklı hatasını düzeltmemek suretiyle, davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiği görülmekle, bu yöndeki itirazların esastan reddi gerekmiştir.
Mahkemece kusur ve hasara ilişkin olarak otomotiv bilirkişiden kök ve ek raporlar alındığı, kusur durumunun kök raporda belirlenmiş olup, %100 davalı sigortalısına yüklenen kusur nedeniyle davalı vekilinin sunduğu 13.10.2020 tarihli itiraz dilekçesinde bu yönde hiçbir itiraz bulunmadığı, itirazların yalnızca dava öncesi başvuruya ve hasar bedeline yönelik olduğunun görüldüğü, bu nedenle kusur durumunun dosya kapsamı ile netleşmiş olduğu, kaldı ki bu rapordaki kusura dair görüşün kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olduğu, taraflarca düzenlenen kaza tespit tutanağında davalı sigortalı araç sürücüsünün kazaya sebebiyet verdiğini bizzat kendi beyanıyla kabul etmiş olduğunun görüldüğü, davalı vekilinin yargılama aşamasında ATK’dan kusur raporu alınmasına dair hiçbir talebinin olmadığı da görülmekle, bu yöndeki itirazların da reddi gerekmiştir.
Yine, davalı vekilinin hasar miktarına ilişkin istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamında dava öncesinde alınan delil tespit raporu ve ekspertiz raporu bulunmakta olup, mahkemece de otomotiv bilirkişiden kök ve ek raporlar alındığı, hükme de esas alınan bu raporlarda tespit bilirkişi raporu ve ekspertiz raporunun da değerlendirildiği, mahkemece alınan bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; davalı tarafın savunmasını dayandırdığı ekspertiz raporunda çıkma-eşdeğer parçalarla miktar belirlenip, hava yastığı beyninin yenisiyle değiştirilmek yerine çok riskli olan kodlamaya göre fiyat verildiği, yine aracın alt takımında detaylı inceleme yapılmayıp “göründüğü kadarıyla” denilerek bir fiyat verildiği, bu nedenlerle bu rapora itibar edilemeyeceğinin açık olduğu, mahkemece hükme esas alınan raporun ise denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, yapılan piyasa araştırmalarının da denetime elverişli şekilde belirtilmiş olduğu görülmekle, bu rapor uyarınca hüküm tesis edilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1187 Esas – 2021/239 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınması gereken 2.049,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 512,33 TL’nin mahsubu ile, eksik kalan 1.536,97‬ TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avanstan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/10/2023