Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/490 E. 2023/1619 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/490
KARAR NO : 2023/1619

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/10/2019 (Dava) – 11/03/2020 (Karar)
NUMARASI : 2019/585 Esas – 2020/156 Karar
DAVA : Menfi Tespit
BAM KARAR TARİHİ : 25/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/03/2020 tarih ve 2019/585 Esas – 2020/156 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, müvekkili şirket hakkında haksız olarak davaya konu icra takibini yaptığını, müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığını, takibe dayanak olarak müvekkili lehine garanti kapsamında kullandırıldığı iddia edilen teminat mektuplarının gösterildiğini, Bankacılık Kanunu’nun krediler başlıklı 48.maddesinde teminat mektuplarının kredi sayıldığını, bu nedenle teminat mektuplarının şirketi temsile ve borçlandırmaya yetkili kişiler tarafından davalı banka tarafından düzenlenen genel kredi sözleşmesine imza atılması durumunda müvekkilinin bağlayıcı belge olma özelliğini kazanabileceğini, teminat mektuplarının verildiği tarihte şirketi temsil ve ilzama … ve …’ın müştereken yetkili olduğunu, oysa takibe ve davaya konu teminat mektuplarının verildiği tarihteki sözleşmenin müvekkili şirketi temsile ve ilzama yetkili kişiler tarafından imzalanmadığını, ortada genel kredi sözleşmesinin dahi bulunmadığını, davalı bankanın … Şubesi yetkililerinin ve şube çalışanlarının usulsüzlük yaparak teminat mektuplarını düzenlediğini, bu nedenle davalının mektupları düzenleyen çalışanlarını işten çıkardığını, banka kayıtlarında teminat mektupları ile ilgili hiçbir kayıt dahi bulunmadığını, bu durumun şirketin eski sahipleri ve yetkililerince şirketi devralan müvekkillerinden gizlendiğini, mektupların şirket defterlerinde de gösterilmediğini, müvekkili şirketin usulsüz şekilde borç altına sokulduğunu, davalının geçerli bir kredi sözleşmesi olmadığını bildiği halde usulsüz takip yaptığını savunarak, davacının davaya konu icra dosyasından davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline ve davalının kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın … Şubesi tarafından … lehine 0 Belediyesi Muhtarlık İşleri Müdürlüğüne hitaben 05/01/2015 tanzim tarihli 420.000,00 TL tutarlı kesin teminat mektubu ile Urla Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğüne hitaben 23/12/2015 tanzim tarihli 260.000,00 TL kesin teminat mektubu ve Urla Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğüne hitaben 31.12.2015 tanzim tarihli 600.000,00 TL tutarlı kesin teminat mektubu düzenlenip kullandırıldığını, muhatap kurumlar tarafından süresinde tazmin talebinde bulunulduğu için müvekkili bankanın üzerine düşeni yerine getirip teminat mektuplarını nakde çevirerek muhatap kurumlara ödediğini, bu nedenle davacı şirketin müvekkili bankaya borçlandığını, borcun ödenmemesi üzerine davalıya İzmir 24. Noterliği’nce keşide edilen 15.01.2019 tarih ve 01137 yevmiye nolu ve 05.02.2019 tarih ve 03115 yevmiye nolu muacceliyet ihtarı ve hesap özetinin tebliğ edildiğini, ödeme yapılmaması üzerine alacağın muaccel hale geldiğini, alacağın tahsilini teminen; Urla Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü’ne hitaben 31.12.2015 tanzim tarihli 600.000,00 TL tutarlı kesin teminat mektubuna ilişkin İzmir 13. İcra Müdürlüğü’nün 2019/1411 Esas sayılı dosyası üzerinden genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığını, bu davanın konusu olan Ödemiş Belediyesi Muhtarlık İşleri Müdürlüğü’ne hitaben 05/01/2015 tanzim tarihli 420.000,00 TL tutarlı kesin teminat mektubu ve Urla Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğüne hitaben 23/12/2015 tanzim tarihli 260.000,00 TL kesin teminat mektuplarına ilişkin İzmir 13. İcra Müdürlüğü’nün 2019/2754 Esas sayılı dosyası üzerinden genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığını, davalının her iki dosyaya yasal süre içinde itiraz etmediğini, yalnız bu davanın konusu olan icra dosyası için tam yedi ay sonra menfi tespit davası açtığını, buna göre davalının İzmir 13. İcra Müdürlüğü’nün 2019/1411 esas sayılı dosyasındaki teminat mektubuna ilişkin borcunu kabul ettiğini, bu durumda bu davaya konu icra dosyasındaki teminat mektubuna ilişkin menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığını, davanın takipten uzun süre sonra açılması yalnız tek takip için açılmasının davacının kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, TMK’nun 2. maddesi uyarınca bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzenini korumayacağını, davacının şirketin eski yetkililerinin şirketi devralan kişilerden dava konusu teminat mektuplarını gizlediğine ilişkin iddiasını kabul etmediklerini, 11/11/2016 tarihinde yapılan hisse devri ile …’ın şirketin tek ortağı ve yetkilisi olduğunu, adı geçen yetkilinin teminat mektuplarına ilişkin tazmin taleplerinin yerine getirilmesi konusunda Bornova 4. Noter aracılığıyla müvekkili bankaya 08.01.2019 tarihinde ihtarname gönderdiğini, bu nedenle teminat mektuplarından haberdar olunmadığı ve şirketin usulsüz olarak borca sokulduğu yönündeki iddianın dayanaktan yoksun ve kötüniyetli olduğunu, davacının zenginleşme ve hatta dolandırma kastının bulunduğunu, hiçbir hukuk düzeninin bu durumu ve kötüniyeti korumayacağını, bunun dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, TTK hükümlerine de uymadığını, ihtarnamenin dahi borçlunun borcunu ikrar ettiğini gösterdiğini, teminatların teminat mektubu şeklinde olmasa dahi, ihale ilan ve sözleşmelerinde yer verilen (diğer) şekillerde olmak zorunda olduğunu, ilgili teminatların teminat mektubu şeklinde ya da diğer şekillerde şirket defterlerinde yer alması gerektiğini, buna göre teminat mektuplarından haberdar olunmadığı iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, şirket devri sırasında şirketin borçlarının gizlenmesinin iç ilişkiye ilişkin bir durum olup dava ile ilgisinin bulunmadığını, ihale konusu hizmet sürelerinin davacı firmanın güncel ortak ve yetkililerinin etkin olduğu dönemi de kapsadığını, ihale konusu yükümlülüklerin davacı tarafından yerine getirilmeye ve hak ediş ödemelerinin teslim alınmaya devam edildiğini, T.T.K.’nun 632. maddesi uyarınca şirket yöneticisinin işlediği haksız fiilden şirketin sorumlu bulunduğunu, teminat mektuplarının inkâr edilmesinin ticari hayatın işleyişine, hayatın olağan akışına, Türk Ticaret Kanunu’na ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu savunarak, davanın usul ve esas yönünden reddine, davalının tazminat ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “… 08/01/2019 tarihli ihtarname örneği, icra dosyası örneği ve davacı şirkete ait ticaret sicil kayıt örnekleri ile taraflar arasında davaya konu teminat mektuplarının düzenlenmesi konusunda bir sözleşme yapılmadığı, ancak davaya konu teminat mektupları ile dava dışı teminat mektubunun davalı banka tarafından düzenlenerek davacı şirkete teslim edildiği, davacı şirketin teminat mektuplarını muhatapları olan kurumlara ihaleye katılmak için teslim ettiği, muhatap kurumlar tarafından dava dışı teminat mektubu ile davaya konu 420.000,00-TL bedelli teminat mektubunun takip tarihlerinden önce tazmin talebinde bulunulduğu ve davalı tarafça davaya konu 420.000,00-TL bedelli ve dava dışı 600.000,00-TL bedelli teminat mektupları bedelinin icra takiplerinden önce muhatap kurumlara ödendiği, davalı tarafça icra takibinden önce her üç teminat mektubu bedelinin ödenmesi konusunda ihtarname tebliğ edilmesine rağmen davacı tarafın teminat mektubu bedellerini ödemediği, bunun üzerine davalı tarafça davacı hakkında her üç teminat mektubu için iki ayrı icra takibi yapıldığı, dava konusu icra takibi ile dava dışı icra takibinin yasal süre içinde davacı tarafça itirazda bulunulmaması nedeniyle kesinleştiği, davacı tarafça taraflar arasında teminat mektuplarına ilişkin sözleşme yapılmadığı, düzenlendiği tarihte şirketi temsile yetkili kişilerin teminat mektuplarının düzenlenmesi konusunda bir taleplerinin olmadığı, mektupların davalı tarafından paraya çevrilip davacının borçlandırıldığı bu nedenle teminat mektubu bedellerinin talep edilemeyeceği iddia edilmiş ise de; teminat mektuplarının davacı şirket tarafından, davalı bankadan alınıp ihale hükümleri gereği muhatap kurumlarla yaptığı sözleşmelerin teminatı olarak muhatap kurumlara teslim edilmesi karşısında davacı tarafın teminat mektuplarının düzenlenip kendilerine teslimi konusunda rızasının bulunmadığından söz edilmesinin mümkün olmadığı gibi teminat mektupları nedeniyle ticari bir hak ve yarar elde ettiği, mektupların düzenlenmesinde birtakım sözleşme ve imza eksikleri olsa dahi mektupları davalı bankadan alarak muhatap kurumlara teslim ederek yapılan işleme ilişkin rızasını açıkça ortaya koyduğu, bunun yanında mektupların bedellerinin ödenmesi konusunda davalı bankaya 08/01/2019 tarihli ihtarname dahi keşide ettiği dikkate alındığında Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi gereği kötüniyetin kanun tarafından korunmasının mümkün olamayacağına ilişkin düzenleme ışığında davacı tarafın teminat mektuplarından sorumlu tutulamayacaklarına ilişkin savunmasına değer verilmesinin mümkün bulunmadığı, davacı tarafın teminat mektuplarının şirket defter ve kayıtlarına işlenmediği, şirketin eski sahiplerinin teminat mektuplarını şirketin yeni sahiplerinden gizlediğine ve bu nedenle davacı şirketin sorumlu tutulamayacağına ilişkin iddiasının davacı tarafın aktif ve pasifini ilgilendiren her hareketi kaydetmesine yönelik yasal görevini yerine getirmemesinden dolayı kendi kusurundan kendisine bir hak çıkarmasının mümkün olmadığı gibi teminat mektuplarının yeni ortaktan gizlendiği iddiasının ancak şirketi devreden ve devralan ortaklar arasında uyuşmazlık ve tazmin konusu olabileceği, bu iddianın davalı bankaya karşı ileri sürülemeyeceği dikkate alınarak davacı tarafın borçlu olmadığına ilişkin ileri sürdüğü iddia ve gerekçelerin haklı yasal nedenler olarak kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı gibi davaya ve takibe konu teminat mektuplarından davalıya borçlu olmadığına ilişkin iddiasını usul ve yasaya uygun delillerle kanıtlayamadığı…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemece müvekkili şirketin kötü niyetli olduğu, TMK’nun 2. Maddesinde kötüniyetin kanun tarafından korunmasının mümkün olamayacağına ilişkin düzenleme kapsamında davanın reddine karar verildiğini, müvekkili şirketin, teminat mektuplarının düzenlenmesinden çok sonra devralan şirket temsilcilerinin teminat mektubundan ve teminat mektubunun mezkur ihalelere teminat olmak üzere dava dışı kamu kurumlarına teslim edildiklerinden haberdar olmadıklarını, müvekkili şirket yetkililerinin ihale sürecinden çok sonra bu borçlandırmaya yetkili kişiler tarafından, davalı bankaca düzenlenen genel sözleşmeye imza atılması sonucunda müvekkili şirketi başlayıcı belge olma özelliğini kazanmak durumunda olduğunu, takip dayanağı ve davaya konu teminat mektuplarının bağlı bulunduğu sözleşmede müvekkili şirketin o zaman ki temsile ve ilzama yetkili iki kişisinin müşterek imzasının bulunmadığını, ortada genel kredi sözleşmesinin dahi olmadığını, … Bankası … Şubesi yetkililerinin ve teminat mektuplarında imzası olan şube çalışanlarının usulsüzlük yaparak teminat mektubu düzenlediklerini, davalının teminat mektuplarını usulsüz düzenleyen …/… şubesi yetkililerinin işten çıkarılmadan haklarında yasal süreç dahi başlatıldığını, yerel mahkemece bu husus araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, kötü niyetli olan davalı bankanın şube çalışan yöneticileri olduğunu, müvekkili şirketin, bu usulsüz teminat mektuplarından çok sonra haberdar olduğundan mali açıdan da çok zor duruma düştüğünü, davalı şirketin, mezkur tarihte ve davaya konu teminat mektuplarının alındığı tarihte, temsile ve ilzama … ve …’ın müşterek yetkili olduklarını ancak takip dayanağı teminat mektuplarının bağlandığı genel kredi sözleşmesinin olmadığını, şirketin usulsüz şekilde borç altına sokulduğunu, davalının, basiretli bir tacir olduğunu, elinde geçerli bir kredi sözleşmesinin olmadığını bildiği halde usulsüz takip yaptığını, ilk derece mahkemesince tacir olan bankanın, usulsüz işlem yapan şube personelinin kötü niyetini müvekkili şirkete yüklediğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, icra takibine konu 420.000,00 TL bedelli kesin teminat mektubuna dayalı olarak yapılan icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı şirketin katıldığı ihalelerde dava konusu teminat mektubu haricinde davalı bankada başkaca teminat mektupları da kullanarak muhatap kurumlara yaptığı sözleşmenin teminatı olarak teslim ettiği, muhatap kurumlar tarafından teminat mektupları yönünden süresinde tazmin talebinde bulunulduğu için davalı bankanın teminat mektuplarını nakde çevirerek muhatap kurumlara ödediği, davacı tarafça her ne kadar taraflar arasında teminat mektuplarına ilişkin sözleşme yapılmadığı, teminat mektuplarının düzenlendiği tarihte şirketi temsile yetkili kişilerin teminat mektuplarının düzenlenmesi konusunda bir taleplerinin olmadığı, mektupların davalı tarafından paraya çevrilip davacının borçlandırıldığı bu nedenle teminat mektubu bedellerinin talep edilemeyeceği iddia edilmiş ise de; teminat mektuplarının davacı şirket tarafından, davalı bankadan alınıp ihale hükümleri gereği muhatap kurumlarla yaptığı sözleşmelerin teminatı olarak teslim edilmesi karşısında davacı tarafın teminat mektuplarının düzenlenip kendilerine teslimi konusunda rızasının bulunmadığından söz edilmesinin mümkün olmadığı gibi teminat mektupları nedeniyle ticari bir hak ve yarar elde ettiği, mektupların düzenlenmesinde birtakım sözleşme ve imza eksikleri olsa dahi mektupları davalı bankadan alarak muhatap kurumlara teslim ederek yapılan işleme ilişkin rızasını açıkça ortaya koyduğu, bunun yanında mektupların bedellerinin ödenmesi konusunda davalı bankaya 08/01/2019 tarihli ihtarname dahi keşide ettiği dikkate alındığında Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi gereği kötüniyetin kanun tarafından korunmasının mümkün olamayacağına ilişkin düzenleme ışığında davacı tarafın teminat mektuplarından sorumlu tutulamayacaklarına ilişkin savunmasına değer verilmesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/585 Esas – 2020/156 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gerekli 269,85 TL istinaf karar harcından peşin yatan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 25/10/2023