Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/451 E. 2023/1437 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/451
KARAR NO : 2023/1437

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15.08.2017 (Dava) – 18.12.2020 (Karar)
NUMARASI : 2017/906 Esas – 2020/818 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 04/10/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 04/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/906 Esas, 2020/818 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Temlik eden davacı banka vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile (dosyası tefrik edilen) … A.Ş arasında ticari nitelikte genel kredi sözleşmesi akdedildiğini, diğer davalıların da bu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, borcun ödenmesi için 23.06.2017 tarihli ihtarnamenin keşide olunduğunu, hesap kat ihtarı ve ekinde yer alan hesap özetinin muhataplara tebliğ edildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine İzmir 18. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9862 sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını, takibe yapılan itirazlarının kabulünün mümkün olmadığını, öncelikle davalıların yetki itirazının reddi gerektiğini, İİK’nun 50/1. maddesine göre para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesinin HMK’nun 447/2. maddesi atfıyla aynı kanunun yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlendiğini, ayrıcı takip dayanağı akdin yapıldığı yer icra dairesinin de takibe yetkili olup genel kredi sözleşmesi sözleşmenin yapıldığı yer olan İzmir İcra Dairelerinde icra takibi yapılabileceğinden davalı borçluların yetki itirazlarının yerinde olmadığını, kaldı ki borçlulardan …’ın adresinin de İzmir olduğunu belirterek, davalarının kabulü ile, İzmir 18. İcra Müdürlüğünün 2017/9862 sayılı icra takibine konu 6.061.706,12 TL’sine borçluların yaptığı itirazların iptali ile takibin devamına, itiraz eden borçlu davalılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; kredi ödeme tablosundan görüleceği üzere, davacının icra takibine başladığı tarihte müvekkilinin kredi ödeme vadesinin gelmediğini, yapılan ödeme planına göre kredinin ilk ödeme vadesinin 28.08.2017 tarihi olduğunu, davacı bankanın kredi ödeme tablosuna uymayarak 23.06.2017 tarihinde ihtarname keşide ettiğini, akabinde 28.07.2017 tarihinde müvekkilleri aleyhine icra takibi başlattığını, davacının vadesi gelmemiş ve doğmamış borç için icra takibine geçmesinin hukuka aykırı olup davanın reddi gerektiğini, genel kredi sözleşmesindeki anapara borcunun 1.393,000,00 Euro olduğunu, takipte Euro kuru ile Türk Lirasına çevrilerek 5.814.815,06 TL anapara borcu olarak hesaplandığını, 1,00 Euro’nun 4,17 TL’den çevrildiğini, ana paranın o günkü T.C. Merkez Bankası efektif satış kurundan daha yüksek kur üzerinden çevrilmesi sebebiyle ana paranın gerçek tutarından daha yüksek çıktığını, ödeme emrindeki ana para borcunun gerçeği yansıtmadığını, davacı bankanın 12.07.2017 tarihinde talimat verilmeden müvekkillerinin blokeli hesabından yaklaşık 69.500,00 Euro faiz ödemesi adı altında para çekme işlemi gerçekleştirildiğini, icra takibinde de belirtilen toplam faiz miktarından 69.500,00 Euro faiz ödemesinin düşülmeden hesaplandığını, bu nedenle icra takibinde faiz tutarlarının hatalı olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, “…Bilirkişi …’in 30.01.2020 havale tarihli raporunda; davacı banka ile … AŞ arasında 29/05/2014 düzenleme tarihli 5.000.000-TL limitli, 27/03/2015 düzenleme tarihli 5.000.000-TL limitli iki adet genel kredi sözleşmesinin imzalandığını, davalılar … …, … Şti, … AŞ, … AŞ (eski ünvanı … Şti)’nin söz konusu sözleşmeleri müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını her birinin kefalet limitinin 10.000.000-TL olarak belirlendiğini, kredilerin davacı bankanın … şubesinden verildiğini, sözleşmeye istinaden asıl borçlu şirkete 1040-2155 nolu kredi hesabından yıllık %7,5 akdi faiz oranı ile 1.393.000-Euro taksitli döviz kredisi kullandırıldığını, kredinin 28/08/2017-28/11/2017 tarihleri arasında ana para ödemesiz, 28/12/2017 tarihinden itibaren ana para ödemeli aylık 36.712,44-Euro taksitle ödenmek üzere 48 ay geri ödeme planına bağlandığını, davacı bankanın kredi hesabını 23/06/2017 tarihinde kat ettiğini, hesap kat ihtarının tebliğ tarihine göre davalıların 03/07/2017 tarihinde temerrüde düştüğünü, 28/07/2017 takip tarihi itibariyle bankanın 5.814.815,06-TL ana para, 202.019,58-TL işlemiş faiz, 10.100,97-TL BSMV, 440,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, 87,70-TL ihtiyati haciz harcı olmak üzere 6.027.463,31-TL alacağının bulunduğunu, … AŞ’nin asıl borçlu sıfatıyla ve diğer davalıların müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunun belirtildiği, rapora davalılar vekilince itiraz edilmesi üzerine bilirkişiden ek rapor alındığı, 16/06/2020 havale tarihli ek raporda; davalılarca 12/07/2017 tarihinde döviz kredi hesabına 67.500-Euro tahsilatta bulunulduğu, bunun 287.188,48-TL’sinin takibe ve davaya konu krediye, 1.651.48-TL’sinin sigorta prim borçlarına mahsup edildiği bildirilerek takip tarihi itibariyle davacı temlik alanın 5.633.696,39-TL kredi, 98.777,47-TL işlemiş temerrüt faizi, 4.938,87-TL BSMV, 440,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, 87,70-İhtiyati haciz harcı olmak üzere toplam 5.757.940,43-TL alacağının bulunduğu, temlik alan … AŞ alacağından … AŞ’nin asıl borçlu sıfatıyla, diğer davalıların müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğu, temlik alan şirketin sözleşme hükümleri gereğince 28/07/2017 takip tarihinden itibaren 5.633.696,39-TL asıl alacağa yıllık %42.08 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 gider vergisini uygulama ve talep yetkisinin bulunduğu yönünde görüş bildirildiği, bilirkişinin bu raporunun dosyadaki delillere ve mevzuata uygun bulunmakla hükme esas alındığı, toplanan tüm deliller karşısında; yargılamanın devamı sırasında bankanın alacağını … AŞ’ye temlik ettiği, … AŞ’nin de … AŞ ile birleştiği, temlik alan şirketin hesaplanan alacağından … AŞ’nin asıl borçlu sıfatıyla, diğer davalıların müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğu, temlik alan şirketin sözleşme hükümleri gereğince 28/07/2017 takip tarihinden itibaren 5.633.696,39-TL asıl alacağa yıllık %42.08 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 gider vergisini uygulama ve talep yetkisinin bulunduğu kanaatine varılmakla, tespit olunan bu alacak miktarı üzerinden davanın kısmen kabulüne, fazlaya dair itirazın iptali isteminin reddine karar vermek gerektiği, İİK 67. maddesindeki şartlar gerçekleştiğinden ve alacak likit olduğundan hüküm altına alınan alacağın %20’si oranındaki inkar tazminatının da davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmekle, sonuç olarak; DAVANIN KISMEN KABULÜNE, İzmir 18. İcra Dairesi’nin 2017/9862 sayılı takibinde davalılar … Şti’nin … AŞ’nin …’nun ve …’nın borca itirazının kısmen iptaline, 5.633.696,39-TL asıl alacak, 98.777,47-TL işlemiş faiz, 4.938,87-TL BSMV, 440,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, 87,70-TL ihtiyati haciz harcı olmak üzere toplam 5.757.940,43-TL alacağın tahsili bakımından takibin devamına, 5.633.696,39-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %42,08 oranında temerrüt faizi uygulanmasına, takip tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi üzerinden %5 BSMV’nin icra müdürlüğünce hesaplanıp tahsiline, fazlaya dair itirazın iptali isteminin reddine, hüküm altına alınan alacağın %20’si oranındaki 1.151.588,08-TL inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Temlik alan davacı vekili tarafından, “…Bilirkişi kök ve ek raporunda tespit edilen rakamlar arasındaki farklılık yalnızca davalı beyanına ve resmi olmayan belgeye dayalı olmakla, temlik eden bankadan talep edilmeyen kayıtlar nedeniyle eksik inceleme üzerinden hüküm tesis edildiğini, alınan 30.01.2020 tarihli bilirkişi raporunda; ‘…davacı bankanın 6.027.463,31-TL alacağı’nın bulunduğunu, 16/06/2020 havale tarihli ek raporunda; ‘..davalıların 12/07/2017 tarihinde döviz kredi hesabına 67.500,00 Euro tahsilatta bulunulduğu, bunun 287.188,48 TL’sinin takibe ve davaya konu krediye 1.651.48 TL’sinin sigorta prim borçlarına mahsup edildiğinin bildirilerek takip tarihi itibariyle davacı temlik alanın 5.633.696,39 TL kredi, 98.777,47 TL işlemiş temerrüt faizi, 4.938,87 TL BSMV, 440,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti, 87,70 TL İhtiyati haciz harcı olmak üzere toplam 5.757.940,43 TL alacağının bulunduğu’ nun beyan edildiğini, temlik alan konumunda olmaları nedeni ile, temlik eden bankadan bilgi ve belge talep edilmeksizin, borçlu şirketin işbu ödemeye ilişkin ticari defter ve kayıtları incelenmeksizin yapılan hesaplama ile toplam borç miktarında yanılgıya düşülmüş olup, yanlış/eksik hesaplama yapıldığını, dolayısıyla müvekkili şirket alacağının gerçekte olduğundan çok daha düşük olarak hesaplandığını, temlik eden banka hesap özetlerinin celbini delil olarak açıkça beyan etmelerine rağmen, eksik yapılan inceleme nedeni ile hükmün kaldırılması gerektiğini, takipte yer alan alacak rakamları usul ve yasaya uygun olup, borcun tamamının muaccel hale geldiğini, borçlu aleyhine girişilen icra takibinde yer alan borç miktarının tamamı muaccel olup, borçlu temerrüde düşürüldükten ve takip öncesi yapılan ödemeler düşüldükten sonra takibe girişildiğini, dolayısıyla davalı borçluların icra takibinde belirtilen borcun tamamından sorumlu olup, yerel mahkeme kararının hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmelerine dayalı alacağın tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı (temlik alan) davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; mahkemece bankacı bilirkişiden alınan kök bilirkişi raporunda temerrüt tarihi, faiz oranları ve kurlar dikkate alınarak hesaplama yapılmış olduğu, bu rapora davalı tarafça bazı ödemelerin mahsup edilmeden hesaplama yapılmış olduğu gerekçesiyle süresinde itiraz edilmiş olduğu, buna göre mahkemece ek rapor alındığı, ek raporda bilirkişinin, davalı tarafça cevap dilekçesi ekinde sunulmuş olan hesap dökümlerini de değerlendirerek ve bahse konu miktarın takibe konu kredi alacağından ve sigorta poliçesi alacağından mahsubu suretiyle yeniden hesap yaptığı, mahkemece de bu ek rapor uyarınca hüküm tesis edilmiş olduğu, davacı tarafın istinaf isteminin kapsamının yalnızca 69.500-EUR’luk bu ödemenin mahsubuna yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, temlik alan davacı vekilinin, ek raporun 21.06.2020 tarihinde usule uygun şekilde kendisine tebliğ edilmiş olmasına rağmen rapora yönelik herhangi bir itiraz dilekçesi sunmadığı (temlik alan şirkette birleşme olmuşsa da, bu birleşme kararının ek rapor tebliğinden sonra olduğu gibi, vekillerin de aynı vekiller olarak birleşmeden sonra da davaya devam ettiği) anlaşılmakta olup, davalı tarafın usuli kazanılmış hakları ve iddianın genişletilmesi yasağı ilkesi ile HMK 357/1. maddesi de dikkate alınarak, davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; temlik alan davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Temlik alan davacı vekilinin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/906 Esas – 2020/818 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 210,55‬ TL’nin temlik alan davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Temlik alan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/10/2023