Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/440
KARAR NO : 2023/1903
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2016 (Dava) – 29/12/2020 (Karar)
NUMARASI : 2016/113 Esas – 2020/740 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 06/12/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/12/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/12/2020 tarihli ve 2016/113 Esas – 2020/740 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11/10/2015 tarihinde, saat 18:30 sıralarında İzmir İli, Menderes İlçesi, Kuşadası yolu üzerinde davalı …’a ait …’in sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı aracı ile Çakaltepe Mevkine geldiği sırada karşı yönden gelerek Menderes yönüne doğru seyir halinde olan içinde davacıların da bulunduğu …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı aracın kullandığı şeride girerek bu şerit içerisinde … plaka sayılı aracın sol ön kısmı ile beraber sol ön yan kısımlarına çarptığını, daha sonra … plaka sayılı aracın geri istikametinden gelerek Menderes istikametine doğru seyir halinde olan …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı aracın da önünde seyreden ve kazaya karışan … plakalı aracın sol arka kısmına, sağ arka yan kısmı ile çarpışması neticesinde ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, davanın beden gücü ve efor kaybına ilişkin maddi tazminat davası olup; TTK ‘na göre ticari bir dava olduğunu ve mahkememizin görevine girdiğini, işbu davada yetkili mahkemenin dava konusu kazanın İzmir’de meydana gelmesi, davalı gerçek kişilerin ve davacıların ikametgah adreslerinin İzmir olması nedeniyle İzmir Mahkemelerinin yetkili olduğunu, yine davalı sigorta şirketinin şube şeklinde örgütlenmiş bir bölge müdürlüğünün bulunması nedeniyle İzmir mahkemelerinin yetkili olduğunu, kaza tespit tutarağında davalı sürücü … ‘in 2918 sayılı K.T.K.’nun 52/1-b ve 84. maddelerini ihlal etmiş olması nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, iş bu dava konusu kazaya ilişkin Menderes Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/3419 no’lu soruşturma dosyası üzerinden soruşturma yapılmaya başlandığını, dava konusu kaza nedeniyle meydana gelen, davacı müvekkillerinin beden gücü kaybına ilişkin kati raporun mahkeme tarafından aldırılarak, beden gücü kaybının tespitini talep ettiklerini, kaza nedeniyle tüm müvekkillerinin ağır şekilde yararlanarak hayati tehlike atlattıklarını, davacıların anılı kaza nedeniyle efor kaybının söz konusu olduğunu; telafisi imkansız sonuçlar meydana getirdiğini, iş bu nedenle geri kalan hayatında normal insanlara oranla bir işi yapabilmek için daha fazla enerji ve güç sarf edeceklerini, yapmakta olduğu veya yapacak olduğu hiçbir işi makul insanların çaba ve gayretleri dahilinde yapamayacak olup; sosyal hayatı açısından da tüm yaşamı boyunca kısıtlanacaklarını, psikolojik olarak son derece hassas olan müvekkillerinin kaza nedeniyle kendilerinde meydana gelen bu kayıpların ağır bir bunalım geçirmesine sebep olduğunu, davacı … ve … ‘in beden gücünü yitirdikleri ortada olup; bir işi yapabilmek adına daha fazla efor sarf edecek olmasından dolayı, uğradığı zararların davalılardan tazminin gerektiğini, davacılardan … ‘ın 14/07/1988 doğumlu olup, kaza tarihinde (27) yaşında kamuda işçi olarak çalışarak hayatını devam ettirmekte olduğunu, … ‘in ise 01/01/1964 doğumlu olup, kaza tarihinde (51) yaşında olduğunu ve emekli olduğunu, özellikle hassas yapıları dikkate alındığında, kaza tarihinden sonra ruhsal çöküntüyü en ağır şekilde yaşadıkları, sosyal hayatlarının neredeyse yok olma safhasına geldiğini, geçirdikleri kazanın hayati önem taşıması nedeniyle oluşabilecek başka hasarlara neden olmamak adına, ailelerinin yardımları ile hayatlarını idame ettirmekte olduklarını, tedavi için hastaneye her gidiş gelişlerinde vücudunda aşırı derecede ağrı olmasından dolayı ulaşım masraflarının aileleri tarafından karşılandığını, müvekkillerinin manevi olarak çöküntüye uğradıklarını, davacı …, … , … ve … için; kaza nedeniyle meydana gelen yaralanmaların yarattığı ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar, kaza nedeniyle çekmiş oldukları derin ıstırap, acı, elem, keder ve bundan böyle yaşam süresi sonuna kadar yoksun kalacakları zevkleri, dilediğince gezme dolaşma olanaklarından yoksunluk nedeni, geri kalan hayatı boyunca hiçbir zaman istediği her işte rahatlıkla çalışamayacağı, hayatın tadını çıkaramayacak olmaları, ömür boyu hatırlayacakları, etkisinde kalacakları da göz önüne alındığında ve davalıların kusuru da gözetilerek manevi tazminat taleplerinin yerinde olduğunu, aynca aynı kazada hem eşi, hem de çocuğu yaralanarak onlarla birlikte acı çeken davacı … ‘ın maddi tazminat isteminin de son derece yerinde olduğunu, açıklanan tüm nedenlerle beden gücü ve efor kaybına uğrayan davacıların manevi zararların tazmini için mahkemeye başvuru zorunluluğunun hasıl olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla; haklı davanın kabulüne, trafik kazasında yaralanarak beden gücü ve efor kaybına uğrayan davacıların, 6100 sayılı Yasa’nın 107. maddesi gereğince, toplanacak deliller ve bilirkişi raporuna göre fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla; şimdilik davacı … için 1.000,00 TL, şimdilik … için 1.000,00 TL, Maddi tazminat tutarlarının (geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatlarının) işleten ve sürücü yönünden 11/10/2015 olay tarihinden sigorta şirketi yönünden (sigorta limiti aşılmamak üzere) dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizleri, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle ortaklaşa ve zincirleme sorumluluk kurallarına göre tahsiline, 6100 Sayılı Yasa’nın 107. maddesi gereğince, toplanacak deliller ve bilirkişi raporuna göre fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik; davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, davacılardan … ‘ın ve 3 yaşındaki oğlu … ‘ın yaralanmaları nedeniyle … için 10.000,00 TL, … ve … ‘ın her biri için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL manevi tazminatlarının sadece işleten ve sürücü yönünden 22/09/2015 olay tarihinden işletilecek avans faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle tahsiline, davalı … adına kayıtlı. .. . plaka sayılı araç üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı .. A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacı delillerinin taraflarına tebliğ edilmemiş olduğunu beyanda bulunma hakklarını saklı tuttuklarını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, dava dilekçesinde bahsi geçen … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde 06.08.2015-06.08.2016 tarihleri arasında 220009674/0 Numaralı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigortası ile … adına sigortalı olduğunu, bu poliçede, kişi başına sakatlık ve ölüm teminatının 290.000,00 TL olduğunu, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminatı kapsamında olmadığını, müvekkili şirket sigortalısının dava konusu kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, olay ile ilgili, müvekkili şirketin sigortalısının kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğunun ispat edilmesi halinde, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, bu sebep ile mahkemece kusur oranlarının belirlenmesi amacıyla; tüm dosyanın ve savcılık dosyasının evraklarının da eklenerek Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden kusur raporu alınmasını talep ettiklerini, poliçede sadece davacının sürekli maluliyet hallerinin teminat altına alındığını, bu nedenle müvekkili şirketin sorumluluğundan bahsedilmesi için davacının sürekli sakatlığının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden alınacak rapor ile ispatlanması gerektiğini, zarar hesabı için seçilecek bilirkişinin aktüerler siciline kayıtlı kişilerden olması gerektiğini, Sosyal Güvenlik Kurumu’na müzekkere yazılarak davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının ve yapılmış ise hangi koldan ödeme yapıldığının araştırılmasını talep ettiklerini, söz konusu ödemelerin tazminat hesabı yapılması halinde bu hesaplamadan düşürülmesi gerektiğini, kabul anlamında olmamakla, davacının geçici iş göremezliğe ilişkin taleplerinin olması halinde bu taleplerin poliçe kapsamında olmayıp, müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, buna ilişkin taleplerde sosyal güvenlik kurumunun sorumluluğunun bulunduğunu, dava dilekçesinde, davacının … hizmetlerinde satış danışmanı olduğunun belirtildiğini, davacı tarafın maluliyet sebebinin kolunun kırılmasından kaynaklanması ve fiziki güce dayanmakta olan bir meslek grubunun mensubu olmadığı nazara alındığında, dava dilekçesinde yer verilmiş olan 45 gün iş göremez raporunun fahiş olduğunu, kaldı ki bu hususun bir an için gerçeği yansıttığı kabul edilse dahi geçici iş görmezliğe ilişkin taleplerin poliçe kapsamında olmadığını ve müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, geçici iş göremezlik hallerine ilişkin taleplerde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğunun bulunduğunu, davacının tedavi masraflarına ilişkin talepleri olması halinde, bu talepler bakımından müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, 6111 sayılı Yasa ve sonraki yasal düzenlemeler gereğince tedavi gideri talepleri yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının tedaviye ilişkin talebinin muhatabının SGK olduğunu, bu nedenle müvekkili şirket yönünden açılan davanın reddinin gerekeceğini, davayı kabul anlamında olmamakla, davacının gelir-kazanç kaybı ve efor kaybı gibi dolaylı zararlarına yönelik talepleri olması halinde, bu taleplerin sigorta poliçesi teminatı kapsamında olmadığından bu taleplerin de reddinin gerekeceğini, huzurdaki davaya dayanak Trafik Sigorta Poliçesi içeriğinde manevi tazminat teminatı verilmediğinden Müvekkili Şirketin bu talepler karşısında hukuken sorumluluğunun bulunmadığını, Trafik Sigorta Poliçesinin, Genel Şartları itibariyle de 3. kişinin/kişilerin maddi zararlarını karşılamak için oluşturulduğunu, bu nedenle, manevi tazminat taleplerine karşı sorumluluğu bulunmayan Müvekkili Sigorta Şirketi bakımından manevi tazminat talebinde bulunulması halinde bu taleplerin reddine karar verilmesini, müvekkili şirketin bu kaleme ilişkin tayin edilecek yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden de ayrı tutulmasını talep ettiklerini, kusur oranının tespitinde Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gerçekleştirilmiş bulunulan soruşturma dosyasında tespit edilmiş maddi vakıalar önem arz ettiğinden, söz konusu dosyanın celbinin gerektiğini, davacının müterafik kusurunun tazminattan düşülmesi gerektiğini, Somut olayda kazazadenin kaza sırasında emniyet kemeri kullanmaması halinin tespiti halinde; emniyet kemeri kullanılmamasının ayrıca müterafik kusur indirimi teşkil edeceğini, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, müvekkili şirkete usulüne uygun bir başvuru yapılmadığından müvekkili şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini ve dava konusu olaya uygulanması gereken faizin yasal faiz olabileceğini, dava öncesi müvekkili şirkete usulüne uygun herhangi bir müracaat bulunmadığından davayı kabul anlamına gelmemek üzere, müvekkili şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; olayın 11.10.2015 günü Çakaltepe mevkii diye geçen yerde akşam saatleri 18:30 sıralarında alacakaranlıkta yağmurlu bir günde meydana geldiğini, Zeminin son derece ıslak olup zeminde kaymayı engelleyici önleyici bir tedbir olmadığını, müvekkilinin sahibi olduğu araçtaki şoför … ‘in, şeridinde ve normal hızda seyir halinde iken hiçbir şekilde uyarı levhası, yaban hayvan çıkabilir tabelası olmaması sebebi ile kazanın gerçekleştiğini, ve şoförün kendi canından da olduğunu, bu sebeplerle olay yerinde tutulan ve kazanın tüm asli kusurunu … ’e yükleyen kaza tespit raporunu kabul etmelerinin mümkün olmadığını, kusur oranına itiraz ettiklerini, bu sebeplerle kusur konusunda yeniden mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, burada esasen sorumlu olanın Karayolları Genel Müdürlüğü olduğunu, zira olayın meydana geldiği yolun tamamıyla karanlık, ıssız bir yol olduğunu, hiçbir şekilde uyarıcı levha ya da işaret olmadığını, şoför … ‘in gecenin alacakaranlığında yağmurlu yolda uyarıcı bir levha da bulunmaması sebebi ile önüne çıkan tilkiyi son anda fark ettiğini, tilkiye çarptığını ve bu sebeplerle de aracının savrularak karşı yöne geçtiğini, kazanın bu suretle meydana geldiğini, kazaya karışan diğer araçların da çok süratli olmaları sebebi ile müvekkiline ait aracı görmediklerini ve çarpışmanın gerçekleştiğini, özetle esasen şoför … ‘in kazanın oluşumunda hiçbir kusurunun olmadığını, taraflarınca söz konusu mahalde yapılan araştırmalarda bu mevkiide, özellikle domuz çıkması sebebi ile çok fazla kaza olduğunun öğrenildiğini, yakındaki Çamönü/Ataköy sakinlerinden yaptıkları araştırmada da bu mahalde buna bağlı çok fazla kaza olduğunun öğrenildiğini tüm bu belirtilen sebeplerle esasen kazanın oluşumunda … ‘in kusurlu olmadığını, Karayolları Genel Müdürlüğünün gerekli tedbir ve önlemleri almamış olması sebebi ile kusurlu olduğunu, davacıların işbu davada talep ettikleri manevi tazminat taleplerinin çok fahiş olduğunu hatta kimi kişiler için talep edilen manevi tazminatın ise haksız ve yersiz olduğunu, manevi tazminatın, malvarlığının eksilmesini veya kazanç yoksunluğunu giderme aracı olmaması gerektiğini, davacıların meydana gelen kaza neticesinde, manevi tazminat kavramını zenginleşme aracı olarak kullanmamalarını, aynı davacıların İzmir 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/51 E. sayılı dava dosyası ile de aynı kaza için maddi-manevi tazminat talepli dava açtıklarını, her iki davanın bu dosya üzerinden birleştirilmesinin hem usul ekonomisi hem de yargılamanın selameti açısından son derece önemli olduğunu, davanın trafik kazası sebebine dayalı haksız fiil kaynaklı bir tazminat davası olduğunu savunarak, davacıların kaza tarihinden itibaren tüm tazminat kalemleri için avans faizi talep etmesinin mümkün olmadığını yasal faiz talep edilmesi gerektiğini, bu duruma da itiraz ettiklerini, tüm bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…1-Davacıların, davalı … hakkındaki maddi ve manevi tazminat davalarının, davalının dava tarihinden önce ölmüş olması nedeniyle taraf elhiyeti bulunmadığından dava şartı yokluğundan HMK’nun 114/1-d ve 115/2. Fıkrası uyarınca bu davalı yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Davacı … ’in, diğer davalılar … ve … yönünden maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile;
20.805,18 TL geçici iş göremezlik tazminatı,
29.101,80 TL bakım gideri,
144.312,75 TL sürekli iş göremezlik tazminatı,
olmak üzere toplam 194.219,73 TL maddi tazminatın, davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 29/01/2016 tarihinden, davalı … yönünden kaza tarihi olan 11/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin tedavi gideri ve tedavi amaçlı ulaşım gideri isteğinin feragat nedeniyle reddine,
3-Davacı … ’ın, diğer davalılar … ve … yönünden maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile;
2.241,46 TL geçici iş göremezlik tazminatı,
5.604,45 TL bakım gideri,
240,00 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri,
228.728,96 TL sürekli iş göremezlik tazminatı,
olmak üzere toplam 236.814,87 TL maddi tazminatın, davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 29/01/2016 tarihinden, davalı … yönünden kaza tarihi olan 11/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin tedavi amaçlı ulaşım gideri isteğinin feragat nedeniyle reddine,
4-Davacı … ’ın manevi tazminat davasının REDDİNE,
5-Davacı … ’in manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile 25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalı … ’dan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
6-Davacı … ‘ın manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalı … ’dan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
7-Davacı … ’ın manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile 2.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalı … ’dan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
8-Davacı … ’ın manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile 2.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalı … ’dan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, poliçe düzenleme tarihinin 01/06/2015 tarihinden sonra olduğu için dava konusu olaya yeni genel şartları hükümlerinin uygulanması gerektiğini, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı tazminatına hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu, müvekkili şirketin geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı tazminatından herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, maluliyet oranlarının hatalı tespit edildiğini, dosyadaki maluliyet raporları arasında ciddi derecedeki çelişkinin giderilmeden hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğunu, maluliyet tespit işlemlerinin ATK 3. İhtisas Kurulu tarafından yapılması gerektiğini, davacıların geçici bakıcı ihtiyacının ispatlanmadığını, davacıların müterafik kusur durumunun araştırılmadığını, ispat halinde aşılması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, emniyet kemeri kullanılmaması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-) 25.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 13.02.2011 tarihli 6111 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98 inci maddesi değiştirilmiş, buna göre “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, Kanun’un geçici 1 inci maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59 uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve … nın yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür. Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98 inci maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçmiştir.
Davacıların yaralanması nedeniyle tümüyle iyileşip eski sağlığına kavuşuncaya kadar yaptığı ve ileride yapmak zorunda kalacağı tüm giderleri, yapılması zorunlu tedaviler ve ameliyat masrafları, yaşam boyu kullanılacak ilâçlar, protez ve benzeri aygıtlar için yapılacak masrafları isteyebilir. Somut uyuşmazlıkta, davacılar kaza sonucu oluşan tedavi giderleri ile yine tedavi giderlerinden sayılan bakıcı giderini talep etmekle bu giderler trafik sigorta şirketinin sorumluluğunda olmakla davalı sigorta şirketinin bu itirazları haksız görülmüştür
2-) Davacıların kazadaki yaralanma şekillleri ve araçtaki pozisyonları itibariyle istiap haddinin aşılmasının kazaya sebebiyet vermediği, araçta daha az yolcu olması veya emniyet kemerinin takılı olması halinde de meydana gelen kazanın aynı zararı doğurabilecek nitelikte olması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılamayacağından davalının bu yöndeki isitnaf itirazları da haklı görülmemiştir.
3-) Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde,zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Eldeki dosyada; davacıların maluliyetine ve bakıcı ihtiyaçlarının bulunup bulunmadığına dair birden fazla olacak şekilde ve her biri ayrı bir maluliyet yönetmeliğine göre düzenlenmiş Ege Üniversitesi Adli Sağlık Kurulu raporları alınmıştır. Mahkemece hükme esas alınan aktüer rapor; davacı Hüseyin yönünden, kaza tarihinde yürürlükte olmayan yönetmeliğe göre ( 28.12.2017 tarihli maluliyet raporu) belirlenen maluliyet oranı davacı … yönünden de yine kaza tarihinde yürürlükte olmayan yönetmeliğe göre (25.12.2018 tarihli maluliyet raporu) belirlenen maluliyet oranı esas alınarak düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra davacıların yaralanması nedeni ile iyileşme döneminde bakıma ihtiyaçlarının yani bakıcı ihtiyacı bulunup bulunmadıkları ile ilgili olarak da alınan raporlar arasında çelişkiler mevcuttur. Bu çelişkiler giderilmeden hüküm kurmaya elverişli olmayan raporlara dayalı olarak hüküm verilmesi doğru olmamış, davalının bu konudaki istinaf itirazları haklı görülmüştür.
4-) Ayrıntıları Yargıtay 17. HD’sinin 14/01/2021 gün ve 2020/2598 E-2021/34 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, ülke çapında uygulama birliği açısından tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Ayrıca yine Yargıtay 17. HD’sinin 14/01/2021 gün ve 2019/3292 E-2021/1848 K. sayılı kararında bakiye ömür TRH 2010 tablosu uyarınca belirlendikten sonra “…hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması” gerektiği belirtilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında mahkemece yapılacak iş, davacıların yukarıda belirtilen ilkelere göre maluliyetlerinin ve iyileşme süresinde bakıcı ihtiyaçlarının olup olmadığının varsa süresinin Adli Tıp Kurumu’ndan alınacak kat’i raporla tespit edildikten sonra yukarıda anılan içtihatlar gözetilerek aktüer bilirkişiden bu verilere ve İSTİNAF EDENİN SIFATINA GÖRE tarafların kazanılmış hakları da gözönünde bulundurularak taraf ve yargı denetimine elverişli, açık ve ayrıntılı ek rapor alınarak sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/113 Esas – 2020/740 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalı sigorta şirketine iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/12/2023