Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/435
KARAR NO : 2023/1436
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/04/2016 (Dava) – 25/12/2020 (Karar)
NUMARASI : 2016/446 Esas – 2020/725 Karar
DAVA : Maddi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 04/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/446 Esas, 2020/725 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketine Karayolu Zorunlu Trafik Sigortası Poliçesi ile sigortalı bulunan ve davalılardan … adına kayıtlı … plakalı otobüsün, davalı sürücü …’nın sevk ve idaresinde olduğu sırada 11.08.2014 tarihinde yaptığı hatalı sollama nedeniyle müvekkiline ait … plakalı aracın sol yanına çarparak, maddi hasarlı trafik kazasına neden olduğunu, trafik kazası tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere davalı sürücünün kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğunu, müvekkilinin hasarlı aracını halen yerleşik olduğu Almanya’da konuyla ilgili faaliyet gösteren … ünvanlı profesyonel bir bilirkişilik bürosuna tevdi ederek muayene ettirdiğini ve yapılan inceleme sonunda müvekkilinin aracında toplam 16.503,48 Euro tutarında hasar tespit edildiğini, müvekkilinin aracın onarımını yaptırdığını, onarım süresi boyunca ikame araç edindiğini ve bu sebeple de masraf yapmak zorunda kaldığını, zararın giderilmesini teminen davalı sigorta şirketine yapılan 21.08.2015 tarihli hasar başvurusuna bugüne kadar olumlu bir yanıt alınamadığını belirterek, müvekkilinin aracında meydana gelen toplam 16.503,48 Euro tutarındaki maddi zararın, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı sigorta şirketi bakımından -poliçe limitini aşmamak üzere- hasar başvurusunun yapıldığı 26.08.2015 tarihine 8 iş günü eklenmesiyle ulaşılan 08.09.2015 tarihinden itibaren, davalı işleten ve sürücü bakımından ise haksız eylem tarihi olan 11.08.2014 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte, aynen veya mümkün olmaması halinde, ödeme günündeki TL karşılığının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından Zorunlu Karayolu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta poliçesi ile sigortalandığını, davadan önce başvuru yapılmadığından esasa girilmeksizin davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigorta poliçesindeki limitler ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; kaza sonucunda diğer davalı olan araç sürücüsü … ‘ya asli kusur verilmiş olup söz konusu kusur tespitini kabul etmediğini, davacının kazadan sonra kendisine veya aracın kaskosunu yapan sigorta şirketine hiçbir bildirimde veya başvuruda bulunmayıp, kazadan 1 yıl sonra aracın ZMMS’ni yapan diğer davalı … A.Ş.’ye başvuruda bulunduğunu, kazaya karışan ve kendisi adına kayıtlı … plakalı aracın kaza tarihinde dava dışı … AŞ’den genişletilmiş kasko poliçesine sahip olup, ihtiyari mali mesuliyet sigortası bulunduğunu, belirtilen sigorta şirketinin davaya dahil edilmesini yahut davanın adı geçen sigorta şirketine ihbar edilmesini talep ettiğini, davacının bizzat kendisinin aracı üzerinde hasar tespiti ve tamirat yaptırdığını, aracı halen Almanya’da olduğundan mahkemece maddi hasarın tespiti için araç üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması imkanı olmadığını, bu nedenle talep edilen rakamın kötü niyet barındıracağının çok açık ortada olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunduğunu, kazanın meydana geldiği yerin Antalya olduğunu, davanın yetkili olan Antalya Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, kendisine atfedilen asli kusuru kabul etmesinin mümkün olmadığını, kazanın oluşumunda davacının tamamen kusurlu olduğunu, davacıya ait otomobilin sağ şeritten gitmekte iken sinyal işareti vermeden sola dönmek için, kendisinin kullandığı otobüsün önüne doğru istikamet değiştirdiğini ve otobüsün sağ ön tarafına kendi arabasının sol ön tarafı ile sürttüğünü, hasar için istenen miktarın fahiş olduğunu, davacının … marka aracının Türkiye’de yetkili servisleri bulunmakta olduğu halde, burada bir tespit yaptırmadan doğrudan yurt dışında bulunan bir firma aracılığı ile hasar tespiti yaptırmasının kabul edilemez olduğunu, kaldı ki davacının Türk vatandaşı olduğunu, sırf otobüsün sigortasından nasıl olsa her zararı alacağını düşünerek aracını yurt dışında tamir ettirdiğini, sigorta ödeme yapmayınca işbu davayı açtığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, “…Trafik bilirkişi ve makine bilirkişiden zararın belirlenmesi ve kusurun belirlenmesi nedeniyle rapor alınmış olup, davacı tarafın 04/03/2020 tarihli dilekçeleri ile, davalı sigorta şirketi bakımından toplam 46.000,00-TL’ lik ( 1.389,83 TL’ lik kısmı stopaj çerçevesinde mahsup edilmek suretiyle, 44.610,17-TL) ödeme yapıldığını ve aşar miktar bakımından, sürücü ve işleten konumundaki diğer davalıların sorumlulukları devam ettiğinden onlar yönünden davaya devam ettiklerini, davalı sigorta şirketi yönünden ise feragat ettiklerini belirttikleri, alınan heyet raporunda; feragat edilen davalı sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda kurallara aykırı olumsuz davranış faktörlerinin etken olması nedeniyle %50 kusurlu olduğu, davacının da aynı nedenlerle %50 kusurlu olduğu, hasar bedelinin %50 karşılığının 7.355,00- EUR olduğu, davalı sigorta şirketi yönünden davacının davasından feragat etmesi nedeniyle, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden ise, alınan bilirkişi raporuna göre, davacının başka alacağı kalmadığından, ödemenin yapıldığı da dikkate alınarak, sonuç olarak; DAVALI SİGORTA ŞİRKETİ YÖNÜNDEN, DAVACININ DAVASINDAN FERAGAT ETMESİ NEDENİ İLE ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, DİĞER DAVALILAR YÖNÜNDEN DE alınan bilirkişi raporuna göre davacının başka alacağı kalmadığından, ÖDEMENİN YAPILDIĞI DA DİKKATE ALINARAK DAVA KONUSU KALMADIĞINDAN, DAVANIN REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili tarafından, “…Kaza nedeniyle müvekkiline ait araçta hasar meydana geldiğini ve bu hasarın Almanya’da bulunan yeminli bilirkişi bürosu tarafından 16.304,48 Euro olarak saptandığını, bilirkişi heyetinin ise, aracın onarım bedelinin rayiç değerinin %50’sini geçmesi nedeniyle ekonomik olmayacağını ve pert-total işlemine tabi tutulması gerektiğini belirttiğini, sovtaj değeri düşüldükten sonra maddi tazminatın 14.710,00 Euro olduğunun saptandığını, anılan raporda, kaza tespit tutanağının incelemeye elverişli olmadığının belirtildiğini ve kusur yönünden inceleme yapılamadığını, rapordaki değere itiraz etmediklerini, sigorta şirketinin de bu rapora karşı itirazda bulunmadığını ve raporda belirtilen değer üzerinden kendilerine ödeme yapıldığını, bu ödeme işlemi üzerine, yalnızca sigorta şirketi yönünden davadan feragat edildiğini, kararın bu yönüne itirazlarının bulunmadığını, ancak kaza tespit tutanağının okunaklı örneğinin müzekkere yoluyla celbi sonrasında, bilirkişi heyetinin bu kez kusur yönünden inceleme yaptığını ve müvekkiline dava konusu kazanın meydana gelmesinde %50 oranında kusur atfedildiğini, buna gerekçe olarak ise, sollama yasağı olan alanda kendisini sollayan davalı sürücüye dikkat etmemesinin gösterildiğini, müvekkiline kaza tespit tutanağında dahi herhangi bir kusur atfedilmezken, bilirkişilerin nasıl böyle bir kanıya vardıklarının anlaşılamadığını, bu haksız rapora 16.12.2020 tarihli dilekçeleriyle itiraz edilip dosyanın yeniden incelenmesi namına ATK’ye gönderilmesini talep etmişlerse de, mahkemenin taleplerini reddederek dosyayı karara çıkardığını, müvekkilinin anılan kazanın meydana gelmesinde hiçbir kusuru olmadığının son derece açık olması, bu şekilde dosyanın kapatılmasının hakkaniyete aykırı olması ve yerel mahkemenin itiazlarına rağmen ikinci bir rapor almaya gerek görmemesinden hareketle, kazanın oluşumunda sürücülerin kusurlarına ilişkin bir ‘uzman görüşü’ aldıklarını, bu uzman raporundan açıkça görüleceği üzere, davalı sürücü şerit izleme ve değiştirme kuralını ihlal ederek kazaya sebebiyet verdiğinden tamamen kusurlu olduğunu, müvekkilinin kazanın oluşumunda bir kusuru bulunmadığından, 14.710,00 Euro tutarındaki zararının tamamının faizi ile birlikte karşılanması gerektiğini, kanaatlerince en azından kusur durumundaki bu çelişkinin giderilmesinin hakkaniyet gereği olduğunu…” beyanıyla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine/karar verilmesine yer olmadığına yönelik karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı tarafça yabancı plakalı aracının karıştığı maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat talep edilmekte olup, dava öncesindeki başvuruya rağmen sigorta şirketi tarafından tazminat ödenmemekle birlikte, yargılama devam ederken davalı sigorta şirketinin ZMM poliçesi limiti uyarınca (2014 yılı için 26.800-TL) ve buna ilaveten yargılama masrafları da eklenmek suretiyle 46.000-TL (anlaşma uyarınca stopaj kesilerek 44.610,17-TL) ödemesi konusunda yapılan anlaşmaya istinaden ödemenin yapılmış olduğu, bunun üzerine davacı tarafça davalılardan sigorta şirketi bakımından poliçe limiti tükendiğinden tamamen davadan feragat edildiği ve diğer davalılar (sürücü-işleten) için ise poliçe limitine kadarki miktar itibariyle davadan feragat edilmişse de, karşılanmayan bakiye zarar bakımından taleplerinin devam ettiğinin açıkça beyan edilmiş olduğu, bahse konu “feragatname-temlikname” başlıklı anlaşma belgesinde de davacı tarafça aynı şekilde diğer davalılar yönünden “poliçe teminat tutarının üzerinde kalan kısma yönelik haklarının saklı tutulduğu” nun açıkça belirtilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davacının Almanya’daki bilirkişilik bürosundan aldığı raporda tamirata dair KDV dahil zararının 16.503,48-Eur olarak belirlendiği, mahkemece alınan bilirkişi raporunda ise aracın pert total sayılması gerektiği de belirtilerek 14.710 Eur zarar bedeli hesaplandığı, davacı tarafça bu bedelin sunulan dilekçe ile kabul edildiğinin görüldüğü, bununla birlikte ilk raporda kusur yönünden kaza tespit tutanağının okunaklı sureti sunulmadığından değerlendirme yapılamamış olduğu, ardından tutanağın sunulması üzerine farklı trafik bilirkişinin yer aldığı heyetçe düzenlenen 15.12.2020 tarihli raporda kusurun her iki tarafa da %50-%50 olarak paylaştırılmış olduğu, hasar bedeli yönünden ise önceki rapor gibi görüş bildirilmiş olduğu, sürücü ve işleten davalıların son rapora yönelik bir itirazda bulunmadıkları, mahkemece de son alınan rapora istinaden sigorta şirketinin yaptığı ödeme ile davacının %50 kusuruna denk gelen tutar gözetilerek sürücü ve işleten davalılar bakımından da davanın reddine karar verildiği görülmüşse de, eksik inceleme ile hüküm tesis edilemez.
Dosya içerisindeki kaza tespit tutanağında davacı tarafa kusur izafe edilmez iken, trafik bilirkişi tarafından dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda davacıya da %50 kusur izafe edilmesi sonucunda, dosyada kusur bakımından çelişki oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin anılan bilirkişi raporuna süresinde itiraz ettiği de görülmekle, mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle kusur yönünden dosyadaki çelişkinin giderilmesi ve tespit edilecek kusur oranları gözetilerek oluşacak sonuca göre davacının (aracın hasar miktarının dosya kapsamında belirlenmiş olduğu da dikkate alınarak) karşılanmayan bakiye zararı var ise “poliçe limitini aşan kısım bakımından” ibra edilmemiş olan şahıs davalılar (işleten/sürücü) bakımından bu yönde hüküm tesis edilmesinden ibarettir.
Kabule göre de, usul kuralları yönünden de mahkemece kurulan hüküm doğru görülmemiştir. Sigorta şirketi bakımından ödeme nedeniyle konusuz kalan dava hakkında, mahkemece “davanın feragat nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde kurulan hüküm yerinde olmadığı gibi, diğer davalılar yönünden de “davanın ödeme yapıldığından dava konusu kalmadığından reddine” şeklindeki hüküm kendi içerisinde çelişkili olup hüküm kurma usulüne uygun olmadığı da açıktır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜNE; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/446 Esas – 2020/725 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 04/10/2023