Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/429 E. 2023/1539 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/429
KARAR NO : 2023/1539

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2020
NUMARASI : 2018/906 Esas – 2020/689 Karar
DAVA : Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 07/08/2018
BAM KARAR TARİHİ : 12/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2020 tarihli 2018/906 Esas ve 2020/689 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı … San. ve Tic. A.Ş. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği asıl borçlu şirkete kredi kullandırıldığını, davalının ise anılan kredi sözleşmesini müşterek borçlu- müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, anılan borçtan sorumlu olduğunu, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın Kahramanmaraş 2. Noterliği’nin 06/06/2018 tarihli ve 16124 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kat edilerek borcun ödenmesinin istendiğini, ödeme yapılmaması üzerine İzmir 7. İcra Dairesi’nin 2018/8847 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibe itirazın haksız olduğunu belirterek, davalının İzmir 7. İcra Dairesi’nin 2018/8847 esas sayılı takip dosyasına itirazının iptaline, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
Davalı …’a usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilmesine rağmen cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
Davalı tereke temsilcisi yargılama sırasındaki beyanlarında, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davanın kabulü ile; İzmir 7. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8847 sayılı dosyasında davalı … terekesinin (tahsilinde tekerrür olmamak kaydıyla) 635.278,25 TL’si asıl alacak, 3.914,68 TL’si işlemiş akdi faiz, 195,73 TL’si BSMV olmak üzere toplam 639.388,66 TL nakdi borca itirazının iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, davacı vekilinin isteği doğrultusunda takip talebinde istenen 611,34 TL ihtarname giderinin icra dosyasında dikkate alınmasına, davacı bankanın takip tarihinden itibaren 599.786,46 TL spot kredi asıl alacağına yıllık % 50 oranında, 35.491,79 TL tüzel KMH ve şirket kredi kartı asıl alacağına 5464 sayılı kanunun 26.3 maddesi gereğince TCMB tebliğleriyle belirlenen yıllık % 30,24 oranında temerrüt faizi ve faizin % 5 gider vergisini uygulama ve isteme yetkisinin bulunduğuna, hüküm altına alınan 639.388,66 TL’nin % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalı … terekesinden alınarak, davacıya verilmesine, davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile artırdığı 25.284,14 TL’si faiz, 1.264,22 TL BSMV olmak üzere toplam 26.548,36 TL alacağın davalı … terekesinden alınarak, davacıya verilmesine,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın davayı 640.000-TL üzerinden açtığını ve sonrasında ıslah talebinde bulunduğunu, taleplerinin tamamı zamanaşımına uğradığı gibi özellikle ıslah ile arttırılmaya çalışılan miktar yönünden 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kefaletin şartlarının olmadığını, davacı tarafından müteveffaya karşı yöneltilen tüm taleplerin kefaletten kaynaklandığını, mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesinde kefaletin uygun olduğu yönündeki görüşün hatalı olduğunu, kefillik için imza atılırken özellikle kefaletin limitinin, türünü, tarihinin kişi tarafından mutlaka el yazısı ile yazılmasının gerektiğini, her ne kadar el yazısı ile yazıldığı hususu belirtilmiş ise de, bu yazının müteveffaya ait olup olmadığının belli olmadığını, vefat etmiş olduğundan bunun teyidinin alınmasının da mümkün olmadığını, o halde mahkeme tarafından müteveffa tarafından daha önce atılmış imza ve yazılarının getirtilerek üzerinde inceleme yapılmasının gerektiğini ancak mahkemenin bu hususu gözden kaçırdığını, ayrıca kefalet için eşinin onayı alınıp alınmadığının da belli olmadığını, bu itibarla kefaletin şartlarının oluşmadığını, bilirkişi raporunda eşinin kefalet için onayının alınması gerektiğinden bahsedilmiş ise de, dava konusu somut olaya ilişkin olarak alınıp alınmadığının açıklanmadığını, gerek eşinden onay alınmamasından ve gerekse imza ve yazıların müteveffaya ait olmadığının belli olmadığından dolayı kefaletin geçerli olmadığını, eksik harcın ikmalinin mümkün olmadığını, davacı tarafın 15.5.2019 tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda eksik harcı ikmal ettiğini beyan ettiğini, harcın ikmalinin ancak belirsiz alacak davalarında mümkün olduğunu, davacının da bu şekilde harcı ikmal ettiğini beyan ettiğine göre açtığı dava belirsiz alacak olarak açıldığını, ancak iş bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, mahkeme gerekçeli kararında davacının ıslah talebini kabul ettiğini belirterek hüküm kurduğunu ancak usulüne uygun bir ıslah dilekçesinin dosyada mevcut olmadığını, gerekçeli kararda bahsedildiği üzere davacı tarafından ıslah dilekçesinin olmadığını, harcın ikmale yapıldığını, davacı taraf davayı 640.000-TL üzerinden açtığını ancak yerel mahkeme 635.278,25-TL üzerinden kabul ettiğini, buna rağmen davanın kısmen kabulü demesi gerekirken davayı tam kabul etmiş gibi hüküm kurduğunu, fazla miktar için davanın reddine karar vermesi gerektiğini, mahkemece davanın tamamen kabul edildiği varsayılarak yargılama giderleri ile avukatlık ücretini ona göre belirlediğini, oysa davanın tam kabul olmadığını, kısmen kabulün söz konusu olduğunu, davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hatalı hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, rapordaki hususlar tarafların denetimine elverişli olmadığını, ayrıca icra takibine konu miktar yönünden ayrıca alacağın tahsili yönünden hüküm kurduğunu, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, müteveffa aleyhine yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan iş bu davada alacağın likit olduğu kabul ediliyor ise harç ikmali ile davanın müddeabbihinin arttırılmasının mümkün olmadığını, likit olmadığı kabul ediliyor ise icra inkar tazminatına hükmedilmesinin mümkün olmadığını, davacı banka bilirkişi raporundan sonra harç ikmali ile davanın değerini attırırken müvekkil yönünden kesin bir borç miktarından sözedilmesinin mümkün olmadığını, kararın kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra icra takibine itirazının iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tereke temsilcisi vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 05/05/2017 tarihinde davacı … A.Ş …/… şubesi ile dava dışı … San ve Tic, A.Ş arasında 1.500.000.-TL kredi açılması için genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeyi davalı …’ın 6098 sayılı TBK kefalet hükümleri doğrultusunda kendi el yazıst ile kefalet türü, kefalet tarihi ve kefalet limiti yazmak suretiyle imzaladığı, kefalet limitinin 1.500,000.-TL olarak belirlendiği, davacı bankanın, sözleşmenin 20. maddesinin kendisine verdiği yetkiye istinaden kredi hesaplarını 05.06.2018 tarihinde kat ederek davalılara Kahramanmaraş 2. Noterliği’nin 06.06.2018 tarih ve 16124 yevmiye sayılı ihtarnamesini keşide ederek 05.06.2018 tarihi itibariyle toplam 635.278.25-TL alacağın ihtar tebliğinden itibaren 24 saat içerisinde ödenmesini, 9.600,00-TL gayri nakdi riskin depo edilmesini, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağı ihtar ettiği, ihtarname dava dışı asıl borçlu şirket ve davalıya 11.06.2018 tarihinde tebliğ edildiği, ihtara rağmen ödeme yapılmadığından davalılar ihtarla verilen günlük süre dikkate alındığında 13.06.2018 tarihi itibariyle mütemerrit oldukları, davacı bankaca, keşide olunan ihtardan sonuç alınmaması üzerine, dava dışı asıl borçlu … San ve Tic, A.Ş ve davalı … aleyhine İzmir 7. İcra Dairesinin 2018/8847 E Sayılı dosyasından, Örnek 7 ödeme emri göndermek suretiyle 23.07.2018 tarihinde davaya konu ilamsız icra takibine geçtiği, ödeme emrinde 635.278.25-TL asıl alacak, 40.080.39-TL işlemiş faiz,1.655.57-TL 5 gider vergisi, 611.34-TL ihtar gideri, 1.911.65-TL 19.06.2018 Tarihli tahsilat,5.057.35-TL 20.07.2018 TARİHLİ TAHSİLAT,670.656.55-TL Nakdi alacak, 9.600.00-TL Gayri nakdi alacak Toplam Alacağının, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile takip tarihinden itibaren 22.105.33-TL asıl alacağa yıllık 33.12,599.786.46-TL Asıl alacağa yıllık % 50, 13.386.46-11 Asıl alacağa yıllık % 30.24 oranlarında Temerrüt faizi ve faizin % 5 bsmv.si, icra masraf ve vekalet ücreti ile birlikte TBK 100. Maddesi gereğince tahsil talebinde bulunduğu, 9.600-TL çek garanti tutarının deposunun talep edildiği, ödeme emrinin borçlulardan …’a 26/07/2018 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 31/07//2018 tarihinde süresi içerisinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, icra dairesince 01/08/2018 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, itiraz dilekçesinin alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, eldeki davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 07/08/2018 tarihinde açıldığı, dava değerinin fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere dava dilekçesinde 640.000,00 TL olarak belirtildiği, harcın bu bedel üzerinden yatırıldığı, davacı vekilince 15/05/2019 tarihinde bilirkişi raporuna beyan dilekçesi başlığı adı altında 635.278,25 TL asıl alacak, 29.198,82 TL işlemiş faiz, 1.459,95 TL faizin %5 gelir vergisi olmak üzere toplam 665,937,02 TL nakdi alacak üzerinden takibin devamı ve 611,34 TL masrafın icra dosyasında dikkate alınmasına, takibin devamına ve davalının %20′ den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ettiği, davalı müteselsil kefil …’ın yargılama sırasında 24/05/2019 tarihinde geriye mirasçıları …, …, … ve …’ı bırakmak suretiyle vefat ettiği, anılan mirasçıların İzmir 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/972 Esas – 2019/1091 Karar sayılı ilamı ile
murisin mirasını gerçek anlamda reddettikleri, kararın 03/07/2019 tarihinde kesinleştiği, murisin terekesine İzmir 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/972 Esas, 2019/1091 Karar sayılı dosyasından verilen 16/10/2019 tarihli ek karar ile tereke temsilcisi olarak …’ın atandığı, mahkemece bankacı bilirkişi …’den alınan rapora dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulduğu, dava değerinin 640.000,00 TL nakdi alacak üzerinden açıldığı anlaşılmaktadır.
1-Dairemizce resen yapılan istinaf incelemesi sonucu:
a-Dava dilekçesinde davacı vekili fazlaya dair haklarını saklı tutarak dava değerini 640.000,00 TL nakdi alacak olarak açıklamış ve mahkemece bu tutar üzerinden 7.576,32-TL peşin nispi harç alınmış, davacı vekili ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda 635.278,25 TL asıl alacak, 29.198,82 TL işlemiş faiz, 1.459,95 TL BSMV olmak üzere 665.937,02 TL nakdi alacak üzerinden takibin devamı ve 611,34 TL masrafın icra dosyasından dikkate alınmasını talep ederek 453,38 TL tamamlama harcı yatırmıştır.
Dava değeri ıslah dilekçesinde bildirilen 666.548,36 TL olarak kabul edilmesi halinde alınması gereken harç miktarı 11.382,97-TL olup, davacı yanca toplam 8.029,70 TL peşin nispi harç yatırılmıştır. Yargılama harçları tamamlanmadıkça müteakip işlemler yapılamayacağından usulüne uygun açılmış davanın varlığından söz edilemez. Mahkemece yapılacak iş, davacı vekiline eksik harcı tamamlatmak ve sonucuna göre hüküm vermekten ibarettir.
b- 6100 sayılı HMK’nın 26/1 maddesinde” Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü bulunmaktadır.

Medeni hukuk yargılamasına hâkim olan ilkelerden biri taleple bağlılık ilkesidir. Bu ilke HMK’nın 26’ncı maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Buna göre, hâkim tarafların talepleri ile bağlıdır. Kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesinin önünde engel yoktur. Bazı durumlarda hâkim tarafların talebiyle bağlı değildir. Bu durumlar kanunda açıkça belirtilmiştir. Taleple bağlılık ilkesi özü itibariyle hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olduğunu ifade eder. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ilk anlam; tarafın talep etmediği husus hakkında mahkemenin karar veremeyeceğidir. Buna göre tarafın neyi talep edip etmediği ve hâkimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukuki sonuç oluşturur. Bu itibarla hâkimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur.
Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ikinci anlamı ise; tarafın talebinden fazlasına mahkemece karar verilememesidir (HMK m.26). Taleple bağlılık ilkesine yüklenen bu anlam aynı zamanda 24’üncü maddede ifade edilen “tasarruf ilkesi” ve 25’inci maddesinde yer alan “taraflarca getirilme ilkesi” ile de bağlantılı ve uyumludur. Nihayet taleple bağlılık ilkesinin bir diğer anlamı ise; hâkimin talep edilenin dışında, farklı bir şeye karar verememesidir. Talep edilenden farklı bir şeye karar verememe, dilekçenin talep sonucu kısmı ile verilen hükmün sonuç kısmının karşılaştırılması suretiyle tespit edilir. Bununla birlikte taleple bağlı olma, yargılama sonucunda davacının talep ettiği haktan daha azına sahip olduğunun belirlenmesi durumunda uygulanmaz (HMK m. 26). Talepten azına karar verme “çoğun içinde az da vardır” esasına dayanmaktadır. Bu kural ise davacının talep sonucu ile aynı nitelikte olan daha azına karar vermeyi ifade etmektedir. Nitekim dava açıldığında davacının talebi maddi hukukta karşılığa sahip olduğu oranda mahkemeden hukuki koruma sağlanmasıdır. (Yargıtay (kapatılan) 15.Hukuk Dairesinin 2019/1234 Esas, 2019/3335 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
Somut olayda; davacı vekili, dava dilekçesinde itirazın iptalini talep etmesine rağmen, mahkemece talep edilmeyen 599.786,46 TL spot kredi alacağı hakkında hükmün üç numaralı bendi ile taleple bağlılık ilkesi aşılmak suretiyle karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Zira davacı vekili ıslah dilekçesinde yer verse de, anılan talep yönünden usulüne uygun açılmış bir davanın varlığından bahsedilmesi mümkün bulunmamaktadır. İtirazın iptali davası takibe sıkı sıkıya bağlı dava türlerindendir.
Bu itibarla, davalı tereke temsilcisi vekilinin istinaf itirazlarının kamu düzenine ilişkin sebeplerden ötürü kabulü ile kararın anılan yönden kaldırılması gerekmiştir.
2-Davalı tereke temsilcisi vekilinin zamanaşımı yönünden istinaf itirazının incelenmesinde;
Davaya konu genel kredi sözleşmesi 05/05/2017 tarihnde imzalanmış olup, takip ve dava itibariyle TBK da öngörülen 10 yıllık sözleşme zamanaşımı süresi dolmamıştır. Davalı tereke temsilclsi vekili yargılama sırasında davaya dahil olduğundan dava dilekçesi kendisine tebliğ edilmediğinden sadece bilirkişi raporu 07/02/2019 tarihnde tebliğ edildiğinden zamanaşımı definin süresinde ileri sürüldüğünün kabulü ile incelenmesi gerekir.
3-Davalı tereke temsilcisi vekilinin kefalettin şartlarının somut olayda gerçekleşmediğine yönelik istinaf itirazının incelenmesinde;
Davalı muris dava dışı asıl borçlu şirketin kefili olarak genel kredi sözleşmesini imzalamış olup, mahkemece kefaletin yasal koşullarının oluşup oluşmadığı, oluştu ise söz konusu kefalette eş muvafakati aranıp aranmayacağı yönünde mahkemece herhangi bir araştırma yapılmadığı gibi gerekçeli karar yerinde bu yönde bir değerlendirme yapılmaması hatalı olmuş, davalı tereke temsilcisinin bu yöne ilişen istinaf itirazının kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiştir.
4-Davalı tereke temsilcisi vekilinin davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının ve eksik harcın ikmalinin mümkün bulunmadığına yönelik istinaf itirazlarının incelenmesinde;
Her ne kadar davalı borçlunun itirazı davacı alacaklıya 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67/1.maddesi gereğince tebliğ edilmemişse de, davacı alacaklı işbu itirazın iptali davasını 07/08/2018 tarihinde açtığından kanunda öngörülen 1 yıllık hak düşürücü sürenin 07/08/2018 tarihinden itibaren işlemeye başlayacağının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Davacı alacaklı vekili yargılama sırasında takibe giren ve davada talep edilmeyen bakiye alacağa ilişkin olarak 15/05/2019 tarihinde ıslah harcı yatırmak suretiyle harç ikmalinde bulunmuş, işbu harç ikmalinin 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı anlaşılmıştır. Her ne kadar ıslah süresinde ise de mahkemece ıslah edilen tutar sanki ayrı dava konusu imiş gibi alacak şeklinde hüküm fıkrasının beş numaralı bendinde hüküm altına alınması doğru olmamıştır. Bu yöne ilişen davalı tereke temsilcisi vekilinin istinaf itirazı haklı görülmüş, kararın bu bakımdan da kaldırılması gerekmiştir.
5-Kabule göre ise; genel kredi sözleşmesine konu iş bu alacak likit olduğundan icra inkar tazminatı hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan tüm nedenlerden ötürü, davalı tereke temsilcisi vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile kararın HMK nın 26. 297. ve 353/1/a/6 maddeleri uyarınca kaldırılmasına, kaldırma sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı tereke temsilcisi vekilinin vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-4) maddesi gereğince; İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 18/12/2020 tarihli 2018/906 Esas ve 2020/689 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/4. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davalı tereke temsilcisi vekilinin esasa dair sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/(1)-a/4 maddesi gereğince kesin olmak üzere 12/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.