Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/411 E. 2023/1370 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/411
KARAR NO : 2023/1370

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/11/2017 (Dava) – 11/02/2021 (Karar)
NUMARASI : 2017/1290 Esas – 2021/122 Karar
DAVA : Maddi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 27/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/09/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1290 Esas – 2021/122 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 23/07/2017 tarihinde müvekkilinin oğlu …’ye ait … marka ve müvekkili …’ye ait … marka araçlar olan … ve … plakalı araçların yan yana iken, davadışı …’ye ait ve davalı tarafından kasko sigortalı aracın motor kısmındaki elektrik aksamının herhangi bir nedenle kısa devre yapması neticesinde kablo izolelerinin tutuşması sonucunda yangın çıktığını, hemen yanında park halinde müvekkiline ait ve henüz 103.000 kilometrede bulunan … 2011 model araca sirayet eden yangın nedeniyle müvekkilinin aracının da yandığını, ayrıca yangın mahallindeki müvekkili …’ye ait 2 adet zeytin ağacının da yanarak yok olduğunu, kazanın oluşumuna davadışı sigortalı …’ye ait aracın sebebiyet verdiği sabit olup müvekkilinin zararlarından poliçe limitleri çerçevesinde tam ve sorumlu bulunduğunu, Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/4732 nolu dosyası üzerinden … hakkında soruşturma yapıldığını ve kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, müvekkiline ait araca, davalının teminat altına almış olduğu aracın zarar vermiş olması nedeniyle başvuru yapıldığını ve hasar dosyası açıldığını, ancak davalının ZMMS genel şartlarını baz alarak hasarı reddettiğini, müvekkilinin öncelikle …’nin ZMMS sorumlusu olan … AŞ.’ye başvuru yaptığını, ancak hasarın usul-füru ilişkisi nedeniyle reddedildiğini, zarar görenin haksız fiil sebebiyle uğradığı zararını haksız fiil sorumlularından isteyebileceğini, yangın neticesinde müvekkilinin hem aracı hem de iki adet zeytin ağacının yandığını, aracının, zeytin ağacı ve zeytin ağacının ilerde muhtemel olarak vereceği mahsullerin göz önüne alınarak muhtemel zararın tahsiline karar verilmesi gerektiğini, davalı tarafından zararı 100.000,00 TL ile sınırlı olmak üzere teminat altına alındığını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kaydıyla şimdilik 500,00 TL (KDV dahil) araç bedeli ile 2 adet zeytin ağacının yanması nedeniyle şimdilik 100,00 TL ağaç ve mahsul bedeli olmak üzere maddi tazminat tutarlarının (poliçe limitleri dahilinde) 25/07/2017 hasar ret tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonradan sunduğu dilekçe ile araç hasar bedelini 40.000,00 TL’ye, ağaç hasar bedelini ise 3.467,00 TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarında haksız olduğunu ve tazminat ödeme koşullarının oluşmadığını, davacının oğluna ait … plakalı aracın müvekkili şirkete 15/06/2015-2016 dönemi için genişletilmiş kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu ve toplam kombine 100.000,00 TL’ye kadar limit ile ihtiyari mali sorumluluk teminatı sunulduğunu, davadışı sigortalıya ait yanan aracın hasarının kasko poliçesi kapsamında 60.000,00 TL olarak davacının oğluna ödendiğini, poliçede ihtiyari mali mesuliyete ilişkin bir ek sözleşme ve kayıt mevcut olduğunu, bu kayıta poliçenin 10.sayfasının C bendinde yer verildiğini ve aynen; ”Artan Mali Sorumluluk Sigortası ile bu poliçede gösterilen aracın kullanılmasından doğan ve Karayolları Trafik Kanununa ve Genel Hükümlere göre aracın işletenine ait olan hukuki sorumluluk ve bu poliçe teminat kapsamında olmak şartıyla zorunlu mali sorumluluk sigortası hallerinin üzerinde kalan kısım poliçede yazılı teminatlar dahilinde temin edilir” hükmüne yer verildiğini, nitekim bu hususun mevzuatta da düzenlendiğini, motorlu kara taşıtları ihtiyari mali mesuliyet sigortası genel şartlarının birinci maddesinde; ”Sigortacı, işbu poliçede gösterilen aracın kullanılmasından doğan ve Karayolları Trafik Kanununa ve Umumi hükümlere göre aracın işletenine terettüp eden hukuki sorumluluğu ve bu poliçe teminat kapsamında olmak şartıyla zorunlu mali sorumluluk sigortası hadlerinin üzerinde kalan kısmını, poliçede yazılı hadlere kadar temin eder.” denildiğini, bu ihtiyari mali mesuliyet sigortasının aracın işleteninin ZMMS teminatları limitinin sigortası limitlerinin üzerinde kalan kısmı için teminat sunduğunu, müvekkili şirketin tanzim ettiği poliçenin ZMMS limitleri tükendikten sonra devreye girdiğini, 2017 yılı itibariyle araç başına 33.000,00 TL, kaza başına 66.000,00 TL ZMMS teminatının mevcut olduğunu, davacının zararının bu kısmı aşması halinde aşan kısım kadar müvekkili şirketin sorumluluğunun tartışılabileceğini, bu kapsamda evvelemirde bu davada müvekkiline husumet yönetilmesinin mümkün olmadığını, öncelikle zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan şirkete başvurulması, zararın zorunlu trafik sigortası teminat limitlerini aşması halinde müvekkiline husumet yöneltilmesi gerektiğini, davacının ZMMS poliçesini tanzim eden şirkete başvurduğunu, ancak usul füru ilişkisi nedeni ile ödeme yapmadığı için müvekkili şirkete dava ikame ettiğini ileri sürdüğünü, oysa bunun bir ret sebebi olmadığını, somut olayda davacının 3.şahıs konumunda olduğunu, kendi aracına bağlı menfaate ilişkin dava hakkının mevcut olduğunu, başvuru sahibi babanın kendi zararını, aracın hukuki sorumluluğunu üstlenen sigorta şirketinden tahsilinin bu başvurunun konusunu oluşturduğunu, davacının oğlunun aracında iken bir zarara uğramadığını, davacının aracına, oğluna ait ve ZMMS sigortalı aracın hasar verdiğini, poliçenin genel şartlarının 3/c, 2918 sayılı KTK’nun 92/b bent hükmü koşullarının olayda olmadığını, davacının talebinin her halükarda gerek ZMMS gerek İMMS kapsamında olmadığını, zira araç işletilme halinde olmadığı gibi bu davada işletilme halinde olmayan bir araç nedeni ile işletene gitme imkanı da olmadığını, işletenin sorumlu olmadığı hallerde işletenin hukuki sorumluluğunu teminat altına alan sorumluluk sigortalarının da devreye girmesinin söz konusu olmadığını (Yargıtay 17. HD 2014/2187 E.-2015/10242 K.), sigortalının ifadesine göre aracın park halinde olduğunu, sigortalının kollukta verdiği ifadede aracı park edip gittiğini ve 3 gündür hareket ettirmediğini beyan ettiğini, aracın işletilme halinde olmadığına ilişkin herhangi bir tereddüt olmadığını, bu nedenle artık ZMMS ya da İMMS sorumluluğunun olmadığını, bunun dışında davacının müvekkili şirkete yaptığı bir hasar ihbarı olmadığını, dava dilekçesi ekinde müvekkili şirkete başvuru yapıldığına ilişkin bir elektronik posta kaydı sunulmuş ise de bu kayda ulaşılamadığını, araştırmaların devam ettiğini, ancak bu başvurunun dahi zarar gören tarafından değil, sigortalı tarafından yapıldığını, bu nedenle davacının davasının dava şartı yokluğu nedeni ile reddi gerektiğini, dava öncesi temerrüdün de gerçekleşmediğini, davacının aracının hususi bir araç olup davacı da tacir olmadığından, yasadan kaynaklanan nedenlerle davanın ticaret mahkemesinde görülmesinin davacıya tazminat hakkı vermeyeceğini, müvekkili şirkete ihtiyari mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı aracın dava dışı … AŞ. nezdinde Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalı olması nedeniyle davanın dava dışı bu şirkete ihbarını talep ettiklerini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, “…..Davalı sigorta şirketinin, işletilme halinde olmayan araçların vereceği zararların ne İMMS ne de ZMMS teminatına dahil olmadığı savunmasında bulunduğu, İMMS yönünden ne KTK’ da ne de İMMS Genel Şartlarında işletme halinde olmama durumunun teminat kapsamından çıkartıldığına dair bir hüküm bulunmadığı (Y. 17. HD. 18.11.2015 tarih 2015/4465 E.-2015/12360 K.), davalının sigortalısı bulunan davadışı araçta meydana gelen yangın nedeniyle davacının aracının zarar gördüğünün sabit olup zararın miktarının da bilirkişilerce hesaplandığı, söz konusu sigortalı aracın ZMMS teminatının işlemediği noktada İMMS teminatının devreye girecek olması nedeniyle davalının ZMMS sorumluluk miktarı olan 33.000,00-TL’nı aşan kısımdan sorumlu olduğuna dair savunmasının mahkemece kabul edilmediği, zira somut olayda davalının sigortacısı bulunduğu aracın işletme halinde olmaması nedeniyle ZMMS sigortasının teminatı kapsamında bulunmadığı, bu nedenle davalı sigorta şirketinin İMMS poliçe kapsamında sorumlu olduğu teminat limitiyle sınırlı olmak üzere zararın tamamından sorumlu olacağı kanaatine varıldığı, davacı aracının hurda haline gelmiş olduğu, bu nedenle aracın zarardan önceki piyasa rayiç değerinin ödenmesine karar verilmesi gerektiği, davalı vekilinin 14/12/2020 tarihli dilekçesi ile davacının 25/11/2020 tarihli dava değerinin arttırılmasına dair dilekçesine karşı vermiş olduğu cevapta, alacak miktarının belli olduğu ve dolayısıyla davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağından hukuki yarar yokluğundan davanın reddi gerektiğini ileri sürdüğü, yine mahkemece davanın kısmi dava olarak kabul edilmesi halinde ise bedel arttırım dilekçesi tarihi itibariyle alacağın zamanaşımına uğradığı beyanında bulunduğu, dava dilekçesi, bedel arttırım dilekçesi ve davacı tarafın tüm beyanları birlikte değerlendirildiğinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, zarar miktarının davacı tarafça önceden belirlenmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından, davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunduğu kanaatine varıldığı, alınan bilirkişi raporundaki aracın uğramış olduğu zarar ile talimat mahkemesi aracılığıyla yerinde keşif yapılmak suretiyle ağaçların değerine ilişkin bilirkişi raporlarındaki tespit ve değerlendirmeler ile davacının bedel arttırım dilekçesi dikkate alınarak, hasarın reddi tarihinden itibaren temerrüdün oluştuğu kabul edilerek, sonuç olarak; DAVANIN KABULÜ İLE, 43.467,00-TL tazminatın 25/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili tarafından, “…Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığından usulden reddi gerektiğine ilişkin itirazlarının değerlendirilmediğini, davasının kısmi dava olarak kabul edilmesi halinde ise alacağın zamanaşımına uğradığını, hasarın 23.07.2017 tarihinde meydana geldiğini, davacının 2 yıllık süre içinde ve en geç 23.07.2019 tarihine kadar dava ve ıslah talebini harçlandırması gerekirken 24.11.2020 tarihinde bu işlemi yaptığını, müvekkilinin sorumlu tutulduğu poliçenin mahkemece hatalı değerlendirildiğini, müvekkilinin davacının oğluna ait … plakalı aracı genişletilmiş kasko sigorta poliçesi ile sigortaladığını ve toplam kombine 100.000,00-TL’ye kadar limit ile ihtiyari mali sorumluluk teminatının poliçede sunulduğunu, poliçede ihtiyari mali mesuliyete ilişkin bir ek sözleşme ve kayıt mevcut olduğunu, poliçenin 10.sayfasının C bendi gereğince, müvekkilince düzenlenen ihtiyari mali sorumluluk sigortasının, araç işleteninin ZMMS teminat limitlerinin üzerinde kalan kısmı için teminat sunduğunu, ZMMS teminat limitleri tükenmeden İMMS poliçesinden herhangi bir ödeme yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, Kara Taşıtları İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 1.maddesinde de; ‘…Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası hadlerinin üzerinde kalan kısmını, poliçede yazılı hadlere kadar temin eder…’ denildiğini, somut olaya bakıldığı zaman İMMS teminatının devreye girmesi şartlarının birçok yönden oluşmadığının görüleceğini, işletilme halinde olmayan bir araç nedeni ile zarar oluştuğundan işletene gitme imkanı da olmadığını, sigortalının kollukta verdiği ifadede aracı park edip gittiğini, 3 gündür hareket ettirmediğini beyan ettiğini, aracın işletilme halinde olmadığına ilişkin herhangi bir tereddüt olmadığını, işletenin sorumlu olmadığı hallerde işletenin hukuki sorumluluğunu teminat altına alan sorumluluk sigortalarının da devreye girmesinin söz konusu olmadığını, işletilme halinde olmayan bir araçtan dolayı artık İMMS’ye müracaat imkanı da olmadığını, davacının dava hakkının ancak gerçek zararının ZMMS limitlerini aşması durumunda aşan kısım kadar mevcut olduğunu, müvekkili şirketin tanzim ettiği poliçenin ZMMS limitleri tükendikten sonra devreye girdiğini, bu davada müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davacının ZMMS poliçesinin düzenleyen sigortacıdan zararını karşılamak için başvurduğunu, ancak zararının tamamının karşılanmadığını ispatlaması gerektiğini, ancak somut olaydaki durumun farklı olduğunu, davacının, ZMMS poliçesini tanzim eden şirkete başvurmasına rağmen usul-füru ilişkisi nedeni ile ödeme yapılmadığını ileri sürdüğünü, bunun bir red sebebi olmadığını, somut olayda, davacının kendi aracı hasar gördüğünden, sigorta şirketi karşısında zarar gören 3. şahıs konumunda olduğunu, davacının aracına, oğluna ait ve ZMMS sigortalı aracın hasar verdiğini, poliçe genel şartlarının 3/c, 2918 sayılı KTK nun 92/b bent hükmü koşullarının olayda olmadığını, aksi düşüncede aynı genel şartın İMMS genel şartlarında dahi mevcut olup 3. bendin C maddesinde; ‘İşletenin veya aracı sevkedenin eşinin, usul ve fürunun (kendisi ile evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların) ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin uğrayacağı zararlar dolayısıyla ileri sürülen talepler’ in poliçe teminatının dışında olduğunu, ZMMS teminatına girmeyen bir hususun sırf usul füru ilişkisi nedeni ile İMMS teminatına dahil olduğunu ileri sürme imkanının olmadığını, mahkemece hukuki değerlendirmelerin hatalı yapıldığını, tüm bunların dışında davacının müvekkili şirkete hasar ihbarı yapmadığı itirazlarının da mahkemece değerlendirilmediğini, gerekçelendirilmediğini, davacının yalnızca ZMMS sigortacısının ret mailini sunduğunu, kendilerine yapılan bir başvuru olmadığını, aynı şekilde kendileri tarafından gönderilen bir elektronik postanın da söz konusu olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, mahkemece faiz başlangıç tarihinin de hatalı olarak hasardan iki gün sonra 25.07.2017 olarak kabul edildiğini, bilirkişi raporundaki hatalı bir tespite göre müvekkilinin 25.07.2017 tarihinde davacının başvurusunu reddetmiş göründüğünü, ancak kararın bu yönden de hatalı olduğunu, bilirkişi raporundaki hesaplamaların da fahiş ve hatalı olduğunu, davacının aracının rayiç değerinin 40.000,00-TL olarak hesaplandığını, bu bedelin olması gerekenden yüksek olduğunu, bunun yanında aracın hurda bedelinin hesaplanmadığını, tüm itirazlarına rağmen bu yanlışlığın düzeltilmediğini, araç tam hasara uğramış kabul edilecek ise rayiç bedelinden hurda (sovtaj) bedelinin düşülerek gerçek zararın hesaplanması gerektiğini, zeytin ağaçlarının bedelinin 10.000,00-TL olarak belirtildiğini, bu tespitin de olması gerekenin çok üzerinde olduğunu, hasar dosyasında zeytin ağacı için tespit edilen bedelin 100,00-TL olduğunu, fahiş derecede fark olduğunu, ayrıca bilirkişilerin re’sen inceleme yaptıklarını ve 3 ağaç bedelini tazminat tutarına eklediklerini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, park halinde iken aküsü kısa devre yapmak suretiyle yanan aracın, yanındaki davacı aracına da sirayet ederek zarar vermesi nedeniyle, yangının başladığı aracın kasko sigorta şirketinden maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Davacının, dava dilekçesinde yangın nedeniyle fazlaya dair haklarını saklı tutarak muhtemel zararını talep ettiği görülmekle, davanın niteliğine göre belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yararının bulunduğu da gözetilerek, bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Bilindiği üzere, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı” düzenlemeleri yapılmış olup, buna göre ve yine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre, ZMM sigortası; motorlu bir aracın “karayolunda işletilmesi sırasında”, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dâhilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türüdür. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 85/3. maddesinde ise; “İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu maddeye göre, işletilme halinde olmayan bir motorlu aracın neden olduğu zarardan dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya neden olduğunu kanıtlaması gerekir. Başka bir deyişle işletilme halinde olmayan motorlu taşıtların verebileceği zararlardan dolayı işletenin sorumluluğu tehlike sorumluluğu değil, kusur sorumluluğudur. KTK.nın 91. maddesine göre işletenlerin bu tür sorumlulukları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası teminat kapsamına alınmamıştır. Kusur sorumluluğundan kaynaklanan zararlar ancak “ihtiyari sorumluluk sigortası” ile güvence altına alınabilir. 2918 sayılı Yasa’nın 85/1. maddesinde düzenlenen sorumluluğun bir tehlike sorumluluğu, 85/3. maddesinde düzenlenen sorumluluğun ise bir tehlike sorumluluğu olmayıp, kusur sorumluluğu olduğundan, işletenin ve dolayısıyla sigorta şirketinin sorumlu tutulabilmesi için aracın işletilme halinde olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, olay tarihinde 35 Z 7219 plakalı ve 3 gündür park halinde bulunduğu savcılık dosyası ile sabit olan aracın, 3. günün sonunda “elektrik aksamının izolasyonunda zamanla ve kullanım sonucu meydana gelen yıpranma nedeni ile kısa devre meydana gelmesi sonucunda” bu yüksek akımın etkisiyle yangının çıkmış olduğu, herhangi bir kundaklama ve sair 3.kişinin müdahalesi durumunun bulunmadığı dosya kapsamı ile de sabittir. Davalı sigorta şirketi vekili de aracın 3 gündür park halinde iken 3.günün sonunda kendiliğinden yandığını kabul etmektedir. Açıklanan nedenlerle, yangının başladığı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısı konumunda bulunan davadışı sigorta şirketinin araç işletilme halinde olmadığından sorumluluğunun bulunmayacağına ve bu nedenle de ZMM limiti tükendiğinde İMM sigorta şirketinin sorumluluğunun başlayacağına dair davalı savunmasının yerinde olmadığına dair mahkeme kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Nitekim, davalı birleşik kasko sigortacısı (İMMS) yönünden ne KTK’da ne de İMMS Genel Şartlarında “aracın işletme halinde olmama” durumunun teminat kapsamından çıkarılmadığı, şartları varsa bu sigortacı sorumlu olacağı açıktır (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 17. HD 2015/4465 E.- 2015/12360 K., 2016/9485 E. -2017/4268 K, 2007/744 E.-2007/1566 K..).
Aracın sovtaj (hurda değeri) bakımından yapılan değerlendirmede; gerek eksper raporunda ve gerekse heyet raporunda davacı aracının tamamen yanmış olduğu tespit edilmiş olmakla, sovtaj bedeli bulunmadığının kabulü ile yapılan uzman değerlendirmesine göre tazminata hükmedilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
Yine, davacı tarafça olay nedeniyle ağaçlarına ve ağaç mahsullerine dair muhtemel zararlarının da tazmini denilmek suretiyle talepte bulunulmuş olması karşısında, keşif sonucu belirlenen zarar miktarına göre hüküm kurulmasında hukuka aykırı bir yön görülmediğinden bu itirazın da reddi gerekmiştir.
Ayrıca dosyada, davalı sigorta şirketinin dava konusu zararın İMM’den değil, ZMM’den tahsil edilmesi gerektiğine dair dava öncesinde verdiği red cevabının bulunması karşısında, bu red cevabı tarihine göre faiz başlangıç tarihi belirlenmiş olmasında da usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1290 Esas – 2021/122 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 2.969,23 TL istinaf karar harcından peşin alınan 743,00 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 2.226,23 TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/09/2023