Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/410 E. 2023/1243 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/410
KARAR NO : 2023/1243

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2019 (Dava) – 08/10/2020 (Karar)
NUMARASI : 2019/259 Esas – 2020/450 Karar
DAVA : Maddi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 13/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/10/2020 tarihli 2019/259 Esas ve 2020/450 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … plakalı kamyonet ile sürücüsü … olan … plakalı aracın çarpıştığını, … plakalı motor üzerinde yolcu olarak bulunan müvekkili …’nın kaza sonucu yaralandığını, kazaya karışan araçlardan … plakalı aracın davalı … A.Ş. tarafından, … plakalı aracın ise davalı … A.Ş. tarafından ZMMS sigortalı olduğunu, müvekkilinin kaza sonrası … Devlet Hastanesi’nde yatılı tedavi gördüğünü, özellikle ayağındaki kırıklar nedeniyle geçirdiği operasyonlar yüzünden uzun bir süre yataktan kurtulamadığını, halen tedavisinin devam ettiğini, tedaviye rağmen sakat kaldığını, efor kaybına uğradığının şüphesiz olduğunu, mahkemece maluliyetine ilişkin rapor aldırılmasını talep ettiklerini, müvekkilinin işbu kaza sonrası uzun süre çalışamadığını, kaza sonrası uzun süre bakıma muhtaç kaldığını, talep ettikleri tazminat kalemlerinin; efor kaybı ve sürekli işgücü kaybından doğan maddi tazminat 80-TL, geçici iş göremez kaldığı döneme ilişkin kazanç kaybı 10-TL, tedavi/bakıcı ve iyileşme giderleri ile ulaşım masrafları 10-TL şeklinde olduğunu, müvekkilinin tetkik ve muayene ücreti ödediğini ve yine fizik tedavi gördüğünü, evde ailesi tarafından kendisine bakıldığını, halen de bakıma muhtaç olduğunu, bu giderlerden çoğunun müvekkili tarafından bu aşamada belgelendirilemediğini, ancak uzman bilirkişi marifeti ile hesaplatılıp tazminini talep ettiklerini belirterek, belirsiz alacak davası niteliğindeki davada şimdilik maddi tazminat toplamı olan 100-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen temerrüt tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonra talebini toplamda 83.713,65-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı … AŞ. vekili cevap dilekçesinde özetle; sigorta şirketine yazılı olarak başvurunun bir dava şartı haline getirildiğini, davacı yanca müvekkiline yapılan başvuruya istinaden hasar dosyası açılmışsa da, evrakların eksik olması nedeniyle yeterli değerlendirme yapılamadığını, dolayısıyla müvekkili şirkete yapılan başvurunun KTK madde 97 kapsamında geçerli sayılmasının mümkün olmadığını ve dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle beraber; kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili nezdinde sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, bu nedenle kusur durumunun kesin olarak tespiti gerektiğini, davacının tüm tedavileri tamamlandıktan sonra sakatlığın 12 ay boyunca stabil ve kalıcı olması gerektiğini, ayrıca sağlık kurulu raporlarının yönetmeliğe uygun olarak düzenlenmesi gerektiğini, poliçenin 01.06.2015 tarihli Trafik Sigorta Poliçesi Genel Şartlarına tabi olduğunu, mevzuat gereği maluliyet tazminatına ilişkin hesaplamanın güncel TRH-2010 hayat tabloları ve %1,8 teknik faiz oranı esas alınarak yapılması gerektiğini, davacının talep ettiği geçici iş göremezlik ve tedavi giderinden müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, zira bu hususta sorumluluğun Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olduğunu, geçici iş göremezlik dönemlerine ait bakıcı giderlerine ilişkin de sorumluluklarının bulunmadığını, mükerrer ödemeden imtina amacıyla davacının herhangi bir sosyal sigorta kurumuna bağlı olup olmadığının araştırılması, davacı yanın gelir durumunu somut belgelerle ispat etmesi gerekmekte olup, aksi halde asgari ücret esas alınarak hesaplama yapılmasını, hatır taşıması ve müterafik kusur indiriminin araştırılmasını, faize hükmedilmesi halinde hükmedilecek faizin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz olacağını, davacı yanca geçerli bir başvuru yapılmadığından müvekkili şirketin temerrüdünün söz konusu olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … AŞ. vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru şartının yerine getirilmediğini ve müvekkilinin temerrüde de düşürülmediğini, başvuru sırasında özürlü sağlık kurulu raporu ve son 3 aylık gelir belgesi sunulmak zorunda olduğunu, öncelikle dava şartı noksanlığı sebebi ile davanın reddini talep ettiklerini, müvekkili şirketin geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını, sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğunu, davacı tarafın kalıcı dönem bakıcı gideri ve geçici dönem bakıcı gideri taleplerinin yerinde olmadığını, bunun talep edebilmesi için yerleşik Yargıtay kararları gereğince kalıcı maluliyet oranının %70 ve üzerinde olması gerektiğini, davacı tarafın maluliyet oranının dosyada rapor bulunmadığı için belli olmadığını, bu sebepten dolayı davacının kalıcı dönem bakıcı gideri talep etme hakkı bulunmadığını, geçici dönem bakıcı giderinin talep edilebilmesi için de geçici dönem boyunca tüm bakımların bedel karşılığı yapıldığının ispatı gerektiğini, davacı tarafın bu gideri yaptığına dair bir delilinin olmadığını, bu sebeple bu bakım işleminin aile ve yakınları tarafından gerçekleştiğinin kabulü gerektiğini, tedavi giderlerinin talep edilebilmesi için meydana gelen kaza ile talep arasındaki illiyet bağının davacı tarafından maddi delillerle ispat edilmesi gerektiğini, davacı tarafın bu yönde dosyaya sunduğu bir delil bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, sağlık uygulamaları tebliğinde açıklaması yapıldığı şekilde hesaplama yapılması gerektiğini, kusur yönünde de Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, müvekkili şirkete sigortalı araca izafe edilen kusuru kabul etmediklerini, tazminat hesabı için davacının gerçek gelirinin tespiti gerektiğini, ancak dava dilekçesinde gelir ile ilgili hiçbir delile dayanılmadığını, tanıkla ispatlanmasının da mümkün olmadığını, belge sunulamaması durumunda hesaplamanın asgari ücret kullanılarak yapılacağını, davacının kaza sebebi ile ve kalıcı özürlülük durumunun mevcut olmadığını, dosyada da buna dayanak olacak bir belgenin mevcut olmadığını, bu sebeple kalıcı maluliyetinin Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından incelenmesi gerektiğini, SGK’dan ve Aile Sosyal Politikalar Bakanlığından gelir sağlayıp sağlamadığının tespitini, davacının içinde bulunduğu aracın yolcu taşıma aracı olmayıp hususi kullanım aracı olduğunu, ücret karşılığı taşınmadığının belli olduğunu ve aralarında akrabalık ilişkisinin de olmadığını, taşınanın menfaati söz konusu olduğundan müvekkili şirketin sorumluluğu kabul edilse dahi en az %40 oranında hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, müterafik kusur ve rücu hakkı konularının da incelenmesini, başvuru şartı yerine getirilmediği ve gerekli evraklar verilmediği için kazaya ilişkin bilgi ve belgelerin kendilerince bilinmediğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; 10/11/2018 tarihinde davacının yolcu olarak bulunduğu … plakalı motosiklet ile dava dışı …’in kullandığı … plakalı aracın çarpışması sonucu trafik kazasının meydana geldiği, davacının bulunduğu motosikletin geldiği sokağın tek yönlü olduğu ve sokakta ters yönde seyrederek kaza noktasına geldiği, karşı taraf aracının geldiği yönde ise DUR trafik işaret levhasının bulunduğu, buna göre; davacının yolcu olarak bulunduğu … plakalı motosiklet sürücüsünün KTK 47/1-c hükmüne göre %80 oranında asli kusurlu olduğu, karşı taraf araç … plakalı araç sürücüsünün KTK 52/1-a hükmüne göre %20 oranında tali kusurlu olduğu, buna ilişkin düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınabilir şekilde olduğunun görüldüğü, davacının meydana gelen kaza nedeni ile %11 oranında kalıcı iş göremezliğinin olduğu, iyileşme süresinin 4 aya kadar uzayacağının Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından düzenlenen 06/12/2019 tarihli rapor ile tespit edildiği, söz konusu rapora itibar edilebileceğinin görüldüğü, davacının kaza sonrası … Devlet Hastanesinde 48 gün süre ile refakatçi ile birlikte yatarak tedavi gördüğü, buna göre; 46 günlük bakım süresi olduğunun belirlendiği, davacının meydana gelen kaza sırasında işyerinden arkadaşı ile birlikte alışverişten evlerine dönerken yolcu olduğu araçta mevcut beyanlar dikkate alındığında, hatır taşımasına konu bir hususun tespit edilemediği, bu nedenle de bir indirim yapılması gerekir hususu oluşmadığının anlaşıldığı, düzenlenen aktüer bilirkişi raporunda TRH 2010 tablosuna göre hesaplamaların yapıldığı görülmekle, buna göre; geçici iş göremezlik zararının 8.789,65 TL olduğu, sürekli iş göremezlik zararının 69.531,00 TL olduğu, tedavi amaçlı yol vb. giderlerinin 2.145,80 TL olduğu, geçici bakıcı giderinin 3.247,20 TL olduğu, düzenlenen raporun hükme esas alınabilir nitelikte olduğu, buna göre kazaya karışan araçların kusur oranları dikkate alındığında; sigortalı … plakalı aracın kusur oranına göre toplam zararın 66.970,92 TL kadar kısmından davalı … A.Ş şirketinin sorumlu olduğu, sigortalı … plakalı aracın kusur oranına göre toplam zararın 16.742,73 TL kadar kısmından davalı … A.Ş’nin sorumlu olduğu, davalı … A.Ş’nin 12/02/2019 tarihinde temerrüde düştüğü ve bu tarihten itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olması gerektiği, davalı … A.Ş’nin ise 13/02/2019 tarihinde temerrrüde düştüğü ve bu tarihten itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olması gerektiği, davalı sigorta şirketleri tarafından düzenlenen poliçelerde yapılan incelemede poliçe teminat limitlerinin tespit edilen zararı kapsadığı ve zararın limitleri aşmadığı, bu nedenle her iki davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla; DAVANIN KABULÜNE, davacı …’nın 10/11/2018 tarihli kaza nedeniyle uğradığı 69.531,00 TL kalıcı iş göremezlik, 8.789,65 TL geçici iş göremezlik, 5.393,00 TL tedavi amaçlı yol vb. gideri, geçici bakıcı gideri olmak üzere toplam 83.713,65 TL zararından, kazaya karışan araçların sürücülerinin kusur oranları dikkate alınarak davalıların sorumlu oldukları dikkate alınarak, davalı … A.Ş.’nin zarardan %80 oranında sorumluluğuna karşılık gelen 55.624,80 TL kalıcı iş göremezlik, 7.031,72 TL geçici iş göremezlik, 4.314,4 TL tedavi amaçlı yol vb. gideri, geçici bakıcı gideri olmak üzere toplam 66.970,92 TL tazminatın 12/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … A.Ş. den alınarak davacıya verilmesine, davalı … A.Ş. ‘nin zarardan %20 oranında sorumluluğuna karşılık gelen 13.906,20 TL Kalıcı iş göremezlik, 1.757,93 TL geçici iş göremezlik, 1.078,60 TL tedavi amaçlı yol vb. gideri, geçici bakıcı gideri olmak üzere toplam 16.742,73 TL tazminatın 13/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … A.Ş.’ den alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
DAVALI … AŞ. VEKİLİ TARAFINDAN, “…Yerel mahkemece maddi meselenin takdirinde hata yapıldığını ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu, sigorta şirketine yazılı olarak başvurunun bir dava şartı haline getirildiğini, davacı yanca müvekkili şirkete yapılan başvuruya istinaden hasar dosyası açılmışsa da ibrazı zorunlu evrakların eksik olması nedeniyle yeterli değerlendirme yapılamadığını, maluliyet raporu usule uygun olmadığından dolayı hesap raporu ve buna bağlı olarak yerel mahkemenin kararının da hatalı olduğunu, zira raporda; Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik esas alındığı belirtilse de, yönetmelik dikkate alınmadan rapor oluşturulduğunu, yönetmeliğe göre; kişinin tüm tedavileri tamamlandıktan sonra sakatlığın 12 ay boyunca stabil ve kalıcı olması gerektiğini, davacının kalıcı bir sakatlığının olup olmadığının yönetmelikteki esaslara göre tespit edilmesi gerektiğini, raporun alındığı hastanenin özürlü sağlık kurulu raporu düzenlemeye yetkili olmadığını, ayrıca rapor hazırlanırken yönetmelik ekinde yer alan özür oranları cetveli ve özürlü sağlık kurulu raporu örneğinin dikkate alınmadığını, mahkemeye sunulan rapor usule uygun olmadığından değerlendirmeye alınmaması gerektiğini, kusur yönünden ise kazada sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, sigortalı araç sürücüsüne atfedilen %20 kusur değerlendirmesine katılmadıklarını, müvekkili şirketin bağımsız eksperlere hazırlattığı kusur raporunda sigortalı araç sürücüsünün %15 kusurlu bulunduğunu, yapılan tazminat hesaplamasının da hatalı olduğunu, kusur açısından çelişki olduğundan dolayı çelişkinin giderilmesi için İTÜ veya Karayolları Fen Heyeti üyelerinden oluşan bilirkişi heyetine dosyanın tevdi edilip bu çelişkinin giderilmesi gerektiğini, cevap dilekçelerinde müterafik kusurun araştırılmasını istemelerine rağmen bu hususun araştırılmadığını, davacının motosiklette yolcu konumunda olduğunu, koruyucu ekipman takmadığı anlaşılırsa veya başkaca sebepler mevcutsa %20 müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, hükme esas alınan raporda davacı için hesaplanan geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı giderinden, müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, sorumluluğun tamamen Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olduğunu, ayrıca yol giderlerinin poliçe teminatında bulunmadığını, müvekkili şirketin bu masraftan sorumlu tutulamayacağını, dolaylı giderler, kusurlu gerçek kişilerden haksız fiil hükümlerine güre talep edilebilse de, Karayolu Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi teminatı kapsamına girmediğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla yerel mahkemenin temerrüt tarihine dair kararının da hatalı olduğunu, zira dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, açıkladıkları üzere geçerli bir başvuru bulunmadığından, temerrüdün gerçekleşmiş olmasının da mümkün olmadığını, davanın reddine karar verilmesini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI … AŞ. VEKİLİ TARAFINDAN, “…Eksik inceleme sonucu verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirkete başvuru yapılmaksızın davanın açıldığını, zorunlu dava şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddi gerektiğini, mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırması gerektiğini, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verdiğini, aksi yönde verilen yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, mahkemenin kararını gerekçelendirmediğini, bilirkişi raporuna değinmekle yetindiğini, gerekçesinde itirazlarını değerlendirmediğini, itirazlarının neden kabul görmediği hususlarında mahkemenin kendilerini aydınlatmadığını, açıklayıcı hüküm kuramadığını, kusur raporu alınmaksızın hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, dosyanın açık olmadığını, tarafların kusur oranlarının belirsiz olduğunu, kusur oranlarının tespiti için dosyanın İTÜ ya da ATK’ya gönderilmesi talep edilmişse de taleplerinin hukuka aykırı bir şekilde reddedildiğini, sigortalı aracın sürücüsünün kusuru yoksa işletene düşen bir sorumluluk da olmayacağını, davacı taraf görüş mesafesi açık yolda yola gerekli dikkat ve özeni göstermiş olsaydı kazanın meydana gelmeyeceğini, mahkemenin 18 aylık bekleme süresi olan maluliyet tespitine ilişkin itirazlarını ve taleplerini incelemeden, ara karar oluşturmadan doğrudan aktüer bilirkişiye dosyayı göndermesinin hatalı olduğunu, davacının maluliyetinin tespiti için henüz 18 ay dolmadan maluliyet raporu alındığını, ATK’nın yerleşik görüşleri uyarınca 18 ay dolmadan sağlık raporunun alınmasının kati sonuç vermeyeceğini, kaza ile maluliyet/iş göremezlik/tedavi giderleri arasındaki illiyet bağının araştırılmadığını, dosyanın Adli Tıp 2. İhtisas Kurumu’na sevk edilmesi gerekirken bu itirazlarının dikkate alınmadığını, Yargıtay içtihatlarında da Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu dışında alınan raporlara itibar edilemeyeceğine hükmedildiğini, her ne kadar geçici iş göremezlik, tedavi gideri, bakıcı gideri, tedavi amaçlı yol gideri hesabı yapılmışsa da müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğu olmadığı gibi bu giderler ispatlanmadan aleyhlerine karar verdiğini, bu giderlerin SGK’nın sorumluluğunda olduğunu, aktüer raporunun hatalı olduğunu, gerçeği yansıtmayan maluliyet oranına dayanılarak, kusur raporu alınmaksızın yaptırılan aktüerya hesabının da haliyle hatalı sonuç verdiğini, bu hususta itirazları olmasına rağmen yerel mahkemenin yine 08.10.2020 tarihli duruşması kararında kusur raporu alınmaksızın hüküm kurduğunu, yine 29.06.2020 tarihli dilekçe ile itiraz ve beyanları dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğunu, hukuksal dinlenilme haklarının ellerinden alındığını, mahkemenin haksız gerekçesi ile itirazları değerlendirmeye almaksızın hüküm kurmasıyla hukuki dinlenilme hakları ellerinden alındığı gibi adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini, silahların eşitliği ilkesinin uygulanmadığını, davacı tarafın kaza anında kask ve dizlik kullanmadığını, bu durumun kusuru etkileyip etkilemediğinin tespiti ve müterafik kusur indiriminin uygulanmasının yerel mahkemece yerine getirilmediğini, dava konusu olay itibariyle hatır taşıması olduğunun kabulü ve bu nedenle tazminat miktarından indirim yapılması zorunluyken yerel mahkemenin hatır taşıması indirimi yapmadığını, ayrıca, davacının mesleği yönünden öğrenim durumu ve kazancı yönünden araştırılma yapılmaksızın aktüer hesabı yapılmasının hukuka aykırı olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle meydana gelen cismani zarara dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı her iki davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı tarafça davadan önce her iki davalı şirkete de başvuru yapılmış olduğu, dava şartı noksanlığı olmadığı, eksik evrak denilen evrakların başvuruyu geçersiz hale getirmeyip mahkemece yargılama safhasında alınabilecek evraklar olduğu anlaşılmakla, bu husustaki istinaf itirazlarının ayrı ayrı reddi gerekmiştir.
2-Kusur bakımından yapılan değerlendirmede; kaza tespit tutanağı düzenlenmemiş ise de, olay yeri kamera kayıtlarına dair CD inceleme tutanağı ve mahkemece alınan rapordaki tespitlere göre mahkemenin kusura yönelik kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, kaldı ki kazada yolcu konumundaki davacı bakımından her iki davalının da müteselsil sorumluluğu olduğu, kendi iç ilişkileri bakımından önem taşıyabilecek sürüş kusurlarının işbu davayı etkilemeyeceği de açıktır.
3-Kaza tarihi itibariyle maluliyet tespitinde uygulanması gereken mevzuat; 01.06.2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliktir. Davacının ayak bileği ve topuğunda meydana gelen sakatlanma bakımından da bu yönetmelik hükümlerine göre Ege Üniversitesi Adli Tıp ABD’ndan alınan ve 13.11.2019’da yapılan muayene sonrası düzenlenen rapordaki tespitlerin mahkemece esas alındığı görülmekle, bu yöndeki itirazların da reddi gerekmiştir.
4-Geçici işgöremezlik tazminatına yönelik itirazların da kabulü mümkün görülmemiştir. Zira, bilindiği üzere, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; Anayasa Mahkemesinin KTK 90/İ maddesinin iptali de göz önüne alındığında TBK’nın 54.maddesi ile KTK’nın 98.maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan geçici işgöremezlik zararından sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine ait olduğundan, davacı için hesap edilen geçici işgöremezlik tazminatının hüküm altına alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/2511 E.- 2021/2452 K).
5-Faiz bakımından; davalı tarafça faiz başlangıcının dava tarihinden itibaren olması gerektiği ileri sürülmüşse de, yukarıda açıklandığı üzere davacı tarafça usule uygun yapılan başvuruya rağmen ödeme olmadığından mahkemece mevzuata uygun şekilde hesaplanan 8 işgünü sonrasına denk gelen tarihe göre hesaplanan temerrüt faizinde bir hukuka aykırılık görülmemiştir.
6-Kazanç durumu bakımından, davacının işyerine ve gelirine dair bir belge bulunmamakta olup, hesaplamanın asgari ücrete göre yapıldığı anlaşılmakla, bu hususta da hukuka aykırı bir yön görülmemiştir.
7-Bakım ücretine yönelik istinaf itirazları bakımından yapılan değerlendirmede ise; mahkemece alınan maluliyet raporunda buna dair bir değerlendirme olmadığı, doktor bir bilirkişiden de bu yönde ayrı rapor da alınmayıp, sigorta mevzuatı uzmanı aktüer bilirkişinin aktüer raporundaki tespitine göre (hastanede yattığı süreye göre 46 gün denilip 48 gün olarak hesap yapılmak suretiyle çelişki de oluşturularak) karar verildiği görülmekle, bu hususta doktor raporu ile bakım ihtiyacının ve süresinin belirlenmesi için istinaf itirazlarının kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiştir.
8-Hatır taşıması indirimi bakımından yapılan değerlendirmede, davacının kendi ifadesinde açıkça, işyerinden arkadaşı olan motosiklet sürücüsünün motosikletine bindiğini beyan ettiği görülmekte olup, cevap dilekçesinde de açıkça dile getirilmiş olan bu husus bakımından, hatır taşıması indiriminin davacının yolcu olarak bindiği motosikletin trafik sigortacısı olan davalı … AŞ’ye yönelik olarak uygulanması gerekirken, uygulanmamış olması doğru olmamıştır.
9-Müterafik kusur indiriminin uygulanmamış olması yönünden yapılan değerlendirmede ise; somut olayda davacının yaralanmasının niteliğine göre, zararın artmasına engel olacak bir önlem alması mümkün olmadığından, mahkemece bu yönde indirim uygulanmamış olmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
10-Aktüer hesaplamasında TRH 2010 yaşam tablosu ve %1,8 teknik faiz kullanılarak hesaplama yapılmış ise de, progresif rant usulüne göre kıyaslandığında, bu durum davalı taraf lehine olup istinafa da yalnızca davalıların gelmesi nedeniyle aleyhe bozma yasağı kuralı gereğince bu hususta kaldırma yapılmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; her iki davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, mahkemece yukarıda açıklanan hususlara göre -istinafa gelenlerin sıfatı ve kazanılmış haklar da gözetilerek- yeniden bir karar verilmek üzere, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar … AŞ. ve … AŞ. vekilllerinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/259 Esas-2020/450 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalılar … AŞ. ve … AŞ. vekilllerinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davalı … AŞ. tarafından yatırılan 1.144,00-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
b-Davalı … AŞ. tarafından yatırılan 269,15-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında her iki davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 13/09/2023