Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/40 E. 2023/925 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/40
KARAR NO : 2023/925

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2020
NUMARASI : 2016/1215 Esas – 2020/580 Karar
DAVA : Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 26/09/2016
BAM KARAR TARİHİ : 01/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/10/2020 tarihli 2016/1215 Esas ve 2020/580 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07/05/2016 tarihinde, davalı …’in maliki olduğu, davalılardan …’in sevk ve idaresindeki, davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olan … plakalı aracın, davacı müvekkilinin idaresindeki elektrikli bisiklete çarpması sonucunda yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla geçici işgöremezlik, tedavi, bakım, ulaşım ve sürekli maluliyet kaynaklı zarar gideri olmak üzere şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın 07/05/2016 tarihinden itibaren işleşecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 45.000,00-TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 07/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, ıslah dilekçesi ile; 100,00-TL sürekli iş görememezlik tazminat taleplerini 15.549,46-TL daha arttırarak, toplamda 16.349,46-TL sürekli iş görememezlik tazminat alacağına, 100-TL geçici iş görememezlik tazminat taleplerini 5.754,45-TL daha arttırarak, toplamda 5.854,45-TL geçici iş görememezlik tazminat alacağına, 25,00-TL bakım gideri alacağı taleplerini 3.127,22-TL daha arttırarak, toplamda 3.152,22-TL bakım gideri alacağına, 25,00-TL ulaşım gideri alacağı taleplerini 155,00-TL daha arttırarak, toplamda 180,00-TL ulaşım gideri alacağına, 50,00-TL tedavi gideri alacağı taleplerini 2.119,37-TL daha arttırarak, toplamda 2.169,37-TL tedavi gideri alacağına, ulaşım gideri alacağı taleplerini 155,00-TL daha arttırarak, toplamda 180-TL ulaşım gideri alacağına haksız fiil tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki haksız ve mesnetsiz iddia ve beyanları kabul etmediklerini, müvekkili …’in kazanın meydana gelmesinde kusurlu olmadığını, kaza tutanağının gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın maddi ve manevi tazminat taleplerinin haksız ve fahiş olduğunu, kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili …’in … plakalı aracın maliki olduğunu, ancak bu aracın diğer müvekkili … tarafından uzun yıllardan beridir işletilmekte olduğunu, müvekkili …’in sorumluluğunun bulunmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava şartının yerine getirilmemesi nedeniyle davanın usulden reddine, kusur durumunun tespit edilmesi gerektiğini, maluliyet oranının tespit edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezliğe ilişkin talebin reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin temerrüde düşmediğini, bu nedenle dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “….Davacının maddi tazminat istemine ilişkin davasının kabulü ile 16.349,46-TL sürekli iş gücü kaybı tazminatı, 5.854,45-TL geçici işgöremezlik tazminatı, 5.501,59-TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi, yol ve bakım gideri tazminatı dahil olmak üzere toplam 27.705,50-TL tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesine, tazminatın davalı sigorta şirketinden dava tarihinden itibaren işleyecek, davalılar … ve … yönünden kaza tarihi 07/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat alacağına ilişkin davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 5.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi 07/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine….” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacı vekili ve davalı … A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı lehine takdir edilen manevi tazminat miktarının az olduğunu, kararın manevi tazminat, buna bağlı vekalet ücreti ve diğer sonuçlar yönünden kaldırılarak talepleri doğrultusunda esas hakkında mahkemece yeni karar verilmesi gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; geçici iş göremezlik ve tedavi, yol ve bakım gideri tazminatına ilişkin verilen kararın yerinde olmadığını, başvuru yokluğu sebebiyle, davanın usulden reddi gerektiğini, başvuru şartının yerine getirilmiş kabul edilebilmesi için, gerekli belgelerin tamamının sigorta şirketine ibraz edilmesi ve kanunda öngörülen süre dolmasına rağmen ödeme yapılmamış olmasının gerektiğini, özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunun eksik olduğunun davacıya iletildiğini, kaza nedeniyle mağdurda oluşacak sürekli sakatlık hali teminat kapsamına alınmış olup geçici iş göremezlik haline ilişkin taleplerin teminat kapsamı dışında olup Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumlu olduğunu, ZMSS genel şartları uyarınca dolaylı zararlara ilişkin tazminat taleplerinin sigorta poliçesi kapsamı dışında olduğunu, bu nedenle tedavi amaçlı ulaşım giderine ilişkin talebini kabul etmelerinin mümkün olmadığını, yerel mahkemece müterafik kusur indirimi yapılmadan hesap raporunun tam kabulünün yerinde olmadığını, davacının meydana gelen trafik kazasında motosiklet sürücüsü olup hiçbir koruyucu önlem almaması sebebiyle yaralanmasının derecesini kendi ihmali ve kusuru sebebiyle arttırdığını, meydana gelen trafik kazasında motosiklet sürücüsü konumundaki müteveffanın kask takıp takmadığı hususunun açıklığa kavuşturularak müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, yerel mahkeme kararına dayanak hesap bilirkişi raporunda bu hususun değerlendirilmediğini, yerel mahkemece dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin haksız ve kabul edilemez nitelikte olduğunu, Yerel Mahkemece davacının ıslahtan önceki tazminat talepleri için dava tarihinden itibaren, ıslahtan sonraki tazminat talepleri için ise ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken usul ve yasaya aykırı olarak dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin yerinde olmadığını, dava, fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak açıldığını, kısmi davanın, dava konusunun dava edilmeyen bölümü için borçluyu temerrüde düşürmeyeceğini, bu nedenle KTK’nun 98/1 ve 99/1 maddeleri hükümlerinde sigortacının gerek bedensel, gerekse şeye gelen zararları ödeme yükümlülüğünü durumunun sigortacıya ihbarından itibaren sekiz iş gününde ödenmesi gerektiği hükme bağlanmış bulunan ve aynı konuya açıklık getiren TTK’nun 1299. maddesinden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin temerrüde düşmemiş olup, ancak ıslah edilen kısım için ıslah tarihinden itibaren faizin başlayabileceğini, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının geçirdiği trafik kazası sonucu uğradığı maddi ve manevi zararların tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davacının maddi tazminatın kabulüne, manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davacı vekili ve davalılardan … A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Davaya konu trafik kazasının 07.05.2016 günü saat 20:25 sıralarında davalı sürücü … idaresindeki, davalı …’e ait ve davalı sigorta şirketince kaza tarihini kapsayan zorunlu trafik sigorta poliçesi ile teminat altına alınana … plakalı otomobil ile … istikametinden … istikametine doğru … Caddesi üzerinde orta şeritte seyir halindeyken … Sokak kavşağında sağa manevraya geçtiği sırada, sağ gerisinde seyir halinde olan davacı sürücü … idaresindeki elektrikli bisikletin istikamet şeridini kapatarak düşmesi sonucu davacı …’ın yaralanması şeklinde meydana geldiği, mahallinde yapılan keşif sonucu alınan kusur raporuna göre davalı sürücünün %75, davacı sürücünün %25 kusurlu olduğununu bildirildiği, rapora davalılarca itiraz edilmesi sonucu ATK Trafik İhtisas Dairesinin 19/12/2018 tarih ve 7267 sayılı raporuna göre, davalı sürücü … idaresindeki otomobil ile meskun mahaldeki caddede seyir halindeyken, manevrası öncesi belirli mesafede yolun en sağ şeridine geçmesi ve dönüşünü bu şeritten gerçekleştirmesi gerektiği hususlarına riayet etmediği, orta şeritten yapacağı manevrası öncesi sağ gerisinden gelen araçları kontrol etmediği, ilk geçiş hakkını seyrini düz devam ettiren araçlara vermediği, dikkatsizce manevraya geçtiğinde de istikamet şeridini kapattığı elektrikli bisikletin sürücüsünün düşmesine sebebiyet verdiği olayda asli derecede %75 (yüzde yetmiş beş) oranında kusurlu olduğu, davacı sürücü …’ın idaresindeki hız limiti yüksek olmayan elektrikli bisikleti ile seyrini aracının üzerinde kalacak şekilde sürdürmesi gerektiği hususlarına riayet etmediği, manevra ile istikamet şeridini kapatan araca karşı zamanında fren-direksiyon tedbiri alamayarak aracından düştüğü olayda tali derecede %25 (yüzde yirmi beş) oranında kusurlu olduğunun bildirildiği, Ege Üniversitesince hazırlanan rapora göre davacının %8 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, geçici iş göremezlik süresinin 6 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, bildirildiği anlaşılmıştır.
A-Davacı vekilinin manevi tazminata yönelen istinaf itiirazlarının incelenmesinde; 6098 sayılı TBK nın 56. maddesi gereğince, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut olay yönünden yapılan değerlendirmede; meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, tarafların kusur oranları, davalılardan işleten ve sürücünün sorumluluğunun niteliği, davacının manevi zararının niteliği, olay tarihindeki paranın alım gücü dikkate alındığında hak ve nefaset kuralları çerçevesinde davacı yararına hükmedilen manevi tazminatın bir miktar az olduğu anlaşılmıştır.
B-Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
1-Geçici iş göremezlik zararı, bakıcı zararı, tedavi gideri, tedavi amaçlı ulaşım giderine yönünden yapılan değerlendirmede, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesinde, bedensel zarar kapsamına giren zarar türleri örnekseme yoluyla sayılmıştır.25/02/2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 13/02/2011 tarihli 6111 Sayılı Yasa’nın 59.maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi değiştirilmiş, buna göre “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, Yasanın geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve …nın yükümlülüklerinin sona ereceği,” öngörülmüştür. Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçmiştir.Ancak; geçici iş göremezlik zararı, bakıcı gideri ve SGK’ ca karşılanmayan tedavi gideri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/5305 Esas, 2021/7685 Karar sayılı ilamı da aynı doğrultudadır.)
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-1. maddesinde, sigortacı poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği, düzenlenmiştir. Karayolları Trafik Kanuna göre, zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunludur.
Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte söz konusu Yasal düzenleme haksız fiil sorumluları (işleten ve sürücü gibi) yönünden her hangi bir ayrıksı düzenleme getirmemiş olduğundan bu kişiler yönünden tedavi giderlerine ilişkin sorumluluk devam edecektir.
Davacının dava konusu trafik kazasındaki yaralanması ve sonucuna bağlı olarak yaptığı ve yapması gerektiği belgeye dayalı tedavi giderleri ile belgeye bağlanması mümkün olmayan teşhis-tedavi-ulaşım vs. giderlerin neler olduğu, miktarı konusunda dosyada raporu bulunan Dr. …’den ek rapor alınarak 2918 sayılı Yasanın değişik 98.maddesinde öngörülen tedavi giderleri yönünden sorumluluk Sosyal Güvenlik Kurumuna geçtiğinden bu kalem giderler yönünden davalı sigorta şirketi ile işleten va sürücünün sorumluluğu kalmadığından davanın reddi, yasa kapsamı dışında kalan giderler yönünden ise davalı sigorta şirketi ile diğer davalılar işleten ve sürücünün sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir. (Yargıtay (kapatılan 17. Hukuk Dairesinin 2013/17635 Esas, 2015/5354 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır)

2-Müterafık kusura ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
6098 sayılı Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Kanununun 52.maddesinde (Borçlar Kanunu 44. madde) öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurunda kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın 52.maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Müterafik kusura ilişkin savunma bir defi olmadığından mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/21203 Esas, 2021/6808 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır)
Somut olayda; davacının elektrikli bisiklet sürücüsü olduğu, kaza tespit tutanağında koruyucu tertibatının bulunup bulunmadığına ilişkin tespite rastlanmadığı, ancak trafik kazası sonucu davacının maluliyetine ilişkin Ege Üniversitesi tarafından düzenlenen rapora göre, davacının sağ tibia- distal kesimde olik seyirli deplase kırık hattı izlendiği, yine sağ fibula distalinde multi parçalı deplase kırık hattı izlendiğinin belirtildiği ve davacıda bacak kemik kırığına bağlı sürekli maluliyet meydana geldiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan vakıalar karşısında, KTK’nun 78. maddesi ve Karayolları Trafik Yönetmeliği hükümlerine ve aracın özelliğine göre takılması gereken koruyucu ekipman olan dizlik takılıp takılmadığının araştırılması; kaza nedeniyle oluşan maluliyetin, koruyucu dizlik halinde de oluşup oluşmayacağı ve dizlik takılmayışı ile oluşan maluliyet arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı konusunda uzman doktor bilirkişi heyetinden rapor alınması; koruyucu ekipmanların takılmamış olması ve maluliyetle illiyeti bulunduğunun saptanması halinde, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin uygulamaları da dikkate alınarak TBK md. 52 uyarınca tazminattan %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
3-Başvuru dava şartına ve faize yönelik istinaf itirazlarının incelenmesinde; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, KTK 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur.
2918 Sayılı KTK’ nın 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun ile yapılan ve 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” denilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; dava tarihi 26/09/2016 olup, dava tarihi itibariyle başvurunun dava şartı niteliğinde olduğu, davacının dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğu, davalının davacı yana maluliyet raporunu ibraz etmediği gerekçesi ile herhangi bir ödeme yapmadığı, davacının davalıya eksik evrakla başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
Dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruyu düzenleyen 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde “sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması” gerektiği belirtilmiş, bu yazılı başvuruya eklenmesi zorunlu olan ve dava şartı olan başvurunun yapılmamış sayılmasına neden olacak belgeler belirtilmemiştir. Dosya kapsamına göre davacı tarafından dava açılmadan önce, sigorta şirketine başvuru yapıldığı anlaşıldığından KTK’nın 97. maddesinde belirtilmeyen belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle dava şartının yerine getirilmediğine ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
4-Alacağın belirsiz alacak davası yolu ile talep edilmesi durumunda faiz başlangıç tarihlerinin belirlenmesinde, dava tarihi ve miktar artırım tarihi şeklinde ayrım yapılmamalı, anılan alacaklarda hüküm altına alınacak tüm miktara dava(duruma göre temerrüt ) tarihinden itibaren faiz işletilmelidir.
Somut olayda, davacı vekilinin dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine başvurduğunu iddia ettiği davalı sigorta şirketinin ise usulüne uygun başvuru yapılmadığını, maluliyet raporu ibraz edilmediğini savunduğu, eldeki dava da davacının davalıya dava tarihinden önce başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dava tarihinden önce başvuru yapılmasına, mahkemece temerrüt tarihinin belirlenip bu göre karar verilmesi gerekmesine rağmen davalı sigorta şirketi yönünden yazılı şekilde dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi doğru görülmemiş ise de istinafa gelenin sıfatı ve aleyhe hüküm verme yasağına göre bu husus kaldırma nedeni yapılmamıştır. Bu nedenle davacının davasını belirsiz alacak davası türünde açmış olmasına göre söz konusu alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde de usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamıştır.
Belirsiz alacak olarak talep edilen alacaklarda dava açıldıktan sonra yargılama esnasında artırılan alacak miktarları bakımından zamanaşımı süreleri işlemeyeceği gibi artırılan miktar bakımından faize hükmedilirken de kısmi davadan farklı olarak tüm alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilebileceği gözetilerek karar verilmesi doğru bulunmuştur.
5-Kabule göre ise; hükme esas alınan hesap raporu TRH 2010 ve 1,8 teknik faize göre hazırlanmıştır.
Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.
Şu durumda; açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında destek için, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve %1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması, bilinmeyen/işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması, bilinen ve bilinmeyen dönem hesabının hangi tarihlerden başlayıp hangi tarihte bittiği açık ve denetime elverişli bir şekilde belirtilerek taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da(davacının sadece manevi tazminat yönünden istinaf itirazlarının bulunduğu ve davalılar sürücü ve işletenin istinaf kanun yoluna başvurmadıkları hususları) gözetilerek tazminat hesaplamasının yapılması için, daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınıp, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay (kapatılan)17. Hukuk Dairesinin 14/01/2021 gün ve 2020/2598 Esas -2021/34 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf itirazının kısmen kabulü ile kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin ve davalı sigorta şirketi vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/10/2020 tarihli 2016/1215 Esas ve 2020/580 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edenlere iadesine,
5-İstinaf edenler tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince kesin olmak üzere 01/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.