Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/399 E. 2023/1489 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/399
KARAR NO : 2023/1489

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/07/2020 (Dava) – 18/01/2021 (Karar)
NUMARASI : 2020/359 Esas – 2021/7 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 11/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/01/2021 tarih ve 2020/359 Esas – 2021/7 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 30/11/2011 günü davalı … maliki olduğu sevk ve idaresindeki … plakalı vasıtası ile alkollü vaziyette seyir halinde iken Kemalpaşa-İzmir karayolunda gitmekte iken virajı alamayarak vasıtada bulunan müvekkillerinden oğlu …’da vasıta ile birlikte su kanalına uçtuğunu, davalının vasıtadan çıkmayı başardığını, olay mahallinde gelenlere ben vasıtada yalnızdım, vasıtada başka kimse yok demek suretiyle müteveffanın boğularak ölümüne kasten sebep olduğunu, olay mahalline olay anında gelenlerin davalının bu beyanı üzerine vasıtada başka biri olmadığına inanıp arama yapmadıklarını ancak saatler sonra gelen çekici vasıtayı çıkardığında müteveffa …’un araç içinde boğularak öldüğünü gördüklerini, otopsi raporunda da müteveffanın boğularak öldüğünün yazıldığını, davalının vasıtada başka birinin olduğunu söylemiş olması halinde yardıma koşanların yardımı ile belkide müteveffayı vasıtadan çıkartılmış olabileceğini, davalı …’ nın “yalnızdım beyanını ” ceza davasında birçok şahidin beyan ettiğini, bu hususun vicdanları sızlattığını, müvekkillerinin büyük manevi ızdırap içinde olduklarını, müteveffanın 1986 doğumlu olup bilgisayar mühendisi olduğunu, müvekkillerinin tek oğlan çocuğu olduğunu, davalının … plakalı aracın hem sürücüsü hem de sahibi olduğunu, davalı … Sigortanın ise bu aracı sigortalayan sigorta şirketi olduğunu ileri sürerek, müvekkillerinin murisi …’un vefatı sebebi ile müvekkillerinden … için 5.000,00 TL, … için 5.000,00 TL, olmak üzere ceman 10.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işlemekte olan kanuni faizi ile birlikte her iki davalıdan tahsili ile müvekkillerine verilmesine, maddi tazminat yönünden fazlaya ilişkin hakların mahfuz tutulmasına, yine müvekkillerinden … için 25.000,00 TL, … için 25.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işlemekte olan kanuni faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile müvekkillerine verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde 21/09/2010-21/09/2011 tarihleri arasında geçerli olmak üzere zorunlu mali mesuliyet sigortası poliçesi ile sigortalı olduğunu, zorunlu mali mesuliyet sigortasının sigortalının kusuru ile üçüncü şahıslara verdiği zararı poliçe limitleri ile sınırlı olarak tazmin ettiğini, müvekkili şirketin poliçe gereğince ölüm halinde sorumlu olduğu tazminatın mahiyeti itibariyle destekten yoksun kalma tazminatı olduğunu, destekten yoksun kalma tazminatının ise lenin yaşı, gelir durumu, muhtemel yaşam süresi,vs. faktörler göz önüne alınarak yapılan aktüerya hesabı sonucunda belirlendiğini, poliçede yazılı limitin ölüm hadisesinin gerçekleşmesi ile her halükarda ödenmesinin söz konusu olmadığını, bu nedenle davacıların gerçek zararının belirlenmesi gerektiğini, ayrıca tazminat hesabının hazine müsteşarlığı aktüerler siciline kayıtlı aktüer bir bilirkişi tarafından yapılması gerektiğini, ayrıca davaya konu kaza ile ilgili olarak ceza davası açılıp açılmadığının araştırılarak derdest ceza davasının mevcut olması halinde huzurdaki dava açısından bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, davacının murisin gelir durumunu ispatlamak zorunda olduğunu, davacıya SGK veya başka kurum tarafından ödeme yapılmış olması halinde bunun mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkili şirkete yapılan bir başvuru söz konusu olmadığından müvekkili şirket temerrüde düşmediği gibi dava açılmasına da sebebiyet vermediğini, müvekkili şirketin dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu savunarak, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı muris … ve mirasçıları vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde müvekkilini haksız yere itham ederek haksız ve gerçeğe aykırı suçlamalarda bulunduğunu, Kemalpaşa Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/116 Esas sayılı dosyasının henüz sonuçlanıp kesinleşmediği halde müvekkilinin %100 kusurlu olduğunun iddia edildiğini, öncelikle ceza dosyasının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini, ceza dosyasında tanığın “adını sorduk söyleyemedi” dediğini adını bile söyleyemeyen şoka girmiş ağır yaralı müvekkilinin ne söylediğini dahi hatırlamadığını, müvekkili ile müteveffanın 05:00 sularında davacı …’un yanından ayrıldıklarını, adı geçen davacının asliye ceza mahkemesindeki beyanında kazazedelerin alkollü olduğunu, ayrıldıklarında direksiyonda oğlunun olduğunu beyan ettiğini, tanık beyanına göre olay sonrasında müvekkilinin üzerinin kuru olduğunu büyük ihtimalle araçtan fırladığını ve bayıldığını, yardım ekiplerini gelmesinin 07:00’yi bulduğunu müteveffanın müvekkilinin baygın olduğu sırada vefat ettiğinin muhtemel olduğunu, dava müvekkilinin olay gecesi geç olması ve yorgun olması nedeniyle Kemalpaşa’ya gitmek istemediğini ancak müteveffanın aracı kendisinin kullanacağını, hem KKTC hem de Türkiye Cumhuriyetinden alma iki adet ehliyeti olduğunu söyleyip trafik alkolden dolayı işlem yaparsa bu ehliyetlerden birini verip diğerini kullanacağını ayrıca cezayı da kendisinin ödeyeceğini söylediğini, hem Kemalpaşa’ya giderken hem de dönerken aracı müteveffanın kullandığını, müvekkili ile müteveffanın iyi arkadaş olduklarını, müteveffanın Kıbrıs’ta iki yıllık büro yönetimi okuduğunu, yüksek gelirinin olmadığını, müteveffanın ailevi sorunlar nedeniyle anne ve babasının ayrı yaşadığını, vefatından önce dert yanarak bu nedenle sürekli içtiğini, ailesine maddi hiçbir desteğinin bulunmadığını, kazaya sebebiyet veren ve müvekkilinin de ağır şekilde yaralanmasına maddi-manevi zarar görmesine yol açanın müteveffa olduğunu savunarak, müvekkilinin maddi ve manevi tazminat haklarını saklı tutmak kaydıyla tutulmak kaydıyla haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı; her ne kadar 6098 sayılı TBK’nun 74.maddesi ( 818 sayılı Borçlar Kanununun 53.maddesi) uyarınca hukuk mahkemesi ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değilse de, ceza mahkemesince verilecek beraat kararında kabul edilen maddi vakıaya ilişkin tespit hukuk mahkemesini bağlayacağından, İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin Yargıtay incelemesinden geçerek 15/03/2018 tarihinde kesinleşmiş 17/11/2016 tarihli 2015/173 Esas, 2016/211 Karar sayılı kararı ile ” sanığın üzerine atılı kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi veya taksirle öldürme suçlarını işlediği sabit olmadığından beraatine” dair müris …’in üzerine atılı haksız fiili işlemediğini tespit eden kesinleşmiş beraat kararında ceza hakiminin hükme dayanak yaptığı maddi olgular ve olayların kesin delil niteliğini taşıması nedeniyle hukuk hakimini bağlar nitelikte kabul edilmesi gerektiği, yerleşik uygulamanın da bu yönde olduğu nazara alınarak (HGK’nın 25.02.2004 gün 2004/11-115-108 ve 12.05.2004 gün 2004/4-290-289 sayılı kararları) İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile kaza anında aracı bizzat …’un kullandığına ilişkin tespiti karşısında ceza mahkemesinin verdiği beraat kararında haksız fiilin vakıasına ilişkin tespitinin mahkememiz dosyası bakımından kesin delil teşkil ettiği, davalı şahısların murisi ve davalı … Şirketinin sigortalısı olan …’in haksız fiili ile müteveffanın ölümüne sebebiyet vermediği, bu nedenle davalıların talep edilen tazminatlardan sorumlu tutulamayacağı…” gerekçesiyle davacı …’un tüm davalılar yönünden maddi ve manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE, davacı …’un tüm davalılar yönünden maddi ve manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme, gerekçeli kararında ceza dosyasında aracı …’in kullandığına dair kesin ve inandırıcı delil bulunmamasından dolayı verilen beraat kararının kesinleştiğini ve bu nedenle davanın reddine karar verildiğinin belirtildiğini, ancak ceza yargılamasında kesinleşen kararın gerekçesinde hukuk yargılamasından farklı bir amacı olan ceza yargılanmasının temel ilkelerinden biri olan şüpheden sanık yaralanır ilkesine dayanarak beraat kararı verildiğini, …’in sanık olarak yargılandığı dosyada Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nce yüklenen suçların sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek, beraate ilişkin hüküm yönünden onama kararı verildiğini, ceza mahkemesince … hakkında verilen beraat kararı, hukuk mahkemesinde kesin hüküm/kesin delil oluşturmadığını, sanık hakkında ceza yargılanmasının temel ilkesi olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesi ile beraat kararı verildiğini, haksız eylemin tespiti bakımından maddi olgu yansıtmayacağından dolayı kesin delil oluşturmadığından bu nedenle … hakkında verilen beraat kararının hukuk hakimini bağlamadığını, sanık hakkında verilen beraat kararının maddi bir olguya dayanan delillerden bilirkişi raporuna, kaza tespit tutanağına vs. dayanmadığını, hukuk yargılamasından farklı bir amacı olan ceza yargılanmasının temel ilkelerinden biri olan şüpheden sanık yaralanır ilkesine dayanarak verildiğini, bu nedenle ceza hakimince somut bir olguya dayanmadan şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince verilen beraat kararı ceza yargılamasından farklı bir amacı olan hukuk yargılamasındaki hakimini bağlamayacağını, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkillerinin desteği olan …’un aracı kullandığı varsayımında dahi YHGK ve Yargıtay Hukuk Dairelerinin emsal içtihatları ile sebebiyet verdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitiren araç sürücüsünün, desteğine muhtaç yakınlarının, destekçilerinin kusurundan bağımsız, 3.kişi sıfatını haiz olarak hak sahipliğinden dolayı aracın trafik sigortasını temin eden sigortacıdan tazminat talep edebileceğini, müvekkillerinin, müteveffanın vefatından dolayı destekten yoksun kaldıklarını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Ceza Dava Dosyasında Davalı … Kazadan hemen sonra Olay Yerine gelen kişilere ve Sağlık Ekiplerine ve İfadesini alan Emniyet Mensuplarma açık ve net olarak “ vasıtayı ben sürüyordum.” Diye açık ve net beyanda bulunduğunu ve sorulması üzerine “ vasıtada benden başka kimse yoktu.” Diye beyanda bulunduğunu, bu hususun Ceza Dosyasında dinlenmiş bulunan olay yerine ilk gelen, bazıları Resmi Memur Durumunda olan Şahit beyanları ile Sabit olduğunu, bir kişinin kendi beyanından daha Kuvvetli bir Delil olamayacağını, Davalının Kaza anında Vasıtayı kendisinin sürdüğünü ve kendisinin Dereye uçurup Devirdiğini beyan ettiği gibi yanında kimsenin olmadığını söylemek sureti ile yanında bulunan Müvekkilinin oğlu müteveffa …’un da Boğularak Ölmesine Sebebiyet verdiğini, davalı eğer olay anında koşturup gelenlere yanında bir insan olduğunu söylese idi Müteveffa …nın boğularak ölmeyeceğini, olayın bir bakıma trafik kazası değil cinayet olduğunu, durum bu olduğu halde Ceza Davasında Şüpheden Sanık yararlanır düşüncesi ile Davalıya Beraat Kararı verildiğini, bu karara itiraz ettiklerini, ceza Mahkemesinin Beraat Kararı Hukuk mahkemesi hakimini bağlamayacağını, Kazayı yapan Vasıtayı Kullananın davalı olduğunu, açılan Tazminat davasının yerinde olduğunu, YHGK ve Yargıtay Hukuk Dairelerinin Emsal İçtihatlarında Müvekkilinin Sigortadan ve Davalılardan Tazminat Talep edeceğinin kabul edildiğini, bu hususta Mahkemece dikkate alınmadığını, Mahkeme Delilleri tam olarak toplamadan yaptıkları itirazları ve taleplerinin dikkate alınmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, müvekkillerinin Davalılardan ve Sigortadan Tazminat talep etme haklarının bulunduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacılar vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Ceza Mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamaktadır(H.G.K.nın 16/09/1981 gün 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı; M. Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; H.G.K.nın 27/04/2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı ilamı). Bu şekilde kabulün nedeninin de, hukuk usulünün bir şekil hukuku olması, davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesinin belirli süre koşullarına bağlı kılınması, tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesiyle yargılamaya belirli kısıtlamalar getirilmesi ve bunun sonucunda da hukuk hakiminin şekli gerçeği araması, maddi gerçeğin öncelikli hedefi olmaması gösterilmektedir. Ceza hakimi ise bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmayı hedeflemektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine dair ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. ( bkz. Aynı yönde Yargıtay 4. HD’nin 2021/24504 E. – 2022/9135 K. Sayılı ilamı)
Somut olayda, İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 17/11/2016 tarih ve 2015/173 Esas, 2016/211 Karar sayılı kararı ile sanığın savunmasında kazaya konu aracı vefat eden davacılar murisi …’un kullandığını belirttiği, bu savunmanın katılan … ( davacı) tarafından doğrulanmış olduğu, kazanın katılan …’un yanından ayrıldıktan kısa bir süre sonra meydana geldiği, bu durumda davacının cezalandırılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmiştir. Karar, Yargıtay 12. Ceza Dairesi incelemesinden geçerek onanarak kesinleşmiştir. Mahkemece, ceza mahkemesinin kesinleşen kararı ile davalı sürücünün kusurunun olmadığına yönelik maddi olay tespiti kesin olarak yapıldığından hukuk mahkemesinin bununla bağlı olduğu yönündeki gerekçesi yerindedir. Ancak; yine de davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Şöyle ki, 01/06/2015 tarihli yeni ZMSS Genel Şartları’nın yürürlüğünden önce meydana gelen trafik kazalarındaki ölümler bakımından, HGK’nın 15/6/2011 tarihli ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nın 22/2/2012 tarihli ve 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nın 16/01/2013 tarihli ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamlarında vurgulandığı üzere, davacıların talebinin ve iddia ettiği zararın ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayandığı; davacıların ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan ve doğrudan kendileri üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusurunun davacılara yansıtılamayacağı ilkeleri gözetilmeden davalılar yönünden yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekillerinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/359 Esas – 2021/7 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davacılar vekillerinin diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarını talep halinde ilgili davacılara iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/10/2023