Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/388
KARAR NO : 2023/1493
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/03/2017 (Dava) – 08/12/2020 (Karar)
NUMARASI : 2017/339 Esas – 2020/712 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 11/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/12/2020 tarih ve 2017/339 Esas – 2020/712 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin babaları, …’in ağabeyi …’in 09.12.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında vefat ettiğini, olay günü müteveffa yaya olarak karşıdan karşıya geçerken davalılardan …’nin kullandığı diğer davalı …’e ait … plakalı minibüsün çarpması sonucu hayatını kaybettiğini, olay hakkında İzmir 32. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/32 Esas sayılı dosyasından yargılamanın devam ettiğini, iş bu dosyada kusur raporunun bulunduğunu, ancak rapora itirazlarının olduğunu, olayın gerçekleştiği tarihte müteveffanın yaşlılık aylığı aldığını, davalı sigorta şirketinin … plakalı aracın sigortacısı olduğunu ileri sürerek, 14.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan, davalı sigorta şirketi bakımından olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi, diğer davalılar bakımından olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, her bir davacı için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 70.000,00 TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi manevi tazminat sorumluluğunu üstlenmiş olduğundan … Sigorta A.Ş’den olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile, diğer davalılar bakımından olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … ve … vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesiyle; müteveffa …’in yapılan otopsi sonucu düzenlenen 24/12/2015 tarih 2015/9258-2420 sayılı otopsi raporuna göre vefat eden …’in kanında 149/mg-dl ETHENOL bulunduğunun rapor edildiğini, müvekkili kazanın meydana gelmemesi için kendisinden beklenen tüm özen ihtimamı gösterdiğini, ancak müteveffa …’in kullandığı maddeler nedeni ile sağlıklı bir tavır sergileyememesi nedeni ile elim kazanın meydana geldiğini, ayrıca kaza anında müvekkilinin kullandığı araca ait GPRS kayıtları da Ceza yargılaması sırasında sunulmuş olup, olay anında müvekkilinin hızı 24 km/saat olarak tespit edildiğini, sunulan rapor ve kayıtlar karşısında müvekkilinin meydana gelen kazanın engellenebilmesi için gereken dikkat ve özeni gösterdiği ve kusurunun olmadığının açıkça ortada olduğunu, müvekkillerinin, davacıyı hastanede bulunduğu anda ziyaret etmek istemişse de davacılar ve yakınları tarafından engellendiğini, davacılar tarafından talep edilen maddi ve manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacıların desteklerinin kendi kusuru neticesi vefatı sonrası bu durumdan ekonomik talep beklentilerinin hukuken kabulünün mümkün olmadığını, müteveffanın kaza anında emekli maaşı ile geçindiğini dava dilekçesi ile de belirtildiği, farklı bir geliri de bulunduğu yönünde herhangi bir iddianın söz konusu olmadığını, bu durumda müteveffanın vefatı sonrası davacıların destekten yoksun kaldığı iddiası hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacılardan … mirasçı sıfatına da haiz olmadığından yasal olarak maddi-manevi zarar talep etmesinin mümkün olmadığını savunarak, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesiyle; davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davaya konu … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe teminat limitiyle sınırlı olduğunu, davacıların müteveffanın ölmeden önceki sürekli ve düzenli desteğini maddi olgularla ispat etmekle yükümlü olduğunu, müvekkili şirketin temerrütünün söz konusu olmadığını savunarak, açılan davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin de davacılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…1-Maddi Tazminat İstemi Yönünden yerinde görülmeden davanın REDDİNE,
2-Manevi Tazminat İstemi Yönünden ; davanın KISMEN KABULÜNE, her bir davacı için 4.000,00 TL’den toplam 28.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 09.12.2015 tarihinden itibaren (davalı sigorta şirketi yönünden her bir davacı için hükmedilen tazminatın temerrüt tarihi olan 09.12.2016 tarihinden itibaren avans faizi işletilmek ve sigorta poliçe limiti olan 25.000,00 TL’den sorumlu olmak kaydıyla, her bir davacıya eşit olarak paylaştırılmak suretiyle) yasal faiz işletilerek davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hazırlanan ve denetlenebilirliği olmayan bilirkişi raporu Mahkemece hükme esas alındığını, 30.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda; “Davalı sürücünün müteyakkız seyretmediği”, 10.10.2018 tarihli raporda “Olay mahallinde herhangi bir fren izi tespit edilemediği”, yine aynı tarihli raporda “…Yayanın kaplamada katetmiş olduğu mesafe dikkate alındığında bu yayaya karşı kazayı önlemeye yönelik olarak zamanında etkin fren tedbirini almadığı.” tespit edilmiş olmasına karşılık hiçbir objektif ve somut ölçüt ortaya koymadan yalnızca müteveffa yaya …’in geçiş yapmadan evvel seyir halinde olan araçların seyir durumlarını yeterince kontrol etmediğini, kendi can güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ileri sürülerek belirlenen %65 kusur oranı son derece hatalı ve bilimsellikten uzak olduğunu, tüm bu eksikliklere rağmen müteveffa’nın asli kusurlu kabul edilmiş olmasının ve belirlenen kusur oranının hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı sürücünün minibüs şoförü olması ve minibüs şoförlerinin seyir halindeyken bir yandan ücretleri toplayıp bir yandan da yolcu toplamaya çalışması ve kazanın bunun sonucunda dikkatsiz ve özensiz davranıştan kaynaklandığının göz önüne alınmadığını, dolayısıyla belirlenen kusur oranlarının tamamen gerçeklikten uzak olduğu ve müteveffa yayanın asli kusurlu olmasının mümkün olmadığını, hız sınırının 50 km olduğu yolda davalı sürücünün tespit edilen hızının 24 km civarda olduğuna katılmamakla birlikte bu şekilde olduğunun kabulü halinde dahi ani frenle rahatça kazadan kaçınabilecekken hareketini tamamlamak üzere olan müteveffa yayaya çarpmış olmasının dikkatsiz bir şekilde seyir halinde olduğunu gösterdiğini, mahkemece manevi tazminat istemlerine ilişkin karara, hatalı şekilde belirlenen kusur oranları dayanak alınmış ve sonuç olarak manevi tazminat istemleri yönünden baba/ağabey lerini kaybetmiş davacılara huzur getirmenin ve hakkaniyetin çok altında manevi tazminata hükmedildiğini, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının araştırılması neticesinde gelen yazı cevaplarının değerlendirildiği belirtilmiş ise de, bir kısım davacıların ev hanımı olduğunu, ülkenin ekonomik koşulları nazara alındığını, manevi tazminat istemlerinin hakkaniyete ve gerçek kusur durumuna uygun olarak tekrar değerlendirilmesi gerektiğini, mahkemece destekten yoksun kalma tazminat istemleri 16.06.2020 tarihli bilirkişi raporu ile belirtilen davacıların yardıma muhtaç olmadıkları ve çalışmalarına engel oluşturabilecek bir sağlık sorununun olmadığı hususlarının dayanak alınarak reddedildiğini, ancak somut olayın özelliklerinin yeterince incelenmediğini, davacı …’in müteveffanın kardeşi, diğer davacılar müteveffanın çocukları olduğunu, davacı çocukların bir kısmının ev hanımı olduğunu, davacıların düzenli olarak müteveffa babalarından destek gördüğünü, aile içi ilişkilerinde müteveffanın bütün çocuklarına ömrü boyunca eylemli bir şekilde destek olduğunu ve kaza sonucu vefatına kadar destek olmaya da devam ettiğini, ülkemiz aile yapılanması ve kültürü göz önünde bulundurulduğunda müteveffanın davacı çocuklarına yaptığı yardımları belgelendirmesini beklemenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, maddi tazminat istemlerinin reddinin haksız olduğunu, davacı … davacının kardeşi olduğunu ve müteveffa’nın vefatına kadar onla birlikte yaşadığını, aynı zamanda şizofren kardeşine baktığını, Mahkemece davacı …’in ölenin bakım ve desteğine ihtiyaç duyduğunu, ayrıca ölen müteveffa …’in de davacı …’ye destek sağlayacak kadar refah içerisinde yaşadığına dair dosyada yeterli kanıt uyandıracak delil bulunmadığından bu davacı açısından da destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin istemin reddedildiğini, ihtiyari dava arkadaşlığında vekalet ücretlerinin her istem için ayrı ayrı karara bağlanması gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; meydana gelen kazaya ilişkin olarak, gerek Savcılık aşamasında alınan bilirkişi raporunda gerekse de Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi tarafından verilen 06/02/2017 tarihli raporda “…Maktul yaya … olay mahallinde karşıdan karşıya geçişini; istikametine göre sağ tarafından gelmekte olan sanık sürücü idaresindeki minibüsün hızını ve konumunu dikkate alarak yapması gerekirken bu hususa riayet etmediği, ilk geçiş hakkını bu minibüse vermeden kendi can güvenliğini tehlikeye atacak şekilde kontrolsüzce karşıdan karşıya geçişini sürdürmesi neticesi meydana gelen olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı ile asli derecede kusurlu…” olduğu rapor edildiğini, müteveffa …’in yapılan otopsi sonucu düzenlenen 24/12/2015 tarih 2015/9258-2420 sayılı otopsi raporuna göre vefat eden …’in kanında 149/mg-dl ETHENOL bulunduğunun rapor edildiğini, müvekkilinin kazanın meydana gelmemesi için kendisinden beklenen tüm özen ihtimamı gösterdiğini, ancak müteveffa …’in kullandığı maddeler nedeni ile sağlıklı bir tavır sergileyememesi nedeni ile elim kazanın meydana geldiğini, ayrıca kaza anında müvekkilinin kullandığı araca ait GPRS kayıtları da ceza yargılaması sırasında sunulduğunu, olay anında müvekkilinin hızının 24 km/saat olarak tespit edildiğini, rapor ve kayıtlar karşısında müvekkilin meydana gelen kazanın engellenebilmesi için gereken dikkat ve özeni gösterdiği ve kusurunun olmadığını, hükme esas alınan kusur oranını kabul etmediklerini, müvekkillerinin, davacıyı hastanede bulunduğu anda ziyaret etmek istediklerini ancak davacılar ve yakınları tarafından engellendiğini, davacılar tarafından talep edilen ve Mahkeme tarafından hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacıların babası-kardeşinin kendi kusuru neticesi vefatı sonrası bu durumdan ekonomik talep beklentilerinin hukuken kabulünün mümkün olmadığını, müteveffanın kaza anında emekli maaşı ile geçindiğinin dava dilekçesi ile belirtildiğini, farklı bir geliri de bulunduğu yönünde herhangi bir iddianın söz konusu olmadığını, meydana gelen kaza dolayısı ile müvekkillerinin de en az davacılar kadar üzgün olduğunu, davaya konu olayda, davacıların murisinin asli derecede kusurlu olduğunu, hükmedilen manevi tazminat miktarının, olayın özelliklerine, davacıların murislerinin ölümünden etkileniş derecesine ve olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşmediğini ve fahiş olduğunu, davacılar yönünden davacılar murisinin asli kusuru, yaşı, sosyo- ekonomik durumunun dikkate alınarak adalete uygun, makul bir manevi tazminat takdir edilmesi gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece davacıların geçirdiği trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı hakkı olmadığı kanaatine varıldığından müvekkili şirket aleyhine açılan bu davanın, davacılar yönünden reddine karar verilmesinin yerinde olduğunu, ancak yerel mahkemece manevi tazminat ve vekalet ücreti takdirinde hata yapıldığını, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu, davaya konu kazaya karışan … plaka sayılı araç müvekkil … nezdinde 0001-0210-11275514 numaralı Tüm Oto Sigorta Poliçesi ile 14/03/2015-27/12/2016 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, tüm Oto Sigorta Poliçesinde ek teminat olarak yer alan İhtiyari Mali Mesuliyet Teminatı gereğince dava konusu zararlara ilişkin olarak sorumluluklarının poliçe limiti ile sınırlı olduğunu bu nedenle vekâlet ücreti sorumluluklarının da bu miktara isabet eden oranlarda olacağını, poliçe limitinin maktuen ödenecek rakam olmadığını, kazaya sebep olan olayda kusur durumunun tespitinin hatalı olduğunu, öncelikle kusur durumunun net olarak tespitinin gerektiğini, davacı tarafın sigortalı araç sürücüsüne raci kusur ve zararı kanıtlayamaması halinde müvekkili şirketin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, yerel mahkemece gerçek kusur tespiti yapılmadan karar verilmesinin doğru olmadığını, mahkemece alınan kusur bilirkişisi raporunda sigortalı sürücünün %35, davacı yayanın %65 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, yoruma dayalı objektiflikten uzak kusur oranı değerlendirilmesi kabul etmediklerini, mahkemece rapora itirazları değerlendirilmeden karar verildiğini, mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının afaki ve fahiş olduğunu, dosyada mevcut kusur oranını kabul anlamına gelmemekle birlikte hükmedilen tazminatın hakkaniyete aykırı olduğunu, manevi tazminat miktarının tayininde haksız fiili oluşturan olayın özelliğinin yanında tarafların sıfatı, sosyal ve ekonomik durumlarının dikkate alınmasının zorunlu olduğunu, belirlenecek miktarın ceza olarak tayin edilemeyeceğini ve zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, yerel mahkemece hükmedilen tazminata işletilecek avans faizi ve başlangıç tarihi olarak 09/12/2016 tarihinin belirtildiğini, kararın bu yönüyle hatalı olduğunu, her bir davacı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de yanlış olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacılar ve davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu ve aktüer bilirkişi raporlarının tarafların itirazlarını karşılayacak şekilde, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, davacıların destekten yoksun kalma tazminata hak kazanma şartlarını taşımadıkları, destek ile ayn evde yaşayan davacı kızkardeşin emekli olup desteğe ihtiyacının olmadığı, zaten bu hususun da davacı tarafından dosya kapsamına göre ispat edilemediği, aynı evde yaşamanın salt destek tazminatına hak kazanılmasına da yeter sayılamayacağı, tarafların kazadaki kusur derecelerine göre manevi tazminatın hak ve nesafete uygun olarak tespit edildiği, ihtiyari dava arkadaşı olan davacılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti tahsisinin de yerinde olduğu anlaşılmakla, tarafların istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar ve davalılar vekillerinin İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/339 Esas – 2020/712 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacılar istinafı yönünden; alınması gerekli 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL istinaf karar harcının davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
Davalılar … ve … istinafı yönünden; alınması gerekli 1.912,68 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.853,38 TL istinaf karar harcının davalılar … ve …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
Davalı sigorta şirketi istinafı yönünden; alınması gerekli 1.707,75 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.648,45 TL istinaf karar harcının davalı sigorta şirketinden tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/10/2023