Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/371 E. 2023/1416 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/371
KARAR NO : 2023/1416

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2021
NUMARASI : 2019/139 Esas – 2021/32 Karar
DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Sicilden Terkini
DAVA TARİHİ : 24/10/2019
BAM KARAR TARİHİ : 28/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/02/2021 tarihli 2019/139 Esas ve 2021/32 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yanın müvekkiline ait “… + şekil” markası ile iltibasa yol açacak şekilde, aynı isimle “…” markasını 2019/28165 no ile tescil ettirdiğini, müvekkili şirkete ait uzun yıllardır kullanılan, Türkiye genelinde ve yurt dışında faaliyet gösterdiği yerlerde yüksek tanınırlığı olan “… + şekil” markası ile davalı tarafça aynı mal ve hizmet alanlarında faaliyet göstermek üzere tescil edilmiş “…” markası arasında, halk tarafından kolaylıkla bağlantı kurulabileceğini, karıştırılabileceğini, müvekkilinin markasının tanınmış marka niteliğinde olduğunu, ayrıca “…” markasının müvekkilinin ticaret unvanını içerdiğini, davalı tarafça marka tescilinin kötü niyetli olarak yapıldığını belirterek, haksız ve hukuka aykırı “…” markasının hükümsüzlüğünü, sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin markasının 1. Sınıf emtiada, davacının markasının ise 4. Sınıf emtiada kayıtlı olduğunu, iki tarafın markalarının farklı sınıflarda yer aldığını, ayrı sektörlerde faaliyet gösterdiğini, davacı yanın tanınmış marka olduğuna dair tanınmış marka tescili bulunmadığını, müvekkiline ait markaya ilişkin hiçbir nispi ve mutlak red sebebi bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davacının davasının kısmen kabulüyle, davalı adına tescilli 2019/28165 nolu markanın 1.sınıfta yer alan “sanayide, bilim sahasında, fotoğrafçılıkta, tarım, bahçecilik ve ormancılıkta kullanılan kimyasallar” şeklindeki emtialar yönünden hükümsüzlüğüne, sicilden terkine, sair emtialar yönünden talebinin reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalıya ait tescilin, davalının tescil ettirdiği 1. sınıfla müvekkilinin çok daha önceki tarihli tescilli bulunduğu 4. sınıfla mal/hizmet açısından benzerlik gösterdiğini, davalı tarafından tescili gerçekleştirilen markadaki “…” ibaresinin müvekkilinin markası ile bire bir aynı olduğundan ses/işaret benzerliğinden kaynaklı iltibasa yol açacağını, bu hususların bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, aynı zamanda davalının tescil ettirdiği markanın müvekkilinin ticari unvanını barındırdığını, SMK 5/1-Ç, SMK 6/1, SMK 6/5, SMK 6/6, SMK 6/9 hükümleri gözetildiğinde mutlak ve nısbi red nedenlerine haiz olduğundan davanın kabulüne karar verilmesinin gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının davalı adına kayıtlı 2019/28165 markasının SMK 6/1 kapsamında benzerlik ve karıştırılma, tanınmışlık ve kötüniyetli tescil sebebi ile hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabul ile kısmen reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı markası 556 S KHK, davalı markası 6769 Sayılı SMK döneminde sicile tescil edilmiştir.
Türk marka hukukunda iltibas (karışıklık yaratma) hususu 556 sayılı KHK’da hem mutlak hem nispi red nedeni olarak 7 (1) (b) ve 8 (1) (b) maddelerinde düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye göre tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil başvurusu reddedilecektir. KHK’daki deyimiyle “halk tarafından karıştırılma ihtimali” incelenirken gerek Yargıtay içtihatlarında gerek öğretide kabul edildiği üzere, markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba dikkate alınmalı ve inceleme buna göre yapılmalıdır. Zira benzerlik göreceli bir kavram olduğundan bu olgunun objektif bir esasa bağlanması gereklidir. Objektif esas ise, markanın bütünü dikkate alındığında ilk bakışta kolayca ayırt edilemeyecek şekilde bir benzerliğin olmasıdır. Karıştırılma (iltibas) ihtimalinden bahsedilmek için halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurması yeterlidir. Başka bir deyişle, tescilli marka ile kullanılan işaret arasında görsel ve sesçil (fonetik) yönden benzerlik bulunmasa, hatta genel görünüş (umumi intiba) açısından ayniyet veya benzerlik bulunmasa dahi, halk bunlar arasında herhangi bir şekilde bir bağlantı kuruyorsa karıştırılma ihtimalinin mevcudiyeti kabul olunacaktır. 556 sayılı KHK’nin 9/1-b maddesinde “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bununla birlikte halk, aldığı mal veya hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bilse fakat güvendiği işletme ile mal veya hizmet aldığı işletme arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu zannetse bile “karıştırılma ihtimali” olduğunun kabulü gerekmektedir (Tekinalp, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2012, s. 434). Buradaki “halk” kavramından ortalama niteliklere sahip olan tüketicilerin anlaşılması gerekir.
Bir markanın tanınmışlığının tespitinde ise, toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi, markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, marka promosyonlarının hedef aldığı alan, promosyon süresi ve yoğunluğu, markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları ve markanın ekonomik değeri gibi kriterlerin esas alınmalıdır.
Kötüniyet iddiası yönünden ise, marka sahibinin sorumluluğunun tespiti bakımından kötüniyet önemli bir kavramdır. Türk marka uygulamasında marka tescilinde kötüniyetin varlığını hem bir tescil engeli hem de bir hükümsüzlük sebebi olduğunu kabul eden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanma niyeti olmaksızın sadece yedekleme veya marka ticareti yapma amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tescillerin, marka hukuku kapsamında genel olarak kötüniyet olduğu, her somut olayın özelliklerinin gözönüne alınması suretiyle de kötüniyetin belirlenmesi gerektiğini belirtilmiştir.( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/4261 Esas, 2022/8240 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
Somut olayda, davacı yan, davalı markasının davacının ticaret unvanını içerdiğini, bu nedenle tüm sınıflar yönünden hükümsüz sayılarak sicilden terkini gerektiğini ileri sürmüştür.
İlk derece mahkemesince, davacının ticaret unvanı bakımından, davalı markasının hükümsüz sayılıp sayılmaması yönünde inceleme ve değerlendirme yapılmaması, olumlu /olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının belirtilen yönden kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine, kararın kaldırılması sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının ESASTAN KABULÜNE; İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/02/2021 tarihli 2019/139 Esas ve 2021/32 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde kendisine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
b)İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 28/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.