Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/344 E. 2023/1384 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/344
KARAR NO : 2023/1384

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2016 (Dava) – 27/10/2020 (Karar)
NUMARASI : 2016/1093 Esas – 2020/555 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 27/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/09/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/10/2020 tarih ve 2016/1093 Esas – 2020/555 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15.09.2015 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki motosiklet ile kaza tarihinde geçerli ZMMS olmayan … plakalı aracın karıştığı trafik kazasında müvekkilinin yaralandığını, olay nedeni ile müvekkilinde geçici ve sürekli iş göremezlik durumu oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100,00 TL maddi tazminatının davalıdan kusur oranına göre tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin …’ndan karşılanacak zararlar arasında yer almamasından dolayı davacının kendilerinden geçici iş göremezlik tazminatı taleplerinin bulunamayacağını, kazaya sebebiyet veren … plakalı araç ve davacı tarafın kullanmış olduğu araç açısından kusurun ve zararın ispatlanması gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, …nın kaza tarihi itibariyle temerrüde düşmediğini, muaccel bir alacağın olmadığını, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…15/09/2015 günü saat 14:00 sıralarında sürücü … sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı kamyonet ile 3415 Sokağı takiben seyri sırasında kaza mahalli kontrolsüz kavşak noktasına geldiği esnada idaresindeki aracın ön kısımları ile seyir istikametine göre sağ tarafında bulunan kavşak kolundan, 907 Sokağı takiben gelen ve düz istikamette seyir halinde olan sürücü … sevk ve idaresinde bulunan tescilsiz motosikletin sol yan orta tafı ile çarpışması sonucu bahse konu trafik kazası meydana geldiği, davacının yaralandığı, bu yaralanması neticesinde; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinden alınan 10.01.2020 tarihli rapora göre davacıda sol tibia (bacak kemiği) kırığına bağlı gelişen sol ayak bileği eklemi hareketlerindeki hafif kısıtlılık nedeniyle kişinin sakatlık oranı %4 (dört) olarak bulunduğu, tespit edilen sürekli iş göremezlik oranına neden olan sol tibia (bacak kemiği) açık kırığı ile kaza arasında illiyet bağının bulunduğu, tıbbi iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 4 (dört) ay olarak kabul edildiği, ATK Trafik İhtisas Dairesinin 30.04.2019 tarihli yazısında geçerli ZMMS olmayan … plakalı araç sürücüsü … %60, davacı %25, dava dışı … %15 oranında kusurlu görülmüştür. Hesap Bilirkişisi … tarafından düzenlenen10/07/2020 tarihli raporda; 26.04.2016 tarihinde Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı yasa ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90.maddesinde yapılan değişiklikle, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” hükmü getirilmiştir. Yasanın atıf yaptığı 01.06.2015 tarihli Zorunlu Trafik Sigortası Genel Şartlarının A.5.c maddesinde, sürekli sakatlık ve DYK tazminatlarının genel şartlar ekinde yer alan esaslara göre belirleneceği belirtilmiştir. Genel şartlar Ek.2-3’ de yer alan düzenlemeye göre de hesaplamalarda TRH-2010 yaşama tablosunun kullanılacağı, iskonto oranının (teknik faiz) %1,8 olarak dikkate alınacağı ve tazminat hesaplanırken “devre başı ödemeli belirli süreli rant” formülünün kullanılacağı düzenlenmiştir. Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde, dava konusu olayın tarihinin …’nın sorumluluğu bakımından 01.06.2015 tarihli ZMMS Poliçesi Genel Şartlarından sonraki bir tarih olduğundan tazminat hesabı “TRH-2010 yaşama tablosu” ve “Devre başı ödemeli belirli süreli rant” formülüne dayanan yöntem esas alınarak %1,8 teknik faiz (iskonto) oranı uygulanarak yapılmıştır. Davacı olay tarihinde 13 yaşında olup kazanç elde etmesi söz konusu değildir. Geçici iş göremezlik zararı, 6098 sayılı Borçlar Kanunu 54/2.maddesinde kazanç kaybı olarak nitelendirildiğinden güncel Yargıtay 17.Hukuk Dairesi kararlarında da vurgulandığı üzere iyileşme dönemi içinde davacının yaşı itibari ile kazanç kaybı oluşması söz konusu olmadığından geçici iş göremezlik zararı hesaplanmamıştır. Sürekli iş göremezlik zararı olay tarihinden itibaren hesaplanmıştır. Davacının sürekli iş görmezlik tazminatının 23.826,72 TL olarak tespit edildiği, ancak tespit olunan tazminatının poliçe ölüm/sakatlık limitini dahilinde olduğu, davacıya SGK tarafından geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ödenmediği, davalı …nın araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu, ancak sorumluluğu kaza tarihinin yeni genel şartların yürürlüğe girdiği 01/06/2015 tarihinden sonra olması nedeniyle aktüer bilirkişi raporunda esas alınan hesaplama yönteminin Yargıtay uygulamaları ile benimsenen esaslara uygun ve hüküm kurmaya yeterli olduğu…” gerekçesiyle davanın KABULÜ ile, 23.826,72-TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece dava aşamasında 10.01.2020 tarihli Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurumun’dan aldırılan davacı …’ye ait maluliyet raporunda yapılan incelemede; raporda ilgili 20.02.2019 tarih 30692 sayılı resmi gazetede yayınlanan Erişkinler İçin Engellik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliği ‘ne göre davacı müvekkilinin sakatlık oranının %4 (dört), tıbbi iyileşme süresinin 4 ( dört ) ay olarak tespit edildiğini, Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 TARİH 2019/40 E., 2020/40 K. sayılı iptal kararı ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinde geçen zorunlu mali sorumluluk sigortasında geçen tazminatların “bu kanun ve bu kanun çercevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” ifadesi, “ve genel şartlarda” ve 92. maddesinin iptaline karar verildiğini, Anayasa mahkemesinin iptal kararı uyarınca uyarınca kaza tarihinin 15.09.2015 olması sebebiyle maluliyet raporunun “maluliyet tespiti işlemleri yönetmeliği” hükümlerine göre hazırlanması gerektiğini, 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin sadece Ek-1 bölümünde yapılan değişiklikler içerdiği Ek-3 ve diğer cetvelleri, meslek grupları bölümünü içermediği, dolayısıyla 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile sadece beden çalışma gücününün en az % 60 ‘ını kaybedip kaybetmediğine (hangi hastalık ve arızaların malulen emeklilik kriterlerine uyduğu) ilişkin değerlendirme yapılabileceği nedeniyle 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uyarınca davacı müvekkilinin geçici ve sürekli iş gücü kaybı olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, 10.01.2020 tarihli Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Kurumu Raporu hüküm kurmaya elverişli bir rapor olmayıp, 17.07.2020 tarih ve 2019/40 Esas Sayılı, 2020/40 Karar sayılı Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı uyarınca dosyanın tekrardan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği uyarınca davacı müvekkilinin geçici ve sürekli iş gücü kaybı olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, yeteri kadar inceleme yapılmadan ve somut, objektif ve hukuki verilere dayanılmadan yanlış sonuçlara ve kanaate varılarak hazırlanan raporların yargılamanın esasında dikkate alınmasının hukuken mümkün olmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafından başvuru şartı yerine getirilmeden haksız yere davanın açıldığını, müvekkili kurumun yazılı başvuruya cevap vermemesi veya verilen cevabın talebi karşılamaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkili kuruma herhangi bir başvuru yapılmadan dava yoluna gidildiğini, bu nedenle davacı tarafından dava şartının tam anlamıyla yerine getirilmeden dava yoluna gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının sevk ve idaresindeki motosiklet ile koruyucu ekipmanı olmaksızın seyahat ettiği kaza sonrası vücudunda oluşan arazlardan anlaşıldığını, davacının bilerek koruyucu ekipman kullanmadan motosiklete binmiş olması nedeniyle zarar görebildiğini, davacının ağır kusuru ile zarara rıza göstermiş olmakla müterafik kusurlu olduğunu, davacının kaza sırasında yeterli sürücü belgesinin olmadığını, davacının kaza tarihinde 18 yaşından küçük olduğunu, motosiklet için yeterli ehliyetinin olmadığını, bu nedenle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, tazminat hesaplamasına esas alınan maluliyet raporu ile ilgili yönetmelik hükümleri kapsamında tanzim edildiğini, ilgili yönetmelik hükümlerine göre tanzim edilmeyen, usul ve yasaya aykırı rapora göre hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğunu, raporda tazminat hesaplamasına esas alınan Ege Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından tanzim edilen 10/01/2020 tarihli raporun Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik kapsamında tanzim edildiğini, ancak davacının yaşının küçük olması sebebiyle söz konusu raporun Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik kapsamında düzenlenmiş olması gerektiğini, hükme esas alınan maluliyet raporunun sonunda bu hususun belirtildiğini, sürekli sakatlık tazminatı talebinin haklı olabilmesi için sakatlığı sürekli olduğunun raporda belirtilmesi gerektiğini, ayrıca raporda davacının sürekli olarak maluliyeti olduğunu bildirir hiç bir hususun bulunmadığını, sakatlık oranının kalıcılık oluşturduğuna ilişkin herhangi bir ibare olmadığını, maluliyet raporunun yargılama sırasında güncel mevzuata uygun şekilde alınması gerektiğini, aktüer hesap raporunda davacının askerlik süresi boyunca gelir elde edemeyeceğinin sabit olduğunu, ancak buna rağmen asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığını, hatalı şekilde tanzim edilen aktüer raporunun hükme esas alınmasını kabul etmediklerini, askerlik süresince gelir elde edemeyeceği gözetilerek hesaplama yapılması gerektiğini, davacının yaşının küçük olması nedeniyle annesinin ifade verdiğini, kazadan dolayı kimseden şikayetçi olmadıklarını beyan ettiklerini, başvuru konusu dosya ile ilgili tazminatın varlığına, miktarına ve diğer unsurlara hükmedilebilmesi açısından olayın trafik kazısı olup olmadığını, olayın oluş şekli, tarafların kusur oranlarının önemli olduğunu, ancak şikâyetin varlığının şikâyete bağlı suçlarda olayın araştırılması açısından ön koşul olduğunu, şikayet hakkı kullanılmadığı için savcılık tarafından Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı verildiğin, davacının şikâyet hakkını kullanmayarak olaya ilişkin gerekli bilgilerin elde edilmesinin önüne geçtiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-) Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davacının davadan önce davalıya başvurduğunun dosya kapsamına göre sabit olmasına, kaza sebebiyle şahsi haklardan vazgeçilmeden yalnızca cezai anlamda şikayetçi olunmamasının özel hukuktaki haktan feragat anlamına gelmemesine, davaya konu edilen sürekli iş gücü kaybına ilişkin zararın efor kaybı tazminatı vasfı da dikkate alındığında davacının askerlik süresi içinde de aynı zararının devam edeceği gözetilerek askerlik süresi için hesaplama yapılmasında bir isabetsizlik görülmemesine, davacının yargılama boyunca alınan raporlara itiraz etmemesi sebebiyle davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşmasına göre; davacı vekilinin tüm, davalı … vekilinin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-) Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 ile 01.09.2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne, 01.09.2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği’ne, 01.06.2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri, yaralananın çocuk olması halinde ise 20.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre maluliyetin tespiti gerekmektedir.
Somut olayda; kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak Ege Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen raporda, davacının kaza nedeniyle oluşan maluliyeti, Erişkinler için Engellilik Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre belirlenmiştir. Ancak, kaza tarihi 15.09.2015 olup Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre rapor alınması gerekirken yazılı şekilde söz konusu rapora dayalı hüküm tesisi hatalı olmuştur. ( aynı yönde Yargıtay 4. HD’nin 2021/18929 E. – 2022/14319 K. Sayılı ilamı)
3-) Ayrıntıları Yargıtay 17. HD’sinin 14/01/2021 gün ve 2020/2598 E-2021/34 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, ülke çapında uygulama birliği açısından tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Ayrıca yine Yargıtay 17. HD’sinin 14/01/2021 gün ve 2019/3292 E-2021/1848 K. sayılı kararında bakiye ömür TRH 2010 tablosu uyarınca belirlendikten sonra “…hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması” gerektiği belirtilmiştir. Bu açıklamalar uyarınca yapılan incelemede, mahkemece TRH 2010 yaşam tablosu ve “1.8” teknik faiz hesabıyla alınan aktüer rapora göre karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu açıklamalar ışığında mahkemece yapılacak iş, yukarıda kazanılmış hak olarak tespiti yapılan kusur oranları ve anılan içtihatlar gözetilerek aktüer bilirkişiden bu verilere göre ve İSTİNAF EDENLERİN SIFATINA GÖRE tarafların kazanılmış hakları da gözönünde bulundurularak taraf ve yargı denetimine elverişli, açık ve ayrıntılı ek bilirkişi raporu alınarak sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelerle KISMEN KABULÜ ile, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1093 Esas – 2020/555 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA;
Davacı istinafı yönünden; peşin alınan 380,00 TL istinaf karar harcından, alınması gerekli 269,85 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 110,15 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı istinafı yönünden; davalı tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde davalıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/09/2023