Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/332 E. 2023/1383 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/332
KARAR NO : 2023/1383

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/12/2019 (Dava) – 10/12/2020 (Karar)
NUMARASI : 2019/578 Esas – 2020/648 Karar
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 27/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/09/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/12/2020 tarih ve 2019/578 Esas – 2020/648 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 26/07/2019 tarihinde …’a ait ve … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın davacı …’a ait ve … sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, kazanın Çanakkale ili, Ezine ilçesi Çanakkale İzmir yolu olan D-550 üzerinde Bozcaada kavşağında meydana geldiğini, davacının aracıyla ilerlediği sırada sigortalı araç sürücüsünün dönüş yapmak istediği yön istikametinde iki tarafta da olan “Dur Levhası”nı dikkate almayarak kavşaktan kontrolsüz ve ani şekilde çıktığını, davacının kurallara uygun bir şekilde seyrettiği D-550 yolu istikametine dönüş yaptığını ve kurallara uygun bir şekilde ilerlemekte olan davacının yoluna girerek kazaya sebebiyet verdiğini böylece davacıya ait aracın hiçbir kusuru olmamasına rağmen ağır hasara uğradığını ve total pert duruma geldiğini, aracın Uludağ Gümrük ve Ticaret Müdürlüğüne terk edildiğini, … plakalı sigortalı aracın kontrolsüz dönüş yaparak kazayı başlattığını ve davacının aracında ağır maddi hasar meydana gelmesine sebebiyet verdiğini, davalının 23/08/2018-23/08/2019 tarihleri arasında geçerli olan ZMMS poliçesi nedeniyle sigortalı araç sürücüsünün tam ve asli kusuru ile sebep olduğu maddi hasardan sorumlu bulunduğunu, davada Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davaların, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabileceğini, dava açılmadan önce arabuluculuk yoluna başvurularak ve dava şartının yerine getirildiğini, davacıya ait ve Alman trafiğine kayıtlı aracın kazada tamir edilemeyecek şekilde hasar gördüğünü ve total pert hale gelerek davacı tarafından Uludağ Gümrük ve Ticaret Müdürlüğüne terk ve teslim edildiğini davacının oluşan zararın, aracın kaza tarihi itibari ile Almanya’daki rayiç değeri olduğunun kabülü gerektiğini, Almanya’da bulunan … Bilirkişi Bürosu tarafından düzenlenen 23/08/2019 tarihli bilirkişi raporu ile davacı aracının rayiç değeri KDV dahil 12.400,00 Euro olarak tespit edildiğini, aracın gümrüğe terk edilerek millileşmiş olduğundan aracın hurda değerinin düşülmesinin de mümkün olmadığını, davacının kaza sebebiyle gerçekleşen gerçek zararının aracın rayiç değerinin 12.400,00 Euro olduğunu, kaza tarihi itibariyle sigorta teminat limitiNİN 39.000,00 TL olduğu ve davalı sigorta şirketinin iş bu bedelinin temerrüt tarihindeki kur karşılığı tutarınca doğan zarardan sorumlu olduğunu, buna göre 39.000,00 TL’lik teminat tutarının 02/10/2019 tarihindeki karşılığının (1 Euro=6,2021) 6.288,19 Euro olduğu, kaza sebebiyle davacı bünyesinde meydana gelen zararın 12.400,00 Euro olduğu ve davalı sigortanın doğan zararın 6.288,19 Euro’luk kısmından temerrüd tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte sorumlu olduğunu, davacıya ait araçta meydana gelen zararın tespiti amacıyla alınması zorunlu bilirkişi raporunun tanzimi için davacı tarafından 100,00 Euro ödemede bulunulduğunu, davacı aracının yabancı plakalı ve davacının daimi ikametgahı da Almanya olduğundan araçtaki zararın da Alman rayiç değerlerine göre belirlenmesi gerektiğini, davalının ödemekle yükümlü olduğu hasar miktarı bakımından ihbarı izleyen sekizinci iş günü sonu olan 02/10/2019 tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmolunması gerektiğini, davalı sigorta şirketinin muhtemel süre uzatım talebinin reddinin gerektiğini ileri sürerek, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz olan İzmir mahkemelerinde açıldığını, arabuluculuk görüşmesi sırasında sigorta vekili poliçede sorumlu oldukları tüm bedeli ödeyeceklerini teklif etmiş ise de, davacı tarafından bu talebin kötü niyetli olarak red edildiğini, davacının sigorta şirketini davada taraf olarak tutarak İzmir mahkemelerini yetkili kılmaya çalıştığını, davacının arabuluculuk yoluna başvurduğunu ve dava şartını yerine getirmiş olduğunu iddia etmekte ise de, taraflarına arabuluculuk görüşmelerine davet edilmediğini, bu nedenle dava şartı olan olan arabuluculuk görüşmeleri yerine getirilmediğinden dava şartı yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, 26/07/2019 tarihli kaza tutanağında da görüldüğü üzere kazanın meydana gelmiş olmasında davacı tarafın da kusuru bulunduğunu, KTK’nın 52/1-a maddesini ihlal etmiş olan davacının, kazanın meydana gelmesinde davalının tek ve tam kusurlu kabul edilmesini talep ederek hasar gören aracın bedelinin tamamını dava konusu yaptığını, davacının hasar gören araca istinaden yaptırmış olduğu tespitte belirlenen bedelin tamamının talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacının tazminatının fiili ödeme tarihindeki kur karşılığı olan Türk Lirası üzerinden tahsili talebinin de hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, Türk Lirasının yabancı para karşısındaki değeri dikkate alındığında, davacının bu talebi ile haksız zenginleşeceğinin aşikar olduğunu, davacıya ait aracın, Alman … Bürosunun 40-0687464-59 sigorta numaralı poliçesi ile sigortalı olduğunu davacının iş bu sigorta poliçesine istinaden yapacağı talebine karşılık elde edeceği bedel ile davalıdan ve sigortasından talep ettiği bedelin karşılaştırılması gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından 26/07/2019 tarihinde, davacıya ait … yabancı plakalı araç ile davalı sigorta şirketine sigortalı … plaka sayılı aracın trafik kazasına karşığı, kusurun davalı sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünde olduğunu ve kaza sonrası davacının aracında maddi hasarlı meydana geldiği iddia edilerek 12.400,00 Euro hasar bedeli ile 100,00 Euro bilirkişi ücreti alacağının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsili istemi ile mahkemeye başvurulduğunu, ancak huzurdaki davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalı sigorta şirketinin yerleşim yeri itibariyle huzurdaki davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın kazaya karışan her iki aracın malikinin de ticari işletmesiyle ilgili olmayan, dolayısıyla ticari iş niteliğinde olmayan bir trafik kazasından kaynaklandığını, davacı ile davalı şirket arasında da bir sözleşme olmadığını, dolayısıyla olayın haksız fiile dayandığı dikkate alındığında davanın asliye ticaret mahkemeleri nezdinde değil Asliye Hukuk mahkemeleri nezdinde görülmesi gerektiğini, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe metni üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olduğunu ve davalı şirket tarafından huzurdaki davadan önce İstanbul Anadolu 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/143 D.iş sayılı dosyasından belirlenen tevdi mahalline 13/12/2019 tarihli karar uyarınca poliçe teminat limitinin tamamının ödenmiş olduğunu, davalı şirket yönünden davanın esastan reddinin gerektiğini, davalı şirket yönünden ekspertiz ücretine yönelik talebin reddi gerektiğini, davanın esasına girilmesi halinde poliçe teminat limiti tükenmiş olduğundan davanın davalı şirket yönünden konusuz kalması nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince “…Davanın KISMEN KABULÜNE, Davacıya ait aracın pert-total işlemine tabi tutulması gerektiği görülmekle oluşan hasardan dolayı zararın 12.400,00 EURO hasar bedelinden kusur oranları dikkate alınarak 9.300,00 EURO zarar meydana geldiği kabul edilmekle, Davalı şirket tarafından yapılan 39.000,00 TL ödemenin davacı vekili hesabına yatırıldığı tarih olan 10/03/2020 tarihi itibari ile karşılığı olan 5.547,21 EURO bedel yönünden davanın konusu kalmadığından ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, Bakiye 3.752,79 EURO hasar bedelin, 740,98 EURO’luk kısmından davalı sigorta şirketinin de diğer davalılarla birlikte sorumlu olduğu dikkate alınarak davalı sigorta şirketi yönünden 02/10/2019 tarihinden itibaren, davalılar … ve … yönünden kaza tarihi olan 26/07/2019 tarihinden itibaren 3095 Sayılı yasa uyarınca uygulanacak faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Efektif satış kuru karşılığı TL olarak davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kazanın oluşumunda kusuru bulunmayan müvekkiline, kök ve ek raporlarda %25 oranında kusur izafe edildiğini, bu raporların karara dayanak yapılarak eksik inceleme yapılmasının doğru olmadığını, kazanın oluşumunda kusuru bulunmayan müvekkiline, %25 oranında kusur izafesinin hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmadığını, kök bilirkişi raporunda ve ek bilirkişi raporunda müvekkiline ait … yabancı plakalı araç sürücüsünün otomobille seyri esnasında kendi istikametine hitaben 150 m. Geride “Ana yol- Tali yol kavşağı” ve 200 m. Geride “50 km. Hız sınırı” levhaları mevcut olmasına rağmen gerekli dikkat ve özeni göstermediğinin ifade edildiğini, ancak bu durumu kabul etmediklerini, kaza anında … plakalı araç sürücüsü … olay sonrası ifadesinde, kaza anında aracın sürücüsü olduğunu olduğunu, Çanakkale istikametinden Balıkesir Altınoluk’a giderken, kavşağa doğru bir aracın durmaksızın bölünmüş yola çıktığını ve aracın çok yavaş gittiğini yolu terk etmediğini ifade ettiğini, müvekkilinin trafik kurallarına uygun şekilde seyir ettiği sırada gerekli tüm dikkat ve özeni göstermesine ve yasal sınırlara uygun hızla seyretmekte olmasına rağmen, sigortalı araç sürücüsünün “DUR” uyarısına ve asli kusurlu hallerden sayılan kavşaklarda geçiş önceliğine uymamasının kazaya sebebiyet verdiğini, dosya içerisine alınan tüm bilgi ve bulgular değerlendirildiğinde müvekkiline %25 oranında kusur izafe edilmesine sebebiyet verecek bir husus da bulunmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının müvekkili lehine kaldırılması gerektiğini, müvekkili şirketin hasar ve hukuk süreçlerinin tamamında trafik poliçe limiti olan 39.000 TL’nin ödenmesi için gerekli işlemlerin iletilmesini sağlayamadığı için tevdi mahalli davası açarak ödemeyi yapmak zorunda kaldığını, yerel mahkemenin davanın açılmasına müvekkili şirketin sebebiyet verdiği yönündeki gerekçesinin dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe özel ve genel şartları çerçevesinde poliçe metni üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olduğunu, hasar tarihi itibariyle maddi hasar/değer kaybı taleplerine ilişkin teminat limitinin 39.000 TL olduğunu, trafik sigortası zarar sigortası niteliğinde olduğundan zarar gören şahsın gerçek maddi zararının tespiti ve sigortalının sorumlu olduğu kusur oranında gerçek zararın tazmininin esas olduğunu, buna göre müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçede belirtilen teminat limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirket tarafından, davadan önce İstanbul Anadolu 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/143 Değişik İş sayılı dosyasından belirlenen tevdi mahalline, poliçe teminat limitinin tamamının ödenmiş olduğunu, müvekkili şirket yönünden davanın esastan reddine karar verilmesini gerektiğini, müvekkili şirketin 39.000 TL tutarı ödeyerek üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini ve yasadan kaynaklanan başkaca sorumluluğu kalmadığını, ekspertiz ücretinin yargılama gideri mahiyetinde olduğunu, asıl alacaktan ayrı olarak dava edilemeyeceğini, asıl alacağın ödenmiş olması sebebiyle müvekkili şirket yönünden ekspertiz ücretine yönelik talebin reddi gerektiğini, mahkeme tarafından yasal faize hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin başvuru sonrasında usul ve yasaya uygun olarak tazminat bedelini ödediğini, müvekkili şirketin temerrüdünün söz konusu olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte kazaya karışan araç ile müvekkili şirkette sigortalı olan aracın kullanım tarzının hususi olduğunu ve ticari amaçla kullanılmadığını, müvekkili şirketin asıl alacak yönünden kısmen sorumlu tutulmasına rağmen fer’ileri yönünden tamamından sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle araçtaki hasar bedelinin karşı araç malik, sürücü ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısından tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacı ve davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun yapılan incelemesinde;
6100 sayılı HMK.’nun 341-(2) maddesinde; “miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir” hükmü mevcuttur. Ayrıca, 6100 sayılı HMK.’nun Ek 1. maddesi 1. fıkrasında; HMK.’nun “341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların On Türk Lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında; HMK.’nun “341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır.
Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2020 yılı için HMK.’nun 341-(2) maddesindeki kesinlik sınırı 5.390,00 TL olmuştur.
Davalı sigorta şirketi yönünden kabul edilen ve istinaf incelemesine konu edilen kısmın dava tarihi itibariyle 4.795,40 TL olup, karar tarihi itibarı ile HMK.’nun 341-(2) maddesinde düzenlenen kesinlik sınırının altındadır. Bu durumda ilk derece mahkemesince verilen karar kesin niteliktedir.
Miktar olarak kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi ise sonuca etkili değildir.
Buna göre; mahkemece verilen karar kesin nitelikte olup, kesin olan kararlara karşı HMK’nın 346. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai karardır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden ret kararına karşı temyiz yolu da kapalıdır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih, 2017/5397 esas ve 2018/5 karar sayılı ilamı bu yöndedir.)
Açıklanan nedenlerle; karar tarihi itibariyle miktar olarak kesin olan mahkeme kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacağından, davalı sigorta vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yalnızca “kusur”a ilişkin olduğu anlaşılmakla yapılan incelemede;
Dosya kapsamında alınan kusura yönelik bilirkişi raporu ve olay sonrası tutulan trafi tutanağına göre; davalı sürücü …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı Hyundai marka araç ile tali yoldan Çanakkale-İzmir devlet karayoluna çıkmak isterken; kendisine hitap eden ve uyaran “DUR” trafik levhasını dikkate alarak, bölünmüş karayolunda seyreden araçlara geçiş önceliği vermesi gerekirken kontrolsüz ve dikkatsiz bir şekilde devlet karayoluna katılmak istediği esnada, Ezine istikametinden Ayvacık istikametine sürücü …/” ın sevk ve idaresinde olan … Alman plakalı … marka otomobille seyri esnasında bahse konu Bozcaada kavşağına yaklaşımında kendi istikametine hitaben kavşaktan 150 metre geride “Ana yol Tali Yol Kavşağı” ve 200 metre geride “50 km. hız sınırı” levhaları mevcut olmasına rağmen gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek mevcut hızı ile seyrine devam etmesi neticesinde ön kısımları ile … plakalı … marka aracın sağ ön kısımlarına çarptığı, çarpma sonrası … plakalı aracın takla atarak orta ayırıcı refüj içerisine düşmesi neticesinde yaralanmalı ve maddi hasarla sonuçlanan trafik kazasının meydana geldiği somut olayda; davalı sürücü …’ın kendi yönüne hitaben “DUR” trafik levhası bulunmasına ve gündüz sürüş şartlarına rağmen ana yola çıkmadan durup bölünmüş yolda seyreden araçların geçmesini bekledikten sonra D-550 K.K. no.lu bölünmüş karayoluna katılması gerekirken geçiş önceliğine uymama kuralına riayet etmeyerek %75 oranında kusurlu; davacı sürücüsünün ise olay mahallinin anayol tali yol kavşağı olması ve 50 km/saat azami hız sınırlaması olmasına rağmen aracının hızını azaltmayarak kazaya sebebiyet vermesi nedeniyle %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, alınan bilirkişi raporunun somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/578 Esas – 2020/648 Karar kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nun 341-(2) ve 346-(1) maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA;
Davacı istinafı yönünden; alınması gerekli 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
Davalı istinafı yönünden; Davalı … A.Ş. vekili tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcı ve 2.730,00 TL istinaf karar harcının davalı sigorta şirketine iadesine,
4-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendilerine üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/09/2023