Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/317
KARAR NO : 2023/1446
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2020
NUMARASI : 2020/188 Esas – 2020/646 Karar
DAVA : Zorunlu Trafik Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Maddi Tazminat (Hasar Bedeli ve Değer Kaybı)
DAVA TARİHİ : 19/03/2020
BAM KARAR TARİHİ : 04/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/12/2020 tarihli 2020/188 Esas ve 2020/646 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … plakalı araçlar 06.11.2019 tarihinde maddi hasarlı trafik kazasına karıştıklarını, kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsü …’ın “Kavşaklarda geçiş önceliğine uymamak” kusurunu ifa suretiyle asli kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketinin kazada kusurlu olan … plakalı aracın zorunlu trafik sigorta poliçesini tanzim eden şirket olduğunu, dava konusu araçta meydana gelen hasardan poliçe limiti ile sorumlu bulunduğunu, ayrıca kaza sonrası dava konusu araçtaki hasar bedelinin tespiti maksadıyla İzmir 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/41 D.İş sayılı dosyası ile delil tespiti talep edildiğini ve anılan dosyada makine mühendisi bilirkişinin düzenlemiş olduğu raporda, müvekkiline ait araçta 55.917,00 TL tutarında hasar olduğunun tespit edildiğini, 26.12.2019 tarihinde davalı şirketin resmi kayıtlı KEP adresine başvuruda bulunulduğunu, ancak müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, dava öncesinde yürütülen arabuluculuk müzakerelerinde de anlaşma sağlanamadığını, belirsiz alacak davası olarak ikame ettikleri iş bu davada fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak suretiyle dava konusu araçta oluşan hasar bedeline mahsuben 10.000-TL, değer kaybı alacağına mahsuben 10,00- TL olmak üzere 10.010,00 TL maddi tazminatın 26.12.2019 başvuru tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, İzmir 13.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/41 D.İş sayılı dosyasında sarf edilen 782,90 TL delil tespit gideri, (90,90 TL harç+350,00 TL bilirkişi ücreti+314,00 TL keşif harcı+28,00 TL tebligat gideri) ile 606,00 TL delil tespit vekalet ücretinden ibaret toplam 1.388,90 TL delil tespit gidenin yargılama gideri olarak tahsili ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
Davalı tarafa usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliğ edilmesine rağmen cevap dilekçesi sunmadığı, münkir kabul edildikleri görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “….Davacının davasının KABULÜ ile, hasar bedeli yönünden 38.000,00 TL tazminatın davalının temerrüt tarihi olan 09/01/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, araçta değer kaybı oluşmadığı anlaşıldığından, davacının değer kaybı tazminatı yönünden talebinin reddine….” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; başvuran vekili tarafından sunulu ekspertiz raporunun hükme esas teşkil etmemesi ve başvuran vekilinin bakiye hasar bedeli talebine dair iddialarını ispatlayamadığından talebin reddinin gerektiğini, bu nedenle başvuran vekili tarafından yeterli ve sağlıklı bilgi ve belgenin şirkete gönderilmemesinin sağlıklı bir değerlendirme yapılmamasına sebebiyet verdiğini, bu haliyle yapılan başvurunun yok hükmünde olduğunu, mahkemece, dosyada yer alan evraklarda … A.Ş. nezdinde yer alan trafik poliçesinin bittiğine dair bir evrağın yer almadığını, aldırılan bilirkişi raporunda da bu hususa değinilmediğini, mahkemece, hükme esas alınan 02.02.2015 tarihli Karayolları Fen Heyeti raporunda; aracın hasarlı parçaları kalem kalem belirlenmeden ekspertiz raporunun uygun bulunduğu belirtilerek meydana gelen hasarın 5.809,05 TL olduğunun belirtildiğini, oysa; davacı tarafından yaptırılan … Sulh Hukuk Mahkmesinin 2014/155 D.iş sayılı tespit dosyasında verilen 02.04.2014 tarihli raporda; hasarın 21.671,00 TL olduğunun belirtildiğini, tamir süresine ilişkin hükme esas alınan 06.07.2015 tarihli raporda; tamir süresinin 13 gün olduğunu, davacı tarafından açılan … Sulh Hukuk Mahkmesinin 2014/155 D.iş sayılı tespit dosyasında verilen 02.04.2014 tarihli raporda; tamir süresinin 75 gün olduğunun belirtildiğini, dava konusu aracın hasar gördüğü olaya ilişkin tespit raporu ile mahkemece hükme esas alınan raporlar arasında fark mevcut olup, çelişkinin giderilmediğini, eksik inceleme ile karar verilemeyeceğini, İTÜ’den seçilecek araç hasarı konusunda uzman bilirkişi kurulundan; davacı aracının orjinal parçalarla onarım masrafının kalem kalem belirlenip tespiti, araçta orjinal parçalarla tamir nedeniyle oluşan kıymet kazanma tenzilinin belirlenip, onarım masrafından mahsup edilmesi, daha sonra aracın pertinin uygun olup olmadığı, pertinin ekonomik ve uygun bulunması halinde, aracın kaza tarihindeki 2.el piyasa rayiç değeri ile sovtaj değerinin tespit edilmesi, piyasa rayicinden sovtaj değerinin mahsubu ile davalıların sorumlu olacakları gerçek zararın belirlenmesi; ayrıca araç pert değilse tamiri için gereken süre, pert ise kazada ağır hasarlanan ve onarımı ekonomik olmayan aracın yerine, emsal nitelikte yeni bir araç alması için geçecek makul süre hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli, önceki bilirkişi raporları ile ekspertiz raporunun da irdelendiği bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmasının doğru görülmediğini, yerel mahkeme kararının eksik inceleme nedeniyle ortadan kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası sonucu davacıya ait araçta oluşan hasar bedeli ve değer kaybı tazminatının kazaya sebebiyet veren aracın zorunlu trafik sigorta poliçecisinden tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
1-6100 sayılı HMK’nin Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinin 2. Fıkrasına göre “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Kanunun aradığı bu şekil, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetine sebep olabilecek, kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir. (Yargıtay HGK’nun 2013/9-1989 Esas 2014/657 Karar sayılı ilamı aynı doğrultutadır.)
Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve hukuka uygunluk denetiminin yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu İle tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
6100 sayılı HMK’nın 298. maddesi uyarınca kararın gerekçesi ile birlikte tam olarak yazılması ve hüküm sonucunun HMK’nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim edilmesi asıldır. Mahkemece yargılama sonunda verilen bu kısa karar, bir davayı sona erdiren yasa yolu açık olan son kararlardandır. Bu kararla, mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur.
Ayrıca ilamların infaz edilecek kısmı, hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. Gerek icra dairesi ve gerekse sınırlı yetkili İcra Mahkemesi ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. -1997/776K.; 22.03.2006 gün ve 2006/12-92 E.-2006/85 K.; 25.06.2008 gün ve 2008/12-451 E.- 2008/453 K. sayılı ilamları)
Dava, birden ziyade talep (hasar bedeli/değer kaybı) yönünden maddi tazminatın tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince ise infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm fıkrasında davanın tam kabulüne denmesine rağmen, araç hasarı yönünden 38.000-TL bedele, değer kaybı talebinin reddine, kararın gerekçesinde davacıya ait araçta değer kaybı bulunmadığı, buna ilişkin talebinin yerinde görülmediği belirtilmiştir.
Bu itibarla, gerekçeli karar ile kısa kararın çelişkili olduğu, kısa kararın kendi içerisinde de tezatlıklar içerdiği, bu hususun kamu düzenine aykırı görüldüğü anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf itirazı kamu düzenine ilişkin sebeplerden yerinde görülmüş ve kararın kaldırılması gerekmiştir.
2-Kabule göre ise,
6100 Sayılı HMK.nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
Yine 6100 sayılı HMK’nun 281. maddesi, “(1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.
(3)Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.” hükmünü içermektedir.
Somut olayda; hükme esas alınan ve bilirkişiler … ve … tarafından hazırlanan 31/08/2020 havale tarihli raporda, davaya konu kazanın oluşumunda, davalı yanca zorunlu trafik sigorta poliçesi ile teminat altına alınan … plakalı aracın %100 oranında tam ve asli kusurlu bulunduğunun, davacıya ait araçta oluşan hasar bedelinin 38.000-TL olduğunun bildirildiği, anılan rapora davalı vekilince itiraz edildiği, davalı vekilinin itiraz dilekçesinde somut ve ayrıntılı itiraz nedenleri ileri sürdüğü, mahkemece davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazları hakkında olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılmaksızın, itiraza uğramış rapora göre davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Buna göre; davalı vekilinin bilirkişi raporuna ciddi ve somut itirazları ile hasar ve kusur konusunda İTÜ Karayolları Kürsüsünden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi heyetinden uzmanı davalı tarafın itirazlarını karşılar şekilde ve ayrıca dava konusu kaza ile hasarın uyumlu olup olmadığı hususlarında yeni bir rapor alınmaksızın karar verilmesi, hak arama hürriyeti, savunma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil ettiği görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekili istinaf itirazının belirtilen yönden kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine, kararın kaldırılması sebep ve şekline göre davalı vekilinin esasa dair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekili istinaf itirazlarının ESASTAN KABULÜNE; İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/12/2020 tarihli 2020/188 Esas ve 2020/646 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davalı vekilinin esasa dair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
b)İstinaf aşamasında davalı sigorta şirketince yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/4. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a ve HMK 297 maddesi gereğince; KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 04/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.