Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/276 E. 2023/1307 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/276
KARAR NO : 2023/1307

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2018 (Dava) – 17/12/2020 (Karar)
NUMARASI : 2018/657 Esas – 2020/805 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Trafik Kazası Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 20/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/12/2020 tarihli 2018/657 Esas ve 2020/805 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/09/2017 tarihinde müvekkili şirket adına kayıtlı … plakalı kamyonetin seyri sırasında ışıklarda beklediğini, kendisine yeşil ışığın yanmasından sonra seyrine devam ettiğini, bu sırada kırmızı ışıkta geçen dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın kavşağa girdiği hızı hiç düşürmeyerek hızlı bir şekilde müvekkiline ait araca çarparak hasara sebebiyet verdiğini, müvekkiline ait aracın içerisinde bulunanların da olaya bizzat şahit olduğunu, Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından olay yerine intikal edildiğini, ancak her iki sürücünün de yeşil ışıkta geçtiğini beyan etmesi üzerine kusur dağılımı yapılamadığını, mahkemece yapılacak yargılama neticesinde müvekkiline ait araç ve sürücüsünün kazada kusuru bulunmadığının anlaşılacağını, kazadan sonra aracındaki hasarı eksper marifeti ile tespit ettiren müvekkilinin aracında toplamda 32.737,05-TL’lik hasar meydana geldiğinin belirlendiğini, ancak, ödenmesi gereken hasar bedelinin mahkemece tarafsız bir bilirkişiden alınacak rapor ile netleşeceğini, davalı sigorta şirketine yazılı başvuru yapılsa da bir yanıt verilmediğini belirterek, hasar bedeli olarak alacaklarının belirli hale gelmesinden sonra arttırılmak üzere 500,00-TL ve ekspertiz rapor ücreti olarak 579,00-TL’nin sigorta şirketinin ödeme yapmayarak temerrüde düştüğü tarih olan 13.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonra hasar talebini 32.737 TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigorta teminatı altına alınmış bulunan aracın karıştığı iddia edilen maddi hasar için taleplerin haksız ve mesnetsiz olduğunu, reddi gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere, maddi hasar için talep edilen miktarın fahiş olduğunu, kusur oranlarının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Kurumuna sevki gerektiğini, davacının gerçek zararının tespitinin gerektiğini, davacı tarafın ekspertiz ücreti talebinin de reddi gerektiğini, poliçe teminatı altında olmayan bir talebe ilişkin yapılmış olan giderlerden müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, kabul manasında olmamak üzere faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI: ,
Mahkemece, “…Her ne kadar davalı vekili ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de davacı vekilinin dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünde alacağın belirli hale gelmesinden sonra artırılmak üzere işbu dava dosyasında talepte bulunduğu, bu haliyle davacı vekilinin belirsiz alacak davası açtığı anlaşıldığından davalı vekilinin ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı itirazının yerinde görülmediği, ….davacı vekiline, 579,00TL ekspertiz rapor ücretine ilişkin belgeyi ibraz etmek üzere kesin süre verildiği, ancak kesin süre içerisinde ilgili belgenin ibraz edilmediği, ….tüm dosya kapsamına göre; 21/09/2017 tarihinde dava dışı sürücü … idaresindeki davalı sigorta şirketine ZMMS (trafik) poliçesiyle sigortalı … plakalı araç ile davacı şirket adına kayıtlı ve dava dışı sürücü … idaresindeki … plakalı kamyonetin çarpışması neticesinde gerçekleşen maddi hasarlı trafik kazasının oluşumunda, her iki araca ait sürücülerin yeşil ışıkta geçtiğini beyan etmesi karşısında sürücülerden hangisinin kusurlu olduğunun toplanan tüm delillere rağmen kesin olarak tespit edilemediği, her ne kadar dinlenen tanık … kendisinin yeşil ışıkta geçtiğini beyan etmiş ise de, tanığın davacıya ait aracın sürücüsü olduğu, dinlenen diğer tanığın ise davacıya ait araç sürücüsünün arkadaşı olması sebebi ile beyanlarının tarafsız olacağı konusunda şüpheye düşüldüğünden, bu tanıkların beyanlarına itibar edilmediği, tehlike sorumluluğuna katılma ilkesi uyarınca, işletme tehlikeleri doğrultusunda tehlikeler eşit varsayıldığından (bu yönde Yargıtay 17. HD 2018/5887E. -2020/4076 K) zararın yarı yarıya paylaştırılması gerektiği kanaatine varılarak, her iki araç sürücüsünün de %50’şer oranda kusurlu olduğunun kabul edildiği, alınan bilirkişi raporlarına göre davaya konu … plakalı kamyonette meydana gelen hasar miktarının 32,737,06-TL olduğu, davaya konu kazanın oluşumunda davalı … A.Ş. tarafından sigortalı olan … plaka sayılı aracın %50 oranında kusurlu olması nedeniyle davalı sigorta şirketinin söz konusu hasar tazminat tutarının yarısından sorumlu olduğu, davacı vekilinin 23.09.2019 tarihli dilekçesi ile 32.737,00 TL hasar bedelinin davalıdan tahsilini talep ettiği, davalının bu miktarın yarısı olan 16.368,50 TL’den sorumlu olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar hüküm kısmında sehven 16.118,50 TL hasar bedeli ibaresi yazılmış ise de bu hatanın hesap hatasına dayandığı, kısa karar gerekçeli karar uyumsuzluğu yaratmamak için hüküm fıkrasında değişiklik yapılmadığı, sonuç olarak; DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE, 16.118,50 TL hasar bedelinin 13/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı vekilinin ekspertiz giderine ilişkin talebinin reddine…” şeklinde karar verildiği, daha sonra re’sen dosyanın ele alınarak maddi hesap hatasına dayalı miktar nedeniyle hükmün, TAVZİH KARARI adı altında 16.368,50-TL olarak düzeltildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN, “…Davanın reddinin gerektiğini, dava dilekçesinde davacı vekili tarafından açıkça yazıldığı üzere davanın kısmi dava olarak ikame edildiğini, davacı tarafın taleplerinin dava açıldığı tarihte ekspertiz raporuyla belirli olduğunu ve fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava açıldığını, bu nedenle yerel mahkeme tarafından davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edildiği yönündeki tespitlere itiraz ettiklerini, kabul manasında olmamak üzere, herhalde işbu dava açıldığı tarihte davacı taraf alacağı belirli olduğundan belirsiz alacak davası açılmasının da mümkün olmadığını, davanın ıslah tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığından reddi gerektiğini, Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinde; ‘Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar gören, zarar ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.’ denildiğini, alacak zamanaşımına uğramış olmakla, davanın reddi gerektiğini, Trafik Sigortası Genel Şartları B.2 maddesi gereğince müvekkili şirketin yedek parça tedarik ve işçilik bedellerinin yüksek oluşundan ve orjinal parça kullanımından kaynaklanacak bakiye bedelden ve KDV’den sorumluluğu bulunmadığı halde hesaplama yapıldığını, bu nedenle karara esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, sundukları eksper raporu dikkate alınarak ek bilirkişi incelemesi yapılması taleplerinin bulunduğunu, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen belgeler arasında davacı adına düzenlenen onarım faturalarına ilişkin … AŞ adına düzenlenmiş herhangi bir yansıtma faturası mevcut olmadığını, yansıtma faturası düzenlenmesi halinde sigorta şirketinin KDV’den sorumlu olacağını, bu nedenle davacının KDV talebinin, yansıtma faturasının düzenlenmemiş olması nedeniyle reddi gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN, “…Alınan bilirkişi raporlarından ATK’dan alınan rapor haricinde tüm bilirkişi raporlarının hukuki denetime ve hüküm kurmaya elverişsiz raporlar olduğunu, müvekkiline ait araç ve sürücüsünün kusursuz olduğunun tanık beyanlarından ve dosya kapsamından anlaşıldığını, uyuşmazlığın esasen kazaya karışan araçlardan hangisinin kırmızı ışıkta geçip kazaya sebebiyet verdiği noktasında toplandığını, alınan bilirkişi raporlarına göre hangi aracın kırmızı ışıkta geçtiği tespit edilemediğinden iki araca da %50 kusur izafe edildiğini, yalnız ATK’den alınan raporda ihtimaller dahilinde kırmızı ışıkta geçen aracın %100 kusurlu olduğunun açıklanması ile yetinildiğini, dinlenen tanık beyanlarının hangi aracın kırmızı ışıkta geçtiğini belirleyeceğini, ancak mahkemece tanık beyanlarına itibar edilmediğini, gerekçe olarak da tanıklardan birinin davacıya ait aracın sürücüsü olduğunu ve diğer tanığın sürücünün arkadaşı olduğu şeklinde belirtildiğini, bu gerekçenin hukuka aykırı ve kabul edilemez olduğunu, huzurdaki davada davalı tarafça tanık beyanlarına karşı hiçbir beyan verilmediğini, bu haliyle mahkemenin tanık beyanlarını doğru kabul ederek bu beyanları hükme esas alması gerekirken tarafların bu yönde bir iddiası bulunmaksızın, tanık beyanlarının şüpheli olduğu gerekçesi ile bu beyanlara itibar etmemesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkiline ait aracın yeşil ışıkta geçtiğinin ispatlanması için tanık deliline dayanmaktan başka bir şansları olmadığını, olayı gören mobese kamerası, araç içi kamera ve benzeri bulunmadığını, karşı tarafça sunulan hiçbir delil bulunmadığını, kaldı ki hangi aracın kırmızı ışık ihlali yaptığı konusunda, bu hususun tanık beyanları ile aydınlatabileceğinin Yüksek Mahkeme kararları ile sabit olduğunu, örnek olarak; Yargıtay HGK, 2012/17-1476 E.,2013/564 K., 17/04/2023 T. sayılı kararı aynı yönde Yargıtay 17. H.D. 2016/3492 E.-2016/6531 K. Sayılı 30/05/2016 tarihli kararı ve son olarak; Anayasa Mahkemesi’nin 2013/7304 başvuru numaralı … bireysel başvurusunda 15/04/2015 tarihinde vermiş olduğu kararın 32. maddesinde kusur tespitinin tanık anlatımları ile mümkün olduğuna değinildiğini, mahkemenin tehlike sorumluluğuna katılma ilkesi uyarınca karar vermesinin eksik ve hatalı bir değerlendirme olduğunu, tehlike sorumluluğuna katılma ilkesinin; hangi sürücünün kusurlu olduğunun tespit edilemediği (hangi sürücünün kırmızı ışık ihlali yaptığının) durumlarda uygulanacağını ve bu ilke uyarınca kusurun %50-%50 olarak sürücülere paylaştırılacağını, oysa ki, müvekkiline ait aracın kırmızı ışık ihlali yapmadığının tanık beyanları ile ispat edildiğini, davalının cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmadığını, cevap dilekçesinin ıslah da edilmediğinin görüleceğini, bu nedenle cevap dilekçesi haricinde bir ilk itiraz konusu olan zamanaşımının mahkemece dinlenilmesinin mümkün olmadığını, ıslah dilekçesinin sunulmasından sonra davalı tarafın ıslaha ilişkin itirazlarını sunduğu dilekçesinin hukuken geçerliliğinin bulunmadığını, zamanaşımının başlangıç tarihinin zararın ve sorumluların öğrenildiği tarih olup, araçtaki hasar miktarının 13/02/2018 tarihinde kapatılan ekspertiz raporu ile öğrenildiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle karşı yan trafik sigortacısından maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davalı vekilinin istinaf itirazları bakımından ilk olarak, davanın kısmi dava olarak açıldığına ve ıslah zamanaşımının gerçekleştiğine dair itirazının reddi gerekmiştir. Zira, her ne kadar dava dilekçesinin dava değerine dair üst kısmında fazlaya dair hakların saklı tutulduğu ve kısmi dava ifadesi geçmiş ise de, dilekçe içeriği ve özellikle netice-i talep kısmında açıkça alacak miktarının belirli hale gelmesinden sonra dava değerinin arttırılacağının ifade edildiği, buna göre açılan davanın mahkemece belirsiz alacak davası olarak açıldığına dair kabulde bir isabetsizlik bulunmadığı, dava tarihi itibariyle tüm alacak bakımından zamanaşımı kesildiğinden bu yöndeki itirazların da reddi gerektiği anlaşılmıştır.
2-Davalı vekilinin, KDV’nin eklenmemesi gerektiğine, orjinal parça bedeli ödemek zorunluluğu olmadığına ve yüksek bedeller bakımından kendi aldıkları ekspertiz raporuna göre ek rapor alınması gerektiğine dair itirazlarının da kabulü mümkün görülmemiştir. Zira, mahkemece hasar miktarına dair alınan tüm raporlar aynı doğrultuda olup hüküm kurmaya ve denetime elverişli bulunduğu, aracın tamirinde ödenecek olan KDV bedelinin tazminat tutarına eklenmesi gerektiği gibi, iskontolu hesap yapılan eksper raporunun hükme dayanak olamayacağı da açık olmakla, gerçek hasar tazminatının belirlenmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
3-Davacı vekilinin istinaf itirazının ise kusura yönelik olduğu, kazada davacı taraf aracının yeşil ışıkta geçmiş olup, buna dair tanık beyanlarının dikkate alınmamasının hatalı olduğuna dair olduğu görülmekle, yapılan değerlendirmede; kaza tespit tutanağında bir kusur tespiti yapılamadığı, zira her iki taraf sürücüsünün de karşı tarafı kırmızı ışıkta geçmekle suçladığı, her ne kadar davacı taraf bu konuda tanık dinletmiş ise de, mahkemece de yerinde olarak belirtildiği üzere bu tanıkların davacı taraf araç sürücüsü ve o araç içindeki yolcusu olup tarafsızlıklarının somut olayın özelliklerine göre kabulünün mümkün olmadığı, kazayı dışarıdan gören tarafsız bir görgü tanığı ya da kamera kaydı bulunmadığı, ATK raporunun seçenekli şekilde düzenlenmiş olduğu, somut olayın özelliklerine göre, mahkemece hükme esas alınan ve taraflara %50’şer kusur izafe eden Karayolları Heyet bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında usul ve yasaya bir aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır.
4-Mahkemece, HMK 304/1.madde uyarınca hesap hatası nedeniyle hükmün re’sen düzeltildiği, mahkemece “tavzih kararı” başlığı atılarak bu düzeltmenin yapmış olduğunun görüldüğü, tavzih yolu ile tarafların sorumluluğunun azaltılıp arttırılması mümkün olmamakla birlikte, bahse konu ek karar içeriğine göre buradaki düzeltmenin esasen HMK 304/1.maddesindeki “tashih” olduğu, dava konusu tazminata ilişkin hesaplanan tutarın %50 kusura denk gelen kısmının, yani yarısının hesaplanmasında açık bir maddi hesap hatası yapıldığı, bu hatanın düzeltilmiş olduğu görülmekle, mahkemece tashih yolu ile hesap hatasının düzeltilmiş olmasında hukuka aykırı bir yön görülmemiş, taraflarca da bu hususta bir itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/657 Esas – 2020/805 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacıdan alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 210,55-TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
b-Davalıdan alınması gereken 1.118,13-TL istinaf karar harcından peşin alınan 443,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 674,83-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı ve davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avanstan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/09/2023