Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/272 E. 2023/1238 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/272
KARAR NO : 2023/1238

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/01/2016 (Dava) – 25/12/2020 (Karar)
NUMARASI : 2019/352 Esas – 2020/716 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 13/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2020 tarihli 2019/352 Esas ve 2020/716 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yeni yönetim olarak görevde bulunduğu …’ne önceki yönetim kurulu üyelerinden …’ın devretmesi gereken ve kooperatif kasa hesabında gözüken 7.673,70-TL’nin yeni yönetime verilmediğini, bunun akabinde davalı tarafa 08.10.2015 tarihli ihtarname ile ihtar yapıldığını, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine davalı hakkında İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2015/17946 sayılı dosyası ile kooperatif alacağının tahsili için icra takibi başlatıldığını, itiraz nedeniyle icra takibinin durduğunu, müvekkili kooperatifin şimdiki yönetiminin 20.06.2015 tarihinde devir alındığını ve bu tarihte devir mizanı kasa hesabında gözüken ve davalının zimmetinde bulunan 7.673,70-TL’nin yeni yönetime verilmesi gerektiğini, bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, konuyla ilgili ayrıca savcılığa başvuru yapıldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının İzmir 21. İcra Dairesi’nin 2015/17946 nolu dosyasına haksız itirazının iptali ile davalı aleyhine takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı kooperatifin eski yönetim kurulu üyesi olduğunu, kasa hesabında devretmesi gerekip de devretmediği 7.673,70-TL borcu olmadığını, kasada 7.673,70-TL açık görünmesinin sebebinin tamamen kooperatifin muhasebecisinin hatasından kaynaklandığını, kendisine zamanında gider belgeleri gönderildiği halde muhasebe kayıtlarına işlememesinden kaynaklandığını, bu hususun yeni yönetim kuruluna 26.10.2015 tarihli ihtar ile keşide edildiğini, hal böyle iken müvekkilinin haksız icra takibine maruz kaldığını ve haklı olarak itiraz ettiğini, ekli belgelerde görüleceği üzere 7.673,70-TL denilen harcama belgelerinin 01.10.2015 tarihli 4.805,00-TL muhasebe ücreti, kooperatifin … hesabına ödenen kasa devir kalanı 115,00-TL, 24.06.2015 Buca Belediye Başkanlığına ödenen 498,72-TL vergi borcu, İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/82 sayılı hukuk davasının 08.04.2013 tarihli 1.000,00-TL gider belgesi makbuzu, İzmir 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/379 E. sayılı 02.02.2015 tarihli 255,00-TL gider belgesi makbuzu olduğunu, bu sebeple alacaklı/davacı tarafa herhangi bir borçlarının olmadığını beyanla, davanın reddine, takibin haksız ve usulsüz olması sebebiyle davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İZMİR BAM 11 HD. KALDIRMA KARARI:
Mahkemece daha önceden “davanın reddi” ne dair verilen karara yönelik istinaf incelemesi neticesinde, İzmir Bam 11. HD’nin 2018/475 Esas – 2019/1139 Karar sayılı kararında; “…Uyuşmazlık, kooperatif yöneticisinin sorumluluğundan kaynaklanmaktadır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. maddesinde yöneticilerin sorumluluğu düzenlenmiş ve yine aynı Kanun’un 98. maddesinde bu kanunda aksine açıklama olmıyan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki anonim şirketlere ait hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TKK’nın 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK’nın 408/1 ve 479/3-a maddelerindeki düzenleme karşısında anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gereklidir. Fakat, anılan yönteme uyulmaması davanın hemen reddi sonucunu doğurmamalıdır.(Yargıtay 11. HD’nin 2016/15047 E – 2018/3281 K, 2015/11521 E – 2016/8219 K, Yargıtay 23. HD’nin 2013/8432 E – 2013/1212 K). Somut uyuşmazlıkta davalı eski yönetici aleyhine tazminat davası açılması yönünde alınmış bir genel kurul kararının olup olmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Böyle bir kararın varlığı dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Buna göre mahkemece, genel kurulda davalı hakkında dava açılması yönünde alınmış bir karar var ise ibrazının sağlanması, yoksa anılan eksikliğin giderilmesi için davacı tarafa HMK’nın 54. maddesi uyarınca uygun süre verilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus araştırılıp eksiklik tamamlanmadan yazılı şekilde doğrudan işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu durumda, ilk derece mahkemesince dava şartının bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın davanın esası hakkında karar verildiğinden, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının resen kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda, “…Davacı tarafça kooperatifin 26/09/2020 tarihli genel kurul toplantı tutanağının sunulduğu ve incelendiğinde; (8) numaralı madde ile davalı ile ilgili olarak eldeki bu davanın ve ceza davasının takibi, kooperatifin haklarının korunması için genel kurul tarafından yönetim kuruluna yetki verilmesine oy birliği ile karar verildiğinin görüldüğü, Kooperatifler Kanunu’nun 62. maddesinde yöneticilerin sorumluluğu ve yine aynı kanunun 98. maddesinde bu kanunda aksine açıklama bulunmayan konularda Türk Ticaret Kanunu’ndaki anonim şirketlere ait hükümlerin uygulanacağının belirtilmiş olması karşısında, 6102 sayılı TTK’nın 408/1 ve 479/3-a maddeleri gereğince anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gerekli olduğundan, bu yöndeki eksikliğin giderilmiş olduğu, önceki kaldırılan kararın gerekçesinde de belirtildiği şekilde; davalının, davacı kooperatifin 29/06/2015 tarihine kadar yöneticiliğini yaptığı, 1163 sayılı KK’nın 5. maddesi gereğince defterlerin düzgün tutulmasından, saklanmasından ve kendi kusurlarından dolayı oluşan zarardan yönetim kurulunun sorumlu olacağının kuşkusuz olduğu, her ne kadar aldırılan kök ve ek raporda davalının 7.059,98 TL tutarında kasa açığından sorumlu olduğu belirtilmiş ise de; esasen bilirkişilerin bu harcamanın dayanağı olan belgelerin davacı kooperatif defterlerine kaydedilmemesi ve davalının yetkisi olmadığı halde ödeme yapmış olması nedeniyle bunun usulü bir işlem ve hata olduğu gerekçesiyle davalının sorumlu olduğu sonucuna vardıkları, oysa; davalının, davacı kooperatif tarafından gönderilen ihtarname üzerine gönderdiği cevabi ihtarname ile kasa açığı olarak bildirilen ve kendisinden ödemesi istenen 7.673,70 TL’nin dayanağı olan harcama belge örneklerini davacı kooperatife gönderdiği, davacı kooperatif tarafından bu ihtarnameye cevap verilmediği, bu harcamaların sahte harcamalar olduğu konusunda herhangi bir itiraz ileri sürülmediği gibi delil de sunulmadığı, bu noktada ise; gerek dava dilekçesinde gerek bilirkişi raporlarında bu belgelerin kooperatif defterlerine kaydının yapılmadığı ve bundan dolayı sorumluluğun davalıya ait olduğu hususu üzerinde durulduğu, davalı tarafça belgeleri sunulan ve davacı kooperatif defterlerine sonradan kaydedilen işlemler yönünden bilirkişiler tarafından da işaret edildiği üzere davalının özensizliğine ve ihmaline dayalı usul hatası söz konusu olup, açıklaması belgeler ile yapılan bu işlemlerin gerçek harcamaları (mahkeme dosyasına yapılan giderler vs) yansıtması ve defterlere sonradan da olsa kaydedilmiş olmaları karşısında artık davacı zararından söz edilmeyeceğinden, DAVANIN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “…Mahkemece alınan bilirkişi raporunun haklı olduklarını ortaya koyduğunu, mahkeme kararının İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin kararı ile kaldırıldığını ve yerel mahkemece yine davanın reddine karar verildiğini, kararın bozulmasını talep ettiklerini, yeni yönetim seçildiğini, yönetimin ilk iş olarak muhasebeciden 20.06.2015 tarihi itibariyle devir mizanı istediğini, belli bir zaman diliminde ilişikte sunulan üç ayrı mizan (bilanço) verildiğini, incelendiğinde görüleceği gibi ilkinde kasa hesabında 22.296,12-TL, ikincide 10.349,15-TL, üçüncüde 7.673,70-TL para gözüktüğünü, bu farklılıkların eski yönetici …’ın talebi üzerine muhasebeci … tarafından kendilerinin yaptığı itiraza rağmen unutulduğu söylenen bazı geçmiş tarihli fiş ve faturalar ile daha sonra temin edilen hatır faturalarının muhasebeleştirilmesi ile kasa hesabının düşürülmesi yoluna gidilmesiyle olduğunu, Vergi Usul Kanunu’nun 219. maddesinde kayıtların zamanında yapılacağının düzenlendiğini, muhasebe kayıtlarında dönemsellik ilkesinin esas olduğunu, yasa böyle demesine rağmen üzerinden yıllar geçmiş ve ne olduğu tam bilinmeyen evrakların muhasebeleştirilmiş olduğunu, daha kötüsü hatır faturaları alındığını ve muhasebeci tarafından kesilmiş olduğunu, o zamanki avukat …’dan 24.06.2015 tarihli iki adet 4.810,41-TL tutarında serbest meslek makbuzu alındığını, o tarihte yönetimde yeni seçilmiş yönetimin olduğunu, böyle bir ücretin yeni yönetim tarafından avukata ödenmediğini, zaten böyle bir paranın ödenmesinin avukat tarafından da talep edilmediğini, o tarihte kooperatifin başka bir davadan kazanılmış 20.707,23-TL alacaklarının avukat …’nun kestiği 24.06.2015 tarihli 3.310.41-TL ve 1.500.00-TL iki serbest meslek makbuzu ile muhasebeci …’nin kestiği noter tasdik ücreti adı altındaki serbest meslek makbuzlarının kasa hesabını düşürmek için kesilmiş hatır faturaları olduğunu, yani yasal olarak yok hükmünde olduğunu, yeni yönetimin kurallar gereği devir mizanı isteyip, eski yönetimin üzerinde gözüken kooperatife ait şeyleri almasının kanunen görevi olup buna göre hareket ettiğini, bu çevrede eski yönetici … nezdinde gözüken paranın talep edildiğini, genel kurulun eski yönetici … nezdinde bulunan paranın istenmemesi yönünde karar almayacağı, ayrıca kooperatif genel kurulunun hatır makbuzları ile hatır faturalarının kabul edilmesi ve muhasebeleştirilmesine dair yasal olmayan bir karar almasının da mümkün olmadığını, yapılan ve yapılacak işlerin yasal çerçeve dahilinde olmasını yönetim olarak sağlamak durumunda olduklarını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kooperatif eski yönetiminin sorumluluğuna yönelik alacak için yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı kooperatifte 20.06.2015 tarihli GK ile yönetim değişikliği olduğu, davalının eski kooperatif yönetiminde olduğu, yeni yönetimin mizanda gözüken tutar olan 7.673,70-TL nakdin görev değişikliği sonrası kendilerine teslim edilmeyip zimmette tutulduğu iddiası ile davalıya önce ihtar gönderip ardından dava konusu icra takibini başlattığı, davalının itirazı üzerine icra takibinin durduğu hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır.
Davalı, zimmetinde para bulunmadığını, kooperatife dair yapılan masrafların muhasebeci tarafından kayıtlara işlenmemesi nedeniyle kasada açık gözüktüğünü savunarak, talep edilen tutarlara yönelik birtakım harcama belgeleri sunmuş, davacı taraf ise, davalının sonradan düzenlettiği harcama belgelerine dayanarak ve önceki yıllara ait harcamaları 2015 yılında yapılmış gibi göstererek sorumluluktan kurtulmaya çalıştığını iddia etmiştir. Mahkemece, kooperatif uzmanı bilirkişiden kök rapor ve ardından mali müşavir bilirkişi de eklenen heyetten ek rapor alındığı, alınan her iki raporda da davalının 115-TL olarak kooperatif hesabına 01.10.2015 tarihinde iade ettiği tutar ve 24.06.2015 tarihinde 498,72-TL olarak kooperatif emlak vergisini ödediği tutar haricindeki tutar toplamı olan 7.059,98-TL’den ve bu miktarın faizinden sorumlu olduğu yönünde görüş bildirildiği, davalı tarafça bu raporlara süresinde itiraz edildiği anlaşılmaktadır. Mahkeme kararı gerekçesinde, her ne kadar raporlarda davalının kısmen sorumlu olduğu yönünde görüş bildirilmişse ve harcama belgelerinin kooperatif kayıtlarına işlenmemiş olması ile davalının yetkisi olmayan birtakım ödemeleri yapmış olması davalının ihmaline dayalı usuli bir hata ise de, bahse konu harcama belgelerinin sahte olduğunun davacı tarafça ileri sürülmediği, bu yönde delil sunulmadığı, bu harcamaların gerçek harcamalar olup kooperatifin bir zararının bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmakta olup, dosya kapsamındaki raporlarla çelişen, yeterli gerekçe içermeyen ve eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Şöyle ki; davalı tarafından, kasada olması gerekirken kooperatif adına yapılan ancak kayıtlara işlenmemiş olduğu belirtilen harcamalar bakımından yapılan değerlendirmede; davadışı bir mahkeme dosyasından yapılan 1.000+1000 TL gider avansı masrafı ve temyiz yoluna başvuru ve karar harcı adı altındaki 255-TL’lik tutarların ödendiği tarihlerin davalının yönetimde olduğu tarihler olduğu görülmekte ise de, 4.805-TL tutarındaki defter tasdik ücreti adı altında muhasebeci tarafından 01.10.2015’de düzenlenmiş olan makbuz -alınan raporlarda bu bedelin kooperatif defterleri kapsamına göre fahiş olduğuna dair tespitlerin yanısıra- tarihinde ise davalının yönetimde olmadığı ve kooperatif adına harcama yapma yetkisi bulunmadığı, bu hususun yetkisiz temsil hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek sonuca varılmasının gözetilmemiş olması doğru olmamıştır. Her ne kadar davalı tarafça, önceden yaptığı ödemenin makbuzunun sonradan düzenlendiği ileri sürülmüşse de, makbuz karşılığı ödeme yapılması gerekliliği karşısında bu savunmaya itibar edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Yukarıda belirtilen mahkeme masrafları bakımından da, bu masrafların davalı tarafça değil, ilgili avukat tarafından yapıldığına dair bilirkişilerin varsayıma dayalı görüşlerine itibar edilerek hüküm tesis edilemeyeceği, ibranamedeki kalemler ve ilgili mahkeme kararındaki kalemlerin bilirkişilerce doğru değerlendirilmediği gibi, mahkemece de bu konuda bir araştırma yapılmamış olması karşısında, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. Dosyada ilgili dava dosyasına dair mevcut mahkeme kararında davacı tarafça yapılan masraf tutarları yazılı olup, ilerleyen safhada icra masrafları da yapılmış olmasına ve yine dosyada mevcut vekil ile yapılmış olan ibraname belgesine göre, kooperatif adına davalının yönetimde olduğu tarihlerde bu masrafların davalı tarafça yapıldığına yönelik savunmanın araştırılması gerekmektedir.
Burada, davalının 498,72-TL olarak kooperatif adına ödediği emlak vergisi makbuzunun resmi kayıtlı belge niteliği ve ödemenin maktu bir vergisel rakam olması karşısında, bu miktardan davalının sorumlu tutulmaması ve yine 26.10.2015 tarihinde davalının kooperatif hesabına gönderdiği 115-TL’lik kasada kalan nakit meblağ açıklamalı tutar bakımından da doğrudan kooperatife iade edilmiş bir tutar olması karşısında, bu meblağlar bakımından davalının sorumluluğunun doğmayacağına dair mahkeme kabulü ise yerinde görülmüştür.
Kabule göre de, taraflar arasında savcılık soruşturma dosyası bulunduğu (İzmir CBS 2015/111285) görülmekle ve mahkemece dosya arasına getirtilip akabinde iade edilmiş olduğu anlaşılmakla, dosya içerisinde bu soruşturmaya dair hiçbir belge sureti bulunmaması nedeniyle, istinaf denetimi bakımından ilgili soruşturma (dava açılmış ise ceza davası) dosyasının getirtilip öncelikle mahkemece değerlendirilmesi ve istinaf denetimi sırasında da dosya içerisinde hazır bulunmasına dikkat edilmesi, yine davanın itirazın iptali davası olmasına ve itirazın iptali istenmiş olmasına rağmen, dava dilekçesinde harca esas değer olarak yalnızca takipteki asıl alacak miktarı üzerinden dava değeri gösterilip mahkemece eksik harç üzerinden yargılama yapılmış olması da doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle yukarıda açıklanan eksiklikler tamamlanarak, akabinde farklı bir bilirkişi heyetinden taraf itirazlarını da ayrıntılı olarak karşılayacak bir rapor alınması, kooperatif kayıtlarının davalının savunmasına konu harcamaların tarihleri de gözetilerek geçmişe dönük olarak araştırılıp raporda detaylı olarak değerlendirilmesi, ilgili mahkeme masraflarının sözkonusu mahkeme kararları ve evrakları da gözetilerek irdelenmesi, yine defter tasdik ücretine dair önceki ödemeler ile rayiç tutarlar gözetilerek bir değerlendirme yapılmasından ibarettir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/352 Esas – 2020/716 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 90,70-TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 13/09/2023