Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/261 E. 2023/1418 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/261
KARAR NO : 2023/1418

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/09/2020
NUMARASI : 2019/351 Esas – 2020/358 Karar
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 20/09/2019
BAM KARAR TARİHİ : 28/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/09/2020 tarihli 2019/351 Esas ve 2020/358 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …nin ana sözleşmedeki amacı ve yükümlülüklerine uygun olarak ortakların ürünlerinin toplanması ve işlenmesi için işçi tuttuğunu, işçilere avans verdiğini, ana sözleşmeden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirebilmek için gereken giderleri karşılayabilmek adına kredi kullandığını, üyelerin bahçelerinden toplanan ürünleri alacak olan firmalarla iletişime geçerek bu firmalarla imzaladığı sözleşme gereği belirli miktarlarda ürün vermeyi taahhüt ettiğini, bu doğrultuda davacının ürünlerinin bakımı, gübrelenmesi, ürün toplanması için işçi temini, toplanan ürünlerin pazara daha uygun koşullarda sunulması için soğuk hava deposu kiralanması ve üretim-satış gibi tüm aşamalarda, kooperatifinin ana sözleşmede üstlendiği şekilde ve kuruluş amacına uygun olarak davalının bahçesi için kooperatifçe masraf yapıldığını ve tüm bunlar yapılırken kredi çekmek durumunda kalındığını, davalı da bu doğrultuda ürünlerini teslim ettiğini, kooperatifin ürünleri alacak olan firmalara satış yapması doğrultusunda ürünlerden gelir elde ettiğini, bahçesinin her türlü bakımının sağlandığını, ürününün satışı sağlandığı halde kooperatifçe bu kadar yapılan masraf karşılığında davacı, kooperatifinin kredi borçlarına katılmadığını, bu anlamda imzaladığı sözleşme ile kabul ettiği yükümlülüğünden kaçındığını, bu doğrultuda kredi borcundan payına düşen miktarı ödemesi suretiyle ortaklıktan çıkartıldığını ve payına düşen miktarı ödemesi gerektiği Seferihisar Noterliği’nin 06/03/2018 tarihli 02242 yevmiye nolu ihtarnamesi ile ihtar olunduğunu, davalı bu ihtara cevap vermediğini, ortaklıktan çekilen davalının ana sözleşmenin 14.maddesi gereğince hissesi oranında kooperatif kredi borcuna katılımı için Karşıyaka 5. Noterliğinin 15/03/2018 tarihli 084337 yevmiye nolu ihtarnamesi ile kendi payına düşen kredi tutarı olan 26.295,70 TL’yi ödemesi ihtar olunduğunu, davalı İzmir 4. Noterliği’nin 02/04/2018 tarih 02250 yevmiye nolu ihtarnamesi ile bu kredi borcunu ödemeyeceğini, herhangi bir borcu olmadığını beyan ettiğini, bugüne kadar da alacağın Kooperatif tarafından hiçbir kısmı tahsil edilmediğinden Seferihisar İcra Dairesi’nin 2018/737 sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış olup davalının 20/09/2018 tarihli itirazı doğrultusunda takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek borçlunun haksız ve dayanaksız itirazının iptali ile takibin asıl alacak ve ferileri yönünden devamına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının üyelikten ayrılma talebinde bulunmasının nedeni kızı adına kayıtlı bulunan taşınmazı 29/01/2016 tarihinde sattığını, taşınmazın satışından sonra davalının bahçe üzerinde herhangi bir tasarruf yetkisi kalmadığından ve dolayısıyla kooperatife ürün vermesi fiilen mümkün olmayacağından davalı 18/07/2016 tarihli dilekçeyi yazarak üyelikten ayrılma isteğini beyan ettiğini, davalı mandalina bahçesini satmış olduğundan kooperatif üyeliğinin devam etmesi fiilen imkansız olduğunu, kooperatifin …’ndan kullandığı 1.446.264,00-TL tutarındaki kredi, davalının kooperatife üye olduğu tarihten önceki dönemde çekilen kredi borçlarının ödenmesinde kullanıldığını, davalının üye olmadığı dönemin borçları için davalıdan kredi payı talep edilmesinin mantığa ve hukuka uygun olmadığının aşikâr olduğunu, davalının kooperatiften ayrılmasından önce 17/12/2015 tarihli genel kurul kararı ile bir kısım üye ortaklıktan çıkarıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “….Davanın reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli bulunduğu anlaşılan davacının asıl alacak tutarı olan 26.295,70-TL’nin %20’si oranında 5.259,14-TL kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına ve bu miktarın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı müvekkil kooperatifin ortaklıktan çıkartılan ortağından talep ettiği genel giderlere katılım borcu ile kredi borcundan payına düşen kısma yönelik alacak talebinin reddine karar verildiğini, yerel mahkeme kararının gerekçesinde; davacı müvekkilin alacaklı olduğunu ispatlayamadığını, kullanılan kredinin takip tarihi itibariyle muaccel hale gelmediğini, bu krediye ilişkin kooperatifçe ortaklardan ödeme talep etmediğini, davalının kooperatife ürün teslimi taahhüdünde bulunmadığını, genel giderlere katılım borcunun bilanço çıkartılmadan talep edildiğini, dolayısıyla davacının alacağını ispatlayamadığının belirtildiğini, mahkeme tarafından hükme esas alınan 20.03.2020 havale tarihli bilirkişi raporu hatalı tespitler içerdiğini, hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığını, rapordaki; müvekkil kooperatifin, yükümlülüklerine aykırı davranması nedeniyle ortaklıktan çıkarmış olduğu davalının, kooperatifin borcundan da sorumlu olduğunu, davalı eski ortak, ana sözleşme ile ürün teslimine ilişkin taahhüdünü gerçekleştirmediği sebebiyle ana sözleşmeye aykırı hareket etmesi nedeniyle ve ürün teslim etmeyeceğini belirterek kendi isteği ile ortaklıktan çıkartıldıktan sonra kendisinden payına düşen kredi borcunun talep edildiğini, alacaklı müvekkilin, ortağın ortaklıktan çıkartılmasının haklı bulunduğu mahkeme kararına dayanarak icra takibi başlatmış olması, sırf bu kararın kesinleşmemiş olması nedeniyle alacaklının açıkça kötü niyetli olduğunun kabul edilebileceği anlamına gelmediğini, kararın bu yönü ile açıkça hukuka aykırı olduğunu, burada alacaklının alacağının bulunduğunu, işbu istinaf başvurusuna konu kararda yerel mahkemenin “henüz alacağı tahsil etme durumunda olmadığı” değerlendirmesi yapıldığı görülmekle, alacağının olmadığı yönünde bir tespit içermediğini, bu sebeple de davacı müvekkilin alacaklı olmadığını bildiği halde icra takibi yaptığının kabul edilemeyeceğini, bu sebeple kötü niyet tazminatı talebinin reddinin gerektiğini, arz ve izah edilen sebepler ile resen gözetilecek hususlar karşısında kararın öncelikle tehiri icrasına, duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde ise kararın kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kooperatif alacağına dayanan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından
istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Takip tarihi itibariyle yürürlükte bulunan İİK’nın 67/2. maddesi, ” Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre ret veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata mahkum edilir.” hükmünü içermektedir. İİK’nın 67/2. madde hükmündeki düzenlemeye göre, borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına; alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde ise istem varsa, borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir. İşbu tazminata hükmedilmesi için takibin haksız olması tek başına yeterli olmayıp, ayrıca alacaklının takibi başlatmakta kötüniyetli olması da gerekmektedir. Alacaklının kötüniyetli sayılabilmesi için de, takibin haksız olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği halde icra takibine girişmiş olması gerekir. Bu hususun ispat yükü de, davalı borçludadır. (Bkz. Prof. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, sayfa 173 vd.) Dairemiz’in 19.01.2012 tarih ve 2011/2342 E., 2012/239 K; 14.05.2013 tarih ve 1991 E., 3176 K; 13.04.2015 tarih ve 2729 E., 2509 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir.)
Somut olayda; takip tarihinde takip dayanağı olan kooperatif kredi borcu banka ile yapılandırma sonucu ötelenmiştir. Davacı alacaklı bu durumu bilmektedir. Bu itibarla, davacı tarafça davalının ödemesi gereken kredi borcunun olmadığı bilinmesine rağmen davalı aleyhine icra takibini kötüniyetli olarak başlattığının kabulü ile mahkemece, kötüniyet tazminatı takdirinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, 6100 sayılı HMK m. 355 hükmü uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmamasına nazaran davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/09/2020 tarihli 2019/351 Esas ve 2020/358 Karar sayılı kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2- a)İstinaf kanun yoluna başvuran davacıdan alınması gereken 269,85-TL istinaf karar ve ilam harcından başlangıçta alınan 59,30 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 210,55-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydına,
b)İstinaf başvuru harcı olarak davacıdan alınan 162,10-TL nin hazineye gelir olarak kaydına,
3-Davacı tarafça istinaf yargılaması sırasında yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa davacı tarafından yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere 28/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.