Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/255 E. 2022/269 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/255
KARAR NO : 2022/269

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/10/2018 (Dava) – 17/11/2020 (Karar)
NUMARASI : 2018/1194 Esas-2020/620 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 16/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/02/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/11/2020 tarihli 2018/1194 Esas ve 2020/620 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15/03/2015 tarihli tek taraflı trafik kazasında yolcu konumunda bulunan müvekkilinin yaralandığını, davalıya ZMSS ile sigortalı bulunan … plakalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/3416 soruşturma numaralı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı dilekçelerine eklediklerini, 16/01/2017 tarihli İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Sağlık Kurul Raporu’na göre müvekkilinin meslekte kazanma gücü kayıp oranının %17 olduğunu, müvekkilinin kaza tarihi itibariyle bekar olup çalışmadığını, gelirinin asgari ücret düzeyinden hesaplanması gerektiğini, maddi tazminat istemiyle davalıya başvurduklarını, eksik evrakların istenmesi üzerine bu evrakların da yollandığını ve davalıya 23/02/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, buna rağmen davalı … şirketince bu zamana kadar bir ödeme yapılmadığını, davalı … şirketinin başvurularının tebliğ tarihi olan 23/02/2017 tarihinden 8 iş günü sonrası olan 06/03/2017 tarihinde temerrüde düştüğünü belirterek, davanın belirsiz alacak davası olması nedeniyle gerçek maddi tazminat belirlendikten sonra arttırılmak üzere sürekli sakatlık tazminatı için şimdilik 10.000,00 TL’nin davalının temerrüde düştüğü 06.03.2017 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile talebini 99.414,76-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.

CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili sigorta şirketi tarafından tanzim edilen 20/11/2014/2015 vadeli zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacı yanın kazaya ilişkin maluliyet iddialarının değerlendirilebilmesi için Adli Tıp Kurumuna sevk edilerek maluliyet durumu ve maluliyetin kaza ile illiyeti hakkında rapor alınmasını talep ettiklerini, ayrıca dava konusu olayda taşımanın niteliğinin menfaat karşılığı olmadan yapılan hatır taşıması olarak değerlendirilerek tazminatın hakkaniyete uygun bir oranda indirilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte tazminatın hesaplanması için dosyanın aktüer siciline kayıtlı aktüerya uzmanına gönderilmesini talep ettiklerini, yine davayı kabul etmemekle birlikte ödemeye esas alınabilecek tüm belgelerin toplanmasından önce sigorta şirketinin temerrüdünün gerçekleşemeyeceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “….Tüm dosya kapsamına göre; 15.03.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalı nezdinde ZMSS kapsamında bulunan … plaka sayılı araçta yolcu konumunda bulunan davacının ksuurunun bulunmamasına rağmen maruz kaldığı %17 oranında sürekli iş göremezlik zararının rapor ile tespit edildiği ve dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının denetime ve hüküm vermeye elverişli nitelikte bulunduğu anlaşılarak hükme esas alındığı, bu anlamda bilirkişi raporları ile de tespit edilen davacının sürekli iş göremezlik zararı olan 99.414,76-TL üzerinden davanın kabulü yönünde karar vermek gerektiği, her ne kadar ücretsiz olarak davalının yolcu konumunda bulunması söz konusu olsa dahi mahkemece davacının kusurunun bulunmaması, uğramış olduğu zararın niteliği ve oranı da dikkate alındığında hatır taşıması indirimi yapılmasının gerekmediği sonuç ve kanaatine ulaşıldığı, davalı … şirketine yapılan başvurudan itibaren 8 iş günü sonrası olan 07.03.2017 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi yönünde karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla; DAVANIN KABULÜ İLE, 15.03.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde davacının maruz kaldığı sürekli işgöremezlik zararı olarak 99.414,76 TL maddi tazminatın davalının temerrüt tarihi olan 07.03.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili tarafından, “Mahkemenin bilirkişi raporlarına itirazlarını kabul etmediği ve yeterli inceleme yapmadığı, dosyanın aktüere gönderilmesinden önce kusur raporu ve maluliyet raporu alınması gerekirken, maluliyet raporu alınmadan tazminat hesabı yapıldığı, dosyada maluliyet raporu alınmasını talep etmelerine rağmen davacı tarafından sunulan raporun hükme esasa alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, maluliyet oranının kabulünün mümkün olmadığı, zira davacı tarafından iletilen raporda maluliyetinin kaza ile illiyetli olduğunu gösterir herhangi bir ibare bulunmadığı, raporda; başvurucunun bizzat muayene edilip edilmediği, maluliyetinin geçirdiği kaza ile illiyetli olup olmadığı, daha önce bir rahatsızlığı bulunup bulunmadığı, maluliyetinin kaynağının ne olduğuna ilişkin hiçbir değerlendirme yer almadığı, raporda ‘stres bozukluğu’ sebebi ile %17’lik oran belirlenmiş olup meslekte kazanma gücü kaybı oluşturmadığı, başvurucu tarafından iletilen raporun oranının olması gerekenden oldukça yüksek olduğu, raporda herhangi bir geçici iş göremezlik süresi belirlenmemesine ve bilirkişi tarafından uzmanlık alanı da olmamasına rağmen farazi olarak belirlenen geçici iş göremezlik süresine de itiraz etmelerine rağmen itirazlarının dikkate alınmadığı, ayrıca davacının geçici iş göremezliğe ilişkin bir talebi olmadığından bunun davanın konusu olmadığı, geçici iş göremezliğe ilişkin olarak davacı yana SGK tarafından ödeme yapıldığından müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceği, olayda hatır taşıması ve müterafik kusur iddialarının değerlendirilmediği, bu husus sabit olduğu halde gerekçe dahi verilmeksizin hüküm tesis edildiği, en az %20 oranında hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılmasını talep ettikleri, kusuru kabul etmemekle beraber bir an için iddia edildiği üzere sigortalı aracın kusurlu olduğu kabul edilse dahi, davacının müterafik kusurunun dikkate alınması ve indirim yapılması gerekirken yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu, aktüerya hesabı yapılırken, aktüer siciline kayıtlı aktüerya uzmanından rapor alınmasının gerektiği hususundaki itirazları değerlendirilmeden uzman olmayan bilirkişiden alınan rapora dayanılarak hüküm kurulduğu, bunun Yargıtay içtihatları uyarınca bozma nedeni olduğu, rapor hesap tarihi itibariyle güncel değerler üzerinden tazminat hesabı yapıldığından davacı tarafın faiz talebine yer olmadığı, ancak rapor hesap tarihinden itibaren faiz talep edebileceğinden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğu, bunun hakkaniyete aykırı olacağı, bu nedenle ıslah tarihinden, eğer bu talep kabul görmez ise rapor hesap tarihinden itibaren faiz işletilebileceğine karar verilmesi gerektiği….” gerekçeleriyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı … şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden davacının, davadan önce usule uygun şekilde davalı … şirketine başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
1-Somut uyuşmazlığa konu olayda kusur durumunun tespiti bakımından mahkemece Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alındığı ve davadışı sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunun belirlendiği anlaşılmaktadır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre de, araç sürücüsünün araçtan indiği sırada aracın kendi kendine hareket etmesi ve şarampole devrilmesi suretiyle meydana gelen olayda davacının birdenbire hareket eden araçtan inmeye çalıştığı sırada yaralandığı dikkate alındığında, şarampole devrilen araçtan inmek istemesi bakımından davacıya müterafik kusur izafe edilmesi yerinde olmayacağından, davalı … şirketi vekilinin sürücünün kusuruna ve davacının müterafik kusurlu olduğuna dair istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Maluliyet raporuna ve dolayısıyla aktüer raporuna yönelik itirazlar bakımından yapılan değerlendirmede; davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak mahkemece herhangi bir bilirkişi raporu alınmadığı görülmüştür. Hükme esas alınan maluliyet raporu davacı tarafça kişisel müracaat sonucunda tek taraflı sunulan delillerle hazırlandığından ve davalı tarafın delilleri nazara alınmadığından somut olayın şartlarına göre sözkonusu sağlık kurulu raporu hükme esas alınmaya yeterli değildir (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 17.HD 2019/1101 E.-2020/7526 K). Kaldı ki, davacı tarafça davadan önce alınıp dosyaya sunulmuş olan ve hükme esas alınan rapor hüküm kurmaya elverişli de değildir. Bilindiği üzere, haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise ATK veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Somut olayda ise, kaza tarihinin 15.03.2015 olduğu dikkate alınarak, “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre maluliyet oranının belirlenmesi gerekirken, hükme esas alınan raporda “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” ve “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre denilmek suretiyle her iki yönetmeliğe göre maluliyet belirlendiği belirtilmiş olup, bu şekilde kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan bir yönetmelik hükümleri de uygulanarak karma bir değerlendirmeyle sonuca varılması doğru görülmemiştir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/4549 E.-2022/58 K., Yargıtay (kapatılan) 17.HD 2019/6464 E. – 2020/8915 K, 2019/2378 E. – 2020/7903 K). Mahkemece yapılması gereken iş; davacıya atfedilen maluliyetin dayanağının psikolojik nedenler olduğu da dikkate alınarak, davacının kazadan önceki tüm psikolojik tedavilerine ilişkin evraklarının ve kullandığı ilaç bilgilerinin de araştırılıp dosyaya getirtilmesi, akabinde dosyadaki mevcut raporlar ve taraf itirazları da irdelenmek suretiyle, kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine uygun şekilde usulüne uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde davacının maluliyetinin ve oranının belirlenmesi amacıyla, ATK’dan (özellikle maluliyete esas uzmanlığa sahip (ruhsağlığı-nöroloji) bilirkişilerin bulunduğu bir heyetten) kaza-maluliyet illiyet bağını ve maluliyetin kalıcılığını da belirleyecek nitelikte yeni bir rapor alınıp sonucuna göre değerlendirme yapılmasından ibarettir.
3-Yine dosya kapsamındaki karakol ifade tutanaklarında davacının, davadışı …’ın kullandığı … plakalı araçta yolcu olduğuna dair kendi beyanı olduğu görülmekte olup, beyanında “dayısı” olarak geçen sürücü ile davacı arasındaki akrabalık bağı araştırılarak, genel bir tabir olarak mı yoksa öz dayısı olduğunu belirtmek üzere mi bu ifadenin kullanıldığının netleştirilmesi gerekirken bu konuda hiçbir araştırma yapılmaması da yerinde görülmemiştir. Mahkeme kararında belirtilen hatır taşıması indirimi uygulamama gerekçesi yerinde değil ise de, dayı-yeğen ilişkisi gibi yakın aile bireylerinin ücretsiz taşınması ahlaki bir ödev niteliğinde olduğundan, tazminat miktarından hatır taşıması indirimi yapılamayacağından, davacı ile sürücünün akrabalık ilişkilerinin tespit edilerek gerçek anlamda dayı-yeğen iseler bu durumda hatır taşıması indiriminin bu nedenle uygulanmaması, bu şekilde yakın herhangi bir akrabalık bağları bulunmaması durumunda ise sözkonusu indirimin %20 oranında olacak şekilde uygulanması gerekmektedir (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 17. HD 2017/10 E.-2019/8417 K., 2014/24482 E.- 2017/4892 K.).
4-Aktüer raporunun incelenmesinde; maluliyet başlangıcı olarak 15.04.2015 tarihinin esas alındığı görülmüştür. Esasen kaza tarihi 15.03.2015 olmakla birlikte, raporda ayrıca bir geçici maluliyet tazminatı hesabı yapılmadığı, mahkemece de bu yönde bir hüküm kurulmadığı görülmekle, 1 ay eksik hesaplanmış bulunan sürekli maluliyet tazminatının da istinafa gelen davalının sıfatına göre davalı lehine olduğu görülmekle, davalı vekilinin geçici işgöremezlik tazminatı hesaplandığı yönündeki istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sözkonusu durum, davacı tarafından istinafa gelinmediğinden davalı yararına usuli kazanılmış hak teşkil etmiş olmakla, yeniden alınacak raporda ve kurulacak hükümde bu hususa da mahkemece dikkat edilmesi gerekmektedir.
5-Davalı vekilinin faiz başlangıç tarihine ilişkin itirazlarının ise reddi gerekmiştir. Şöyle ki, dava dilekçesi içeriğinden açıkça davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olduğu, talep arttırım dilekçesi ile de toplam maddi tazminat tutarının talep edildiği görülmekte olup, davadan önce davalı ZMM sigortacısı şirkete usule uygun başvuru üzerine 8 iş günlük sürenin eklenmesiyle bulunan temerrüt tarihinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak -usuli kazanılmış haklar gözetilerek- davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1194 Esas – 2020/620 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı tarafından yatırılan 1.698,00 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 16/02/2022