Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/246 E. 2023/1422 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/246
KARAR NO : 2023/1422

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/10/2020
NUMARASI : 2018/123 Esas – 2020/510 Karar
DAVA : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ : 26/01/2018
BAM KARAR TARİHİ : 28/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2020 tarihli 2018/123 Esas ve 2020/510 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı 23/01/1946 doğumlu …’in 30/07/2016 günü saat 19:30 sıralarında Ürkmez ‘de Migrosta alışverişten sonra evine dönmek üzere, Migros – Shell ‘in bulunduğu caddede yaya geçidinden karşıdan karşıya geçerken, trafikte … adına ruhsata kayıtlı olup sürücüsü … olan … plakalı … marka araçla, Kuşadası istikametinden Seferihisar istikametine seyir halinde iken aracının sağ tarafı ile çarpması sonucunda müvekkilinin savrularak yere düştüğünü ve yaralanmış olduğunu, meydana gelen kazada yaralanan müvekkilinin kaza sonrası D.E.Ü.Tıp Fakültesi acil servisine kaldırıldığını, burada yapılan tetkiklerde; olaydan ötürü müvekkilinin saçlı deride, çene altında, sol dirsekte, sol ve sağ ekstremitelerde yaygın dermabrazyonların (sıyrık) oluştuğunu, diz arkasında kesik meydana geldiğini, dikiş atılarak tedavi edildiğini, kol kemiklerinde ve bacak kemiklerinde kırıklar meydana geldiğini kırıkların tümünün 05/08/2016 tarihinde Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi Kliniği tarafından ameliyat edilerek onarıldığını, … plakalı … oto markalı araç, trafikte … adına kayıtlı bulunduğundan 2918 sayılı Trafik Kanununun 3. ve 85. maddesine göre araç maliki sıfatıyla kaza nedeniyle sorumlu olduğunu, olayın meydana gelmesine sebep olan …. plakalı aracın sürücüsü …’in olayın asli ve tek sorumlusu olduğunu, maddi zararların dışında davacı müvekkilinin elem ve ızdıraplarının karşılanabilmesi, meydana gelen manevi kayıpların giderilmesi için manevi tazminat da talep ettiklerini müvekkilinin yaşamış olduğu kazanın şokunu bir türlü atamadığını, fiziki ve ruhi açıdan yıpranmış olan müvekkilinin psikolojik buhrana sürüklendiğini, davalı tarafından geçmiş olsun ziyaretine dahi gelinmediğini, iş bu dava sonuçlanıncaya kadar davalı şahsa ait … plakalı aracın trafik kaydına ve adlarına kayıtlı taşınmazlar varsa ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiklerini, davalı … aleyhine de Seferihisar Asliye Ceza Mahkemesinde ceza davası açılmış olduğunu ve halen devam ettiğini, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın tarafları açısından ve davanın niteliği itibariyle mutlak bir ticari dava olmadığından Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanına girmediğini, davaya Asliye Hukuk Mahkemelerinin bakabileceğini bu nedenle iş bölümü yönünden itiraz ettiklerini, müvekkilinin ve diğer davalı olarak gösterilenlerin adreslerinin İzmir olmadığı halde iş bu davanın yetkisiz İzmir Mahkemelerinde açıldığını, genel yetki kuralları gereğince müvekkilinin adresinin bulunduğu yer olan Karşıyaka Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılması gerektiğini, bu nedenle yetki itirazında bulunduklarını, davacı yanın maddi tazminata ilişkin davasını belirsiz alacak davası olduğunu bildirerek açtığını, maddi tazminat olarak belirlediği hususların belirlenebilir nitelikte olduğunu, davacının 1946 doğumlu (72 yaşında) olduğunu ve iş akdi ile veya başka bir gelir getirici işte çalışmadığını bu gerçek karşısında kazadan kaynaklı maddi giderin belirlenebilir olduğunu bu nedenle davacı yanın davasını belirsiz alacak davası olarak açamayacağını, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinden ve davacının yaralanmasından dolayı üzgün olduğunu, kaza anında ve kaza sonrasında da davacı yanın ambulansa bindirilmesi ve hastaneye sevk sürecinde de yanında olduğunu, eşini de arayıp sorarak ilgilendiğini, müvekkili hakkında halen derdest taksirle yaralamaya sebebiyetten kaynaklı ceza yargılamasının Seferihisar Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/99 E sayılı dosyasında devam ettiğini, kaza sonrası tutulan kaza raporunda müteferrik kusur kaydının mevcut olduğunu, davacı tarafından istenen 50.000-TL istemli manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu, kabulünün mümkün olmadığını, takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiğini, kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur durumunun tam olarak belirgin olmaması nedeniyle maddi tazminat istemi açıklanırken salt müvekkilinin kusurundan hareket edilmesinin kabul edilemez olduğunu, yine dava dilekçesinde davacının konumunun, olayın dramatize edilerek aktarılış biçiminin gerçeği yansıtmadığını, abartılı şekilde kaleme alındığını, davacının ceza yargılamasında adliyeye giderek duruşmaya katılmış olması, hakim huzurunda ifade vermiş olması “yatalak” gibi gerçek olmayan abartılı ifadelerin, yine dilekçenin başka bir yerinde “yürürken zorlanması” gibi tezat ifadelerin birbirini çürütür nitelikte olduğunu, davacının 72 yaşında oluşunun dikkate alınmaksızın dava dilekçesinde iş gücü kaybının abartılı ve hukuksal dayanaktan yoksun şekilde açıklandığını, kabulünün bu anlamda da mümkün olmadığını tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 Sayılı Kanun ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97. maddesinin değiştirilmiş olduğunu, trafik kazasından doğan tazminat talepleri için dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta şirketine yazılı olarak başvurunun dava şartı haline getirildiğini, somut olayda müvekkili şirkete herhangi bir başvuru yapılmadan huzurdaki davanın ikame edildiğini, bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davaya konu kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili … A.Ş. nezdinde 0001-0210-15347193 numaralı trafik sigorta poliçesi ile 18/04/2016-18/04/2017 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, maluliyet tazminatına ilişkin hesaplamanın güncel TRH-2010 (kadın-erkek hayat) tabloları esas alınarak yapılması gerektiğini, mahkemece bilirkişi incelemesine başvurulması halinde, hazırlanacak raporda TRH 2010 yaşam tablosu ve %1.8 teknik faiz oranının esas alınması gerektiğini, meydana gelen kaza nedeniyle geçici iş göremezlik gideri ile geçici ve sürekli iş göremezlik dönemine ait tedavi giderlerinden müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, bu hususta sorumluluğun sosyal güvenlik kurumuna ait olduğunu, 6704 sayılı Kanun ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. Maddesine yeni bentlerin eklendiğini, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan taleplerin trafik sigorta poliçesi kapsamı dışında bırakıldığını, Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan prim aktarımı neticesinde müvekkili sigorta şirketinin geçici iş göremezlik ve tedavi ve bakıcı giderine ilişkin sorumluluğunun sona erdiğini, davacının herhangi bir sosyal sigorta kurumuna bağlı olup olmadığının araştırılması gerektiğini, davacının, bir sosyal sigorta kurumuna bağlı olması halinde, bu kurum tarafından yapılan ödemelerin şirketlerinden talep edilemeyeceğini, mükerrer ödemeden imtina amacıyla bu hususun tespitinin gerektiğini, davacı yanın gelir durumunu somut belgelerle ispat etmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, gelir durumuna ilişkin olarak somut belge ve delil sunulamaması halinde yasal asgari ücret esas alınarak hesaplama yapılmasını, … plakalı aracın müvekkili şirkete zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olup davacı yanın manevi tazminat taleplerinden gerek karayolları trafik kanunu gerekse zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi gereğince sorumluluğunun bulunmadığını, Karayolu Trafik Kanunu’nun 92/f. maddesinde açıkça manevi tazminata ilişkin taleplerin sigorta poliçesi teminatı dışında tutulmuş olduğunu, bu açıdan da müvekkili şirket aleyhine açılan davanın reddinin gerektiğini, yine kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sigorta bedelini ödeme yükümlülüğünün dava tarihinde muaccel hale geldiğini, bu sebeple mahkemece faize hükmedilmesi halinde hükmedilecek faizin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz olması gerektiğini, davacı yanca, müvekkili şirkete başvuru yapılmadığını, dolayısıyla başvuru şartı yerine getirilmediğinden müvekkili şirketin temerrüdünün söz konusu olmadığını, mahkemece faize hükmedilmesi halinde, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olması gerektiğine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “….Davacının davalı … hakkındaki maddi ve manevi tazminat davasının, bu davalının dava tarihinden önce ölü olması nedeniyle 6100 sy HMK’nun 114/1-d bendi uyarınca dava şartı olan taraf ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmakla davacının bu davalı hakkındaki davalarının dava şartı yokluğundan usulden reddine, davacının davalı … A.Ş. ve davalı … hakkındaki maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile, 9.873,27 geçici iş göremezlik bedeli, 13.810,50 TL bakıcı ücreti, 12.281,93 TL tedavi gideri ve tedavi amaçlı ulaşım gideri, 29.123,70 sürekli iş göremezlik bedeli olmak üzere toplam 65.089,40 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 26.01.2018 tarihinden, davalı … yönünden kaza tarihi olan 30.07.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteğinin reddine, davacının, davalı … hakkındaki manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 30.000,00 TL manevi tazminatın, taleple bağlı kalınarak dava tarihi olan 26.01.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,….” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacı vekili ve davalılardan sigorta şirketi vekili ile … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin esas numarası yazılı dosyası üzerinden verilen kararda hükme esas alınan maluliyet sigorta şirketlerinin dayatması ile yapılan hesaplama ile yapılmış olup, iş bu karar Anayasa Mahkemesi’nin 17/7/2020 tarihli ve E.: 2019/40, K.: 2020/40 sayılı Kararına aykırı olduğunu, bu ilam ile “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiğini, bu karar ile kaza ve dava tarihinde yürürlükte olan kanun maddesinin anayasaya aykırı görülerek kaldırıldığını, anayasaya aykırı bir hükmün mahkeme tarafından uygulanmaya devam edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dosyaya bakan hakimin anayasaya aykırılığı re’sen gözeterek kesinleşmemiş dosyalara uygulanması gerektiğinden başkanlığın dosyanın anayasa mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda müvekkilinin lehine bozularak öncelikle davacının ATK’ya sevk edilerek hesap raporu alınmasının talep olunduğunu, her ne kadar yerel mahkemece hukuki yarar olmadığı nedeniyle maluliyet raporu anayasa mahkemesi kararı doğrultusunda alınmamış ise de, anayasaya aykırı durum nedeniyle karar verilemeyeceğinden tekrar maluliyet raporunun alınmasının gerektiğini, davaya konu kaza nedeniyle müvekkilinin malul kaldığını, iş bu durum karşısında müvekkilinin manevi tazminat talebinin taktirinde asgari düzeyde tutularak hüküm kurulmasının hakkaniyete aykırı olup, davalının tüm istinaf taleplerinin reddi ile yerel mahkeme ilamının müvekkil lehine bozulmasına karar verilmesi vekil eden adına talep olunduğunu, açıklanan ve mahkeme tarafından res’en dikkate alınacak nedenlerle kararın davalı sigorta şirketinin istinaf talebinin reddi ile müvekkil lehine bozulmasına karar verilmesini, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; manevi tazminat olarak hesaplanan 30.000-TL’nin oldukça fahiş olduğunu, maddi tazminat hesaplanmasının da hatalı ve soyut değerlendirmeler ile yapıldığını, dava konusu olaya uygunluğunun bulunmadığını, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kusur durumu tespit edilmeden sigortalı sürücünün %90 kusurlu olduğu hususunun kabul edilemez nitelikte olduğunu, PMF 1931 tablosunun esas alınarak hesap yapılmasının doğru olmadığını, TRH 2010 yaşam tablosuna göre hesap yapılması gerektiğini, hükme esas alınan maluliyet raporunun özürlülük ölçütü… Hakkındaki yönetmelikte yer alan esaslara göre belirlenmediğini, hükme esas alınan aktüer rapordan davacı için hesaplanan geçici iş göremezlik tazminatı bakıcı gideri tedavi ve ulaşım giderinden müvekkilinin sorumlu olmadığını SGK’nın sorumlu olduğunu, bakıcı tazminatının teminat şu olup müvekkilinin bu bedelden sorumluluğunun bulunmadığını, SGK’nın sorumlu olduğunu, müvekkiline kanuni başvuru şartlarının yerine getirilmediğini, temerrüt tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası sonucu uğranılan bedensel zarardan kaynaklanan maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; yazılı şekilde karar verilmiş; hüküm davacı vekili ile davalılardan … vekili ve sigorta şirketi vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
1-Davalı sigorta şirketinin dava şartı olan başvuru şartının yerine getirilmediğine yönelik istinaf itirazlarının incelenmesinde; davacı yanca dava tarihinden sonra 25/03/2018 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuruda bulunulduğundan, anılan dava şartının tamamlanabilir dava şartı niteliğinde olduğu gözetildiğinde davalı sigorta şirketi vekilinin anılan yöne ilişen istinaf itirazının esastan reddi gerekmiştir.
2-Davalı sigorta şirketinin maluliyet raporuna yönelen istinaf itirazlarının incelenmesinde; haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 22/06/2021 tarih ve 2021/3089 E, 2021/3441 K sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
Somut olayda, davaya konu trafik kazası 30/07/2016 tarihinde gerçekleşmiş olup, hükme esas alınan maluliyet raporu, DEÜ tarafından kaza tarihi itibariyle yürürlükteki Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre hazırlanmış olup, davacının %17 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, geçici iş göremezlik süresinin 270 gün olduğu belirlenmiştir. Açıklanan nedenlerden ötürü, davalı sigorta şirketi vekilinin anılan yöne ilişen istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmektedir.
3-Davalı sigorta şirketi vekilinin kusur raporuna yönelen istinaf itirazlarının incelenmesinde; iş bu davada alınan ATK Trafik İhtisas Dairesinin kusur raporuna göre kazanın oluşumunda davacının %10, davalı sürücü …’in %90 oranında kusurlu bulunduklarının belirlendiği, anılan raporun kaza tespit tutanağında belirlenen kusur durumu(sürücü … KTK 52/1-b,davacı KTK 68/1-b/3) ile çelişki arz etmediği anlaşıldığından bu yöne ilişen davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf itirazlarının da esastan reddi gerekmiştir.
4-Davacı vekili ile davalılardan …’in manevi tazminata yönelen istinaf itirazlarının incelenmesinde;
6098 sayılı TBK nın 56. maddesi gereğince, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut olay yönünden yapılan değerlendirmede; meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, tarafların kusur oranları, davalı sürücünün sorumluluğunun, davacının manevi zararlarının niteliği, olay tarihindeki paranın alım gücü dikkate alındığında hak ve nefaset kuralları çerçevesinde davacı yararına hükmedilen manevi tazminatın yerinde olduğu anlaşıldığından, davacı vekili ile davalı … vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
5-Davacı vekili ile davalı sigorta şirketinin sürekli işgöremezlik tazminatına yönelen istinaf itirazlarının incelenmesinde;
Somut olayda; hükme esas alınan 05/06/2020 tarihli aktüerya raporunda davacı için muhtemel bakiye ömür süresinin, PMF 1931 Yaşam Tablosu esas alınmak suretiyle tazminat hesabı yapıldığı görülmüştür.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK.nın 90.maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme ve zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı kapsamı dışında bulunan hallerin düzenlendiği 92/i maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatların zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre belirleneceğine dair ve sigorta tazminatı dışında kalan hallerin poliçe şartları ile düzenleneceğine dair düzenleme iptal edilmiştir.
T.C. Anayasası’nın 153/6. maddesinde, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.
Mahkemece yapılacak iş, davacının sürekli iş göremezliğe ilişkin maddi zararlarının hesaplanması amacıyla dosyada raporu bulunan bilirkişi heyetinden (… ve … ) TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve %1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması, bilinmeyen/işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması, bilinen ve bilinmeyen dönem hesabının hangi tarihlerden başlayıp hangi tarihte bittiği açık ve denetime elverişli bir şekilde belirtilerek tazminat hesaplamasının yapılması için, rapor alınıp, usuli kazanılmış haklarda (davalı sürücü … yönünden davacı ıslah dilekçesi ile sürekli iş göremezliğe ilişen maddi tazminat istemini 29.123,70 TL ile sınırladığından davalı … yönünden bu miktar ile bağlı kalınarak) dikkate alınmak suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesinden ibarettir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekili ile davalılardan sigorta şirketi ve … vekilinin istinaf itirazlarının belirtilen yönden kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine, kararın kaldırılması sebep ve şekline göre istinafa gelen taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ile davalılardan sigorta şirketi ve … vekilinin istinaf itirazlarının ayrı ayrı KISMEN KABULÜNE; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2020 tarihli 2018/123 Esas ve 2020/510 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinafa gelen taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)Davacı ile davalılardan davalılardan sigorta şirketi ve … tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde kendilerine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
b)İstinaf aşamasında istinaf edenler tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 28/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.