Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/23 E. 2023/830 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/23
KARAR NO : 2023/830

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2017 (Dava) – 22/10/2020 (Karar)
NUMARASI : 2017/266 Esas – 2020/677 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 17/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/05/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2020 tarih ve 2017/266 Esas – 2020/677 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 4.12.2016 tarihinde meydana gelen ve … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile yaya haldeki …’e çarpması şeklinde gelişen trafik kazasında müvekkilinin yaralanarak malul kaldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, 200 TL geçici, 200 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 200 TL tedavi amaçlı giderler, 200 TL bakıcı gideri ve 200 TL kazanç kayıpları olmak üzere toplam 1.000,00 TL maddi tazminat ile 5.000,00 TL manevi tazminatın araç sahibi ve sürücüsü yönünden olay tarihinden, sigortacı bakımından temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından Mahkememize sunulan 11/04/2017 tartihli cevap dilekçesinin incelenmesinde; davacının sürekli iş göremezlik tazminatı talebi ile davalı şirkete başvurduğu ve 22.02.2017 tarihinde 20.003,00 TL. ödeme yapıldığı, bu itibarla, bu talebinin reddini, İyileşme harcamaları talebinin tedavi gideri talebi olduğunu tahmin ettiklerini, tedavi gideri(iyileşme harcaması), geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri, 6111 sayılı Kanunla trafik sigortası kapsamında sigorta şirketleri tarafından sağlanan tedavi teminatları Sosyal Güvenlik Kurumuna devredildiğinden, bir trafik kazası sonucunda yaralanan bir kişinin tedavi süresince ihtiyaç duyacağı bakım giderleri ve tedavi giderlerinin SGK tarafından karşılanması gerektiğini, geçici iş göremezlik ödeneği ise, SGK tarafından ödenmekte olduğunu ve sigorta şirketlerine rücu edildiğini, dolayısıyla, tedavi ve bakıcı gideri ile geçici iş göremezlik ödeneğinden davalı şirketin herhangi bir sorumluluğu olmadığını, davacının tüm taleplerinin yanında “kazanç kaybı” talebinde de bulunduğunu, kazanç kaybının zaten geçici ve sürekli iş görmezlik talebini karşıladığını bu sebeple, bununla ilgili ayrı bir tazminata hükmedilemeyeceğini, davacının sürekli iş görmezlik talebi karşılanmış olduğundan ve diğer taleplerden müvekkil şirketin bir sorumluluğu bulunmadığını savunarak, davanın reddine, davanın ispatı halinde müvekkil şirketin tazminatın öncelikle ferilerinden sorumlu tutulmamasına, olmaz ise, asıl alacak, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı kusur oranında, poliçe limiti ile sorumlu tutulmasına, işletilecek yasal faizin temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz olarak tespitine, davanın reddedilen kısmı için yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 05/05/2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı sürekli iş göremezlik tazminatını diğer davalı sigorta şirketine başvurarak 22/02/2017 tarihinde 20.003 TL ödeme aldığını, bu nedenle sürekli iş göremezlik talebinin hukuki temeli bulunmadığını, tedavi gideri, geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri 6111 sayılı kanunla trafik sigortası kapsamında doğrudan SGK tarafından karşılanmakta olduğunu, bu nedenle tedavi ve bakıcı gideriyle geçici iş göremezlik ödeneğinin kendilerinden talep edilmesinin hukuken temelsiz olduğunu, bu nedenle tedavi ve bakıcı giderleriyle geçici iş göremezlik ödeneğinin kendilerinden talep edilmesinin hukuken temelsiz olduğunu, kazanç kaybının da bu kapsamda değerlendirilen ödencelerden olduğunu, davacının sürekli iş göremezlik talebinin önceden diğer davalı sigorta şirketince karşılanmış olması, diğer taleplerinin ise SGK kapsamında ödenmesi gereken nitelikte ödencelerden olması nedeniyle davacının taleplerinin hukuki dayanağı olmadığını, kusurun ve zararın ispata muhtaç olduğunu savunarak, haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; A) 200,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketi yönünden 16/02/2017 tarihinden itibaren diğer davalılar yönünden ise olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte DAVALILARDAN MÜTESELSİLEN TAHSİLİ İLE DAVACIYA VERİLMESİNE, 10.867,14 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının ise DAVALI … VE …’TAN OLAY TARİHİNDEN İTİBAREN İŞLEYECEK YASAL FAİZİ İLE BİRLİKTE TAHSİLİ İLE DAVACIYA VERİLMESİNE, B) 4.275,46 TL geçici iş göremezlik tazminatının sigorta şirketi yönünden 16/07/2017 tarihinden itibaren diğer davalılar yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte DAVALILARDAN MÜTESELSİLEN TAHSİLİ İLE DAVACIYA VERİLMESİNE, C) 5.272,77 TL bakıcı giderinin sigorta şirketi yönünden 16/07/2017 tarihinden itibaren diğer davalılar yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte DAVALILARDAN MÜTESELSİLEN TAHSİLİ İLE DAVACIYA VERİLMESİNE, D) 551,50 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderine yönelik iyileşme harcamalarının sigorta şirketi yönünden 16/07/2017 tarihinden itibaren diğer davalılar yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte DAVALILARDAN MÜTESELSİLEN TAHSİLİ İLE DAVACIYA VERİLMESİNE, E) Kazanç kaybı talebinin REDDİNE, 2- Davacı tarafın manevi tazminat talebinin kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte SİGORTA ŞİRKETİ HARİCİNDEKİ DİĞER DAVALILARDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu, müvekkil yönünden yerel mahkemece verilen kararı kabul etmediklerini, kazaya karışan aracın, müvekkili tarafından diğer davalı …’a kazadan önceki tarihlerde 10.12.2016 tarihinde satışının yapıldığını, yapılan satış sözleşmesine göre müvekkilinin … plakalı 2005 model … marka otomobili o tarihlerin 2. el satış piyasasına göre 15.000,00 TL’ye sattığını, davalı … bedelin 5.000,00 TL’sini aracın satış tarihinde müvekkiline nakden ödeyecek, geri kalan kısmı için de aracın noterde devri gerçekleştirilecek tarih olan 15.12.2016 tarihinde ödemesini yapacağını, dava konusu aracın satış sözleşmesinin imzalamasından sonra davalıya teslim edildiğini ve davalının işleri için aracı kullanacak olması sebebiyle noter satışının bir kaç gün sonraya ertelendiğini, müvekkilinin noter satışının geç yapılacağından ödemede bir sıkıntı çıkmasın diye düşünerek sözleşmenin 2 tanık huzurunda ve tarafların serbest iradeleri ile imzalandığını, her ne kadar mahkeme, araç satış sözleşmesinin noterde yapılmadığından bahisle geçerli olmadığı yönünde hüküm kurarak savunmaları reddetmiş ise de her iki tarafın serbest iradeleri ile araç satışı konusunda anlaşmış ve araç bedelin bir kısmının nakden müvekkiline ödendiğini, dava konusu kaza meydana gelmemiş ve aracın kazaya karışmamış olması halinde noter satışının gerçekleşeceğini, müvekkilinin böyle bir kazanın meydana geleceğini öngöremediğini, mahkemece araç satış sözleşmesinin noter kanalıyla yapılması gerektiği belirtilmişse de taraflar arasındaki sözleşmenin noter huzurunda yapılacak araç satış sözleşmesinin ön sözleşmesi niteliğinde olduğunu, bu sebeple sözleşme geçerliliğini koruduğunu, diğer davalı … tarafından da dava aşamasında kazada kusurlu olduğu ve tazminatı ödemeyi kabul ettiği, aracın satın alındığının kabul edildiğini, ancak mahkemece hatalı yapılan yargılama ile taraflar arasında yapılan sözleşmenin kabul edilmediğini ve müvekkilinin de haksız bulunduğunu, mahkeme savunmaları ve sunmuş oldukları belgeleri dikkate almadan ve yeterli inceleme yapılmadan müvekkili yönünden de davanın kabulüne karar verilerek müvekkilin de tazminat ödemesine hükmedildiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasına dayalı olarak maddi ve manevi tazminattın karşı araç zorunlu sigortacısı, malik ve sürücüden tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalılardan … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde işleten tanımı yapılmış olup buna göre “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır”. Yine aynı kanunun 20/d bendi “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir” hükmünü içermektedir. Görüldüğü gibi Yasa’nın 20/d bendinde tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin ancak noterler tarafından yapılacağı hükmüne yer verilmiştir. Ancak böyle bir satış ve devir işlemi araç üzerindeki mülkiyet hakkını devre elverişlidir. Bu devrin yöntemince aracın kayıtlı olduğu, tescil müdürlüğüne bildirilmemesi yüzünden aracın tescil kaydında bir değişiklik yapılmaması satışa konu aracın mülkiyetinin geçişini engellemez ise de, anılan yasa maddesinde belirtilen türden resmi bir satış ve devir işlemi yapılmaksızın, satış işlemine dayalı olarak işleten sıfatının ve araç üzerindeki mülkiyet hakkının devredildiğinin kabulü mümkün değildir.
Bunun yanı sıra; alınan bilirkişi raporlarının somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, alınan bilirkişi raporlarına davalı istinaf edenin yargılama sırasında itiraz etmediği, bu sebeple davacı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu da anlaşılmakla, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … vekilinin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/266 Esas – 2020/677 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gerekli 1.787,45 TL istinaf karar harcından, peşin yatan 89,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.698,05 TL istinaf karar harcının davalı …’tan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/05/2023