Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/226 E. 2021/198 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/226
KARAR NO : 2021/198
KARAR TARİHİ : 10/03/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/12/2020
NUMARASI : 2020/384 Esas ve 2020/384 Karar

DAVANIN KONUSU : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 10/03/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/03/2021

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/12/2020 tarihli, 2020/384 esas ve 2020/384 karar sayılı dosyası dairemize gönderilmiş olmakla, yapılan inceleme sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Talep eden vekili dilekçesinde özetle; talep edenler … ve … … Şirketinin ayrı ayrı % 15 şer nispetinde olmak üzere toplamda % 30 nispetinde ortağı olduklarını, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/29862 soruşturma sayılı dosyasında yürütülen soruşturmada, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca, soruşturma kapsamında “işin aciliyetine binaen, 668 sayılı KHK.nın 3/1-ı maddesi uyarınca ekte gönderilen listede bulunan şüphelilere ait ortağı olduğu şirketlerdeki şirket hisselerinin ve gayrimenkullerin devirlerinin tedbiren yapılmamasına” karar verilip, bu kararın hakim onayına sunulması sonrasında ise, İzmir 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/2843 D.İş sayılı ve 30/08/2016 tarihli kararı ile Müvekkil …’nun ortağı ve yöneticisi olduğu şirketlerden …. Ltd. Şti, …. Ltd.Şti , …. A.Ş ünvanlı şirketler bakımından “668 sayılı KHK.nın 3/1-ı maddesi uyarınca gönderilen listede bulunan şüphelilere ait ortağı olduğu şirketlerdeki şirket hisselerinin ve gayrimenkullerin devirlerinin tedbiren yapılmamasına” dair savcılık işleminin ONAYLANMASINA karar verildiğini, İzmir 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/2843 D.İş sayılı ve 30/08/2016 tarihli kararında şirket ortaklarından olan taep eden … ve diğer şirket ortağı …. bakımından bir devir yasağı bulunmamakta ve ayrıca müvekkil … , devir yasağının verildiği İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/29862 soruşturma sayılı dosyasında şüpheli sıfatını da taşımadığını, Şirketlerin ve gayrimenkullerin devirlerinin tedbiren engellenmesi kararı sonrasında, İzmir 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/3664 D.İş sayılı ve 29/09/2016 tarihli kararı ile de Müvekkil …’nun ortağı ve yöneticisi olduğu şirketlerden ….Ltd. Şti, … Ltd.Şti , … A.Ş ünvanlı şirketlere “Yönetim organının tüm yetkilerini kullanmak ve yeni yönetim kurulunu oluşturmak üzere kayyum atanmasına” karar verildiğini, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/29862 soruşturma sayılı dosyasında yürütülen soruşturmada talep eden … hakkındaki soruşturma tefrik edilerek, açılan kamu davasının sonunda, İzmir 19.Ağır Ceza Mahkemesinin 12/12/2019 tarihli, 2018/193 Esas ve 2019/442 Karar sayılı kararıyla yönetim kayyımının denetim kayyımı olarak devamına karar verilmiş, karar gereğinin yerine getirilmesi için 13/12/2019 tarihinde ise e-imzalı olarak TMSF’ye gönderildiğini, Takip eden aşamada ise, esas hükmün tefhimi sonrasında, Cumhuriyet savcısının vaki talebi üzerine, esas hükümle birlikte dosyadan el çeken hüküm mahkemesi tarafından dosya yeniden ele alınarak, 13.12.2019 tarihli ek kararla, Müvekkil …’nun ortağı ve yöneticisi olduğu şirketlerden … Ltd. Şti, … Ltd.Şti , … A.Ş ünvanlı şirketler bakımından yönetim kayyımlığının kaldırılarak denetim kayyımlığına geçilmesine ilişkin kararın, Müvekkil …’nun ortaklık payları ile sınırlı olarak uygulanmasına karar verildiğini, Son olarak verilen bu karar ve ortaya çıkan hukuki duruma göre; talep eden …’nun … A.Ş ünvanlı şirketteki % 15 hissesi üzerindeki kayyımlık kararı esas hükümle birlikte bizzat yargılamayı neticelendiren İzmir 19.Ağır Ceza Mahkemesinin kararları ile kaldırıldığını, talep eden …’nun ise, …. A.Ş ünvanlı şirketteki % 15 hissesi üzerinde başlangıçtan beri adli mercilerce verilmiş ve ortaklık haklarını kısıtlayacak nitelikte bir karar bulunmadığını, Son olarak gelinen aşamada; talep edenler … ve …’nun …. A.Ş ünvanlı şirketteki yönetim kayyımı kapsamı dışında kalan hisseleri toplamı % 30 nispetine ulaştığını, Halen şirket ortağı olan müvekkiler … ve …’nun , yürürlükteki 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve ilgili diğer mevzuatta yer alan şirket ortaklığından kaynaklı, bilgi edinme ve inceleme, yönetime katılma, kar payı alma, denetim yetkilerinin kullanılması gibi hakları bulunmaktadır ve bu hakların kullanılması mahkeme kararına rağmen engellendiğini, …. A.Ş ünvanlı şirket de dahil olmak üzere, elkonulup yönetimine kayyım atanan şirketler tamamen ticari nitelikte faaliyet gösteren şirketler olduğunu, İzmir 19.Ağır Ceza Mahkemesinin halen istinaf aşamasında olan 2018/193 Esas ve 2019/442 Karar sayılı dosyasında da vergi müfettişleri tarafından düzenlenen MASAK raporları içeriğinde, talep edenin ortağı ve yöneticisi olduğu şirketlerin gelirlerinin suçtan elde edildiği veya suçta kullanılacağına dair bir şüphenin tespit edildiğine veya terör örgütüne finansman sağlamak amacıyla bu şirketlerin aklama aracı olarak kullanıldıklarına ilişkin ve bu suçları teyid edebilecek hiç bir kayıt, belge ve delile yer verilmediğini, şirkete kanun gereğince kayyım olarak atanan TMSF tarafından görevlendirilen tüm alt yönetİcilerin de şirket bakımından ceza yargılaması sonuçlanıncaya kadar geçici dönemde atanmış emanetçi konumda olduklarını, …. A.Ş ünvanlı şirketin faaliyeti kapsamında, kayyım heyetinin atandığı 2016 yılında aylık ortalama 900 ton süt üretilirken, 2019 yılında ortalama aylık 400 ton süt üretimine indirilmiş ve üretim ve cirolar olağanüstü biçimde düşerken, giderler tam tersine olağan dışı biçimde arttırıldığını, ÇED, Ari Çiftlik ve Avrupa Birliği belgeleri de iptal edildiğini, Aşırı derecede yüksek fiyatlara yem ve ilaç alınarak şirketin nakdi varlığı yok edildiğini, Bu şekilde gerçekleşen suistimaller ve ağır denetim ihmalleri nedeniyle kayyım heyetine teslim edilen şirketlerin içleri boşaltıldığını, Şirkete TMSF tarafından atanan yöneticilerin suistimallerinin sonu gelmemekte olup, son olarak kayyım yönetiminin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun resmi internet sitesinin ilanlar bölümünde …yer alan ilan ile, ….AŞ mülkiyetinde bulunan 48 parça taşınmazın gerçek rayiç değerlerinin çok altında bedellerle Kapalı Teklif ve Açık Arttırma Usulü ile satışa çıkartıldığı, satışa ilişkin ihale tekliflerinin 30/12/2020 Çarşamba günü, saat 10.00’da Satış Komisyonunca açılacağının ilan edildiğini, satışı kararlaştırılan bu taşınmazların tespit edilen muhammen değerleri, rayiç değerlerinin çok altında miktarları içermekte olduğunu, gayrimenkullerin bu değerlerle satışa çıkarılmalarının şirketi esaslı ölçüde zarara uğratacağını, rayiç değerin çok altında muhammen bedel belirlenmesinin ise nitelikli bir görev suistimali olduğunda kuşku bulunmadığını, İzmir 19. Ağır Ceza Mahkemesinin halen istinaf aşamasında olan 2018/193 Esas ve 2019/442 Karar sayılı dosyasına ibraz edilen ve Gayrimenkul Değerleme Uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 29.11.2020 tarihli 44 sahifelik bilirkişi mütalaasında, bu taşınmazların nitelikleri ve rayiç bedelleri tespit edilmiş olup, bu taşınmazlardan 39 adetinin toplam değerleri 19.652.655 TL, 8 adet taşınmazın toplam değeri 4.022.272 TL olmak üzere neticeten 47 parça olarak belirlenen bu taşınmazların toplam değerlerinin 23.674.927 TL olduğu tespit ve mütalaa olunduğunu, Bu itibarla satış ilanı yapılan bu taşınmazların, rayiç değerlerinin çok altında (toplam 6.160.000 TL) satışa çıkarıldığını, bir yıl önce değerleme uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporu içeriğinden de açıkça anlaşılabildiğini, (kendisi de kayyım olan) TMSF tarafından atanan kayyum heyeti yalnızca şirketin olağan yönetim iş ve işlemlerini yapmakla yükümlü olup, aslen şirketi aldığı anki ticari durum ve itibarı ile korumak yükümlülüğünde olduğunu, 6758 Sayılı Kanunun 19.Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 4/1. maddesinde “Şirket, şirket varlıkları veya malvarlığı değerleri, soruşturma ve kovuşturma sonuna kadar şirket yöneticilerince ticari teamüllere uygun olarak basiretli bir tüccar gibi yönetilir.” şeklinde düzenlemeye yer verildiğini, Ayrıca, 6758 sayılı kanunun 19/3 maddesinde, “Bu şirketlerin mali durumu, ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sorunları nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının tespit edilmesi durumunda” taşınmazlarının satılabileceğine ilişkin düzenlemeye yer verilmiş olup, satış ilanına konu taşınmazlar, çiftlikteki hayvanların beslenmesinde kullanılmak üzere ekim yapılan bir alan olduğundan, bu nedenle işletme faaliyetinin yürütülmesine katkı sağlayan ve hayvancılık faaliyetin devamında hayati öneme haiz olduğunda kuşku bulunmadığını, …. ilgili TMSF tarafından hukuksuz bir şekilde ihaleye çıkartılan binlerce dönüm tarım arazisinin satılması şirket bütünlüğünün tamamen yitirme sonucu doğuracaktır.Süt hayvancılığında bir numaralı ana gider yem maliyeti olduğunu, yıldan yıla iklim ve tarımdaki gelişmelere göre yem maliyetleri %100 aşan fiyat artış ve dalgalanmaları olduğunu, bu artışlar öylesine büyük bir tehlike içerebilir ki çiftliklerin ürettiği sütün maliyeti satış fiyatlarından daha yüksek hale gelebileceğini, Süt verimi çok yüksek hayvanların bile ölmemesi, sadece yaşaması için gerekli yemi yurtdışından getirmek gerekebileceğini, süt üreten şirketlerin ayakta kalabilmesi, süt maliyetlerini dengelemesi ve çiftliğin hayatiyetini devam ettirebilmek için yem bitkilerinin hiç değilse bir kısmını kendinin üretmesi çok hayati ve stratejik öneme sahip olduğunu, Konya’da tamamen İzmir’deki çiftliğin yem ihtiyacını karşılamak üzere alınan ve binlerce dönümü toplulaştırma suretiyle bir araya getirmesi için çok emek ve para harcanan verimli arazilerin kurumunuz tarafından satılmaya çalışılması, şirketin geleceğini tehlikeye atan hayati ve büyük bir hukuksuzluk olduğunu, bu itibarla bahsi geçen taşınmazların satışına ilişkin olarak verilen kararın, “basiretli bir tacir ve sorumlu bir yönetici” gibi davranma yükümlülüğe ile uyumlu olduğu asla söylenemeyeceğini, kayyım atanan şirketlere TMSF tarafından atanan ve daha sonrada İç Yönergeye göre atanmış olan tüm müdürlerin, hizmetin gereği ile alakası olmayan ve yönetimdeki keyfiliğin kalkanı olarak kullanılan 6755 sayılı kanunun 37. ve 38. maddelerinin “konusu haksız fiil veya suç teşkil eden eylemleri kapsamayacağı” ortada olduğunu, Nitekim Anayasa Mahkemesince 6755 sayılı kanunun 37. ve 38. maddeleri yönünden yapılan başvuru ile ilgili olarak verilmiş olan 2018/31 Esas, 2020/38 karar sayılı ve 16.07. 2020 tarihli kararlar içeriğinde keyfiliğe TMSF ve atanan idareciler tarafından kalkan olarak kullanılmaya çalışılan bu hususlara değinildiğini, bu itibarla, mevcut duruma göre, ….AŞ mülkiyetinde bulunan 48 parça taşınmazın gerçek rayiç değerlerinin çok altında bedellerle satılmaya kalkışılmasına ilişkin kararın, mevzuata ve hukuka aykırılığının tespiti ile engellenmesinde zorunluluk bulunmakta olduğunu, İzmir 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/193 Esas ve 2019/442 Karar sayılı dosyasının halen (İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 2020/214 esasında) istinaf aşamasında olup, istinaf mahkemesi de istinaf safhasının son aşaması olan ve hakim tarafından yapılan “inceleme” aşamasında olduğunu, Bu itibarla şirketlerin yönetim kayyımlığının devam edip etmeyeceğine çok yakın bir zamanda bizzat istinaf mahkemesince karar verilececeğini, 5271 sayılı CMK.nın “Şirket yönetimi için kayyım tayini” başlıklı 133/1 maddesinde “İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiş olup, ceza soruşturması ve yargılaması aşamalarında, sulh ceza hakimlikleri veya mahkemelerce verilen “şirketlere kayyım atanmasına ilişkin” kararların verilmesinden sonra, şirketlerdeki işlerin yürütülmesine yönelik suistimal ve hukuka aykırılık içeren işlemlere karşı görevli hukuk (Asliye Ticaret) mahkemelerine başvuruda bulunulabileceği açıklığa kavuşturulduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesindeki düzenlemeye göre ise, ticari dava niteliğindeki bu başvurular bakımından görevli mahkemeler Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, Bu nedenle ….AŞ mülkiyetinde bulunan 48 parça taşınmazın gerçek rayiç değerlerinin çok altında bedellerle satılmaya kalkışılmasına ilişkin kayyımlık işleminin iptali ile, ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Her ne kadar ihtiyati tedbir isteyen tarafından aleyhine tedbir istenilen …. AŞ.’nin mülkiyetinde bulunan 48 parça taşınmazın gerçek rayiç değerlerinin çok altında bedellerle satılacağından bahisle 48 parça taşınmazın 30/12/2020 tarihinde yapılacak satışlarının tedbiren durdurulmasına karar verilmesine yönelik olarak Mahkememizden ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiş ise de ; ihtiyati tedbire konu satış işlemi ile ilgili kararın 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 19. Maddesinin 3. Fıkrası ile 10/11/2016 tarihli ve 6758 Sayılı Kanunun 19′ uncu Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esasların 7 ve 8 ‘ inci maddeleri kapsamında şirket yönetim kurulu tarafından alındığı ve alınan kararında TMSF tarafından onaylandığı, 7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ‘ un 174 maddesi ile 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 19 uncu maddesine eklenen (9) nolu bendde “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyımlık görevini yürüttüğü şirketlerin genel kurullarının yetkileri, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olunmaksızın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan tarafından kullanılabilir. ” ,(10) nolu bendde de “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan, bu madde kapsamındaki yetkilerini kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanına veya Fon Kuruluna devredebilir.” düzenlemesinin bulunduğu ,söz konusu düzenlemeler göz önüne alındığında TMSF ve şirket yönetim kurulu tarafından alınan kararın ve yapılan işlemin idari bir işlem niteliğinde olduğu, bu nedenle iş bu kararın idari yargının denetimine tabi olduğu ve 2577 Sayılı İYUK’ nin 2. maddesi uyarınca talep ile ilgili karar verme görevinin idari yargı yerine ait olduğu, HMK’ nin 114/b madddesi gereğince yargı yolunun caiz olması hususunun dava şartı niteliğinde olduğu, HMK’ nin 115/1.madddesi gereğince mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmasının ve HMK’ nin 115/2. mad. gereğince dava şartı noksanlığının tespit edilmesi halinde davanın usulden reddine karar verilmesinin gerektiği, ayrıca talep dilekçesinde aleyhine tedbir istenilen taraf olarak gösterilen …. AŞ. yönünden ise ihtiyati tedbire konu satış işleminin durdurulması talebine ilişkin yasal koşulların oluşmadığı incelenen tüm dosya kapsamıyla anlaşılmış, ihtiyati tedbir talebinin TMSF yönünden dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, …. AŞ. yönünden ise ihtiyati tedbir istemine konu kararın TMSF Fon Kurulu tarafından verilmesi, şirketçe alınan bir karar bulunmadığından şirket hakkındaki isteğin reddine… Karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 5271 sayılı CMK hükümlerine göre yönetim kayyımlığını yürütmekle görevlendirilmiş olan TMSF nin ve kayyımın görevlendirdiği müdür ve yöneticilerin işlemleri ile ilgili başvuru ve taleplerin, idari yargının görev alanına girdiğinden bahsedebilmek mümkün değildir. Zira TMSF nin 6758 sayılı kanun hükümlerine göre üstlendiği bu görev idari bir görev olmayıp, doğrudan adli bir görevin yürütülmesine ilişkin olduğunu ileri sürerek istinaf incelemesinin yapılarak ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME,
DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Talep, taşınmaz satışının tedbiren durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebidir.
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.(667 KHK m. 10)
Olağanüstü hal süresince yayınlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.(668 KHK m.38)
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 04/12/2014 tarihli ve 5171 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133. maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkileri, hakim veya mahkeme tarafından tasarruf mevduatı sigorta fonuna devredilir ve devir ile birlikte kayyımların görevi sona erer.(6758 Sayılı Kanunun m.19/1)
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 04/12/2014 tarihli ve 5171 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133. maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketler ve bu kanunun 13. maddesi uyarınca varlıklara kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, kayyım olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu atanır. (6758 Sayılı Kanunun m.19/2)
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun kayyımlık görevini yürüttüğü şirketlerin genel kurullarının yetkileri 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun ilişkili olduğu bakan tarafından kullanılır. (6758 Sayılı Kanunun m.19/9)
Tedbir istemine konu taşınmazların satışı ile ilgili karar organı olan Fon Kurulu kararının yukarıda anılan kanun maddesi uyarınca Türk Ticaret Kanununun hükümlerine tabi olmayan idari kararlardan olduğu, idari kararlara karşı yargı yolunun idare mahkemeleri olduğu, zira; davalı şirketçe bu hususta alınan bir karar bulunmadığı, kaldı ki; şirketin idaresinin fon kurulunda olduğu anlaşılmakla; ilk derece mahkemesinin gerek fon kurulu yönünden gerekse davalı şirket yönünden verdiği ret kararlarında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, mahkeme kararının yerinde olduğu, istinaf kanun yoluna başvuran davacıların dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM :
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/12/2020 tarihli, 2020/384 D. İş. esas ve 2020/384 D. İş. karar sayılı kararına karşı ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacının yatırmış olduğu 162,10 TL istinaf başvuru harcı ve 59,30 TL istinaf karar harcı olmak üzere toplam 221,40 TL harcın hazineye gelir yazılmasına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. . 10/03/2021