Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/166 E. 2023/1072 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/166
KARAR NO : 2023/1072

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2017 (Dava) – 01/10/2020 (Karar)
NUMARASI : 2017/180 Esas – 2020/426 Karar
DAVA : Menfi Tespit
BAM KARAR TARİHİ : 21/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/06/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2020 tarih ve 2017/180 Esas – 2020/426 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu senetlerden dolayı davacı aleyhine İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2016/6283 esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişildiğini, takibe konu senetlerden dolayı davacının davalı tarafa herhangi bir borcu olmadığını, takibe konu yapılan senetlerdeki imzaların davacı …’e ait olmadığını ve imzayı inkar ettiklerini, davalı banka ile davacı arasında herhangi bir borç oluşturan ilişki bulunmadığını, haricen yaptıkları araştırmada davalı kuruma borçlu olan … ve … isimli şahısların davalı bankaya olan borçlarına istinaden bu senetleri davalı kuruma verdiklerini tespit ettiklerini, icra dosyasında davacıya ait taşınmaz üzerine haciz konulduğunu, icra dosyasında bu taşınmazın kıymet takdirinin talep edildiğini, taşınmazın satışa çıkması halinde davacının telafisi imkansız zararlara maruz kalacağını ve icra takibinin durdurulmasını dava konusu senetlerden dolayı davacının borçlu olmadığının tespit edilmesini ileri sürerek, davanın kabulünü, haksız olarak icra takibine girişmiş olması sebebiyle %20 tazminata hükmedilmesini, muhakeme masraf ve gideri ile vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının adresinde kendisine bizzat tebliğ edilerek kesinleşen takibin üzerinden yaklaşık 1 yıl gibi uzun bir zaman geçtikten sonra açılan bu tespit davasının hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğini, zira hayatın olağan akışı gereği bu durumdaki bir kimseden beklenen davranışın, takip konusu senetlerdeki imzaların kendisine ait olmadığı iddiasında ise, kendisine yönelik başlatılan takibe kanunda belirtilen süreler dahilinde itiraz etmesi ve yahut bu süreleri kaçırmış olması halinde yine İİK MD 72 ye dayanarak makul bir süre içerisinde menfi tespit davası açması olduğu, davalı bankanın, söz konusu bonolar üzerindeki muhattaba ait imzanın gerçerliliğini araştırma yükümlülüğü olmadığı gibi işlemlerini müşteri ile karşılıklı güven ilişkisi çerçevesinde yürüttüğü de dikkate alındığında, söz konusu iddianın davalı tarafından borç ilişkisi doğduğu sırada soruşturulmasının imkanının olmadığını savunarak, davanın reddi ile İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün 2016/6283 esas numaralı icra dosyası ile başlatılan icra takibinin devamını, davacının %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2016/6283 esas sayılı takip dosyası ile davalı banka tarafından davacı aleyhine 15 adet kambiyo senedi niteliğini taşıyan bonoya dayalı olarak icra takibi başlatıldığı, davacı tarafça dayanılan bonolardaki imzaların davacıya ait olmadığı ve borçlu olmadığı iddiası ile mahkememizde davalı aleyhine iş bu davanın açıldığı, dava açıldıktan sonra 21/03/2017 tarihinde davacı tarafça takip dosyasına dosyada gösterilen borcun ödendiği bu kez mahkememizden istirdat isteminde de bulunulduğu takibe dayanak senetler üzerinde yapılan imza incelemesine göre, 24/10/2014 düzenleme tarihli 19/04/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli, 18/11/2014 düzenleme tarihli 15/05/2015 ödeme tarihli 4.000,00 TL bedelli, 18/11/2014 düzenleme tarihli 05/05/2015 ödeme tarihli 4.000,00 TL bedelli,24/10/2014 düzenleme tarihli 22/04/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli,13/01/2015 düzenleme tarihli 16/07/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli,13/01/2015 düzenleme tarihli 08/07/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli,24/10/2014 düzenleme tarihli 04/04/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli, 24/10/2014 düzenleme tarihli 15/04/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığının tespit edildiği, takibe dayanak diğer senetlerdeki imzaların davacının imzasına benzer olduğunun tespit edildiği, buna göre davacının imzası ile uyuşmayan senetler yönünden borçlu olmadığının kabulü gerektiği, davacının eli ürünü olmayan senetler yönünden sorumlu olmasını gerektirir başkaca bir kaydın da mevcut olmadığı toplam 38.000,00 TL bedelli 8 adet senedin takip masrafları da dikkate alındığında davacı tarafından yapılan ödemeden 56.048,22 TL bedelin davacıya iadesi gerektiği, davacının kendisine ait olmayan imzalı senet nedeniyle borçlu olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, takibe konu diğer senetler üzerindeki imzaların davacıya ait olduğu tespit edilmekle bu senetler ile ilgili ödemenin iadesine gerek olmadığı, davacının her ne kadar kötü niyet tazminatı istemi var ise de, davalı ile davacı arasında doğrudan sorumluluğunu gerektirir bir husus olmadığı gibi davalı bankanın dava dışı 3. Kişi tarafından kendisine tevdii edilen bono da imza incelemesi ve imzanın sahteliğini tespit etmesinin mümkün olmadığı, kaldı ki böyle bir sorumluluğun davalı bankaya yükletilemeyeceği, bu nedenle davalı bankanın davacıyı zarara uğratma kastıyla hareket ettiğini gösterir bir delilin tespit edilemediği bu nedenle kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerektiği her ne kadar kısa kararda davanın kabulüne şeklinde ibare yer almış ise de, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği kuralı dikkate alınarak bu kısımda herhangi bir değişiklik yapılmadığı kaldı ki, kısa kararda borçlu olunmadığı tespit edilen senetlerin açıkça gösterildiği, bu senetler ve ferileri nedeniyle yapılan ödemenin iadesi yönünde karar verildiği herhangi bir çelişkinin oluşmadığı…” gerekçesiyle Davanın KABULÜNE,
İzmir 9 İcra Müdürlüğünün 2016/6283 Esas sayılı takip dosyasında takibe konu edilen 24/10/2014 düzenleme tarihli 19/04/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli,
18/11/2014 düzenleme tarihli 15/05/2015 ödeme tarihli 4.000,00 TL bedelli,
18/11/2014 düzenleme tarihli 05/05/2015 ödeme tarihli 4.000,00 TL bedelli,
24/10/2014 düzenleme tarihli 22/04/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli,
13/01/2015 düzenleme tarihli 16/07/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli,
13/01/2015 düzenleme tarihli 08/07/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli,
24/10/2014 düzenleme tarihli 04/04/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli,
24/10/2014 düzenleme tarihli 15/04/2015 ödeme tarihli 5.000,00 TL bedelli,
Senetler yönünden davacının BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
İstirdat isteminin KABULÜNE; toplam 38.000,00 TL bedelli senetler yönünden icra takip dosyasında 21/03/2017 ödeme tarihi itibari ile yapılan hesap uyarınca davacı tarafından yapılan ödemeden 56.048,22 TL bedelin davacıya İADESİNE, kötü niyet tazminatı istemimin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunda on beş senede atılmış olan imzalardan yedi tanesinin …’e ait olduğunu, kalan senetlere atılan imzaların ise …’in eli ürünü olmadığı şeklinde değerlendirmelerde bulunulduğunu, yedi tane senette bulunan imzaların birebir …’in imzaları ile uyuşmadığını, bu durumun dahi müvekkili bankanın söz konusu senetleri incelemekle yükümlü olmadığının ve iyi niyetli 3. Kişi olarak senetleri aldığının ispatı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilen 9,10,12 numaralı senetler aynı tarihte (09/10/2014) düzenlendiğini, 11,13,14,15 numaralı senetlerin düzenlenme tarihi (23/10/2014) de aynı olmakla birlikte, kalan 1,2,3,4,5,6,7,8 numaralı senetlerin farklı tarihlerde düzenlenip imzalandığını, aynı kişinin farklı tarihlerde atmış olduğu imzaların (09/10/2014 ile 23/10/2014) bile aynı iken birbirini takip eden günlerde (23/10/2014 ile 24/10/2014) attığı imzaların farklı olması “İmzaların uyuşmadığı sekiz tane senetteki imzalar … tarafından kasten ve bilinçli olarak değiştirildiği” şeklinde açıklanacağını, davacı …’in, müvekkili banka’ya herhangi bir senet vermemek ve bankadan kredi almamakla birlikte borçlu …’un verdiği ve ödeyecek kişi olarak davacı tarafın isminin yazılı olduğu emre muharrer senet dikkate alınarak takip açıldığını, müvekkili bankanın, işlemlerini müşteri ile karşılıklı güven ilişkisi çerçevesinde yürüttüğünü, senet üzerindeki imzanın geçerliliğini araştırma yükümlülüğü bulunmadığını, borçlu …’un garanti olarak müvekkili bankaya, ödeyecek kişi olarak …’in isminin yazılı olduğu on beş tane senedi verdiğini, müvekkili bankanın bu ilişkide sadece alacaklı ve iyiniyetli üçünçü kişi olduğunu, hal böyle iken iyi niyetli müvekkilinin işbu davada taraf kılınmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, zira müvekkili bankanın davacı ve dava dışı … arasındaki ilişkiyi bilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davacı tarafın, İzmir 9. İcra Müdürlüğü 2016/6283 dosyasında, kendisine tebliğ edilen ödeme emrine itiraz etmediğini ve borcun kesinleştiğini, senetlere karşılık taşınmaza haciz konulduğunu, kıymet takdir raporu çıkarıldığını, borçlu tarafa kıymet takdir raporunun tebliğ edildiğini, …’in yine herhangi bir itiraz da bulunmadığını ve kıymet takdir raporunun kesinleştiğini, tüm bu aşamalar boyunca herhangi bir işlem yapmayan davacının, satış avansı yatırdıktan sonra borcunu ödediğini ve dava açtığını, itiraz etmesi için birçok aşama varken tüm işlemler yapıldıktan sonra dava açtığını, bu durumun hayatın olağan akışına, eşyanın tabiatına aykırı olduğunu, müvekkilinin … Bankası T.A.O iyiniyetli üçüncü kişi olarak sadece borcunu tahsil etmek istediğini, bu durumda iyiniyetli üçüncü kişinin korunması gerektiğini, davacı tarafın ödemiş olduğu miktarın …’a rücu edilmesi gerektiğini, bankanın elde etmiş olduğu haklarının korunması gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, icra takibine konu kambiyo senetlerinden borçlu olunmadığına yönelik menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hükme esas alınan adli tıp kurumu ek raporunun anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, borçlu olunmadığının tespitine karar verilen bonolardaki imzaların açıkça davacı eli ürünü olmadığının anlaşılması karşısında bu bonolar sebebiyle davacının sorumlu tutulamayağı, her ne kadar davanın kısmen kabulüne karar verilip kısa kararda kabulüne şeklinde yazılmış ise de borçlu olunmayan senetlerin kısa kararda açıkça gösterilmesi karşısında bu hususun kaldırma sebebi yapılmasına gerek olmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/180 Esas – 2020/426 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gerekli 3.828,65 TL istinaf karar harcından, peşin yatan 957,17 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.871,48 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/06/2023