Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1605 E. 2021/1467 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1605
KARAR NO : 2021/1467

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/09/2021
NUMARASI : 2021/657 Esas – 2021/721 Karar

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

BAM KARAR TARİHİ : 29/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/09/2021 tarihli, 2021/657 Esas-2021/721 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sürücü …. ‘ın, sevk ve idaresindeki diğer davalı …. adına tescilli …. plaka sayılı kamyonet ile Çanakkale istikametinden İzmir istikametine seyir halinde iken, Kabakum trafik ışıklarına geldiğinde gidiş istikametine göre yolun sağından, yanında bulunan …. plakalı motosikleti eliyle itmek suretiyle yaya geçidinden karşıdan karşıya geçmekte olan müteveffa …. ‘e, yaya geçidine gelmeden evvel yolun sağında ve solunda yaya geçidi yaklaşım levhası, kabakum meskun mahal tabelası, ışıklı işaret cihazı yaklaşım levhası, 50 km/saat azami hız sınırı levhası, yaya geçidi levhası, sarı fasılalı olarak yanıp sönen ikaz lambası bulunmasına rağmen hiçbir ikaz ve tedbirde bulunmayıp uyarıcı nitelikteki levhaları da dikkate almayıp meskun mahalde, yaya geçidinde ve sol şeritte, aşırı hızlı bir şekilde çarpması sonucu davacı müvekkillerin murisi …. ‘in feci şekilde hayatını kaybettiğini, bu olay sebebi ile davalı sürücü sanık …. hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan Dikili 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/478 esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde mahkemenin 2019/457 karar sayılı ve 04.12.2019 tarihli kararı ile davalı sanık sürücü …. ‘ın 2 yıl 1 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine ve verilen hapis cezasının para cezasına çevrilerek neticeten 15.200 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve 6 ay süre ile sürücü belgesinin geri alınmasına karar verildiğini, müteveffanın çiftçilik işi ile uğraşmakta ve her sene 270 dönüm tarlayı icara alıp buraya günebakan, mısır, buğday ekmekte olup müteveffanın elde ettiği gelir ile tüm aile geçimini sağlamakta olduğunu, Müteveffanın eşi davacı müvekkil …. ‘in, ev hanımı olduğunu, Müteveffanın küçük oğlu …. ‘ın, …. Lisesi’nde 2. sınıf öğrencisi olduğunu, diğer müşterek çocukların da bekâr olup babalarının desteği ile hayatlarını idame ettirdiklerini, ailenin söz konusu kaza sebebiyle oldukça mağdur durumda olduklarını, davalı sürücü …. ‘ın kaza sırasında kullandığı …. plaka sayılı araç trafikte diğer davalı …. adına kayıtlı olduğunu, araç sürücüsü ile araç malikinin farklı kişiler olup araç malikinin 2918 sayılı KTK 85. madde hükmü gereği zarardan işleten sıfatıyla sorumlu olduğunu, davalıların müşterek ve müteselsil sorumlulukları bulunduğundan davanın her ikisine birlikte açıldığını, söz konusu aracın …. …. nolu acente aracılığı ile 39301815 nolu sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 99. madde uyarınca destekten yoksun kalma tazminatı ve maddi zararları ile ilgili olarak sigorta şirketine başvuruda bulunulduğu ve 03.01.2019 tarihinde …. tarafından taraflarına 35.647,00 TL kısmi ödeme yapılsa da zararlarının tamamen giderilmediğini, bu sebeple Türk Ticaret Kanunu gereğince 27.01.2020 tarihinde zorunlu arabuluculuk yoluna başvuruda bulunmalarına rağmen 02.03.2020 tarihli Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı ile sabit olduğu üzere arabuluculuk süreci, “anlaşamama” olarak sonlandırıldığını, müteveffanın ölümü ile davacıların tarifi mümkün olmayan acı ve elem duyduklarını, bu nedenlerle; fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, belirsiz alacak davasının kabulü ile yargılama sırasında alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda talebi artırmak kaydıyla şimdilik davacı …. için 1.000 TL, davacı …. için 1.000 TL, davacı …. için 1.000 TL ve davacı …. için 1.000 TL destekten yoksun kalma, maddi tazminatın davalılar …. ve …. yönünden kaza tarihi olan 18.09.2018 tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı …. için 50.000 TL, davacı …. için 30.000 TL davacı …. için 30.000 TL, davacı …. için 30.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 18.09.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …. ve …. ‘den müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalılar adına kayıtlı bulunan taşınır ve taşınmaz malların 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için tespit edilecek taşınır ve taşınmaz malları üzerine teminatsız olarak devri önleyici ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “….Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Dikili 2. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, HMK’nın 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca davanın usulden REDDİNE, kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli Dikili 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c maddesi; mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğunu, 115/2. maddesi ise mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar vereceğinin hüküm altına alındığını, iş bu davanın Dikili 2. Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’nde, görevli mahkemede açılmış olduğunu, dava tarihinden sonra Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarih 608 sayılı kararı ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresi İzmir ili mülki idare sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç) olarak belirlendiğinden Dikili Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsiz hale geldiği gerekçesiyle Dikili Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından dosyanın görevli ve yetkili İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiğini, kendilerinin görevsiz mahkemede dava açmalarının söz konusu olmadığını, uyuşmazlığın dava tarihinden sonra Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun kararından kaynaklandığını, bu sebeple İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesince sadece gönderme kararı verilmesi gerekirken açmış oldukları davanın usulden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; görevsizlik nedeniyle davanın HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine, görevli mahkemenin Dikili 2. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiş olup, hüküm davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1483/1. maddesinde ise sigortacıların diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere faaliyet gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamayacakları belirtilmiş, aynı Kanunun 4/1-a. maddesinde de her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. Kanunun lafzı ve amacı nazara alındığında zorunlu mali mesuliyet sigortalarından doğan uyuşmazlıklarda Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davanın konusunun, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, davalılar arasında ZMM sigortacısının bulunduğu, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun TTK’nın 1483/1. maddesinden kaynaklanmasına ve aynı Kanunun 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin görevsizlik kararını veren Dikili 2. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa istinafa konu görevsizlik kararını veren İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde bulunan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 18/09/2020 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Dikili 2. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce davanın görülmesi ve sonuçlandırılması mümkün olmadığından, verilen görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır.Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde bulunan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 18/09/2020 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Dikili 2. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce davanın görülmesi ve sonuçlandırılması mümkün olmadığından, verilen görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davacılar vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacılar vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2021 tarihli, 2021/657 Esas – 2021/721 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacılardan alınması gereken 59,30 TL karar harcı yeterli olduğundan ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/12/2021