Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1582 E. 2022/183 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1582
KARAR NO : 2022/183

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/02/2016 (Dava) – 29/12/2017 (Karar)
NUMARASI : 2016/181 Esas – 2017/1219 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ: 02/02/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 02/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/12/2017 tarihli 2016/181 Esas ve 2017/1219 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin müşterek çocukları …’in 16/02/2014 tarihinde trafik kazasında hayatını kaybettiğini, davalı …’ın kullandığı ve davalı … Müdürlüğü’ne kayıtlı bulunan … plakalı aracın ZMSS bir diğer davalı … Sigorta A.Ş tarafından … poliçe numarasıyla yapıldığını, kaza ile alakalı İzmir 13.ASCM’nin 2014/183 Esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, 2014/ 694 Karar sayılı ceza davası ile sonuçlandığını, ceza dosyasında her ne kadar …’ın beraat ettiğini ancak kusur oranının sağlıklı bir şekilde tespit edilmediğini, sonradan olay yerinde bulunan tanık beyanlarından kaza nedeniyle müteveffa …’ın kusur oranının olmadığını, bununla birlikte ceza davalarında belirlenen kusur oranlarının hukuk mahkemeleri açısından bağlayıcı olmadığını, müteveffa … trafik kazası nedeniyle vefat ettiğinde devlet hastanesinde sigortalı olarak hasta bakıcılık yaptığını ve ek iş olarak da sürekli haricen buna benzer işlerde çalıştığını, aylık gelirinin ek işlerle birlikte 2.500,00 TL’nin altına düşmediğini, 12.11.2012 tarihinde İzmir 13. Aile Mahkemesinin 2012/876 Esas sayılı dosyası ile eşine karşı boşanma davası açtığını ve 2013/365 Karar sayılı dosyası ile eşinden boşandığını, müşterek çocuklarının velayetinin müteveffaya verildiğini, çocukları ile anne ve babasının geçimi için tüm desteği müteveffanın verdiğini, tüm bu olaylar nedeniyle müvekkillerinin bu destekten mahrum kaldıklarını ileri sürerek 5.000,00 TL destekten yoksunluk tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı – karşı davacı … Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacılar tarafından açılan maddi tazminat talebi destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin olup davacıların yoksun kaldıklarını iddia ettikleri zararın taraflarından bilinmemesinden dolayı davanın şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, … Müdürlüğüne ait aracın periyodik olarak bakımlarının yapıldığını, sürücünün sürekli ve düzenli olarak sağlık kontrollerinden geçirildiğini, dava konusu olayda idarenin ve sürücünün kusurunun bulunmadığını, her bir davacı için talep edilen destek zararı konusunda bir açıklık olmadığını, davacıların iki çocuğu ile birlikte iki küçük çocuğa baktıkları belirtildiğinden iddia edilenin aksine müteveffanın davacılardan destek gördüğünün anlaşıldığı, müteveffanın trafik kurallarına aykırı olarak şerit değiştirmesi nedeniyle meydana gelen kazada idarenin kusurunun bulunmadığını, idareye ait araçta 685,58 TL’ lik hasar meydana geldiğini, bu hasar bedelinin davacılar tarafından ödenmesi gerektiğini savunarak davanın reddine, karşı davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle ; 16.02.2014 tarihinde dava konusu kazaya karışan … plakalı araç 28.11.2013/2014 vadeli … numaralı Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçe ile müvekkil şirkete sigortalı olduğunu, poliçede verilen şahıs azami vefat teminatının 268.000,00 TL olduğunu, müvekkil şirket sigortalı aracın kusuru oranında yükümlü kılınabileceğinden müteveffanın cezai yargılamasında asli kusur izafe edilmiş olduğu ve sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun olmadığından sigortacı sigortalının kusur oranınına isabet eden zarardan sorumlu olduğundan izafe edilecek kusur oranının tespit edilmesi gerektiğini, destekten yoksun kalma tazminat hesabının uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılması gerektiğini savunarak, kusursuzluk nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince; “…Davacıların ortak murisi ve desteği …’in sürücüsü olduğu … plakalı motosiklet ile davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın 16.02.2014 tarihinde çarpıştıkları, kazada …’in % 100 tam kusurlu olduğu, … plakalı araçta benimsenen Adli Tıp raporuna göre 670,00 TL hasar oluştuğu, …’in tam kusurlu olması nedeniyle davalılara destek tazminatı yönünden sorumluluk düşmeyeceği, karşı dava yönünden ise, …’in kusuru sonucu oluşan zarardan davacıların sorumlu olacağı…” gerekçesiyle açılan davanın REDDİNE, karşı davanın KISMEN KABULÜ ile 670,00 TL hasar bedelinin kaza tarihi olan 16.02.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davacı karşı davalılar … ve …’den alınarak davalı … Müdürlüğü’ ne ödenmesine, fazla istemin REDDİNE, şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; tanıklarının dinlenmemesi ve bu haliyle yapılan kusur araştırmasının eksik inceleme neticesinde olduğunu, bu durum yerleşik içtihatlere göre de hukuka aykırı olduğunu, zira raporun tanıkları dinlenmeden düzenlendiğini ve mevcut dosyadaki evraklar üzerinden inceleme yapılarak hazırlandığını, bu sebeple kusur oranının sağlıklı tespit edilemediğini, olayın gerçekleşmesinde maktülün kusurlu olmadığını, tanıkların, yola aniden bir hayvan fırladığını ve bu sebeple kazanın meydana geldiğini dile getirdiğini, adil yargılanma hakkının anayasal bir hak olduğunu, dinlenmesini talep ettikleri tanıkların dinlenmemesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, yapılacak olan kusur incelemesinde, kusur oranının kimde olduğu konusunun davalarının seyri açısından son derece önemli olduğunu, hal böyle olunca, belirttikleri tanıkların dinlenmeden yapılacak kusur incelemesinin de tam manasıyla gerçeği yansıtan bir inceleme olmayacağını, iddialarını kanıtlama hakkının kısıtlanması ve eksik inceleme ile dosyanın karara çıkarılmasının bir çok içtihatle sabit olduğu üzere Yargıtay’ca bozma sebebi olduğunu, gecikmiş adaletin ise kamu vicdanını zedeleyeceğini, aynı şekilde, karşı davanın da eksik inceleme neticesinde alınan kusur oranını gösterir bilirkişi raporuna göre alınmış ve karşı dava kabul edildiğini, halbuki tanıkları dinlense kusur oranının değişeceğini ve bu davanın da reddedileceğini ileri sürerek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava trafik kazası sebebiyle destekten yoksun kalma, karşı dava ise araçtaki hasar bedelinin tahsili davasıdır.
Mahkemece; asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, her iki hüküm de davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
A-Karşı dava yönünden yapılan istinaf başvurusunun incelenmesinde;
6100 Sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun 341. maddesi uyarınca ilk derece mahkemeleri tarafından verilen miktar veya değeri 1.500,00 TL’yi geçmeyen malvarlığına ilişkin kararlar kesin olup, anılan miktar aynı yasanın Ek. 1. maddesi uyarınca 01.01.2017 tarihi itibariyle 3.110,00 TL’dir. Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebin kabul edilmeyen bölümünü geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.
Somut olayda, karşı davada mahkemece davacılar aleyhine kabul edilen 670,00 TL’nin hüküm tarihi itibariyle yukarıda anılan Kanun hükmü uyarınca istinaf sınırının altında kaldığı anlaşıldığından istinafı kabil olmayıp, davacılar vekilinin karşı dava yönünden istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
B-Asıl dava yönünden yapılan istinaf başvurusunun incelenmesinde;
1-)Davacılar olayla ilgili görgü ve bilgisinin bulunduğunu iddia ettikleri tanıklar … ve …’ın eldeki dava dosyasında dinlenmediklerini ileri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuş iseler de, İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/183-694 E.- K. sayılı dosyasında yapılan yargılamanın 07.07.2014 tarihli celsesinde bu tanıkların beyanlarının alınmış olduğu ve yine ceza mahkemesi dosyasında mahallinde yapılan keşif neticesinde alınan bilirkişi raporunun işbu tanıkların beyanlarını da değerlendirerek düzenlendiği, söz konusu rapora göre davacılar desteğinin %100 kusurlu, karşı araç sürücüsünün ise kusursuz olduğunun tespit edildiği, eldeki dava dosyasında Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporda da aynı kusur oranının saptandığı anlaşılmakla, davacıların bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
2-) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. Maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanununda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan halleri de 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi de, 2918 sayılı KTK.’nun 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından sadece, tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış, böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E, 2011/411 K sayılı ilamında, mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün mirasçılarının açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasında da, Kanunun kapsam dışılığı düzenleyen 92. maddesinde, araç şoförünün desteğinden yoksun kalanların isteyebileceği tazminatların kapsam dışı olduğuna dair bir düzenlemeye yer verilmediği ve sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü kişi olduğu kabul edilerek zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tazminat talep edebilecekleri kabul edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Şu hale göre; araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Sigortalı araç sürücüsünün yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da uyuşmazlık konusu değildir.
Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.
Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir. (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar sayılı, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı, HGK’nun 16.01.2013 gün ve 2012/17-1491 esas ve 2013/74 karar sayılı ilamları uyarınca)
Bu durumda; kaza tarihinin 16/02/2014 tarihi olması ve ZMMS yeni genel şartlarının kaza ve poliçe tanzim tarihi itibariyle yürürlükte olmaması nazara alınarak mahkemece davacıların destekten yoksun kalma zararlarının, sigorta teminatı kapsamında kaldığı gözetilerek işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Mahkemece hesap bilirkişiden rapor alınmış, alınan raporun PMF 1931 yaşam tablosu verileri kullanılarak hazırlandığı anlaşılmış, tarafların rapora yönelik itirazları üzerinde durulmadan yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Gerçek zarar miktarı; hak sahiplerinin ve desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır.
Hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. (Yargıtay 4. HD, 2021/17154 – 4325 E.- K.)
Buna göre, tarafların rapora itirazlarının içeriğine göre kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem tarihleri gibi) davacılar desteği ile davacıların muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi suretiyle tazminat miktarının taraf itirazları da irdelenerek hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun karşı dava yönünden reddine, asıl dava yönünden ise yukarıda açıklanan gerekçelerle esastan kabulü ile asıl davadaki kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-) Karşı davada davacılar aleyhine lehine kabul edilen miktarın hüküm tarihi itibariyle istinaf sınırının altında kalması nedeniyle istinafı kabil olmadığından davacılar vekilinin istinaf dilekçesinin karşı dava yönünden HMK’nun 346. ve 352. maddesi uyarınca usulden REDDİNE,
B-) 1-Davacılar vekilinin asıl dava yönünden istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/12/2017 tarihli, 2016/181 Esas ve 2017/1219 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacılar tarafından yatırılan 35,90 TL ve 59,30 TL’den oluşan toplam 95,20 TL istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
4-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 02/02/2022