Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1565 E. 2023/1822 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1565
KARAR NO : 2023/1822

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/03/2020 (Dava) – 08/09/2021 (Karar)
NUMARASI : 2020/150 Esas – 2021/632 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 23/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/150 Esas – 2021/632 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davalı … Şirketi arasında düzenlenen 08.05.2019 tarihli sözleşme gereğince davalı şirkete kredi kullandırıldığını, sözleşmede diğer davalıların müteselsil kefil olarak yer aldıklarını, kredi borçlusu davalı şirketin geri ödemelerini yapmaması üzerine davalılara ihtarname keşide edildiğini, davalıların verilen sürede ödeme yapmamaları üzerine icra takibine geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu, itirazlarının haksız olduğunu, davalıların bir adet meri çekten dolayı sorumluluğunun devam ettiğini, davaya konu alacağın bir bölümünün ipotekle temin edilmiş olup tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün 2020/856 esas sayılı dosyası ile de ipoteğin paraya çevrilmesine yönelik takip yapıldığını bildirmiş, ipotek dosyası göz önünde bulundurularak tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla davalıların haksız ve yasal dayanaktan yoksun itirazlarının iptaliyle takibin devamına ve icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davacıya karşı muaccel olmuş bir borcunun bulunmadığını, muacceliyet şartının gerçekleşmediğini, müvekkillerinin ihtarname ile temerrüde düşmüş olduğu iddialarının yersiz olduğunu, TBK’nun 117.maddesi gereğince müvekkillerinin temerrüde düşmesi için muaccel bir borcun bulunması gerekmesine rağmen alacağın muaccel hale gelmediğinin açık olduğunu, işletilen %46,8 oranındaki temerrüt faizinin fahiş olduğunu, TBK’nun 120.maddesi hükmüne rağmen ticari temerrüt faizi oranının kat ve kat fazlası talebi ile alacak takibine geçilmesinin haksız olduğunu, müvekkilleri … Şirketi ve …’a usulüne uygun herhangi bir ihtarda bulunulmadığını, bu sebeple iddia konusu borçlara ilişkin temerrüt faizinden müvekkilleri … Şirketi ve …’ın sorumlu olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun kefalet sözleşmesi hükümleri dahilinde kefaletin belirli şekil şartlarına bağlanmış olduğunu, bu şartları sağlamaması halinde geçerli bir kefaletten söz edilmesinin olanaksız olduğunu, 583.maddesinde kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağının, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini, kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtilmesinin şart olduğunu, kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulmasının da aynı şekil koşullarına bağlı olduğunu, tarafların, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabileceklerini, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişikliklerin, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmayacağını, 584.maddesinde eşlerden birinin mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabileceği, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olmasının şart olduğunu, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızasının gerekmediğini, davacının icra takibinin ekinde yer alan kredi sözleşmelerinde kefaletleri kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekili …’ın kefalet beyanlarının geçersiz olup müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunduğundan bahsedilemeyeceğini, müvekkillerinin davacı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığının sabit olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “….davalılar ……Şirketi ile … yönünden nakdi alacaklar için 796.268,32-TL asıl alacak ve 1.665,00-TL masraf olmak üzere toplam 797.933,32-TL alacak ile, nakdi alacaklar için işleyecek faiz konusunda bütün davalılar yönünden hükmedilen asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yıllık %35,10 oranında işleyecek TCMB faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişken oranlarda temerrüt faizi ve faizin %5’i oranındaki gider vergisi üzerinden takibin devamına, davacı tarafın tüm davalılar yönünden nakdi alacak için fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, icra inkar tazminatına konu ödeme emrinde nakdi alacak olarak talep edilen ve hükmedilen 797.933,32-TL toplam alacağın %20’si oranındaki 159.586,66-TL icra inkar tazminatının davalı …..Şirketi yönünden hükmedilen alacak miktarı dikkate alınarak bu alacağın %20′ si oranındaki 67.434,37-TL’ lik bölümünden sorumlu olmak kaydı ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafça fazlaya ilişkin talepler yönünden kötü niyet ile takip yapılmadığı ve davalıların davacının kötü niyetle takip yaptığına dair bir delil sunmamaları nedeniyle davalıların kötü niyet tazminatı istemlerinin reddine, davaya konu sözleşmede gayri nakdi alacaklar için davalı kefillerin sorumlu bulunduklarına dair açık bir hüküm bulunmadığından davalılar …..Şirketi ve … hakkındaki çeke dayalı gayri nakdi alacak istemi yönünden davanın reddine, bu talep yönünden davalı şirket hakkındaki davanın kabulüne, 2.250,00-TL teminat mektubu riskinden kaynaklanan gayri nakdi alacak yönünden davacı tarafın depo edilmesine ilişkin talebinin davalı şirket yönünden haklı olduğu, ancak bu teminat mektubunun dava tarihinden sonra tazmin edilmeksizin 24/03/2020 tarihinden sonra davacıya iade edildiği, buna göre bu talep yönünden davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına” gerekçesiyle “Davanın kısmen kabulü ile; davaya konu İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2020/1137 esas sayılı dosyasında davalıların borca ve ferilerine ilişkin itirazlarının kısmen iptali ile; takibin, nakdi alacaklar için davalı …..Şirketi yönünden asıl alacak ve ferileri toplamı olarak 337.171,88-TL, davalılar ……Şirketi ile … yönünden nakdi alacaklar için 796.268,32-TL asıl alacak ve 1.665,00-TL masraf olmak üzere toplam 797.933,32-TL alacak ile, işleyecek faiz için bütün davalılar yönünden hükmedilen asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yıllık %35,10 oranında işleyecek TCMB faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişken oranlarda temerrüt faizi ve faizin %5’i oranındaki gider vergisi üzerinden devamına….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili tarafından; “….Kefillerin gayri nakit çek yükümlülüğünden sorumlu olmadığına ilişkin kararın, dayanak sözleşmenin 9.21 maddesi hükmü karşısında hukuka aykırı olduğunu, faiz, temerrüt faizi oranının %35,10 olarak belirlenmiş olmasının müvekkili bankaca Merkez Bankasına bildirilen en yüksek faiz oranının %30 ilavesi suretiyle bulunacak olması ilkesine aykırı olup maddi hatanın söz konusu olduğunu, müvekkili bankanın 24.10.2018 tarihli faiz genelgesinin dosya içeriğinde mevcut olduğunu ve en yüksek akdi faiz oranı %36 olduğunu, bunun sözleşme koşullarına (madde 11) göre %30’u ilave edildiğinde temerrüt faizi oranının takip taleplerinde belirttikleri gibi %46,80 olarak belirlenmesinin gerektiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekili 17/11/2023 tarihli dilekçesi ile, davalıların icra takibine yaptıkları itirazlarından vazgeçtiklerini ve davanın konusuz kaldığını bildirmiştir.
Davalılar vekili de, davanın konusuz kaldığını bildiren yazılı beyan dilekçesini dosyaya ibraz etmiştir.
Bu itibarla, davacının istinaf itirazlarının kabulü ile kararın kaldırılarak, davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla; yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından ve esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile; İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/09/2021 tarihli ve 2020/150 Esas – 2021/632 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
1-Dava konusuz kaldığından davanın esası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davacı taraf talep etmediğinden lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca, peşin alınan 10.201,51 TL harçtan, alınması gereken 269,85-TL karar harcının mahsubu ile bakiye 9.931,66 TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Taraflar karşılıkla olarak talep etmediklerinden taraflar lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdirine yer olmadığına,
5-6325 sayılı hukuk uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A (14) maddesi uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinden oluşan yargılama giderinin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa resen iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
B-İSTİNAF AŞAMASINDA;
1-İstinaf başvurusu sırasında, davacıdan alınan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
2-İstinaf incelemesi esnasında davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin talep etmediğinden kendi üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
5-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/11/2023