Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/155 E. 2023/1174 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/155
KARAR NO : 2023/1174

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/11/2020
NUMARASI : 2019/418 Esas – 2020/723 Karar
DAVA : İpotek Malikinin Açtığı Rücuen Alacak
DAVA TARİHİ : 27/08/2019
BAM KARAR TARİHİ : 13/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/11/2020 tarihli 2019/418 Esas ve 2020/723 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Bankası T.A.O ile davalılardan … Şti arasında 05.03.2013 tarihli 1.650.000 TL. kredi limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalılardan … ve …’in borcun tamamına bağımsız müteselsil kefil sıfatıyla kefil olduklarını, müvekkili …’nın, … Şti’nin … Bankası ile yapmış olduğu kredi sözleşmesi kapsamında doğmuş veya ilerde yapılacak olan kredi işlemlerinden doğacak tüm borçlarına, anapara olan 590.000 TL ve buna ek olarak uygulanacak faizler de olmak üzere tüm feriilerine teminat teşkil etmek üzere … Bankası T.A.O lehine birinci dereceden ve süresiz olmak üzere maliki olduğu …, … Mah. … ada … parsel 841.70 m2 arsa olan taşınmaz üzerinde yer alan 1.kat 3 Nolu bağımsız bölüm üzerinde ipotek tesis edildiğini, müvekkilinin davalı … Şti ile … bankası arasında imzalan genel kredi sözleşmesindeki borçtan şahsen sorumlu olmadığını, sözleşmede taraf ya da müteselsil kefil sıfatının da bulunmadığını, davalı borçlunun almış olduğu krediye karşılık teminat teşkil etmek üzere maliki olduğu gayrimenkul üzerinde sonradan ipotek veren 3.şahıs olduğunu, Genel Kredi sözleşmesi kapsamında davalı … Şti tarafından kredi borcunun vadesinde ödenmemesi üzerine alacaklı … Bankası T.A.O tarafından İzmir 7.İcra Müdürlüğü 2016/11753 E.sayılı dosyasıyla asıl borçlu … Şti ve ipotek veren üçüncü şahıs müvekkil … aleyhine İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla takip başlatıldığını, taşınmazın satış işlemlerinin Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğü 2016/1387 Tal.sayılı dosya üzerinden gerçekleştirildiğini ve taşınmazın 25.04.2018 tarihinde yapılan birinci ihalede alacaklı … Bankası T.A.O nın alacağına mahsuben 450.000-TL bedelle ihale edildiğini, kredi borcunun 450.000-TL’sinin ipoteğin paraya çevrilmesi sonucu ödendiğini ancak asıl borçlu şirket veya davalılar … ve … tarafından müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını beyan ederek üçüncü şahıs ipotek veren müvekkilinin, davalı asıl borçlu şirket ve diğer davalı müteselsil kefillerin kredi borcu dolayısıyla taşınmazının ipoteğin paraya çevrilmesi sonucu satışı ile ödenen 450.000-TL’nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000TL.sinin ihale tarihi olan 24.04.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen rücuen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalılar … Şirketi ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davasının haksız ve yasal dayanaktan yoksun olup, usul ve yasaya aykırı davanın reddi gerektiğini, davacının süresi içerisinde davalılara müracaat etmediğinden haklarının zamanaşımına uğradığını, bu nedenle davanın reddini talep ettiklerini, davacının müvekkili şirketin borcuna karşılık ipotek tesis etmiş olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, zira, müvekkili ile davacı arasında 01.03.2012 tarihli ortaklık sözleşmesi bulunduğunu, iddianın aksine ihale sonucu borca mahsuben yapıldığı ileri sürülen ödemenin esasen bizzat davacının borcu için yapıldığını, bu nedenle davacının müvekkillerine yönelttiği rücu davasının mesnetsiz olup hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı müvekkillerinin, rücuen alacak istemine konu edilen …bank nezdinde, asıl borçlu/müşterek-müteselsil kefil sıfatı ile icra takibine muhatap olabileceği hiç bir borcu bulunmadığını, zira davalı müvekkillerinin kefilliğinin, bizzat kendi onayı ve bilgisi dahilinde (tasarrufunda) olan borçların ödendiğini, fek yazılarının da alındığını, davacı yan ile akdolunan ortaklığa ilişkin sözleşme, derdest takip nedeniyle tahsilde tekerrüre mahal verecek istemlerin ileri sürülmesinde davacının hukuki yarar yokluğu ile birlikte neticeten davalı müvekkillerin huzurdaki alacak istemine konu kredilerde hiçbir tasarrufu bulunmadığını beyan ederek haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleriyle ücreti vekaletin karşı yan davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davanın kabulü ile 10.000,00 TL nin 25/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Ticaret Sicil Kayıtlarından da görüleceği üzere … Şirketi 17.09.2004 tescil tarihli ve hissedarları … ve … olduğunu, yerel mahkemeye sundukları dilekçe ekindeki belgeden görüleceği üzere; müvekkil … ile davacı … tarafından imzalanmış bulunan, 01.03.2012 tarihli ortaklık sözleşmesinin içeriğinde “Çalışmakta olduğumuz kuyumcu sektöründe …Şirketi ile … Şirket’ine ait tüm haklarını ve sorumlulukları … ile … ortak olup, tüm borç (tüm bankalardaki kredi borçları maliye emsali yerlere çıkabilecek borçlar esnafa olan altın ve pırlanta ve şahıslardan alınan el borçları) %50 ‘sine ortaktır.” denildiğini, davacının imzasını havi 01.03.2012 tarihli işbu belge içeriği ile, kredi kullanan borçlu şirkete ait tüm hak ve sorumluluklar bakımından davacının davalı şirkete, % 50 nispet ile gizli ortak olduğunu, müvekkil …, şirketin davadışı … bank TAO’dan kullanılan kredili ürünlerinden kaynaklanan borcunu, kendi ortaklık hissesi oranında ödemek üzere taşınmazını sattığını, satış bedeli alıcı tarafından doğrudan dava dışı alacaklı banka hesaplarına yatırılmış olup müvekkillerin borçtan sorumlu oldukları kısım için gerekli ödemeyi yaptıklarını, dava dışı …bank TAO kayıtlarında yer aldığını, şirketin dava dışı … Bankası T.A.O.’da doğmuş geri kalan borçları için ve doğacak olan borçlarının teminatı olarak 29.04.2014 tarihinde davacı … tarafından ipotek tesis edildiğini, davacının borçlu şirkette %50 ortaklığının mevcut olduğunu gözetmeksizin verdiği karar haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalı müvekkil şirket ile dava dışı … Bankası TAO arasında 05.03.2013 düzenleme tarihli GKS akdedildiği bunun üzerine; müvekkil … ile …’in sorumlu oldukları miktarca kredi borçları ödenmiş olup fek yazıları dahi alındığını, geriye müvekkillerin sorumluluğunu gerektiren herhangi bir borcun kalmadığını, daha sonra 6008205006, 6008226494, 600813891 ve 6008176592 kredi numaraları ile farklı miktarlarda ve muhtelif tarihlerde kullanılan kredilere ilişkin müvekkillerin herhangi bir bilgisi, rızası, muvafakatının bulunmadığını, davalı müvekkillerin onayı ve bilgisi olmaksızın geçmiş tarihli kefalet sözleşmelerine istinaden sonradan kullandırılan kredilerden müvekkillerin sorumlu olduğunun kabulü, henüz doğmamış olan bir borcu ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği anlamına geldiğini bu sebeple oluşabilecek mağduriyet, hukuk düzeni tarafından korunduğu gibi taahhüde de cevaz verilmediğini, rücuen alacak istemine konu edebileceği herhangi bir alacağının bulunmadığını, yerel mahkemece incelenen billirkişi raporunda da belirtildiği üzere ipotek, müteselsil kefiller … ve … ‘ın kefalet borçlarının teminatı olarak verilmemiş olup davacı tarafından sonradan verildiğini, davacının, dava dışı bankanın sahip olduğu hakkı elde ettiğini kabulünde hukuki isabetin bulunmadığını, belirtilen nedenlerle yerel mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmadığını, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayalı kararın ortadan kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ipotek veren davacının davalı şirkete ait kredi borcunu ödemesi sebebiyle asıl borçluya ve müteselsil kefillere açtığı rücuen tazminatın tahsili istemine ilişkin kısmi alacak davasıdır.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Uyuşmazlık, 6098 Sayılı TBK’nın 596/4 maddesi çerçevesinde davacının ipotek maliki olarak davalı kefillere ve asıl borçlu şirkete, ipotek bedelini rücu edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davaya konu genel kredi sözleşmesinin imzalandığı ve davacının ödeme yaptığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK’nın 596/4. maddesinin “Bir alacağın güvencesini oluşturan rehin paraya çevrildiği veya borç rehin veren malik tarafından ödendiği takdirde, malik kefile karşı rücu hakkını ancak kefil ile kendi arasında böyle bir anlaşma varsa ya da sonradan bir üçüncü kişi tarafından verilmiş ise kullanılabilir “şeklindedir.
29.04.2014 tarihinde davacı …’nın taşınmazı üzerinde davalıların borçlu sıfatı ile dava dışı … Bankası TAO ile akdettikleri 05.03.2013 düzenleme tarihli GKS nedeniyle ipotek tesis edildiği, ipoteğin paraya çevrilmesi nedeniyle dava konusu kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödendiği sabittir.
Davalılar savunmalarında, davacının davalı asıl borçlu şirketin kredi borçlarına 01/03/2012 tarihli belge ile ortak olduğu hususunu ve ipotek tesis tarihinden itibaren davacının dava dışı …bank ‘a davalı asıl borçlu şirketin bir kısım kredi borçlarını ödediğini iddia etmişlerdir. Söz konusu 01/03/2012 tarihli belgedeki imzaya davacı yanca itiraz edilmemiş, ancak içeriğindeki yazıların sonradan doldurulduğu iddiasında bulunduğu görülmüştür. Davacı 01/03/2012 tarihli belgedeki imzaya itiraz etmediğinden, içeriğindeki yazıların sonradan dolduğu iddiasını ispat yükünü üzerine almıştır.
Mahkemece, davalıların savunmasında geçen dava konusu ipotek tesis tarihinden itibaren genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi borçlarını davacının ödeyip ödemediği dava dışı bankadan sorulmadan ve 01/03/2012 tarihli belge içeriğinde yazılanların aksini davacıya ispat hakkı tanınmadan eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalılar vekilinin istinaf itirazının belirtilen yönden kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine, kararın kaldırılması sebep ve şekline göre davalılar vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekilinin istinaf itirazlarının ESASTAN KABULÜNE; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/11/2020 tarihli 2019/418 Esas ve 2020/723 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davalılar vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a) Davalılarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
b)İstinaf aşamasında davalılarca yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile 13/07/2023 tarihinde karar verildi.