Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1372 E. 2021/1203 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1372
KARAR NO : 2021/1203
KARAR TARİHİ : 25/11/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/08/2021 tarihli ara karar
NUMARASI : 2021/531 Esas (derdest dosya)
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
TALEP KONUSU :İhtiyati Tedbir
BAM KARAR TARİHİ : 25/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/11/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2021/943 esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığını, takip dayanağı belgenin bono niteliğinde olmadığını belirterek; bu nedenlerle öncelikle usulüne uygun olmayan İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2021/943 esas sayılı takip dosyasının tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece 10/08/2021 tarihli ara kararı ile ; “..İhtiyati tedbir talebinin KABULÜ ile; dava değeri olan 75.000,00-TL’nin %15’i oranı olan 11.250,00-TL teminat tutarı yatırıldığında İİK 72/3 maddesi gereğince İzmir 11. İcra Dairesi’nin 2021/943 E sayılı takip dosyasında icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir konulmasına,….” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Davacı vekilinin 12/08/2021 tarihli itiraz dilekçesi üzerine mahkemece 17/09/2021 tarihli ara kararı ile; “….İncelenen dava dilekçesi kapsamına göre senedin lehtar bölümünün boş olması veya senetteki yazıların davacıya ait olmadığı iddialarının aynı zamanda borca itiraz niteliğinde olduğu görüldüğünden, teminat ile tedbir verilmesi uygun olduğundan davacının tedbirin teminatsız verilmesi talebinin reddine…..” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; takip dayanağı senedin lehtar hanesinin boş olması nedeniyle bono niteliğinde olmadığını, ancak adi senet hükmünde olabileceğini taktir ve tespit edecek makamın ilk derece mahkemesi olduğunu, senedin sahteliği ileri sürülmüş ise HMK m.209/1’in resen uygulanması gertiğini, İlk Derece Mahkemesinin sahteliğe ilişkin iddialarını dikkate alarak takibi resen durdurması gerekir iken sahtelik iddiasını ve senedin adi senet niteliğinde olduğunu göz ardı ederek, sanki taraflar arasında geçerli bir hukuki ilişki varmış gibi teminat mukabili ihtiyati tedbir kararı vermesinin kanaatlerine göre hukuka açıkça aykırı olduğunu belirterek; ilk derece Mahkemesinin 17/09/2021 tarihli itirazın reddine dair kararının kaldırılarak somut olaya daha uygun olan HMK m.209/1 uyarınca teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilerek müvekkili hakkındaki İzmir 11. İcra Müdürlüğünün 2021/943 esas sayılı takip dosyasının durdurulmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; İİK m.72/3 maddesi uyarınca bonoya dayalı takipten sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Talep; ihtiyati tedbirin 6100 sayılı HMK’ nın 209/1 maddesi uyarınca teminatsız olarak verilmesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Uyuşmazlık, takip başladıktan sonra HMK’nın 209. maddesi uyarınca tedbiren takibin durdurulmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Konuya ilişkin Yargıtay 12. H.D’nin 30.04.2018 tarihli 2016/31754 Esas ve 2018/3908 Karar sayılı kararında ” ….İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğindedir. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötüniyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra Ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra Ve İflas Kanunu’nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra ve İflas Kanunu’nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması (zorunlu dava arkadaşlığı) hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK’nun 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra Ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK’nın 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HMK’nun 209. maddesi uygulanamaz. İmza itirazı, İİK’nun 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Ancak icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir (İİK 170/2).
Öte yandan sahtelik iddiasının imza itirazı dışındaki bir nedene (yazıda sahtelik) dayanması halinde Dairemiz, İcra ve İflas Kanunu’nda bir düzenleme bulunmadığından HMK’nun 209. maddesinin uygulanması gerektiği görüşünde iken, daha sonra içtihat değişikliğine gidilerek, senet üzerinde bulunan yazıdaki sahtelik iddiasının borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK’nun 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle, HMK’nın 209. maddesinin bu yönden de uygulama yerinin olmadığı görüşü benimsenmiştir.
Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi, cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. Ancak cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi durdurulabilir.
Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK’nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur….” görüşüne yer verilmiştir. Yargıtay 12.HD’nin 20.04.2015 tarih 2015/1965 Eesas – 2015/1028 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.
Bu durumda; İİK 72/3 maddesine göre; icra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı verilmesinin koşulları İİK’nun 72’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında açıkça belirtilmiştir. Mahkemece, özel hüküm olması nedeniyle somut olayda uygulanması gereken İİK’nun m.72/3 hükmü gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, olayda uygulanma yeri bulunmayan HMK’nun 209’uncu maddesine dayalı olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (benzer nitelikte Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 17/09/2013 tarihli ve 2013/9564 esas – 2013/13997 karar sayılı ilamı).
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davacı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/09/2021 tarihli, 2021/531 esas sayılı ara kararına karşı davacının istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Talep eden – davacının yatırmış olduğu 162,10 TL istinaf başvuru harcı ve 59,30 TL istinaf karar harcı olmak üzere toplam 221,40 TL harcının üzerinde bırakılmasına,
3-Talep eden – davacı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın 6100 sayılı HMK.”nun 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
7-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/11/2021