Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1360 E. 2021/1204 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1360
KARAR NO : 2021/1204
KARAR TARİHİ : 25/11/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/09/2021 tarihli ara karar
NUMARASI : 2021/577 Esas (derdest dosya)
DAVANIN KONUSU : Limited şirket müdürünün azli ve kayyım atanması talebi
TALEP KONUSU : İhtiyati Tedbir ve Tedbiren Kayyım Tayini
BAM KARAR TARİHİ : 25/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/11/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …, ‘nin davacı müvekkili …’nin hissedarı, davalı …nin ortağı ve münferit imza yetkilisi müdür olduğu …, ‘nin … ailesi tarafından kurulduğu 1996 yılından bu yana hafriyat ve inşaat alanında faaliyet gösterdiğini, halihazırda davacı müvekkili …’nin %.37.5 ve davalı …nin % 52.5 pay sahibi ortakları olduğunu, şirketin 3. ortağının ise % 10 paya sahip …nin oğlu … olduğu, 21.08.2018 tarih ve 9521 Sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği üzere şirket münferit imza ile temsil ve ilzam edildiğini, buna göre ortaklardan … ‘nin15.02.2023 tarihine kadar münferit imzası ile şirketi temsil ve ilzam etmek üzere müdür olarak atandığını, davacı müvekkili … ve diğer ortak …’nin imza yetkisinin bulunmadığını, davalı ortak ve müdür …nin münferit imzasını özensiz ve basiretsiz bir şekilde şirketin ve diğer ortakların menfaatlerini ve dürüstlük kuralını gözetmeksizin vaz ettiğini, bu durumun artık ciddi tehlike arz eder hale geldiğini, bu şekilde devam edilmesinin şirketi felakete sürükleyeceğini, şirketin içinde bulunduğu halihazır durumda, farklı bir şirket çatısı altında ortak ve münferit imzaya yetkili müdür olarak da faaliyetlerini sürdüren davalı ortak ve müdür …nin kötü yönetimi ve basiretsizliği nedeniyle …’nin imza yetkilerini şirket gereksinimlerine ve menfaatlerine uygun şekilde kullanamadığını, bu durumun ortaklar bakımından artık çekilmez bir hal aldığını, davalı ortak ve müdür …nin, kişilik olarak sinirli ve agresif bir yapıya sahip olduğunu, diğer ortakları dinlemeyen, fikir ve görüşlerine itibar etmeyen, hatalı ve yanlış da olsa ve zararla sonuçlansa dahi kendi bildiğini yapan bir yönetici olduğunu, şirketin müşterilerine ve çalışanlara karşı olduğu gibi, ortaklara karşı da agresif davrandığını, şirketin yönetilmesinde de bu tutumunu sürdürdüğünü, oysa ki, davacı müvekkili … ‘nin bu şirketin her şeyi olduğunu, şirketin tüm iş ve işlemlerini yürüten ve en yakından bilen kişi olduğunu, şirketin tüm iş ve yazışmaları, teklif ve hak edişleri ve faturaları davacı müvekkili tarafından idare edildiğini, şirketin her işini bu güne kadar canla başla yaptığını, davalı ortak ve müdürün de bunu çok iyi bildiğini, ancak son olarak davalı ortak ve müdür …nin e-mail şifrelerini ve e-fatura şifrelerini değiştirdiğini ve davacı müvekkilinin şirket yazışmalarına ve e- fatura ve e-arşivine erişimini engellediğini, hatta davacı müvekkilinin neredeyse 20 yıldır kullandığı şirket hattı cep telefonlarını (… ve …) da kendilerine haber dahi vermeden kapattırdığını, müvekkilinin elinin kolunun bağlandığını , şu anda şirketin iş ve işlemlerinden hiç bir şekilde haberi ve bilgisinin olmadığını, davalı ortak ve müdür …nin, şirketin yönetilmesinde şirket ve ortaklar bakımından zarar ile sonuçlanan iş ve eylemlerde bulunduğunu, bu ölçekteki bir şirketin işlerini ya sözleşmesiz, tabiri caiz ise bakkal hesabı şeklinde yürütmekte ya da bir sözleşme yapılması gerektiğinde şirket avukatına ve muhasebecisine danışmadan, enine boyuna düşünüp irdelemeden alelacele hareket etmekte ve şirket aleyhine ağır şartlar içeren sözleşme şartlarını kabul ettiğini, çoğu zaman bu tutumu sebebiyle şirketi zarara uğrattığını, şirketin iş yapmış olduğu … Şti ile 2008 yılından beri süregelen bir davada, dava 2020 yılında şirketin 217.000 TL alacaklı olduğu şeklinde şirket lehine sonuçlandığı halde, tamamen kendi kafasına göre iş yaparak, şirket alacağından indirim yaptığını , 217.000 TL alacağın hüküm altına alındığı bir dosyada 142.500 TL’ye anlaştığını ve bu alacağın tahsili amacıyla da Ağustos, Eylül ve Ekim 2020 aylarına çek aldığını, …. ve … ile 340.000 TL bedelli bir hafriyat, kazı, nakil, dolgu, serme ve sıkıştırma işinde, sözleşme yapmadan iş yaptığını , neticede hakedişlerin karşı tarafça onaylanmaması ve iş bedeli ödemesinin geciktirilmesi sebebiyle ihtilaf çıktığını, alacağını tahsil etmek amacıyla karşı tarafın kapısına dayandığını ve tehdit ettiğini, karşı tarafın şikayeti üzerine Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığını ve ceza aldığını, alacak davasının halen devam ettiğini, …’ne yapmış olduğu bir işte 170.000 TL tutarındaki şirket alacağından indirim yaptığını, şirket ortaklarına sormadan karar verdiğini, …’ne yapmış olduğu bir işe ait sözleşmede son derece basiretsiz davranarak neredeyse sözleşme bedeli kadar cezai şartı kabul ettiğini, şirket işlerinin yürütülmesi ve yönetilmesi esnasında ortaya çıkan ihtilaflarda da agresif tutum ve hareketleri sebebiyle bir hayli kabarık adli sicil kaydının mevcut olduğunu, davalı ortak ve müdür …nin basiretsiz ve özensiz davranışları ile sebep olduğu ihtilaflara benzer daha çok olay ve vukuatın bulunduğunu, davalı …nin, …. Sti. ile aynı alanda faaliyette bulunan oğlu …’nin kurucusu olduğu … unvanlı rakip şirkete ortak olduğunu ve 21.07.2011 tarih ve7863 Sayılı Türkiye Ticaret Sicili gazetesine göre münferit imzaya yetkili müdür olarak 10 yıl süre ile atandığını, bu nedenlerle İşin önem ve ivediliği gözetilerek davalılara tebligat yapılmadan dosya üzerinde yapılacak incelemeyle, şirket malvarlığı kapsamındaki araçların, iş makinalarınm ve ekipmanın haksız devirlerinin meydana gelmesini engellemek, 3. kişilere satılmasının ve devredilmesinin önüne geçmek için yargılama süreci sonuçlanıncaya kadar 3. kişilere satışı ve devri engeller mahiyette ihtiyati tedbir konulmasına, bu nedenle şirket adına kayıtlı kamyon, tır, çekici ve sair motorlu araçlar bakımından İzmir ve Ankara Trafik Tescil Şube Müdürlükleri nezdinde tescil kayıtlarına tedbir konulmasına, şirket adına kayıtlı iş makinaları bakımından İzmir Ticaret Odasında bu amaçla tutulan sicil nezdinde sicil kayıtlarına tedbir konulmasına, işin önem ve ivediliği gözetilerek davalılara tebligat yapılmadan dosya üzerinde yapılacak incelemeyle, Sayın Mahkeme nezdinde yürütülecek yargılama süreci sonuçlanıncaya kadar davalı ortak ve müdür …nin münferit imza yetkisinin ihtiyati tedbir olarak kaldırılıp, şirket yönetim ve temsil yetkisinin tedbiren davacı müvekkilimiz … ve diğer ortak …’ye müştereken bırakılmasına; ya da sayın mahkeme aksi kanaatte ise, yargılama süreci boyunca bu yetkinin tedbiren kayyıma verilmesine, davalı ortak ve münferit imza yetkilisi müdür …nin münferit imza yetkisinin kötü yönetimi, basiretsiz davranışları, özen ve bağlılık yükümünü ve rekabet yasağını ağır ihlali nedeniyle TTK m. 630/2 uyarınca kaldırılmasına ve müdürlükten azline, yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasına, bu kararla birlikte söz konusu durumun ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmesine, bu durumda şirket organsız kalacağından TMK m. 427 f.l b. 4 uyarınca şirkete yönetim kayyımı atanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece 10/09/2021 tarihli ara kararı ile; “…Davacının azil için gösterdiği nedenlere yönelik olarak dosya kapsamındaki mevcut delil durumu gözetildiğinde; talebe konu tedbir istemleri yönünden gerekli olan yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmemesi, davacının özen yükümlüğüne aykırılık ve şirket menfaatinin gözetilmediğine, diğer deyişle TTK’nın 630. maddesindeki haklı sebep olgularına yönelik iddialarının varlığı ve kapsamının yargılamayı gerektirmesi karşısında, HMK’nın 389. ve 390. maddelerindeki koşullar gerçekleşmediğinden davacının ihtiyati tedbir isteklerinin ve kayyım atanması isteğinin reddine…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ihtiyati tedbir taleplerimizin reddine ilişkin ara kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; davalı şirketin temsilcisi olan davalı … nin yönetim ve temsil yetkisinin 6102 sayılı TTK’ nın 630/2 maddesi uyarınca kaldırılması, azli ve şirkete kayyım atanması istemine ilişkindir.
Talep konusu ise; şirket malvarlığı kapsamındakı araçların, iş makınalarının ve ekipmanın haksız devirlerinin meydana gelmesini engellemek, 3. Kişilere satılmasının ve devredilmesinin önüne geçmek için yargılama süreci sonuçlanıncaya kadar 3. kişilere satışı ve devri engeller mahiyette ihtiyati tedbir konulmasına, bu nedenle şirket adına kayıtlı kamyon, tır, çekici ve sair motorlu araçlar bakımından İzmir ve Ankara Trafik Tescil Şube Müdürlükleri nezdinde tescil kayıtlarına tedbir konulmasına, şirket adına kayıtlı iş makinaları bakımından İzmir Ticaret Odasında bu amaçla tutulan sicil nezdinde sicil kayıtlarına tedbir konulmasına, yargılama süreci sonuçlanıncaya kadar tedbiren davalı ortak ve müdür … nin münferit imza yetkisinin ihtiyati tedbir olarak kaldırılıp, şirket yönetim ve temsil yetkisinin tedbiren davacı … ve diğer ortak …’ye müştereken bırakılmasına; ya da sayın mahkeme aksi kanaatte ise, yargılama süreci boyunca bu yetkinin tedbiren kayyıma verilmesi talebine ilişkindir.
Mahkemece; davacının ihtiyati tedbir taleplerinin ve şirkete kayyım atanması taleplerinin reddine karar verilmiş olup, ara kararı davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
6100 sayılı HMK.’nın “ihtiyati tedbirin şartları”na ilişkin 389/2. maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” düzenlemesi bulunmaktadır.
Aynı Kanunun 390/3. maddesinde ise; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmü bulunmaktadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK.’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’nda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacının iddialarının yargılamayı gerektirdiği, mevcut dosya kapsamı, delil durumu ve yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle davacının ihtiyati tedbir kararı verilmesi için haklılığını yasaya uygun ve yaklaşık olarak ispat edemediği anlaşılmakla, mahkemece ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davacı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/577 esas sayılı ve 10/09/2021 tarihli ara karar sayılı kararına karşı davacının istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacının yatırmış olduğu 162,10 TL istinaf başvuru harcı ve 59,30 TL istinaf karar harcı olmak üzere toplam 221,40 TL harcın hazineye gelir yazılmasına,
3-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın 6100 sayılı HMK.”nun 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
7-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/11/2021