Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/116 E. 2023/1056 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/116
KARAR NO : 2023/1056

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/06/2016 (Dava) – 21/11/2019 (Karar)
NUMARASI : 2016/697 Esas – 2019/709 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Trafik Kazası Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 21/06/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 21/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/11/2019 tarihli 2016/697 Esas ve 2019/709 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 16.09.2013 tarihinde sürücü …’in, sevk ve idaresindeki … plakalı hususi otosu ile giderken, yine aynı istikamette … plakalı otobüs sürücüsü … idaresindeki otobüsün bekleme duraklarından yolcu almak üzere şeridine girmesi nedeniyle otobüse arkadan çarpması neticesinde … plakalı araçta yolcu konumunda bulunan müvekkilinin de yaralanmasına neden olan çift taraflı, ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, kaza tespit tutanağına göre, bu kazanın oluşumunda …’in ve otobüs sürücüsü …’in kural ihlalleri olduğunun tespit edildiğini, aynı olayla ilgili olarak kazada yaralananlardan biri olan … için Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/821 E. numarası ile açılan davada bilirkişi raporunda … plakalı araç sürücüsürün % 35, … plakalı araç sürücüsünün ise %65 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini ve yargılamanın bu minval üzerinde neticelendirildiğini, kaza ile ilgili olarak Menemen Cumhurıyet Başsavcılığı’nca 2013/3684 sor. numarasıyla soruşturma başlatıldığını, müvekkilinin malul kalacak derecede yaralandığını, büyük kemik parçalı kırığının olduğunun tespit edildiğini, … plakalı aracın zorunlu karayolu mali sorumluluk sigorta poliçesinin davalı … A.Ş. tarafından, … plakalı aracın zorunlu karayolu mali sorumluluk sigorta poliçesinin ise davalı … A.Ş. tarafından yapıldığını, davalı sigorta şirketlerinin poliçe limitleri ve sigortalısının kusuru nispetinde hükmedilecek tazminattan sorumlu olduğunu, dava öncesinde başvuru yapmalarına rağmen herhangi bir cevap verilmediğini, müvekkilinin maluliyeti nedeniyle oluşan maddi zararların tahsili amacıyla işbu davayı açmanın zaruri hale geldiğini, müvekkilinin geçici ve sürekli maluliyet oranının tespitini, müvekkilinin gerek fiziki ve gerekse psikolojik olarak sağlık durumunun kötüye gitmesi ve maluliyet miktarının artması ihtimaline binaen fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulduğunu belirterek, sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı olarak şimdilik 1.000-TL maddi tazminatın davalı … AŞ.’den, sürekli ve geçici işgöremezlik tazminatı olarak şimdilik 1.000-TL maddi tazminatın da diğer davalı … A.Ş.’den kusurları oranında tahsili ile müvekkiline verilmesine, tazminatlara davalı taraflara başvuru tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından 30.07.2013-2014 tarihleri arasında geçerli olmak üzere trafik sigorta poliçesi ile sigortalandığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçedeki limitler ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu, kusur durumlarının tespit edilmesi gerektiğini, her halükarda davacının müterafik kusurunun dikkate alınmasını, ayrıca hatır taşımasının değerlendirilmesini, davacı yanın maluliyet iddiaları için Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesine sevk edilerek yalnızca kaza ile illiyet bağı bulunan maluliyet durumu hakkında rapor alınmasını, kabul anlamına gelmemekle birlikte sigorta şirketinin temerrüdünün, hesaba esas tüm belgelerle başvuru tarihinden 8 iş günü geçmekle mümkün olduğunu, davacının maluliyeti henüz kesinleşmediğinden temerrüdün gerçekleşmediğini, sigortalı aracın ticari olmaması karşısında ticari faiz taleplerinin de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekilinin süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olduğunu, poliçe teminat limitinin 250.000-TL ile sınırlı olduğunu, sürücülerin kusur durumunun tespiti gerektiğini, davacıların sakat kalıp kalmadığı ve sakatlık oranı hakkında Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden rapor alınmasını talep ettiklerini, kaza tespit tutanağında sigortalı araca tali kusur atfedildiğinin görüldüğünü, bu durumun dikkate alınmasını talep ettiklerini, dava dilekçesinde davacı yanın herhangi bir maluliyeti olduğundan bahsedilmediğini, müvekkili şirketin temerrüde düşmediği gibi dava açılmasına da sebebiyet vermediğini, dava konusu talebin bir haksız fiil olan trafik kazasından kaynaklanıp ticari iş olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla avans faiz talebinin yasal bir dayanağı bulunmadığından kabulünün mümkün olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…..Tüm dosya içeriği ve delillerin, özellikle ilgili savcılık soruşturma evrakı, bilirkişiler raporları ve adli tıp raporunun değerlendirilmesi sonucunda; olay gün ve saatinde … plakalı araç sürücüsü …’in doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma kusurunu işlemesi nedeni ile olayın meydana gelmesinde asli ve %65 oranında kusurlu olduğu, … plakalı otomobil sürücüsü …’in hızının gerekli şartlara uygunluğunu sağlamamak kusurunu işlemesi nedeni ile kazanın meydana gelmesinde tali ve %35 oranında kusurlu olduğu, davacının trafik kazasına bağlı olarak yaralanmasının maluliyetine neden olacak düzeyde bulunmadığı ve sürekli maluliyet durumunun gerçekleşmediği, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceğinin belirlendiği, bununla birlikte davacı …’nun 1998 doğumlu ve kaza tarihinde 15 yaşında olduğu, trafik kazasının 16.09.2013 tarihinde meydana geldiği, 9 aylık süre geçtikten sonraki bir döneme tesadüf eden 2016 yılında sigortalı çalışmasının başladığı ve kaza tarihinde ise düzenli bir çalışmasının olmadığı, Yargıtay’ın müstakar içtihatları da dikkate alındığında kaza tarihinde 15 yaşında olup, gelir getiren bir işte çalıştığı ispat edilemediğinden geçici iş göremezlik zararından bahsedilmesinin mümkün olmadığı, öte yandan, sürekli maluliyet durumu gerçekleşmediği için sürekli iş göremezlik zararının da söz konusu olmadığı, hal böyle olunca, sürekli iş göremezlik zararı ve geçici iş göremezlik zararı oluşmadığından davacı tarafından -… plakalı aracı ZMMS poliçesi ile sigortalayan- davalı … A.Ş. hakkında açılan davanın reddine karar vermek gerektiği, buna karşılık, aynı zararla ilgili olarak davacı ile … plakalı aracı ZMMS poliçesi ile sigortalayan davalı … Şirketi arasında 30.03.2017 tarihli ‘ibraname, feragat beyanı ve sulh anlaşması’ düzenlenmiş olması, bu çerçevede davacı vekilinin 05.04.2017 tarihli celsedeki beyanı ve davalı … Şirketi vekilinin Uyap ortamında gönderdiği 10.04.2017 havale tarihli dilekçesi gözetildiğinde, mahkemenin tarafların ‘sulh’ mahiyetindeki irade beyanlarıyla bağlı olmasına göre, taraf vekillerinin talepleri doğrultusunda davalı … hakkında açılan dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmekle, sonuç olarak; Davalı … Şirketi hakkında açılan dava konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, Davalı … A.Ş.hakkında açılan davanın REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “…Davalı … A.Ş. bakımından davanın reddine dair verilen kararın kaldırılarak kabulünü talep ettiklerini, davacının maluliyet durumunun tespiti için Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu olmak üzere 3 farklı kurumdan alınan 3 farklı raporun birbiri ile çeliştiğini, müvekkilinin vücudunda kırıklar ve açık yaralar meydana geldiği teşhis edilerek ameliyata alındığını, platin takıldığını, Dokuz Eylül Üniversitesinde müvekkilinin muayenesi sonucu sağ femur diafiz kırığın olduğunun saptandığını, işbu raporda %18 meslekte kazanma gücü kaybı yaşadığını öğrendiğini, İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan gelen raporun ise bu rapor karşısında, müvekkilinde kaza nedeniyle kalıcı bir durumun oluşmadığı yönünde olduğunu, raporda kırığın kaynadığı kanaatine varıldığını, ancak varılan bu kanaate, eksik ve yetersiz inceleme ile gerekli dikkat ve özen gösterilmeden varıldığını, zira müvekkili muayeneye gittiğinde sadece bacağının ölçümünün yapıldığını, şikayetine bağlı başkaca hiç bir şey yapılmadığını, sadece ölçüm yapılarak bacağının kaynadığının saptanmasının mümkün olmadığını, geçirmiş olduğu ameliyatın sonraki iyileşme süreci değerlendirilmeden, sadece dış görünüşü baz alınarak tüm tetkikler yeterince yapılmadan, yanılgılı değerlendirme ile sonuca ulaşıldığını, raporda kalıcı bir zararın oluşmadığı kanaatine varılmışsa da bu kanaati destekleyen bulguların ortaya konulmadığını, bu sebeple raporu kabul etmediklerini, Adli Tıp İkinci Üst Kurulu tarafından hazırlanan mütalaada ise kurumdan alınan bir önceki raporun aynı hali olan, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı yönünde rapor verildiğini, verilen bu raporu da kabul etmediklerini, gerekçeli kararda bu raporlara neden itimat edildiği konusunda gerekçeli bir açıklama da yapılmadığını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasına dayalı cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına/davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin istinafının maluliyete yönelik olduğu, bu konuda eksik inceleme ile çelişki giderilmeksizin karar verilmiş olduğuna dair olduğu görülmekle, istinaf itirazları kapsamında değerlendirme yapılmıştır.

Bilindiği üzere maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği’ne, 01.06.2015 tarihinden sonra Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik’e, 20.02.2019 tarihinden sonra da Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik’e uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Dosyada davacı tarafça şahsi başvuru ile alınmış DEÜ Hastanesinin heyet raporunda Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği ve Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinden birlikte faydalanılarak davacıya %18 maluliyet oranı belirlenmiş olduğu, mahkemece hükme esas alınan ATK 3.İhtisas Dairesinin ve ATK 2.Üst Kurulunun raporlarında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca değerlendirme yapılıp, davacının sürekli bir maluliyetinin olmadığı yönünde görüş bildirildiği anlaşılmakla, hükme esas alınan bu raporun kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınmaksızın düzenlenmiş olması ve bu suretle oluşan çelişkinin de giderilememiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmüş, mahkeme kararının kaldırılması gerekmiştir.
Kabule göre de, davacı tarafça davadan önce davalı … AŞ’ye başvuru yapıldığına dair beyanda bulunulmuş olmakla birlikte, bu başvuruya dair evrakların dosyada bulunmaması nedeniyle, ilgili başvuru evraklarının dosyaya kazandırılması gerektiğinin gözetilmemiş olması da doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/697 Esas – 2019/709 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 54,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 21/06/2023