Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1047 E. 2021/1109 K. 03.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1047
KARAR NO : 2021/1109

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/06/2021 (Talep) – 11/08/2021 (Ek Karar)
NUMARASI : 2021/217 D.İş – 2021/216 Ek Karar
TALEP : İhtiyati Haciz
KARAR TARİHİ : 03/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/11/2021

İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 11/08/2021 tarihli, 2021/217 D.İş ve 2021/216 Karar sayılı dosyasından verilen ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP; İhtiyati haciz talep eden vekili, müvekkili bankanın Manisa Şubesi nezdinde, karşı taraf … Ltd. Şti. lehine, diğer borçlunun da müteselsil kefaletiyle, muhtelif kredi hesapları açıldığını ve kredi kullandırıldığını, bankanın kredi alacaklarının borçlu tarafça ödenmemesi üzerine müvekkili bankaca kredi hesaplarının 24.05.2021 tarihinde kat edildiğini ve borcun muaccel olduğunu, müvekkili bankanın alacağının tahsilini teminen borçlulara, Beyoğlu 48.Noterliği’nin 26.05.2021 tarihli, 33104 yevmiye no.lu hesap kat ihtarnamesinin keşide edildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmediğini, 24.05.2021 hesap kat tarihi itibariyle (gayri nakit alacakları ve kat tarihinden sonra işleyen ve işleyecek faiz, gider vergisi, masraf ve avukatlık ücreti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere) müvekkili bankanın toplam:2.920.453,09-TL alacağının bulunduğunu, hesap kat ihtarnamesi keşide edilmesine rağmen müvekkili banka alacağı ödenmediği gibi, karşı taraf borçluların adreslerini terk ettiklerini, birçok taşınmazlarını 3. kişilere devrettiklerini ve başkaca mallarını kaçırma girişimi içinde bulunduklarının haricen öğrenildiğini, asıl borçlu şirket yönünden müvekkili banka alacağının 1.000.000-TL’sinin ipotekle teminat altına alınmış olup, asıl borçlu şirket yönünden ipoteği aşan müvekkili banka alacağı için ihtiyati haciz talebinde bulunduklarını, müteselsil kefilin, borçlu şirket ortağı olup, müvekkili banka alacağının tamamından sorumlu olduğunu, genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtamameleri ve ekindeki hesap özetlerinden borç miktarının belli olup muaccel hale gelen borcun ödenmediğinin de sabit olduğunu, bu nedenle, ihtiyati haciz kararının bilirkişi incelemesi olmaksızın evrak üzerinde inceleme yapılarak doğrudan verilmesini belirterek, müvekkili bankanın toplam: 2.920.453,09-TL alacağı bakımından; asıl borçlu … Ltd. Şti. yönünden müvekkili banka alacağının ipotekle temin edilmemiş olan 1.920.453,09-TL’ sinin, müteselsil kefil … yönünden müvekkili banka alacağı 2.920.453,09-TL’nin tamamının tahsilini teminen, teminat alınmaksızın, tüm borçluların taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEMENİN İHTİYATİ HACİZ KARARI; Mahkemece, “…Dilekçe ve yukarıda nitelikleri yazılı belgelerin incelemesinden talebin kanuna uygun olduğu görülmüş olup alacağın %15’i oranında teminat karşılığı ihtiyati haciz talebinin KABULÜ ile; asıl borçlu … Ltd.Şti yönünden 1.920.453,09-TL, kefil … yönünden borcun tamamı olan 2.920.453,09-TL üzerinden sorumlu olmaları koşulu ile; yukarıda ismi yazılı borçluların borçlarının vadesi geldiği anlaşılmakla asıl borçlu … Ltd.Şti yönünden 1.920.453,09-TL, kefil … yönünden borcun tamamı olan 2.920.453,09-TL alacağı karşılayacak miktarda haczi caiz taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının İİK.nun 257/1. maddesi uyarınca İHTİYATEN HACZİNE, karşı tarafların ve üçüncü şahısların muhtemel zararlarına karşılık olarak alacak miktarının %15 karşılığı olan 438.068,00-TL nakit veya kesin ve süresiz nitelikte banka teminat mektubunun ibrazı ve talep halinde gereğinin yargı çevremizdeki icra müdürlüğünce yerine getirilmesi için kararın bir örneğinin icra müdürlüğüne sunulmak üzere talep eden tarafa verilmesine, İİK’nun 261(1) maddesi uyarınca on gün içinde infazının talep edilmediği takdirde kararın kendiliğinden kalkmış sayılacağına” şeklinde karar verilmiştir.
İHTİYATİ HACİZ KARARINA İTİRAZ: İhtiyati hacze itiraz eden/borçlular vekili; genel yetki kuralları gereğince ihtiyati haciz başvurularında yetkili mahkemenin aleyhine ihtiyati haciz istenen tarafın ikametgahının bulunduğu mahkeme olduğunu, müvekkili şirket ve yetkilisinin kanuni ikametgah adresinin …, … Mahallesi ….Sokak No:…/… ve … nolu bağımsız bölümler olduğunu, bu nedenle yetkili mahkemenin Manisa Mahkemeleri olduğunu, davalı alacaklının başlatmış olduğu icra takip dosyasına da yetki itirazında bulunduklarını, müvekkili …’ın, diğer müvekkili … Limited Şirket ortağı olan gerçek kişi olup, müteselsil kefil sıfatıyla kredi sözleşmesini imzalamış olmasının tacir sayılması için yeterli olmadığını, taraflar arasında bir yetki sözleşmesi bulunması ihtimalinde de bu müvekkilinin tacir olmaması nedeniyle yetki sözleşmesinin geçersiz olduğunu, ihtiyati haciz kararının yetkisiz mahkemede verilmesinden dolayı yetki itirazında bulunduklarını, müvekkillerinin alacaklıya takip çıkış tutarında borcunun olmadığını, borç tutarının takip çıkışının altında olduğunu, alacaklı banka ile imzalanan genel kredi sözleşmesi ve teminat mektuplarının borcun kaynağı olduğunu, teminat mektuplarının muhataplarının … ve … A.Ş. tarafınca nakde çevrilmesi üzerine banka genel kredi sözleşmelerine, teminat mektuplarına ve ipotek belgelerine dayalı olarak ihtiyati haciz kararı alındığını, fakat ihtiyati hacze konu olan alacakların genel kredi sözleşmesi ve teminat mektuplarına dayandığını, alacaklı bankanın alacağının rehinle güvence altına alındığını, rehne konu taşınmazların bedellerinin alacaklı bankanın borcunu karşılamaya yeterli olduğunu, ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığını, alacaklı bankanın başlattığı icra takibindeki ödeme emri ve takip talebinden aynı alacağa ilişkin olarak İzmir 10.İcra Müdürlüğü’nün 2021/6749 sayılı davalı alacaklı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığının anlaşıldığını, ödeme emrinde açıkça İzmir 10.İcra Müdürlüğü’nün 2021/6749 sayılı ipotek takibiyle bu ilamsız takibin irtibatlı dosya olduğunun belirtildiğini, ihtiyaci haczin koşullarından birisinin alacağın rehinle güvenle altına alınmamış olması iken, talebe dayanak olarak ipotek belgesi ve resmi senet sunulduğunu, alacağın rehinle güvence altına alındığının aşikar olmasına rağmen ihtiyati haciz kararı verilmesinin usulsüz olduğunu, alacaklı bankanın, belirtilen İzmir 10.İcra Müdürlüğü dosyası üzerinden rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibinin; ihtiyati haciz kararından önce başlatıldığı, takip hakkını rehinden yana kullandığını, rehinlerin davacı alacaklının alacağını karşılar miktarda olduğunu, mahkemece verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini” talep etmiştir.
MAHKEMENİN İTİRAZIN REDDİNE DAİR EK KARARI; Mahkemece; “…İhtiyati haciz talep eden vekilinin talebi doğrultusunda 01/07/2021 tarihli ve 2021/217 D.İş Esas 2021/216 D. İş Karar ile ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verildiği, aleyhine ihtiyati haciz talep edilen karşı taraf vekilinin 12/07/2021 havale tarihli dilekçesinde ihtiyati haciz kararına itirazda bulunduğunun anlaşılmakta olduğu, ihtiyati hacze karar vermeye yetkili mahkemenin ‘takibe yetkili icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesi’ olduğu, bu hususun 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 258/1. maddesinin 50. maddeye yaptığı atıf ile anlaşılmakta olduğu, ihtiyati haciz kararı için yetkili mahkemenin kural olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre belirlendiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. maddesinde; ‘Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir’ hükmüne yer verildiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinde; ‘Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ve sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde, bunların dışındaki bütün borçlar ise doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde ifa edilir.’ şeklinde düzenleme yapıldığı, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 258. maddesinde ihtiyati hacze 50. maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verileceğinin belirtildiği, aynı Kanun’un 50. maddesinde bulunan ‘Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.’ şeklindeki düzenleme uyarınca ihtiyati hacizde yetkili mahkemenin belirlenmesi hususunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye ilişkin hükümlerine atıfta bulunulduğu, dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi, kat ihtarnamesi, 2021/217 D.İş Esas 2021/216 D. İş Karar sayılı ihtiyati haciz kararı, İzmir 20. İcra Dairesinin 2021/7257 Esas sayılı dosyası, İzmir 10. İcra Dairesinin 2020/6749 Esas sayılı dosyası ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, ihtiyati hacze itiraz edenler vekilinin dilekçesinde yer verdiği itirazları ile sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonucunda; 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 257. maddesinde düzenlendiği üzere rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için talep konusu alacağın varlığına dair yaklaşık ispat koşulunun sağlanması gerektiği, her ne kadar ihtiyati hacze itiraz edenlerin yerleşim yerleri Manisa İli, Yunusemre ilçesinde ise de, taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinde uyuşmazlıkların çözümü halinde yetkili mahkemenin İzmir Mahkemeleri olduğunun kararlaştırıldığı, ihtiyati haciz talep eden banka ile kredi sözleşmesinin asıl borçlusu şirketin tacir sıfatlarının bulunduğu, ihtiyati hacze itiraz eden diğer taraf gerçek kişinin sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, yerleşik Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları çerçevesinde tacir sıfatı bulunan asıl borçlunun yanında kredi sözleşmesini imzalayan gerçek kişinin sözleşmede yer alan yetki sözleşmesi açısından tacir olan asıl borçlunun hukukuna tabi olacağı, bu kapsamda kredi sözleşmesinde yer alan yetki sözleşmesinin ihtiyati hacze itiraz eden gerçek kişi açısından da geçerli olduğu, kaldı ki ihtiyati haciz talep eden vekili tarafından sunulan belgelerden de anlaşılacağı üzere Limited Şirketin kurucularından olan ve daha sonra diğer ortağın paylarını devralmak suretiyle şirkette tek başına ortak olan ihtiyati hacze itiraz eden gerçek kişinin tacir sıfatının bulunduğunun kabulünün gerektiği, kredi sözleşmesinde düzenlenen yetki sözleşmesi kapsamında ihtiyati hacze itiraz edenin tacir sıfatı bulunmayan gerçek kişilerden olmadığı, aksine az önce yer verildiği üzere tacir sıfatının bulunduğu, bu sebeple yetki sözleşmesinin ihtiyati hacze itiraz edeni bağlayacağı, her ne kadar ihtiyati hacze itiraz edenler vekili tarafından alacağın rehinle teminat altına alınmış olduğundan bahisle verilen ihtiyati haciz kararının usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğu belirtilmiş ise de, verilen rehin şerhinin borcun tamamını kapsamadığı, ihtiyati haciz kararında borçlular tarafından verilen rehin bedellerinin göz önünde bulundurulması suretiyle hüküm kurma yoluna gidildiği anlaşılmakla, ihtiyati hacze itiraz eden vekilinin mahkemenin 01/07/2021 tarihli ve 2021/217 D.İş Esas 2021/216 D. İş Karar sayılı kararı ile İHTİYATİ HACİZ KARARINA YÖNELİK YAPMIŞ OLDUĞU İTİRAZIN REDDİNE” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI: İHTİYATİ HACZE İTİRAZ EDEN/BORÇLULAR VEKİLİ TARAFINDAN, “…Mahkemece eksik araştırma ve hatalı tespit neticesinde karar verildiği, ihtiyati haciz koşullarından olan alacağın rehinle güvence altına alınmama koşulu somut olayda gerçekleşmediğinden ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığı, verilen rehnin alacağı karşılayıp karşılamayacağının rehinli takibin neticesinde belirli hale gelecek olup, bu durum belirsizken, rehinli alacak için ihtiyati haciz kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğu, kaldı ki borçlu müvekkili … yönünden ipotek bedelini de kapsayacak şekilde tüm alacak yönünden ihtiyati haciz kararı verildiği, ipotek bedeli mahsup edilmeksizin hüküm tesis edildiği, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan İzmir 10.İcra Müdürlüğünün 2021/6749 sayılı dosyasında ipoteği aşan kısım 2.136.913,95TL olarak belirtilmişken, ihtiyati haciz kararında 2.920.453,09TL tutar yönünden ihtiyati haciz kararı verildiği, mahkemenin gerekçeli kararında ipotek limitini aşan kısım yönünden ihtiyati haciz kararı verildiği belirtilse de, bankanın müvekkilleri aleyhine başlattığı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte ipoteği aşan kısmın 2.136.913,95TL olarak belirtilmiş olduğu, mahkemece bu tutarı aşacak şekilde ihtiyati haciz kararı verildiği, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibin ihtiyati haciz kararından önce başlatılmış olup, bankanın takip hakkını rehinden yana kullanmış olduğu, rehinlerin alacaklının alacağını karşılar miktarda olduğu, yetki itirazlarının reddedildiği, ancak müvekkili …’ın tek kişilik limited şirketin ortağı ve yetkilisi olup, tacir sıfatına haiz olmadığından yetki sözleşmesinin geçersiz olduğu, ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiği” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Talep, genel kredi sözleşmesi asıl borçlusuna ve ipotek veren/müteselsil kefiline karşı bankanın ihtiyati haciz istemine ilişkindir.
Mahkemece, yukarıda yazılı gerekçelerle ihtiyati haciz kararı verildiği, itiraz üzerine ihtiyati hacze itirazın reddine dair ek karar verildiği ve bu ek karara karşı da karşı taraf/borçlular vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosyadaki belgelerin incelenmesinde; banka tarafından usule uygun şekilde hesabın kat edilip hesap kat ihtarlarının gönderildiği ve taraflara tebliğ edildiği, 25.07.2016 ve 30.03.2017 tarihli iki adet genel kredi sözleşmesinde tarafların asıl borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalarının bulunduğu, her iki sözleşme toplam limitinin 4.000.000-TL olduğu, davalı … tarafından ayrıca asıl borçlunun doğmuş-doğacak kredi borçları ve kefaletleri bakımından banka lehine 1.000.000-TL üst limitli ipotek verildiği, kefilin kendi kefaletine ilişkin ipotek vermemiş olduğu, sözleşmede ve ipotek senedinde yetki şartı olarak “İzmir” mahkemelerinin yetkili gösterildiği anlaşılmaktadır.
Borçlulardan … gerçek kişi olup, diğer borçlu şirketin tek ortağı ve yetkilisi olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki genel kredi sözleşmelerinde ve ipotek resmi senedinde İzmir İcra Müdürlüğü ve Mahkemelerinin yetkili olacağı kabul edilmiştir. Davalının da bu sözleşmelerde müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunmakta olup, aynı zamanda da ipotek veren kişidir. Taraflar arasındaki genel kredi sözleşmeleri tacirler arasında düzenlenmiş ticari nitelikte sözleşmeler olduğundan HMK’nın 17. maddesi uyarınca bu sözleşmelerdeki yetki şartı geçerlidir. Kefaletin fer’iliği ilkesi ve 6102 sayılı TTK’nın 7. maddesindeki ticari teselsül karinesi uyarınca genel kredi sözleşmesindeki yetki şartı sözleşmenin müteselsil kefili olan davalı …’ı da bağlar. Bu durumda mahkemece, HMK’nın 17. maddesince İzmir İcra Müdürlüğü ve Mahkemelerinin münhasır yetkili olduğu gözetilerek yetki itirazının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir (Aynı yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 19. HD 2019/2410 E. – 2020/1183 K., 2016/7550 E.- 2017/2233 K.).
Banka tarafından başlatılan ilamsız takipten önce ipoteğe dayalı olarak asıl borçluya ve ipotek veren borçlu …’a karşı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile de ayrıca takip yapıldığı, ipoteğin yalnızca asıl borçlunun borcuna verilmiş olduğu, her iki takip bakımından “tahsilde tekerrür olmamak kaydı” nın düşülmüş olduğu, ipoteğin tek başına banka alacağını ödemeye yeterli olmadığı dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmakta olup, mahkemece asıl borçlu yönünden verilen ihtiyati haciz kararında ipotek miktarının da dikkate alındığı görülmekle, ipoteği aşan miktar için ihtiyati haciz talep edilebileceğinden, bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir. Dosyada mevcut ipotek resmi senedinin borçlu kefilin kefaletinin teminatını teşkil etmediği görüldüğünden, dava konusu genel kredi sözleşmeleri tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 586. maddesi dikkate alınarak, dosyada mevcut bilgi ve belgelere, kefaletin miktarına ve TBK 583. vd. hükümleri uyarınca aranan yasal şartlara göre dosya değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesince verilen ek kararda ve gerekçesinde usul ve esas yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı, yaklaşık ispat koşulunun da sağlandığı anlaşılmakta olduğundan sair istinaf itirazların da reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; ihtiyati hacze itiraz eden/borçlular vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati Hacze İtiraz Eden/borçlular vekilinin İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/08/2021 tarihli, 2021/217 D.İş – 2021/216 Karar sayılı ek kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran ihtiyati hacze itiraz eden/borçlulardan alınması gereken harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İhtiyati hacze itiraz eden/borçlular vekili tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 03/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.