Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1015 E. 2021/1174 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2021/1015
KARAR NO : 2021/1174

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2020 (Dava) – 01/04/2021 (Karar)
NUMARASI : 2020/707 Esas – 2021/365 Karar
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali, Genel Kurul Toplantısına İzin
KARAR TARİHİ : 17/11/2021
KARARIN YAZIM TARİHİ: 17/11/2021

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/04/2021 tarihli, 2020/707 Esas ve 2021/365 Karar sayılı dosyasından yapılan yargılama neticesinde verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili, davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Şirket yönetimi için kayyım tayini” başlıklı 133. maddesinde “(1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin ya da yönetim organının yetkileri ile birlikte ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunur. (2) Hâkim veya mahkemenin kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret, şirket bütçesinden karşılanır. Ancak, soruşturma veya kovuşturma konusu suçtan dolayı kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde; ücret olarak şirket bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanunî faiziyle birlikte Devlet Hazinesinden karşılanır. (3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.” hükmünün yer aldığını, dava konusu edilen işlemin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. madde ve 674 sayılı KHK’nın 19. maddesi kapsamında, kayyım atanmasına karar verilen anılan şirketlere kayyım olarak atanan … tarafından satış kararı alınması olduğunu, 5271 sayılı Kanun’un 133. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, kayyımın işlemlerine karşı görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurulması gerektiğinden, anılan madde uyarınca davanın görüm ve çözümünün adli yargının görev alanında bulunduğunu, bu durumun İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 2019/1763 Esas, 2019/2564 Karar numarası dosyasında vermiş olduğu kararla sabit hale geldiğini, müvekkilinin, davalı … ‘nin ortağı ve eski yöneticisi olduğunu, müvekkili hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı 2016/29862 numaralı dosyada soruşturma başlatıldığını, davacının ortağı ve yöneticisi olduğu şirketlere İzmir 4.Sulh Ceza Hâkimliğinin 2016/3664 D.İş. Sayılı 29/09/2016 tarihli Karar ile kayyım atanmasına karar verildiğini, bu tarihten itibaren şirket yönetiminin müvekkili namına …. tarafından görevlendirilen heyet tarafından gerçekleştirildiğini, ancak şirketin ihale ile satışa çıkarıldığının ilan edildiğini, bunun ivedilikle durdurulması gerektiğini, … tarafından atanan kayyum heyetinin yalnızca şirketin olağan yönetim iş ve işlemlerini yapmakla yükümlü olup aslen şirketi aldığı anki ticari durum ve itibarı ile korumak yükümlülüğünde olduğunu, 6758 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin tebliğ madde 4; “Şirket, şirket varlıkları veya malvarlığı değerleri, soruşturma ve kovuşturma sonuna kadar şirket yöneticilerince ticari teamüllere uygun olarak basiretli bir tüccar gibi yönetilir.” şeklinde olduğunu, aynı kanun madde 6; “(1) Şirket, hak ve menfaatleri gözetilerek ticari teamüllere uygun bir şekilde basiretli bir tacir gibi yönetilir. Şirketin iktisadi faaliyetlerini sürdürmesi, üretim ve istihdama katkı sağlaması esastır.” düzenlemesinin bulunduğunu, buna rağmen kayyımlarca basiretli tacir sorumluluğuna uygun davranılmayarak gerek kamu, gerek müvekkilinin şahsi, gerekse ortağı olduğu şirketlerin zarara uğramış durumda olduğunu, haksız ve hukuka aykırı işlemlerin durdurulması için müvekkilince muhtelif dava/başvuru/beyan ve ihtarların gönderildiğini, yapılan tüm hukuki girişimlerin karşılıksız çıktığını, taleplerin değerlendirilmediğini, Torbalı Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/5926 soruşturma dosyası ile Görevi Kötüye Kullanma, Zimmet suçlarından suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturmanın devam ettiğini, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı tarafından zimmet suçu bakımından araştırma yapıldığını, ancak buna rağmen …’ nin Resmi Gazete 03/12/2020 tarihli ihale ilanları kısmında ihaleye çıkartıldığını duyurduğunu, şüpheliler hakkında Torbalı CBS’ce devam eden zimmet suçundan soruşturma olmasına rağmen satışa çıkartılmasının suçu başka bir suçla perdelemeye çalışma olduğunu, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı 2020/65100 Sor. numaralı soruşturma dosyasının devam ettiğini, 13 ay boyunca çeşitli defalar …’na ihtar gönderilerek talepte bulunulduğunu ve Torbalı CBS tarafından tekit yazıldığını, ancak taleplere ilişkin herhangi bir cevabi yazının gönderilmediğini, …’ nin 14.08.2020 tarihinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu cevabi yazıda “incelemenin devam ettiğini, inceleme sonucunda hazırlanacak raporun ivedilikle Cumhuriyet Başsavcılığınıza gönderileceği” nin belirtildiğini, akabinde 04/12/2020 tarihinde … içerisinde soruşturmanın akıbetinin durumu ve sonucunun hem müşteki vekili olarak kendilerine hem de İzmir CBS’ye ivedilikle bildirilmesinin talep edildiğini, … ‘nin 07/12/2020 tarihinde talebe cevap verdiğini, … ‘nin incelemeye devam ettiği ancak bir yandan inceleme devam ederken diğer yandan … ‘nin satışa çıkartılması ihmali olan görevlilerinin kollandığının sabit hale geldiğini, gerçekleştirdikleri tüm hukuki girişimlerine karşı, mütemadiyen taraflarına verilen cevabın 6755 Sayılı Kanunun 37. maddesi’nin geniş yorumu ile hukuki, cezai ve idari hiçbir sorumluluğun bulunmadığı yönünde olduğunu, bu maddenin başından beri savunulduğu şekilde, hukuka aykırı işlem ve uygulamaları korumadığının Anayasa Mahkemesi Kararı ile netleştiğini, Anayasa Mahkemesinin 2018/31 2020/38 Numaralı 16/07/2020 tarihli kararı ile açıkça 6755 Sayılı Kanunun 37. maddesinin suçtan ve sorumluluktan kurtulmaya yönelik perdeleme olarak kullanılamayacağının belirttiğini, şirketlerin tamamının satılmasının iyi yönetemediklerini belgeler şekilde, yanlı ve şeffaf olmayan yöntemlerle elden çıkarmaya ve böylece şirketlere ve şirket ortaklarına verdikleri zararları perdelemeye başladıklarının anlaşıldığını, şirkete 29/09/2016 tarihinde kayyum atandığını, kayyumun idare kayyumu olduğunu, davalı şirket üzerinde … tarafından devir alınan şirketlerden biri olmayıp şu anlık üzerinde idare kayyumu mevcut olduğunu, şirketin satışının ancak Genel Kurul kararı ile yapılmasının TTK ile öngörüldüğünü, TTK. 418 maddesinde “Kanunda veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan hâller hariç, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanır” hükmünün yer aldığını, bununla birlikte toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile kararın alınacağını, somut uyuşmazlıkta …’nin herhangi bir genel kurul yapmadan davalı … ‘nin satışı kararı vermesinin kendilerince anlaşılamadığını, söz konusu kararın ancak Genel Kurul toplanarak alınacak karar türlerinden olduğunu, kaldı ki hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte bir toplantı yapıldığı varsayılsa bile TTK m.418 gereğince söz konusu usulsüz genel kurul toplantısının da ve orada alınmış kararların da yok hükmünde olduğunu, hiçbir şekilde satışı kabul etmemekle birlikte ihaleye çıkan 6.200.000,00 TL ‘nin çok düşük bir miktar olduğunu, … ‘ye ait gayrimenkul değerleme bilirkişi raporuna göre sadece gayrimenkullerin değerinin 9.320.000,00 TL olduğunu, TTK 410. maddesi gereğince genel kurulun toplanması kararının alınmasını talep ettiklerini, 6102 sayılı TTK ’da anonim şirket genel kurulunu toplantıya çağırmaya yetkili olanların yönetim kurulu, tasfiye halinde tasfiye kurulu, azlık ve mahkeme olarak sayıldığını, genel kurulu “olağan” toplantıya davet etme görev ve yetkisinin kural olarak anonim şirket yönetim kuruluna ait olduğunu, ancak yönetim kurulu usulüne uygun davranmadığı takdirde mahkeme kararıyla genel kurur kararı alınabileceğini, TTK 410/2. maddesinin; “Yönetim kurulunun, devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle, tek bir pay sahibi genel kurulu toplantıya çağırabilir.” hükmünü amir olduğunu, …’nin tek amacının, şirketin içini boşaltmak ve zararlar bulunan müvekkilinin tüm malvarlığı olan şirketi ele geçirmek olduğunu, …’ nin şirkete zarar verdiğini, şirket mallarına ilişkin usulsüz tasarrufları bulunduğunu, bu nedenle genel kurulu toplantıya çağırma izninin verilmesi gerektiğini, … tarafından atanan kayyum heyetinin yalnızca şirketin olağan yönetim iş ve işlemlerini yapmakla yükümlü olup aslen şirketi aldığı anki ticari durum ve itibarı ile korumak yükümlülüğünde olduğunu, bunun da göz önünde bulundurularak şirketin menfaatleri doğrultusunda genel kurul toplanması kararı verilmesini talep ettiklerini, taşınmazların 3. kişi yada kurumlara devri/satışı halinde şirketlerin geri dönüşü imkansız zararlara uğrayacağının açık olup bahse konu zararın giderilmesinin mümkün olmadığını, bu kapsamda ihale tarihinin 25/01/2020 tarihi olduğu gözetilerek ivedilikle tedbir kararı verilmesinin gerektiğini, ihtiyati tedbir kararının yargılamanın esasını etkileyecek nitelikte olmayan bir hukuki koruma olduğunu, … ‘nin satışına ilişkin tüm ihale evraklarının dosyaya ivedilikle celp edilmesini, celp edilen evrakların bağımsız bilirkişi heyeti tarafından incelenmesini, işlem dosyasının celp edileceği süre göz önünde bulundurularak satışının tedbiren durdurulmasını, usulsüz genel kurul toplantısında alınmış kararların yok hükmünde olduğunun tespitine, …’nin şirkete zarar verdiği ve usulsüz tasarrufları göz önüne alınarak şirketin menfaatleri doğrultusunda genel kurulun toplanmasına, davalı … ‘ nin satış kararının usule ve kanuna aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … Vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından gerçekleştirilen darbe teşebbüsü sonrası, şirketin hissedar ve eski yöneticilerinin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı oldukları gerekçesi ile, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/29862 sor. sayılı dosyasından yapılan talep üzerine, İzmir 4.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2016/3664 D.iş sayılı dosyasından verilen karar ile; CMK m.133 hükmü gereğince kayyım tayinine karar verildiğini, kayyım olarak 674 sayılı KHK m.19/1 hükmü gereğince …’nun atandığını, şirketin halen …. tarafından atanan Yönetim Kurulu üyeleri tarafından yönetildiğini, 674 sayılı KHK m.19 hükmü ile, ilgili …’na verilen yetkilerin, ilgili … tarafından 10.11.2016 tarihli ve 6758 sayılı Kanunun 19.maddesi kapsamında Devredilen Yetkiler Yönergesinin 5. maddesi ile, …. na devredildiğini, yönetim kurulu üyesi atama yetkisi ile, …’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin Genel Kurul yetkilerinin, …. tarafından kullanıldığını, yasal düzenlemede sayılı olan suçlarla ilgili soruşturmalarda, 5271 sayılı CMK m.133 hükmü gereğince, şirketlere kayyım tayini cihetine gidilmesine ilişkin yasal düzenleme yapıldığını, 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası çıkarılan 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınmasına İlişkin KHK m.7 hükmü ile; mahkemeler tarafından atanmış olan kayyımların yetkilerinin sona ermesi ve kayyımlık görevinin doğrudan …’na geçeceğinin düzenlendiğini, 674 sayılı KHK m.19 hükmü ile, terör örgütüne aidiyeti ve iltisakı tespit edilen şirketlerin yönetimine …’nin kayyım olarak atanması ve bu atama gereği kayyımların yetki ve sorumlulukları ile ilgili …nın şirketlere ilişkin yetkileri ve bu yetkilerin devrine ilişkin esasların belirlendiğini, 10.01.2016 tarihli ve 6758 Sayılı Kanunun 19.maddesi kapsamında Yetki Devri Yönergesi’nin 5.maddesi ile, ilgili …na ait KHK hükmünde yer alan yetkilerin …. ’na devri hususunun düzenlendiğini, 17.01.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 10.11.2016 tarihli ve 6758 sayılı Kanunun 19.maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslara İlişkin Düzenlemenin 4.maddesi ile; şirkete … tarafından atanan yönetim kurulu üyelerinin, şirket yöneticilerinin sahip olduğu tüm yetkilere sahip olduğu ve diğer hususlarda düzenleme yapıldığını, Tebliğin m.8 hükmü ile şirketin, şirket varlıklarının, mal varlığı değerlerinin satışına karar verilmesi durumunda, şirketin yönetim organı; satışa çıkan şirketin, şirket varlıklarının, malvarlığı değerlerinin korunması için basiretli bir tacir gibi gerekli önlemleri almakla ve satışı olabildiğince en kısa zamanda bitirmekle yükümlü olduğunu, 25.07.2018 tarih ve 7145 sayılı Bazı kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Geçici 1.maddesi ile; kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren 6758 sayılı yasanın m.19 hükmü ile atanmasına ilişkin esasların kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süre ile uygulanacağı, 20.07.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar kurulu kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal döneminde yürürlüğe konulan ve … ile ….nun ilişkili olduğu …. ve ….nun kayyımlık yetkisi kapsamında atananlar veya görevlendirilenlerin görev, hak, yetki ve sorumluluklarını ve şirket ve mal varlığı değerlerine ilişkin, kefalet ve takip dahil tüm muafiyetleri düzenleyen kanun hükümleri, …nun kayyım atandığı dosyalar bakımından ceza soruşturması veya kovuşturması kesinleşinceye ya da satış veya tasfiye işlemleri tamamlanıncaya kadar devam edeceğinin düzenlendiğini, 667 sayılı KHK m.10 hükmü ile, 668 sayılı KHK m.38 hükümleri gereğince, olağanüstü hal döneminde yayımlanan KHK’lar ve 667 sayılı KHK gereği yapılacak işlemlerle ilgili yürütmenin durdurulması kararı alınamayacağının kararlaştırıldığını, 674 sayılı KHK m.19/9 hükmü ile; …’nin kayyımlık görevini yürüttüğü şirketlerin genel kurul yetkileri, 6102 sayılı Türk ticaret Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın …’nin ilişkili olduğu Bakan tarafından kullanılabileceği, 19/10 hükmü ile bu yetkinin kısmen veya tamamen …. Başkanı veya …’na devredilebileceğinin kararlaştırıldığını, Anayasa Mahkemesi’nin … başvurusu (Başvuru Numarası 2015/17763) sebebiyle verdiği 24.05.2018 tarihli kararı ile (R.G.22.06.2018 tarihli ve 30456 sayılı nüshasında yayımlanmıştır), kayyım tayininin Anayasa’nın m.35 hükmü ile ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkını ihlal etmediğinin karar altına alındığını, 6758 sayılı kanun (674 sayılı KHK) m.19/3 hükmü gereğince, satış yetkisinin kullanılması için müsadere kararının kesinleşmesine gerek bulunmadığını, 6758 sayılı Kanun m.20 maddesinde: “19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi … tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak ….na verilen yetkiler, bu kanun ile … verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde bu şirketlerin yahut bunların sahiplerinin ….na borçlu olup olmadığına ve varlıkları üzerinde …. haczi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır. 6755 sayılı Kanun m.37 hüküm gereğince, kayyım olarak atananlar ve onlar tarafından görevlendirilenler, görev ve fiilleri nedeniyle, hukuki, mali, idari ve cezai sorumluluğu doğmaz. 7082 sayılı yasanın m.11 hükmü gereğince; kayyım olarak atananlar ile onların görevlendirdiği kişilerin şirket yöneticilerinin şahsi sorumluluğuna ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.” düzenlemesinin bulunduğunu, TTK.m.408/f’ nin önemli miktarda şirket varlığının satışı yetkisi kararını verme yetkisini şirket genel kuruluna tevdi etmiş bulunduğunu, bunun dışındaki varlık satışı için genel kurul kararına gerek bulunmadığını, TTK.m.374 gereğince Yönetim Kurulunun kendisine bırakılan alanda yönetim, kanun ve esas sözleşme uyarınca genel kurul yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkili olduğunu, satış hususunda genel kurula tanınan tek yetkinin, şirketin önemli miktarda varlığının toptan satışına karar verme yetkisinden ibaret olduğunu, davacının dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünde; satış kararına ilişkin evrakların bağımsız bilirkişi tarafından incelenmesini, usulsüz genel kurulda alınmış kararların yok hükmünde olduğunun tespitini, şirketin satışının tedbiren durdurulmasını, şirket genel kurulunun toplanmasını, davalı şirketin satışının iptaline karar verilmesini talep ettiğini, davacının “Satış kararına ilişkin evrakların bağımsız bilirkişi tarafından incelenmesi,” talebinin bir davada sonuç olarak isteyebileceği talep niteliğinde olmayıp, talep edilen bir hususun ispatına yönelik delil olarak dayanması olanaklı olan, delil niteliğinde olabilecek bir husus olduğunu, bu nedenle, sonuç ve istem kısmında bilirkişi incelemesi yapılması talebinin ileri sürülmesinin hukuken olanaksız olduğunu, “Şirket satışının tedbiren durdurulması” yönündeki talebin, yasal düzenlemeler karşısında kabulüne olanak bulunmadığını, “Usulsüz Genel Kurul’da alınmış kararların yok hükmünde olduğunun tespiti ” talebinin dinlenmesine olanak bulunmadığını, 674 sayılı KHK m.19 hükmü ve yetki devrine ilişkin yönerge gereğince, …’nin kayyım olarak atanmış olduğu şirketlerin Genel Kurul yetkilerinin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine bağlı olmaksızın ….’na bırakıldığını, bu nedenle davacının söz konusu talebi ileri sürmek suretiyle dava açmasının da olanaksız olduğunu, öte yandan TTK m.447 hükmü ile (…. yetkisinde olan Genel kurul Kararları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olmamakla birlikte) butlan sebeplerinin sayılmış olduğunu, ortada alınmış bir genel kurul kararının da esasen bulunmadığını, bu nedenle, davacının batıl olduğunu ileri sürdüğü genel kurul kararının da bulunmaması sebebiyle davasının tümden konusuz bulunduğunu, “Şirket Genel Kurulunun toplanması” talebinin yasal dayanağının bulunmadığını, 674 sayılı KHK m.19 ve yetki devri yönergesi gereğince, yönetimine …’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin genel kurul yetkilerinin TTK hükümlerine tabi olmaksızın ….’na bırakılmış bulunduğunu, bu nedenle, davacının Genel Kurul toplanmasını talep hakkı bulunmadığını, kaldı ki, bir an için 674 sayılı KHK bulunmasa bile; şirket genel kurul toplantısının paydaş tarafından talep edilmesini düzenleyen TTK m.411 gereğince, gerekli prosedürün de işletilmediğini, bu nedenle davanın dinlenmesine olanak bulunmadığını, “Davalı şirketin satışının iptali” talebi ile ilgili davacının dava açma ehliyeti bulunmadığını, satışın, yasal düzenlemelere göre gerçekleştirildiğini, yapılan satış işlemi ile davacı gibi paydaşların mülkiyet hakkının ihlal edilmediğini, satış bakiyesi tutarının bulunması halinde, paydaşlar adına açılan hesapta muhafaza edildiğini, bu nedenle, davacının söz konusu taleple ilgili açtığı davanın dinlenmesine de olanak bulunmadığını, davacının daha sonra tarihsiz olarak sunmuş olduğu denetim raporlarının incelenmesine ilişkin talebinin de hukuksal bir dayanağı bulunmadığını, gerek Türk Ticaret Kanunu ve gerekse Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde kararnameleri, şirketlerin belirli dönemlerdeki farklı yöneticilerine ait dönemlerin mukayeseli denetim raporları mukayesesi konusunda dava açılmasına olanak tanımadığını, TTK m.448/3 hükmü gereğince, davanın dinlenmesi için davacının teminat göstermesi gerektiğini, davacı tarafından açılan dava ile şirkete ait muhtelif alacakların tahsili sürecinde edinilen ve şirketin hiçbir faaliyetinde kullanılmayan gayrimenkuller (7 adet) ve hakkında sürdürülemezlik kararı ve Ticari ve İktisadi Bütünlük Kararı (TİB) alınan davalı şirket için düzenlenen ihaleye, davacı tarafından açılan davanın etkisi ile katılımlar olmamakta, davacı ve diğer eski yöneticiler tarafından da alıcı adaylarına yönelik muhtelif tehditler yöneltildiğini, bu nedenle, alınan kararların uygulanmasının fiilen engellendiğini, yasal dayanağı olmayan bu ve benzer davalar açılması suretiyle de, sanki satışa engel hukuksal ve yargısal bir husus varmış algısı yaratılmak istendiğini, bu neviden davranışlardan şirketin zarara uğramasının söz konusu olduğunu, bu nedenle davacının şirket sermayesinin esas alınması suretiyle, toplam sermayeden kendi payı oranında teminat göstermesine karar verilmesinin talep edildiğini, davanın …. tarafından alınan kararların iptali istemi ile açıldığını, …’ nin idari bir kurum olup, aldığı satış kararlarının idari işlem niteliğinde olduğunu, satış kararının 674 sayılı KHK m.19 hükmünde Genel kurul yetkisinin kullanımı niteliğinde olmayıp, Bankacılık Kanunu’na yapılan atıf gereğince, sürdürülemezlik ve Ticari İktisadi Bütünlük kararı sonrasında alınan satışa ilişkin idari bir karar olduğunu, bu nedenle görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğunu, …’nin merkez adresinin İstanbul’da olması sebebiyle de, yetkili idare mahkemesinin İstanbul İdare Mahkemesi olduğunu beyanla, davanın görev yönünden reddi ile, görevli mahkemenin İdare mahkemeleri olduğuna, davanın yetki yönünden reddi ile, İstanbul İdare Mahkemeleri’nin yetkili bulunduğuna, davanın davacının dava açma/davada taraf olma sıfatı yokluğundan reddine, davanın davacının tüm talepleri açısından esastan reddine, davacının şirketin toplam sermaye miktarının %32’si oranında nakit veya banka teminat mektubu teminat göstermesine, davacının ihtiyati tedbire ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Resmi Gazete’ nin 01/09/2016 tarih ve 29818 sayılı ikinci mükerrer nüshasında yayınlanan 674 sayılı KHK’nun 19. maddesinin 1. fıkrasında maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti iltisakı veya irtibatı nedeniyle CMK’nun 133. maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkilerinin hakim veya mahkeme tarafından davalı kuruma devredileceği, ikinci fıkrasında ise maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ve olağanüstü halin devamı süresince terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle CMK’nun 133. maddesi uyarınca şirketlere ve bu KHK’nun 13. maddesi uyarınca varlıklara kayyım atanmasına karar verildiği takdirde kayyım olarak davalı kurumun atanacağının hüküm altına alındığını, bu çerçevede İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 29/09/2016 tarih ve 2016/29862 soruşturma nolu yazıları ile 674 sayılı KHK’nun 19 vd. maddeleri gereğince … ‘nin kayyım olarak atanmasının kabul edildiğini, İzmir 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 29/09/2016 tarih ve 2016/3664 sayılı D. İş sayılı kararı ile talebin kabulüne karar verildiğini ve muhtelif başbakan yardımcılığı makamının kararları ve … kararları ile atamalar yapıldığını, davacının dilekçesinin tetkikinden asıl talebinin 6758 sayılı yasa ile 6758 sayılı yasanın 19. maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların 7 ve 8. maddeleri kapsamında … ‘ye ait varlıkların satışına ilişkin davalı kurum tarafından tesis edilen idari işlemlerin iptali olduğunun anlaşıldığını, davanın İdare Mahkemelerinde açılması ve görevsizlik sebebiyle reddinin gerektiğini, ayrıca şirket genel kurulu henüz yapılmadığından dava konusu edilerek iptali talep edilebilecek genel kurul kararı da bulunmadığını, davalı ….nun yasal düzenlemeler ile kendisine verilen görev ve yetkileri yine yasal düzenlemeler çerçevesinde ifa ettiğini, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun ilgili hükümleri gereği süresinde içerisinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, süre aşımı halinde davanın esasa girilmeden reddinin talep edildiğini, davacının şirket satışının tedbiren durdurulmasına dair talebinin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, 667 sayılı KHK ‘nin 10. maddesinde “Bu kanun hükmünde kararname kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez” hükmü ve 668 sayılı KHK’nun 38. maddesinde “olağanüstü hal süresince yayınlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında alınan önlemler ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez” hükmü bulunduğunu, ayrıca 2577 sayılı yasanın 27/2 maddesinde de “Danıştay veya İdari Mahkemeler idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması veya idari işlemin açıkça hukuka aykırı şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler” hükmünün yer aldığını, dava konusu … kararının usul ve yasaya uygun olarak gerçekleştirildiğinden tedbir isteminin reddinin gerektiğini, eldeki davada görevli mahkemenin İdare Mahkemesi olduğunu, davalı … ‘nin kamu tüzel kişiliğine haiz idari bir kurum olduğundan davalı kurum tarafından tesis edilen işlemlerin de idari işlem niteliğine haiz olup idari işlemlerin ancak idari yargı mercilerinden talep edilebileceğini, davada yetkili mahkemenin İstanbul İdare Mahkemesi olduğunu, ayrıca davacı tarafından davalı kurum ve şirket aleyhine dava ile aynı konuda İstanbul 5. ATM’nin 2020/711 sayılı dosyasından dava açıldığını, mahkemece yetkisizlik kararı verildiğini, kararın İstinaf edildiğini, bu dava nedeniyle HMK’nun 114. Maddesi gereğince davanın derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğundan reddinin gerektiğini, davalı şirketin ortaklarının …, …, …, … ve … olduğunu, davalı … ‘nin İzmir 4. SCHM’nin 29/09/2016 tarih ve 2016/3664 sayılı D. İş sayılı kararı ile davalı şirkete kayyım atanmasına karar verildiğini, şirketin yönetim kurulu oluşturularak başkan ve üyeliklerine atamalar yapıldığını, …nun 03/01/2020 tarih ve 2020/14 sayılı kararı ile 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile yasalaşan 674 sayılı KHK kapsamında kayyımlık yetkisi …na devredilen … tarafından davalı kuruma gönderilen 24/12/2019 tarihli talebe istinaden şirketin gayrimenkulleri, menkul malları, büyükbaş hayvanları, taşıtları ve nakit varlıkları ile bu varlıkların feri ve mütemmim cüzi niteliğindeki tarafı oldukları sözleşmeler ve bu sözleşmelerden doğan ancak başlı başına iktisadi değeri olmayanlarda dahil olmak üzere tüm mal, hak ve varlıklarının bir araya getirilerek ” … ” nün oluşturulmasına karar verildiğini, şirketin mali durumuna ilişkin olarak 12/12/2019 tarihli YMM 1204-929/2019-39 sayılı …. Şti özel amaçlı mali durum tespiti raporu alındığını, …nun 03/01/2020 tarih ve 2020/13 sayılı kararı ile “674 sayılı Olağanüstü hal kapsamında bazı düzenlemeler yapılması kapsamında KHK ‘ye istinaden ….nun kayyım olarak görevlendirildiği … tarafından gönderilen 24/12/2019 tarihli talep yazısı ile yazı ekinde yer alan şirkete ilişkin 12/12/2019 tarihli ve YMM 1204-929/2019-39 sayılı Mali Durum Tespit Raporunda şirketin mali durumunun şirket faaliyetinin sürdürmesinin ekonomik ve teknik icaplara uygun olmadığı yönündeki tespit ve kanaatler dikkate alınarak 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ve olağanüstü hal kapsamında getirilen sair kanun hükmünde kararnameler, 10/11/2016 tarih ve 6758 sayılı kanunun 19. Maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların 7 ve 8. Maddeleri kapsamında … ‘ye ait varlıkların ticari ve iktisadi bütünlük kapsamında …. tarafından satışına karar verildiği”, …nun 26/11/2020 tarih ve 2020/389 sayılı kararı ile … nün muhammen bedelinin 6.200.000,00 TL olarak tespit edilmesine, ihale için tesis ziyaretinin 07/12/2020 / 22/01/2021 tarihleri arasında yapılmasına, son başvuru tarihinin 25/01/2021 tarihinin ihale tarihinin 26/01/2021 saat 11:00 ‘de yapılması halinde ise pazarlık tarihinin 29/01/2021 günü saat 11:00 olarak belirlenmesine ve ihale şartnamesinin onaylanmasına karar verildiğini, bu doğrultuda hazırlanan satış ilanının 09/12/2020 tarihli ve 30329 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak satış sürecinin başladığını, dava dilekçesinde şirketin satılması ile ilgili alınan usulsüz genel kurul kararlarının iptalinin talep edildiğini, oysa 6758 sayılı kanunun 19/9. maddesi ile …’ nin kayyımlık görevini yürüttüğü şirketlerin yetkilerinin 6102 sayılı TTK hükümlerine tabi olunmaksızın … ‘nin ilişkili olduğu bakan tarafından kullanılabileceğinin düzenlendiğini, 6758 sayılı kanunun 19/10. maddesi ile bu madde kapsamındaki yetkilerin kısmen veya tamamen … ‘ye devredilebileceğinin hüküm altına alındığını, … ‘nin kayyım olarak atandığı şirketler hakkında yargılama süreçlerinin devam etmesi ayrıca yargılama kapsamında elde edilen/edilecek verilerin şirketin geçmiş dönem mali tabloları üzerindeki olası etkileri dikkate alındığında şirketlerin genel kurullarının henüz icra edilmediğini, dava konusunun 6758 sayılı kanun ve 6758 sayılı kanunun 19. maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların 7 ve 8. maddeleri kapsamında … ‘ ye ait varlıkların satışına ilişkin davalı kurum tarafından tesis edilen idari işlemlerin iptalini oluşturduğunu, şirket maliklerine yasal haklarının kullandırılmadığı iddialarının gerçek dışı olduğunu, davalı kurum tarafından yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğunu, davacıların mülkiyet hakkı ihlali iddialarının da yerinde olmadığını, Anayasaya aykırılık iddialarının da haksız olduğunu, davalı kurum ve görevlendirilen kayyım ve temsilcilerinin yasalarla kendilerine yüklenilen görevleri en iyi şekilde yerine getirebilmek amacıyla kayyımlığını yürüttüğü şirketlerin haklarını korumak ve ekonomiye kazandırmak için üstün gayret sarfettiklerini, 6758 sayılı yasanın 19/3. maddesi kapsamında satış için müsadere kararı aranmayacağını, … kararları uyarınca atanan yönetim kurulunun idari, mali, cezai sorumluluğu bulunmadığını ve şirketlerin özenli ve ticari teamüllere uygun olarak yönetildiğini beyanla, davacının tedbir talebinin reddine, davanın derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine, davanın görev yönünden reddine, davanın yetki yönünden reddi ile dosyanın İstanbul İdare Mahkemesine gönderilmesine, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI; Mahkemece, “…Her ne kadar davacı tarafça davalı ….’ nin usulsüz genel kurul toplantısında alınmış kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine, şirket menfaatleri doğrultusunda genel kurulun toplanmasına, …’ nin satış kararının usule ve kanuna aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmesine yönelik olarak davalılar hakkında dava açılmış ise de; davalı şirketin mobilya üretim, satış ve pazarlaması işi ile iştigal ettiği, 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından gerçekleştirilen darbe teşebbüsü sonrası, şirketin hissedar ve eski yöneticilerinin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı oldukları gerekçesi ile İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/29862 sor. sayılı dosyasından yapılan talep üzerine, İzmir 4.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2016/3664 D.iş sayılı dosyasından verilen karar ile CMK m.133 hükmü gereğince kayyım tayinine karar verildiği, kayyım olarak 674 sayılı KHK m.19/1 hükmü gereğince …’nun atandığı, şirketin halen … tarafından atanan Yönetim Kurulu üyeleri tarafından yönetildiği, 674 sayılı KHK m.19 hükmü ile ilgili …’na verilen yetkilerin, ilgili … tarafından, 10.11.2016 tarihli ve 6758 sayılı Kanunun 19.maddesi kapsamında Devredilen Yetkiler Yönergesinin 5.maddesi ile, …na devir edildiği, yönetim kurulu üyesi atama yetkisi ile, …’nin kayyım olarak atandığı şirketlerin Genel Kurul yetkilerinin, …. tarafından kullanıldığı, davacı tarafça davalı …’ nin 26/01/2021 tarihinde yapılacak ihale ile satışının iptalinin talep edildiği, davalı … ile ilgili … …nun 03/01/2020 tarihli 2020/14 sayılı kararı ile …. adı altında ticari bütünlük oluşturulmasına karar verildiği, satış kararının davalı şirket veya yönetimi tarafından alınmayıp … tarafından alındığı, davacı tarafın talebinin … tarafından alınan satış kararının iptaline yönelik olup … tarafından yapılan işlemin Resmi Gazete’de yayınlanan satış ilanında belirtilen yasa ve yönetmelikler çerçevesinde alınmış idari bir işlem olduğu, bu nedenle işbu kararın idari yargının denetimine tabi olduğu, 2577 Sayılı İYUK’un 2. maddesi uyarınca talep ile ilgili karar verme görevinin idari yargı yerine ait olduğu, HMK’ nın 114/b madddesi gereğince yargı yolunun caiz olması hususunun dava şartı niteliğinde olduğu, HMK’ 115/1. madddesi gereğince mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmasının ve HMK 115/2. maddesi gereğince dava şartı noksanlığının tespit edilmesi halinde davanın usulden reddine karar verilmesinin gerektiği, davacı tarafça davalı … tarafından alınan genel kurul kararının iptalinin talep edildiği, ancak davalı şirketin satışına ilişkin şirket yönetim veya genel kurulu veya kayyumlar tarafından alınmış bir karar bulunmadığı, ortada iptali talep edilebilecek genel kurul kararı olmadığından davacının davalı … hakkında dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı, HMK’ nın 114/h maddesi gereğince dava açmakta hukuki yararın bulunmasının dava şartı niteliğinde olduğu, dava şartlarının varlığının HMK 115/1. maddesi gereğince davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılmasının ve dava şartı noksanlığı halinde HMK 115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesinin gerektiği, davacı tarafça davalı …. nun toplanması için çağrı yapılmasına izin verilmesinin talep edildiği, 6102 Sayılı TTK 412. maddesinde ‘Pay sahiplerinin çağrı veya gündeme madde konulmasına ilişkin istemleri yönetim kurulu tarafından reddedildiği veya isteme yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmediği takdirde aynı pay sahiplerinin başvurusu üzerine genel kurulun toplantıya çağrılmasına şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi karar verebilir. Mahkeme toplantıya gerek görürse gündemi düzenlemek ve Kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atar. Kararında; kayyımın, görevlerini ve toplantı için gerekli belgeleri hazırlamaya ilişkin yetkilerini gösterir. Zorunluluk olmadıkça mahkeme dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir. Karar kesindir.’ düzenlemesinin bulunduğu, davacının davalı … nin ortaklarından olduğu, genel kurulun toplantıya çağrılması için öncelikle TTK 412. maddesi doğrultusunda yönetim kuruluna müracaat etmesi gerektiği, ancak davacı tarafça yönetim kuruluna müracaat edilmeden direkt olarak mahkemede dava açıldığı, yönetim kuruluna müracaat hususunun talep yönünden dava şartı niteliğinde olduğu, HMK’ nın 114/2. maddesinde ‘diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır’ düzenlemesinin bulunduğu, söz konusu düzenleme göz önüne alındığında TTK 412. maddesinde belirtilen dava şartının somut olayda mevcut olmadığı, dava şartlarının varlığının HMK 115/1. maddesi gereğince davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılmasının ve dava şartı noksanlığının tespit edilmesi halinde HMK 115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesinin gerektiği incelenen tüm dosya kapsamı ile anlaşılmakla; DAVALI … ‘ NİN SATIŞ KARARININ İPTALİNE YÖNELİK TALEP İLE İLGİLİ DAVALI … ALEYHİNE AÇILAN DAVANIN HMK’ NİN 114/1-B VE 115/2. MADDELERİ GEREĞİNCE DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE, YARGI YOLU BAKIMINDAN MAHKEMENİN GÖREVSİZLİĞİNE, USULSÜZ GENEL KURUL TOPLANTISINDA ALINMIŞ KARARLARIN YOK HÜKMÜNDE OLDUĞUNUN TESPİTİNE YÖNELİK TALEP İLE İLGİLİ DAVALI … ALEYHİNE AÇILAN DAVANIN DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE HMK 114/1-H VE 115/2 MADDELERİ GEREĞİNCE USULDEN REDDİNE, DAVALI ŞİRKETİN GENEL KURULUNUN TOPLANMASINA YÖNELİK TALEP İLE İLGİLİ AÇILAN DAVANIN HMK 114/2 VE 115/2 MADDELERİ GEREĞİNCE DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE…. ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; “…Davaya bakmaya görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Şirket yönetimi için kayyım tayini’ başlıklı 133. maddesi uyarınca kayyım atanmış olduğu ve bu maddenin 3.bendinde; ‘ (3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.’ hükmünün yer aldığı, dava konusu işlemin … tarafından satış kararı alınması işlemi olduğu, bu davanın çözüm yerinin de adli yargı olduğu, bu durumun İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nin 2019/1763 Esas-2019/2564 Karar numaralı 27/12/2019 tarihli kararı ile de sabit hale geldiği, somut dava sebeplerine; somutlaştırılmış bir cevap verilmemiş olup bu hali ile davada haklılıklarının açık olduğu, aksini ispat etmek durumunda olan davalı tarafın herhangi bir veri/delil/kayıt sunamadığı, davalı yanca lehe bir durummuşçasına ileri sürülen Anayasa Mahkemesi’nin (2018/31 Esas 2020/38 Karar sayılı, 16.07.2020 tarihli) kararının da incelendiğinde anlaşılacağı gibi …/kayyım heyetinin herhangi bir imtiyazı bulunmadığından, genel hükümlere göre her kamu görevlisi gibi sorumluluğu bulunmasından bahsedilerek red kararı verilmiş olduğu, yani başvurunun reddi kararında gerekçe olarak düzenlemenin sorumluluğu kaldırmayacağı kanaati ile iptaline gerek olmadığı vurgusunun yapıldığı, davalının bahse konu AYM kararı ile hukukun genel ilkeleri gereğince sorumlu ve kusurlu olduğu, kayyımlarca kötü ve basiretsiz yönetim sonucunda en verimli şirketin 4 yılda satılacak hale getirildiği, şirketin içi boşlatılmaya çalışılmakta olup 3.kişi ve yöneticilere menfaat temin edildiği, müvekkili hakkındaki yargılama sonunda masumiyetinin belirleneceğine ve malvarlığının iade edileceğine inançlarının tam olduğu, dolayısı ile malvarlığının teslim edildiği andaki durum ve koşullarla iadesinin gerektiği, kayyımlar, … ve ilgililer hakkında suç duyurusunda da bulunduklarını ve derdest olduğu, yine Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı tarafından zimmet suçu bakımından araştırma yapılmakta olduğu, buna rağmen …’nin Resmi Gazete ile ihale ilânları çıkarttığı, ihmali olan görevlilerin kollandığının sabit hale geldiği, şirket satışı hususunda olağan üstü bir yetkiye sahip olmayan kayyımların, bu satış ilanı ve sürecini de usulüne uygun yapmadığının açık olduğu, kayyımların geçici idare ettikleri şirketin tamamının satılması suretiyle iyi yönetemediklerini belgeler şekilde yanlı yöntemlerle elden çıkarmaya ve böylece verdikleri zararları perdelemeye başladıklarının anlaşıldığı, müvekkilinin mal varlığının müsadere edilmemiş olduğu, şirket mülkiyetinin halen kendisine ait olmasına rağmen yönetimin tedbiren el değiştirdiği, şirketlerdeki ortaklık paylarının malvarlığı/mülkiyet hakkı kapsamında olup CMK’nun 133. maddesi kapsamında sadece bir tedbir olarak şirketlerin yönetiminin kayyım heyetine geçmiş olmasının bu durumu değiştirmeyeceği, kaldı ki mülkiyet hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Prokol ve Anayasanın 35. maddesi ile mutlak koruma altında olduğu, kayyım heyeti olağan yönetim işleri için görevlendirilmiş olup satış hususunun olağanüstü bir işlem olduğu ve açıkça yetki ve izin alması gerekirken doğrudan bu sürece başlanılmasının alenen hak gaspı niteliğinde olduğu, …’nin herhangi bir genel kurul yapmadan … ’nin satışı kararı vermesinin de kendilerince anlaşılamadığı, söz konusu kararın ancak genel kurul toplanarak alınacak karar türlerinden olduğu, kaldı ki hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte bir toplantı yapıldığı varsayılsa bile TTK m.418 gereğince söz konusu usulsüz genel kurul toplantısı ve orada alınmış kararların da yok hükmünde olduğu, TTK 410. madde gereğince genel kurulun toplanması kararının alınmasını talep ettikleri, … şirkete zarar vermekte olduğundan TTK 410/2.madde uyarınca şirketin menfaatleri doğrultusunda genel kurulu toplantıya çağırma izninin verilmesi gerektiği… ” gerekçeleriyle mahkeme kararını istinaf kanun yoluna getirmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; davacının ortağı olduğu, 674 Sayılı Kanunun Hükmünde Kararnamenin 19. maddesi gereğince davalı idarece belirlenen kayyım heyeti tarafından yönetilen davalı şirkete ait varlıkların satışına ilişkin olarak alınan … kararının iptali, şirketle ilgili genel kurul kararlarının iptali ve şirket genel kurulunun toplantıya çağrılması istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın usulden reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; davacının ortağı bulunduğu davalı şirkete İzmir C.Başsavcılığının 2016/29862 soruşturma nolu yazıları ile 674 sayılı KHK’nın 19.maddesi uyarınca kayyım olarak …’nin atanması talep edilmiş olup, İzmir 4.Sulh Ceza Mahkemesince talebin kabulüne karar verildiği, …nın onayı ve … kararıyla davalı şirkete yönetici kayyım atandığı, …nun 03.01.2020 tarih ve 2020/13 sayılı kararıyla şirketin mali durumu itibariyle şirkete ait varlıkların “ticari ve iktisadi bütünlük” kapsamında satılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Konuyla ilgili yasal mevzuat incelendiğinde;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Şirket Yönetimi İçin Kayyım Tayini” başlıklı 133. maddesinde; “(1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin ya da yönetim organının yetkileri ile birlikte ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunur. … (3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.” hükmüne yer verilmiştir.
674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin “Kayyımlık yetkisinin devri ve tasfiye” başlıklı 19. maddesinde; “(1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkileri, hakim veya mahkeme tarafından …na devredilir ve devirle birlikte kayyımların görevleri sona erer. (2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ve olağanüstü halin devamı süresince terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca şirketlere ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesi uyarınca varlıklara kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, kayyım olarak … atanır.(3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan ve … ne veya …. ye devredilen şirketler hariç olmak üzere; birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki şirketlerin mali durumu, ortaklık yapısı, diğer sorunları veya piyasa koşulları nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının … tarafından tespit edilmesi durumunda, … şirketin yahut varlıklarının veya bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesinde belirtilen varlıkların satılmasına veya feshi ile tasfiyesine karar verebilir. Satış ve tasfiye işlemleri … tarafından yerine getirilir.” hükmüne yer verilmiştir.
6758 sayılı Kanunun 20.maddesinde ise ; “5411 sayılı kanun ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi …’ ne verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde, bu şirketlerin veya bunların sahiplerinin ….na borçlu olup olmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır.” denilmiştir.
6758 sayılı Kanunun 19.maddesinin Uygulanmasına İlişkin Esaslara İlişkin Yönetmeliğin 7. (1)maddesinde; “…Mali durum, ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sebepler nedeniyle şirketin mevcut halinin sürdürülebilir olmaması halinde şirketin, şirket varlıklarının veya malvarlığı değerlerinin satılmasına veya feshi ile tasfiyesine Bakan tarafından karar verilebilir.”
19.maddeye dayalı yapılan Yetki Devri Yönergesinin “Devredilen Yetkiler” başlıklı 5.maddesi uyarınca; “c) mali durum, ortaklık yapısı, piyasa koşulları ile diğer sorunlar nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının tesbit edilmesi durumunda şirketin yahut varlıklarının veya malvarlığı değerlerinin satılmasına veya feshi ile tasfiyesine karar verme yetkisi …na devredilmiştir. ç) Gerektiğinde 6102 sayılı TTK hükümlerine tabi olmaksızın genel kurul yetkilerini kullanma yetkisi …na devredilmiştir.” şeklinde düzenlemeler yapılmıştır.
Anılan düzenlemeler uyarınca davalı şirkete ait varlıkların ve şirketin satışına ilişkin yetkiler …. na verilmiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 111. maddesi uyarınca kurulun … kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip bir kuruluştur. 2557 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesine göre, idari işlemin iptali ile idari eylem ve işlemlerden dolayı açılan tam yargı davaları idari davalardır. İdari davalar ise ilgisine göre Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi’nde görülür. …. ‘nun davalı şirket varlıklarıyla ilgili satışına izin kararı, kamusal bir görevle ilgili ve kamu gücü kullanılarak alınmış idari bir karar olup, uyuşmazlığın çözümünde Türk Ticaret Kanunu’nu hükümleri uygulanmayacağı gibi, …’ye karşı açılan eldeki dava adli yargının görev alanında da değildir. Dava idari yargının görev alanına girdiğinden, yerel mahkemenin bu yöndeki tespitlerinde isabetsizlik görülmemiştir. Ancak, davalı … vekilinin davaya cevap dilekçesinde derdestlik itirazında bulunarak belirttiği İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/711 E.sayılı dosyasının UYAP üzerinden yapılan incelemesinde; davacının, davalıların ve taleplerin aynı olduğu davanın daha önce görülmüş olduğu, mahkemece verilen “yetkisizlik nedeniyle dosyanın İzmir Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine” dair kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43.HD’ nin 2021/211 E.-2021/713 K. sayılı dosyası üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda kararın HMK 353/1-a-3.madde uyarınca kaldırıldığı, İstanbul BAM 43. HD Dairesi kararında davalı şirket aleyhine açılan davanın yetkiye dair dava şartı yokluğundan usulden reddine ve “talep halinde” dosyanın İzmir Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine denildikten sonra, “… aleyhine açılan dava bakımından ise yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden red kararı” verildiği ve sözkonusu kararın HMK 362/1-c maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, yerel mahkemece verilen karar tarihinde derdest nitelikte bulunan ve halihazırda ise kesin karar niteliğinde bulunan … hakkındaki davanın yargı yolunun caiz olmamasından dolayı değil, “kesin hüküm” nedeniyle HMK 114/1-i maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, ancak bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Dairemizce HMK 353/1-b-2.madde uyarınca kararın kaldırılıp yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.
Davacı vekilinin, …’nin kayyımlık görevi kapsamında aldığı genel kurul kararlarının usulsüz olup yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkin talebinin reddine dair itirazları değerlendirildiğinde; bizzat dava dilekçesinde davacı vekili tarafından da belirtildiği üzere dava konusu işlemler bakımından yukarıda bahsedilen mevzuat hükümlerinden kaynaklanan yetkiye istinaden genel kurul yetkilerini kullanan …nun işlemleri bakımından “TTK anlamında genel kurul kararı” sözkonusu olmadığından, yukarıda bahse konu yasal mevzuat uyarınca …’nin belirtilen yetkileri kullandığı anlaşıldığından, TTK anlamında mevcut bulunmayan genel kurul kararlarının iptali ya da yokluğunun tespitinin de sözkonusu olmadığı, bu nedenle yerel mahkemenin bu yöndeki red gerekçesinde de usul ve esas yönünden hukuka aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmakla, bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir
Davacı vekilinin, genel kurul toplantısı yapılmasına izin verilmesi istemi yönünden yapılan değerlendirmede; …’nin kayyım olarak atandığı şirketler bakımından TTK hükümlerinin uygulanmayacağı, kaldı ki davacının da talebine dayanak yaptığı TTK 412. madde gereğince dahi gerekli usule uymadan dava açmış olduğu gözetildiğinde, bu istinaf itirazının da reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/707 Esas – 2021/365 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA; KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“1-Davalı … ‘ nin satış kararının iptaline yönelik talep ile ilgili davalı … aleyhine açılan davanın, HMK’ nın 114/1-i ve 115/2. maddeleri gereğince kesin hükmün varlığı nedeniyle dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2- Usulsüz genel kurul toplantısında alınmış kararların yok hükmünde olduğunun tespitine yönelik talep ile ilgili davalı … aleyhine açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h ve 115/2. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
3- Davalı şirketin genel kurulunun toplanmasına yönelik talep ile ilgili açılan davanın HMK 114/2 ve 115/2. maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
4-Eksik kalan 4,90 TL harcın davacı tarafça tamamlanmasına,
5-Davalı taraf kendilerini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan her bir davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre hesap ve takdir edilen 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak ayrı ayrı davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına
7-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine ” ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; istinaf başvurusu sırasında davacıdan iki kez alınan 59,30 TL’den oluşan toplam 118,60 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yatırılan bir adet 162,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye irat kaydına, davacının fazladan mükerrer olarak yatırdığı 162,10 TL istinaf başvuru harcının ise karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından davacıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi esnasında davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliğ işleminin temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay İlgili Hukuk Dairesine temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/11/2021