Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/968 E. 2022/213 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/968
KARAR NO : 2022/213

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/03/2018 (Dava) – 29/11/2018 (Karar)
NUMARASI : 2018/316 Esas-2018/1401 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
BAM KARAR TARİHİ : 03/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/02/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/11/2018 tarihli 2018/316 Esas ve 2018/1401 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 06/07/2011 tarihinde …’un sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile seyir halinde iken davalı yanın ZMMS poliçesi ile teminatı altına aldığı aracın yolun sağından soluna doğru karşıya geçmek isteyen yaya …’a çarpması sonucunda yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen trafik kazasında yaya olarak bulunan müvekkilinin ağır derecede yaralandığını, aracın davalı sigorta şirketinde kaza tarihini kapsar ZMMS poliçesi olduğunu, müvekkilinin belirtilen kazadan kaynaklı geçici ve kalıcı maluliyetinin tespiti ile bu maluliyete tekabül eden maddi zararının davalıdan tazminini talep ettiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin dava ve tazminat talep haklarının saklı kalmak kaydıyla 100,00-TL kalıcı iş göremezlik tazminatı 100,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden kusuru oranında tahsili ile müvekkiline ödenmesini, dava masrafları ve vekalet ücretlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen aracın, müvekkili şirkete, 25/01/2011-25/01/2012 tarihleri arasında KTK ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, bu poliçeden dolayı sorumluluklarının, sigortalının kusuru oranında olmak üzere, ölüm/sakatlık halinde azami 200.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, teminat limitini bildirmelerinin davayı kabul anlamına gelmediğini, ceza dosyasından ve ekte sunmuş oldukları ifade tutanaklarından anlaşılacağı üzere taraflar arasında uzlaşma söz konusu olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının trafik kazası sebebi ile meydana gelmiş bir maluliyetinin olup olmadığının ve varsa oranının belirlenmesi için davacının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı Bölümlerine sevkine karar verilmesini talep ettiklerini, kusur incelemesinde davacı yanın kusurunun da dikkate alınmasına, davacıya SGK tarafından rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığı veya gelir bağlanıp bağlanmadığının SGK’ dan sorulması gerektiğini, davacının olay tarihinden itibaren işleyecek faiz talebinin de haksız olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için davacı lehine faize hükmedilmesi durumunda davacı yanın ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini, bu nedenlerden dolayı, ceza dosyasında uzlaşma bulunduğundan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece,”… 5237 sayılı CMK’nın 253/19. maddesi uyarınca uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. 2918 sayılı KTK’nın 111. maddesi gereğince de bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir. 2918 sayılı KTK’nın 111. maddesi kapsamında yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmaların iptal edilebileceğine dair hüküm çerçevesinde süresi içinde bir dava açılmadığı gibi CMK’nın 253/19 maddesi gereğince taraflar arasındaki uyuşmazlığın arabulucu vasıtasıyla giderildiği ve uzlaşma tutanağı düzenlendiği, bu nedenle davacı tarafın ceza dosyasında uzlaşma protokolü ile dava dışı işleteni, sürücüyü ibra etmesi karşısında, işletenin ve sürücünün hukuki sorumluluğunu üstlenen davalı sigorta şirketi hakkında da dava açılamayacağından ötürü CMK nun 253/19 maddesi gereğince davacının tazminat davası açma hakkının kalmadığı, buna rağmen davacının iş bu tazminat davasını açtığı,…” gerekçesiyle; ” davacının açtığı davanın reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf talep dilekçesinde özetle; 06/07/2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma dosyası kapsamında müvekkili ile davalı sigorta şirketinin sigortalı araç sürücüsü ile uzlaşmış olmasının sigorta şirketinin sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırmayacağının, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111. maddesinde bu durumun açıkça belirtildiğini, uzlaştırma raporu ile mahkeme dosyası tümüyle dikkatli incelendiğinde hiçbir edim alınmadan uzlaşmanın yapıldığının açıkça görüleceğini, ancak dava konusu meydana gelen olayın trafik kazası olması ve bu sebeple karşılığında hiçbir edim alınmadan taraflar arasında yapılan uzlaştırma raporunun sadece taraflar arasında hüküm doğuracağı, sigorta şirketinin bu uzlaştırma ile bağlı olmayacağını, Karayolları Trafik Kanunu özel bir kanun olup sadece trafik kazası nedeniyle ilgili hususları düzenlediğinden öncelikle Karayolları Trafik Kanununun uygulanması gerektiğini, benzer bir davada yerel mahkemenin, soruşturma dosyası kapsamında uzlaşmanın yapıldığı sigortalı araç sürücüsü hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. madde 19. fıkrası gereğince uzlaşma ile açılmış olan davadan feragat edilmiş sayıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdiğini, söz konusu yerel mahkemenin bu ilamına karşı Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurulduğunu ve bu başvuru sonucunda verilen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/1206 E.-2018/466 K. sayılı ilamında:uzlaşma nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde görülmediğini, ayrıca Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015-17658 E. 2017-190 K. Sayılı kararında da dava konusu trafik kazasında herhangi bir rücu durumu mevcut olmadığından sigorta şirketinin durumunu ağırlaştıran bir husus bulunmadığını ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu 88. madde gereğince sigorta şirketinin, müteselsil sorumlulardan birisi olduğunu, 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 165 ve 166.maddelerinden de açıkça görüleceği üzere müteselsil borçlulardan birisi olan kusurlu araç şöförü ile müvekkili arasında “sigorta şirketinin durumunu ağırlaştırmadan” edimsiz olarak uzlaşma raporu düzenlenmesi ve borcun niteliğinin de haksız fiil olması nedeniyle sigorta şirketinin borçtan kurtulmasının mümkün olmadığını, ayrıca Ceza Muhakemesi Uzlaştırma Yönetmeliği’ne göre uzlaşma teklifinin muhatabı kim ise bilgilendirme yükümlülüğünün muhatabı da o kişi olup kime uzlaşma teklifinde bulunulması gerekliyse, o kişinin bilgilendirilmesi gerektiğini, uzlaşma teklifinin şüpheli, sanık, mağdur veya suçtan zarar görene yapılması gerektiğini; şüpheli, sanık, mağdur veya zarar görenin reşit olmaması halinde uzlaşma teklifinin yukarıda adı geçenlerin kanuni temsilcisine yapılacağına göre, bilgi verilecek kişilerin de sayılanlardan ibaret olduğunun kabul edildiğini, tarafların dosyadan ve dosya içeriğinden bilgi sahibi olmaları veya haklarını bildiklerini beyan etmelerinin uzlaştırma teklif edenin bilgilendirme yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağını, uzlaşma teklif eden tarafından, uyuşmazlığın taraflarının bilgi sahibi olup olmadıkları veya ne ölçüde bilgi sahibi oldukları bilinemeyeceğinden tarafların talebi bulunmasa dahi uzlaşmanın mahiyeti ve hukuksal sonuçları hakkında taraflar bilgilendirilmesi gerektiğini, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi “2017-1440 E. ve 2018-53. K. sayılı ilamınının da yukarıda belirtmiş oldukları durumu açıkça ortaya koyduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklı yaralanma nedeniyle ZMMS teminatına dayalı davalı sigortadan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı Vekilinin Uzlaşmaya İlişkin İtirazının İncelenmesinde:
Kaza tarihi olan 06/07/2011 tarihinde yaralamalı trafik kazasının meydana geldiği , karşıya geçmeye çalışan davacının sigortalı araç sürücüsünün çarpması sonucu yaralandığı dosya kapsamıyla sabittir. Olaya ilişkin olarak başlanan Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2011/9946 sayılı soruşturma dosyasında, savcılık tarafından, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253 üncü maddesi kapsamında, uzlaştırma faaliyetlerinde bulunulmuş, kazadaki yaralanma nedeniyle uzlaşma teklif formuna davacının babasının uzlaşmak istediklerini beyan ettiği ve imzaladığı anlaşılmaktadır . Söz konusu belgede CMK’nun 253. maddesi çerçevesinde davacıya uzlaşmayı kabul ya da reddetmenin hukuki sonuçları anlatılmış, teklif formunun (D) bendinin (a) alt bendinde;uzlaşmanın gerekleşmesi durumunda mağdur ya da suçtan zarar görenin her türlü hukuki dava ve takip haklarının sona ermesi karşılığında şüpheli hakkındaki suç soruşturmasının son bulacağının belirtildiği, davacının kaza tarihinde yaşının küçük olması nedeniyle davacı yerine kanuni temsilcisi olarak babası …’un uzlaştırma teklifini kabul etmek suretiyle uzlaşma formunun altını imzaladığı, Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığınca 11/08/2011 tarihli ve 2011/9946 soruşturma nolu ve 2011/4711 nolu kararıyla da uzlaşma nedeni ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
5271 sayılı CMK’nın 253. maddenin 4. bendinde; “…Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanuni temsilcisine yapılır….”, aynı maddenin 17. bendinde “Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder.”, yine aynı maddenin 19. bendinde ise “…Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 09/06/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” hükmü yer almakta olup, buna göre usulüne uygun uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır.
Diğer taraftan 4721 sayılı TMK’nun 336.maddesinde 1.bendi “Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar” hükmünü amirdir.
Somut olayda, 06/07/2011 tarihli kaza sırasında 10/12/1999 doğumlu olan davacı …’un 18 yaşından küçük olduğu, davalı … Sigorta A.Ş. tarafından sigortalanan araç sürücüsünün kusuruyla meydana gelen trafik kazasında yaralandığı, taksirle yaralama suçundan açılan soruşturma sırasında davacı küçüğün babasıyla yapılan uzlaşma işlemleri sonucu, yine salt babası …’un imzasıyla uzlaşma raporu düzenlendiği ve C.Başsavcılığı tarafından bu gerekçeyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, ancak suçtan zarar gören küçüğün annesinin uzlaşma görüşmelerinde yer almadığı ve uzlaşma raporunda imzası bulunmadığı, davacı küçüğün evlilik içinde doğduğu, velayetinin anne ve babasına ait olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 336. maddesi gereğince, velayet hakkını babanın tek başına kullanamayacağı ve aynı Kanunun 342. maddesi gereğince, anne ve babanın çocuklarını birlikte temsile yetkili olup, temsil yetkisini beraber kullanabileceklerinden, yaşı küçük mağdurun (davacının) kanuni temsilcilerinin tek başına verdikleri beyanlarının hukuki değer taşımayacağı açıktır. Davacıya ait nüfus kaydı üzerinde yapılan incelemede uzlaşma tarihinde yaşı küçük olan mağdurun babası yanında annesinin de hayatta olduğu ve evliliğin devam ettiği anlaşıldığından, kaza tarihinde reşit olmayan …’nın velayetinin babası ile birlikte annesinde olduğu, dolayısıyla kanuni temsilci olarak annesinin de uzlaşma sürecine dahil edilmesi gerektiği halde dahil edilmediği, davacı küçüğün annesinin baba tarafından tek başına yapılan uzlaşmaya açık ve zımni onayının bulunmadığı, annenin uzlaşma sürecine dahil edilmediği, bu haliyle ortada usulüne uygun yapılmış bir uzlaşmanın mevcut olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.
Belirtilen gerekçeye göre, uzlaşma sürecinin usulüne uygun olarak yürütülmemiş olması nedeniyle bu hususun dava açmasına engel olmadığı kanaatine varılarak, davacının istinaf başvurusun kabulü ile mahkemenin esasa girerek yapacağı yargılama sonucuna göre karar vermesi gerektiği anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf talebinin HMK ‘nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN KABULÜNE; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/11/2018 tarih , 2018/316 Esas-2018/1401 Karar sayılı hükmünün HMK’ nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA;
4-İstinaf yoluna başvuran davacıdan başlangıçta alınan istinaf nispi karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
5-İstinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/(1)-a)-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/02/2022