Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/947 E. 2022/151 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1012
KARAR NO : 2022/235

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/06/2017 (Dava) – 12/12/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/331 Esas – 2018/569 Karar
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali, Menfi Tespit
BAM KARAR TARİHİ : 09/02/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 09/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/12/2018 tarihli 2017/331 Esas ve 2018/569 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatif tarafından üyelerine konut edindirmek üzere … ili, … ilçesi, .. pafta no, … ve … parsel nolu taşınmazlar üzerinde inşaat yapıldığını, inşaatın 2006 yılında tamamlandığını, davalı kooperatif tarafından üyeleri için inşa edilen dairelerin yanında fazladan 13 daire ve 1 dükkan inşa edildiğini, bu 13 daire ve 1 dükkanın nasıl değerlendirileceği hususunun 25/03/2006 tarihli genel kurulda tartışıldığını, aynı tarihli genel kurulun 7.maddesi ile “üye kayıt edilmeyen kooperatife ait 13 zemin daire ve 1 dükkanın beherinin 80.000,00 TL’den aşağı olmamak üzere pazarlık usulü ile satılmasına, satış işlemlerini yapmaya ve satış şartlarını belirlemeye, satış bedeli alınmadan karşılığında iş yaptırılmasına veya malzeme alımına yönetim kurulunun yetkili olmasına” oybirliği ile karar verildiğini, bu karar doğrultusunda müvekkilleri tarafından davalı kooperatiften dairelerin satın alındığını, satışa dair sözleşmelerle kayıtlara göre müvekkillerinin kuraya katılmaksızın şartlı üye olarak kaydedileceklerinin belirtildiğini, bu nedenle müvekkillerinin kura çekimine katılmadıklarını, buna rağmen davalı kooperatifin 07/05/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurulu 7.maddesi ile “14 zemin dairelerin toplam 1.000,00 TL’yi 2 taksit halinde ödemelerine” karar verildiğini, davacıların bu karara muhalefet şerhi koyduklarını, müvekkili …’ın kendisine usulüne uygun tebligat yapılmadığı için genel kurula katılamadığını ve dolayısıyla muhalefet şerhi koyamadığını, aynı konulardaki 2013, 2014 ve 2015 yılı genel kurul kararlarının iptali yönünde mahkemenin 2014/260 E, 2015/328 ve 2016/393 E.sayılı davaların açıldığını, kooperatiften daire satın alan davacılardan satış bedeli dışında başka bir ödeme istenmesinin satış sözleşmesine aykırı olduğunu belirterek, davacıların 07/05/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı genel kurul kararının 7.maddesinde 14 zemin daireden alınmasına karar verilen 1.000,00 TL’ den dolayı borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kooperatife usule uygun tebligata rağmen davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, “….Tüm dosya içeriği ve delillerin, özellikle bilirkişiler kök raporu ve ek raporunun, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 22/09/1994 gün 2490 E. 6656 K.sayılı içtihadının değerlendirilmesi sonucunda: davalı kooperatifin başlangıçta belirlenen bedel (davacılara göre sabit ödeme bedeli, davalı tarafa göre ortaklığa giriş bedeli) nedeniyle herhangi bir talebi olmadığı, bu bedelin davacılar tarafından ödendiğinin kabul edilmekte olduğu, keza, 25/03/2007, 02/09/2007 ve 02/03/2008 tarihlerinde yapılan genel kurul toplantılarında belirlenen parasal yükümlülüklerin de davacılardan talep edilmediğinin açık olduğu, eğer ilk girişte ödedikleri bedel giriş bedeli olsaydı bundan sonraki parasal yükümlülüklerin de yerine getirilmesi gerekeceğinden sözü edilen genel kurul toplantılarında belirlenen parasal yükümlülüklerin davacılardan da talep edilmesinin gerekeceği, öte yandan normal daire ortakları için kredi alındığı, 24/02/2013 tarihinde yapılan genel kurul toplantısına kadar bu konuda taraflar arasında bir sorun olmadığı, aidatlardan muaf olduğunu düşünen davacıların sözü edilen genel kararının iptali için dava açmadıkları, zemin kat ortaklarından 2013 yılına kadar para talep edilmemekle bunların farklı bir statüye sahip olduklarının davalı kooperatifçe de kabul edildiğinin belirgin olduğu, 15/06/2014 tarihinde yapılan ve davanın konusu genel kurulda kooperatif ortaklarından 2.000,00 TL tahsil edilmesi yönünde karar alınması üzerine ayı mahkemede sonuçlandırılan 2014/260 E.sayılı dosyası, bilahare 03/05/2015 tarihinde yapılan ve davanın konusu genel kurulda kooperatif ortaklarından 10.000,00 TL tahsil edilmesi yönünde karar alınması üzerine sonuçlandırılan 2015/328 E.sayılı dosyası olduğu ve 07/05/2017 tarihinde yapılan ve davanın konusu genel kurulda kooperatif ortaklarından 1.000,00 TL nin iki eşit taksitte tahsil edilmesi yönünde karar alınması üzerine de işbu davanın açılmış olduğu, muhasebe kayıtlarının 24/02/2013, 15/06/2014, 03/05/2015 ve 07/05/2017 tarihlerinde yapılan genel kurul toplantılarında belirlenen parasal yükümlülüklerin davacılardan da talep edileceğini göstermekte olduğu, maddi anlamda genel kurul kararının zemin kattaki dairelerin satışını içermekte olduğu, ancak, arsa sahipleri ile yaşanılan sorunlar nedeniyle ferdi mülkiyete geçilemediği için genel kurulun iradesine uygun olarak dairelerin satılması mümkün olmayınca, belirlenmiş bedel üzerinden ortak kaydedilmesi yoluna gidilmiş olduğu, tüm bu maddi olguların, zemin kattaki daireler için ortak kaydedilenlerin sabit ödemeli ortak olduğunu göstermekte olduğu, nitekim, davalı kooperatifin 2013 yılına kadarki uygulamasının da bu yönde olduğu, satış kararının alındığı 2006 yılından sonra normal daire ortakları için sürekli parasal yükümlülükler ihdas edilmesinin, zemin kat ortakları ile normal ortaklar arasındaki dengeyi bozmuş olduğu ve 2013 yılından itibaren ihdas edilecek parasal yükümlülüklere zemin kat ortaklarının da dahil edilmesinin yönetimce düşünülmüş olduğu, 26/03/2006 tarihinde alınan “üye kayıt edilmeyen kooperatife ait 13 zemin daire ve 1 dükkanın beherinin 80.000,00 YTL’den aşağı olmamak üzere pazarlık usulü ile satılmasına, satış işlemini yapmaya ve satış şartlarını belirlemeye, satış bedeli alınmadan karşılığında iş yaptırılmasına veya malzeme alımına yönetim kurulunun yetkili olması” şeklindeki genel kurul kararı ile, yönetim kuruluna peşin ödemeli ortak alınması hususunda yetki verildiğinin kabul edilmesinin mümkün olduğu, Yargıtay’a göre de kooperatif üyeleri bakımından eşitlik ilkesinin geçerli olduğu, yönetim kurulunun bu ilkeden ayrılabilmesi için genel kurulun açık veya zımnen belirleme yapması gerektiği, bu usule uyulmadığı takdirde böyle bir ortağın üyelik aidat yükümlülüğünün devam edeceği, ancak dava konusu olayda olduğu gibi, açık ve zımni bir belirleme söz konusu olduğundan yönetim kurulunun peşin ödemeli üye almasının mümkün olduğu, bu itibarla, davacılar …, …, …, … ve …’un bu çerçevede kooperatife üye oldukları ve faaliyet gösterdikleri anlaşıldığından, adı geçen davacıların davalı kooperatifin sabit ödemeli ortakları olduğunun kabulünün gerektiği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 22/09/1994 gün 2490 E. 6656 K.sayılı, -sabit ve değişir ödemeli ortakların bulunduğu kooperatifle ilgili- içtihadı uyarınca; ‘genel kurul kararı hukuksal anlamda tüm kooperatifi ilgilendiren bir karar olmayıp, davacının şahsi ile ilgili ve onun ödemesi gereken meblağı belirleyen bir karar olup açılan davanın kararların iptali şeklinde değil, menfi tespit davası şeklinde yorumlanması gerekir.’, sabit ve değişik ödemeli ortakların sorumluluğunun kooperatif inşaat giderlerine ilişkin olmayıp sadece kooperatifin genel giderlerine yönelik olduğu, buna göre, dava konusu 07/05/2017 tarihli genel kurul toplantısının 7.gündem maddesi ile “14 zemin daireye sahip ortakların toplam 1.000,00 TL yi 2 taksit halinde ödemelerine” karar verildiği için bu 1.000,00 TL’ nin kaç TL’sinin inşaat giderine, kaç TL’sinin genel gidere ilişkin olduğunun tespitinin zorunlu olduğu, tüm dosya içeriği ile, genel yönetim gideri toplamının 127.775,39 TL, genel yönetim giderlerinin her bir ortağa isabet eden miktarının ise 127.775,39/96=1.330,99 TL olduğu, dolayısıyla her bir davacının genel kurul kararı ile öngörülen 1.000,00 TL’ nin bu sorumluluk tutarının altında kaldığı, genel kurul kararında öngörülen 1.000,00 TL parasal yükümlülükten davacıların sorumlu oldukları kanaatine varıldığı, bu açıklamalar ışığında, davacılar tarafından açılan ve haklı görülmeyen DAVANIN REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili, “…Kooperatif Genel Kurulunda alınan, zemin kat daire sahiplerinden alınmasına karar verilen 1.000,00′ er liradan dolayı müvekkillerinin borçlu olmadıklarının tespitine dair davalarının yerel mahkemece reddedildiği, davalı kooperatifin, üyeleri için inşa ettiği dairelerin yanında 14 adet fazladan daire inşa etmiş olup, binaların 2006 yılıda tamamlandığı, 25.03.2006 tarihli genel kurulda, zemin katlardaki dairelerin kuraya katılmaksızın ve 80.000-TL’den az olmamak üzere satılmasına, bu konuda yönetim kuruluna yetki verilmesine karar verildiği, müvekillerinin zemin kat dairelerden satın alan kişiler olduğu, dosyaya sunulan sözleşmelerden de anlaşılacağı gibi satın alanların satış bedeli dışında her nam altında olursa olsun ödeme yapmayacakları, sitede site yönetimi oluşturulmuş olup her türlü masrafın site yönetimi tarafından yapılmakta olduğu (müvekkillerinin site yönetiminin masraflarına katılmakta oldukları), durum böyle iken, 07.05.2017 tarihli genel kurulda müvekkillerinin de 1.000’er TL ödemelerinin karara bağlanmış olduğu, kararlaştırılan bu bedeli ödemekle yükümlü olmadıklarının tespiti için açtıkları işbu davanın yerel mahkemece, müvekkillerinin genel giderlere katılmaları gerektiğinden bahisle dava reddedilmiş olup kararın kaldırılması gerektiği” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalı kooperatif vekilinin katılma yoluyla sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; “….Davacı tarafların istinaf başvurusunun usul ve esas bakımından hukuka uygun olmadığını, mahkeme kararındaki gerekçelere katılmamakla birlikte, sonuç olarak davanın reddinin hukuka uygun olduğunu, huzurdaki davaya menfi tespit davası olarak devam edilemeyeceğini, mahkemenin, Genel Kurul yerine geçip, Genel Kurul kararını değiştirmesinin mümkün olmadığını, dava konusu Genel Kurul Kararının sadece sabit ödemeli üyeler için iptalinin söz konusu olamayacağının açık olduğunu, istikrar kazanmış Yargıtay kararlarının hep bu yönde olduğunu, ayrıca Menfi tespit davalarınin nispi harca tabi olduğunu, mahkemenin referans olarak göstermiş olduğu Yargıtay 11. HD kararının içtihat olarak adlandırılamayacağını, bu kararın dışında benzer vakalara ilişkin Yargıtay’ın bu yönde vermiş olduğu başka karar bulunmadığını, karar incelendiğinde Genel Kurulca alınan kararın sadece davacıyı ilgilendirdiğinin görüleceğini, somut olayda ise Genel Kurulca alınan kararın tüm ortakları ilgilendirdiğini, tüm ortakları ilgilendiren kararın iptalinin, yerleşik yargıtay kararlarına ve mevzuata aykırı olduğunu, davacıların sabit ödemeli ortak olmadığını, davacıların giriş tarihine kadar olan aidat borçlarını toplu ödeyen ortaklar olduğunu, ortaklardan üyelik aidatı alınmayacağını veya diğer üyelerden farklı işleme tabi tutulacağının belirtilmediğini, üye kayıt tarihine kadar olan üyelik aidatı ve benzer ödemeler için 80.000,00 TL den az olmamak üzere peşin para alınması veya iş yaptırılması veya malzeme alınması konusunda karar verildiğini, üye kayıt edildikten sonra diğer ortaklarla eşit hak ve yükümlülüklere tabi olduğunun açık olduğunu, farklı uygulamaya tabi olacağına dair bir genel kurul kararı bulunmadığını, her genel kurula eşit haklarla katıldıklarını, yönetim kurulunun ortakları arasında farklı uygulamalar içeren karar almasının ve uygulamasının Kooperatifler Kanunun 23. maddesi karşısına yok hükmünde olduğunu, yukarıdaki gerekçelerle davanın reddi gerekirken, farklı gerekçeyle davanın reddedildiğini, bu durumun yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesini….” beyanla, mahkeme kararını istinaf kanun yoluna getirmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kooperatifin 07.05.2017 tarihli genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacılar vekili tarafından ve katılma yoluyla da davalı kooperatif vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Dava dilekçesine göre istemin, kooperatif genel kurul kararı ile davacılara yüklenen 1.000-TL (2 eşit taksitte) ödemenin haksız olduğu iddiasıyla sözkonusu genel kurul 7.maddesinin iptaline ilişkin olduğu anlaşılmakla, mahkemece, davanın genel kurul kararının iptali davası olarak değil de genel nitelikte bir menfi tespit davası olarak nitelendirilmesi doğru olmamış, davalı kooperatif vekilinin bu yöndeki istinaf itirazı yerinde görülmüştür.
2-Somut uyuşmazlıkta davacılar, sabit bir bedel ödemek suretiyle ortak olduklarını iddia etmektedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesi hükmü uyarınca, ortaklar hak ve yükümlülüklerde eşit konumda olup yönetim kurulu bu ilkenin dışına çıkmak istediği takdirde, bu hususu genel kurul gündemine alarak, genel kurulun tartışmasına açıkça sunması gerekmekte veya genel kurulun yapılan uygulamayı açıkça ya da zımnen benimsemesi icap etmektedir. Bu nedenle, sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa alınmadaki bu usule uyulmamışsa, böyle bir ortağın (devam eden inşaatların finansmanına katılımı için) aidat yükümlülüğü devam eder. Açıklanan usule uyulmuşsa, ortaklığa alınmadaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de, kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan “genel yönetim ve alt yapı giderleri”nden ortağın sorumluluğu devam eder. Genel kurulca açık yetki verilmedikçe ya da benimsemedikçe 1163 sayılı Yasa’nın 23. maddesine aykırı şekilde yönetim kurulunun diğer ortaklardan farklı statüde ortaklığa kabul kararı vermesine veya akçalı konularda bir ortağı farklı statüde konumlandırmasına geçerli hukuki sonuç bağlanamaz (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 23. HD 2015/8101 E.-2017/1564 K., 2016/8895 E.- 2020/198 K.). Bu açıklamalar ışığında değerlendirme yapıldığında, davalı kooperatifin 25.03.2006 tarihli genel kurulunda oybirliği ile, kooperatife ait 13 zemin daire ve bir dükkan satımı ve satım şartlarının da belirlenmesi konusunda yönetim kuruluna yetki verilmiş olduğu, bu yetkiye istinaden davacılar ile dosya kapsamında mevcut sözleşmeler ile satışların gerçekleştirilmiş olduğu görülmüştür. Özellikle kooperatif tarafından diğer üyelerden alınan aidatların belli bir dönem boyunca (24.02.2013 tarihine kadar) davacılardan alınmamış olduğu, bu süreçte kooperatif genel kurullarında da bu yönde zımnen icazet verilmiş olduğunun görüldüğü, yine davacıların kuraya katılmamış olmaları ve bu daireler için kredi kullanılmamış olduğunun da görülmesi karşısında tüm dosya kapsamına göre mahkemece, davacıların peşin ödemeli ortak olduklarına dair tespitte bir isabetsizlik görülmemiştir.
3-Dava dilekçesinde davacıların 07.05.2017 tarihli genel kurul tutanağına muhalif kalıp bunu zapta geçirdikleri, ancak davacılardan …’a usule uygun tebligat yapılmadığından genel kurula katılamamış olduğu belirtilmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesinde çağrıda usulsüzlük halinde, genel kurula bu nedenle katılamayan ortaklara bu toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkı verilmiş ise de çağrıdaki usulsüzlük, alınan kararların salt bu nedenle iptali ya da yokluğu sonucunu doğurmamaktadır. (Yargıtay (kapatılan) 23 HD 2016/7021 E.- 2019/1918 K). Bununla birlikte, dosya kapsamı incelendiğinde anılan davacıya yapılan toplantı çağrısının gerçekten usulsüz olup olmadığına dair bir araştırma ve tespitte bulunulmadığı görülmüştür.
4-Yine bilindiği üzere, 1163 sayılı Yasa’nın 53. maddesi uyarınca genel kurul kararlarının iptalini talep edebilmek için toplantıda hazır bulunan ortağın, verilen karara muhalif olması ve keyfiyeti de tutanağa geçirtmesi, yani muhalafet şerhi koyması gerekir. Mahkemece, diğer davacıların anılan genel kurul toplantısında usule uygun şekilde iptalini istedikleri maddeye ilişkin muhalefet şerhi koydurup koydurmadıklarına dair bilgi ve belgeler de toplanıp değerlendirilmemiş olup, dava şartı olan tüm bu hususlar eksik inceleme niteliğinde bulunmuştur.
5-Mahkemece alınan bilirkişi heyet raporu doğrultusunda, davacılara bahse konu yıl için düşen genel yönetim giderinin genel kurulda alınması kararlaştırılan tutardan daha fazla olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir. Yukarıda açıklandığı üzere her ne kadar peşin (sabit) ödemeli ortakların kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan “genel yönetim ve alt yapı giderleri”nden sorumlulukları devam eder ise de, bahse konu sorumluluğun tespitinin dikkatlice yapılması gerekmekte olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez. Rapor içeriğinde genel yönetim giderleri ve inşaat giderlerine ilişkin yapılan değerlendirmelerde rapor kendi içinde çelişkili olduğu gibi, davacılar vekilinin açıkça bu çelişkileri belirtir nitelikteki itirazlarının da ek raporda giderilememiş olduğu, inşaat ile bağlantılı giderler ve genel yönetim giderleri ayrımının net olarak ortaya konulması gerekirken, eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece yapılması gereken iş; kooperatifin tüm defter, kayıt ve belgelerinin, genel kurul tutanaklarının, hazirun cetvellerinin, bilanço, gelir-gider cetvellerinin, faaliyet raporlarının, gerçek ortak sayısına dair ortaklık cetvellerinin öncelikle davalı kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde defter ve kayıtların incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise Ticaret Sicil Memurluğu’ndan, mümkün olmazsa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden celbedilip, kooperatif konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyeti aracılığı ile yukarıda belirtilen hususlar ve taraf itirazları da dikkate alınmak suretiyle inceleme yaptırılarak, sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
6-Kabule göre de; davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından, her bir davacı için dava açılırken ayrı ayrı maktu harç ile başvuru harcının yatırılmış olması gerektiği halde, Harçlar Kanunu’nun 30. ve 32. maddeleri dikkate alınmadan yargılamaya devam edilmiş olması da doğru görülmemiştir (Aynı yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 23. HD.2016/7539 E.- 2019/4737 K).
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacılar vekili ve davalı kooperatif vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacılar vekili ve davalı kooperatif vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/331 Esas-2018/569 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)Herbir davacı tarafından ayrı ayrı 44,40 TL olarak yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde yatıran taraflara iadesine,
b)Davalı kooperatif tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf aşamasında taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 09/02/2022