Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/924 E. 2022/179 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/924
KARAR NO : 2022/179

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/02/2016 (Dava) – 27/09/2018 (Karar)
NUMARASI : 2016/193 Esas – 2018/1068 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
BAM KARAR TARİHİ : 02/02/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 02/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2018 tarihli 2016/193 Esas ve 2018/1068 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı kooperatifin …. nolu üyesi olduğunu; izmir 11. Noterliği kanalı ile keşide edilen 15.06.2012 / 8905 yev. nolu ihtarname ile müvekkilinden, 65.971,73 TL tutarındaki borcunu ödemesinin istendiğini; bunun üzerine müvekkilinin, anapara borcunu kabul edip, fazlasıyla ödediğini ancak gecikme faizi olarak herhangi bir ödeme yapmadığını, davacı kooperatif tarafından, 2013 yılında yeniden ihtarname sürecinin başlatılıp, bu defa 50.787,67 TL talep edildiğini; bu rakamın 50.438,93 TL’sinin faiz olduğunu; bu sürecin sonunda müvekkilinin, 15.04.2013 tarihli kararla ortaklıktan ihraç edildiğini; talep edilen faizin, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 120/2. maddesine aykırı hesaplandığından, ihraç kararının iptal edilmesi gerektiğinin açıkça belirtildiğini, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08.09.2014 tarih, E.2014/2201 ve K.2014/5402 sayılı kararı ile 27.06.2014 tarih, E.2014/3084 – K.2014/5023 sayılı kararında, “genel kurulca daha yüksek faiz oranı belirlenmiş olsa dahi, talep edilecek gecikme faizi oranı, 6098 sa­yılı Kanunun 120/2. maddesi gereğince, yasal faizin yüzde yüzünü aşamaz” denildiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 27/1. maddesinin, “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür” hükmünü içerdiğini; müvekkilinin, keşide edilen ilk ihtarnameden sonra anapara borcunu ödediğini, buna rağmen yaklaşık 6 ay sonra “İkinci ihtarname” o\arak yeni bir ihtarname daha gönderildiğini oysa yeni bir borç bildirimi niteliğinde olduğundan, sözü edilen ihtarnamenin ikinci ihtarname olarak kabul edilemeyeceğini; usulüne uygun ihtarname keşide edilmediği için ortaklıktan çıkarmaya ilişkin yönetim kurulu kararının batıl ve yok hükmünde olduğunu; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.04.2007 tarih, E.2006/3223 – K.2007/6344 sayılı kararı ile Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 04.06.2012 ta­rih, E.2012/448 – K.2012/3908 ve 14.09.2015 tarih, E.2015/6627 – K.2015/5858 sayılı kararlarının emsal teşkil edecek nitelikte olduğunu ileri sürerek, Kooperatifler Kanunu’nun 16. maddesinde yer alan, “haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamaz. Bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülükleri, çıkarma kararı kesinleşinceye kadar devam eder” hükmü gereğince, davacının ortaklıktan çıkarılması ile ilgili olan 15.04.2013 tarihli yönetim kurulu kararının, işbu dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren durdurulmasını, 15.04.2013 tarihli ortaklıktan çıkarma kararının, mutlak butlanla batıl ve yok hükmünde olduğunun tespit edilmesini, davacının, İzmir 11. Noterliği kanalı ile keşide edilen 03.01.2013 tarih ve 94 yev. nolu ihtarnamede belirtilen miktarda (48.046,21 TL’si aidat gecikme faizi, 2.392,72 TL’ si toplu konut gecikme faizi, 168,74 TL’si ihtarname masrafı olmak üzere toplam 50.607,67 TL) borçlu olmadığının tespit edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …’ın, en yakın ihtimalle, görülmekte olan 2014/1530 Esas sayılı davanın 25.12.2014 tarihinde yapılan duruşmasında duruma vakıf olduğunu; hal böyle iken, böyle bir dava açılabilse bile en geç bir yıl içinde (25.12.2015 tarihine kadar) açılması gerektiğini; bu nedenle öncelikle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, uzun süredir aidat borçlarını ödemeyen davacının, Kooperatifler Kanunu’nun 16 ve 27. maddeleri ile Ana Sözleşmenin 14.maddesine uygun olarak, 15.04.2013 tarihli yönetim kurulu kararı ile ortaklıktan ihraç edildiğini; ortaklıktan çıkarma kararının, İzmir 11. Noterliği kanalı ile keşide edilen 15.04.2013 / 6013 yev. nolu ihtarname ile tebliğe çıkarıldığını ve 17.04.2013 tarihinde davacıya tebliğ edildiğini; üç ay içinde kararın iptali için dava açılmadığını; böylece davacının her iki halde de dava açma hakkını kaybettiğini, ortaklığının sona ermesine rağmen davacının, kooperatife ait bir dairede haksız olarak oturmakta olduğunu; bu nedenle davacıya karşı tahliye davası açtıklarını (İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, E.2014/1530); ortaklıktan çıkarma kararının 17.04.2015 tarihinde …’a tebliğ edildiğinin, sözü edilen dosyada bulunan ve bilirkişi … tarafından düzenlenen 26.01.2016 tarihli raporla kesinleştiğini; buna rağmen kooperatiften aldığı daireyi işgal etmekle davacının, diğer ortakların haklarını iğfal ettiğini; ecri misil alacağı haklarını saklı tuttuklarını, diğer ortakların aidat borçlarını düzenli olarak ödediklerini; aidat borçlarını gerektiği gibi ödemeyen davacının, kooperatiften aldığı konutta oturmaya devam etmesinin, eşitlik ilkesine aykırı olduğunu; davacının, diğer ortakların sırtından geçinme hakkının olamayacağını, aidat borçlarının geciktirilmesi halinde uygulanacak faiz oranının, 24.06.1995 tarihinde aylık %10, 10.03.1996 tarihinde yapılan genel kurulda %12, 28.06.2003 tarihinde yapılan genel kurulda %5 olarak kararlaştırıldığını; o günün mevzuatına ve ekonomik şartlarına göre alınan kararların hukuka ve Türkiye gerçeklerine uygun olduğunu; genel kurul toplantılarında, faiz konusunda bir karar alınmadığı takdirde, geriye doğru ilk genel kurulda alınan kararın, takip eden yıllar için de geçerli olacağını, çıkarma kararının kesinleşmesi karşısında yeniden başa dönülerek, ihtar içeriğindeki borç ve faizlerin doğru olup, olmadığı konusunda yeniden inceleme yapılamayacağını; davacının, görülmekte olan 2014/1530 Esas sayılı davayı geciktirmek amacıyla böyle bir dava açtığını savunarak, haksız ve yersiz açılan davanın reddedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “… gerçeğe ve hukuka uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişi raporuyla da belirlendiği üzere; davacının 15.03.1995 tarihli karar ile davalı kooperatifte ortaklığa kabul edildiği, 15.06.2012 tarihinde ihtarname ile davacıdan aidat, aidat gecikme faizi, ihtarname masrafı, toplu konut kredisi, kredi gecikme faizi talep ettiği, davacının aidat, ihtarname masrafı ve krediyi kabul edip ödediği, geri kalan miktarı ödemediği, davalı tarafın 03.01.2013 tarihinde davacıya ikinci bir ihtarname gönderdiği, bu ihtarnameden sonra herhangi bir ödeme yapılmaması üzerinde Yönetim Kurulu’nun 15.04.2013 tarihli kararı ile davacıyı ortaklıktan ihraç ettiği, bu ihraç kararının davacıya 17.04.2013 te tebliğ edilen ihtarname ile bildirildiği, iş bu karara karşı davacının süresi içinde iptal davası açmadığı, eldeki davada iş bu kararın geçersiz olduğunun tespitinin talep edildiği, yasal hak düşürücü süre içinde iptali kabil nitelikteki ihraç kararına karşı itiraz ve dava yoluna gitmeyen davacı hakkında verilen ihraç kararı kesinleşmekle iş bu dava ile yok hükmünde olduğunun tespitini isteyemeyeceği anlaşılmakla talebin bu yönden reddine karar verilmiştir. Menfi tespit talebi yönünden ise talebin dayanağının davalı tarafın talep ettiği gecikme faizinin yasa hükmüne aykırı hesaplanması olduğu, yasa ve ana sözleşmenin emredici hükümlerine aykırı olduğu hususunda yapılan araştırma ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacıdan talep edilmesi gereken 26.333,05 TL gecikme faizi olduğu, oysa 48.023,71 TL talep edildiği, aynı zamanda konut kredisi için talep edilen 2.392,72 TL faizin bankaya ödendiğinin de davalı tarafça ispatlanamadığından davacının (48.023,71-26.333,05) 21.690,66-TL gecikme faizi ve 2.392,72-TL toplu konut kredisi gecikme faizinden sorumlu olmadığı, bu miktarda davalıya borçlu olmadığına dair kısmen kabul kararı verilmiştir, davacı her ne kadar ilk bilirkişi raporundan sonra zamanaşımı itirazında bulunmuşsa da dava dilekçesinde bu hususu ileri sürmediği gibi davalı tarafın iddianın genişletilmesine rıza göstermediği görülmekle zamanaşımı hususu dikkate alınmayarak…” gerekçesiyle davacının davalıya açtığı davada ortaklıktan çıkartılması yönündeki kararın geçersiz kılınması, yok hükmünde sayılması yönündeki talebinin REDDİNE, davacının davalıya karşı açtığı menfi tespit isteminin kısmen kabul kısmen reddi ile 21.690,66-TL gecikme faizi ve 2.392,72-TL toplu konut gecikme faizine yönelik talebinin kabulü ile bu miktarda davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; alınan ihraç kararının kanunun açıkça emredici hukuk kurallarına aykırı alındığı için yok hükmünde sayılması ve yok hükmünde olduğunun tespiti gerektiğini, yok hükmünde olan kararlarda dava açma süresinin süreye tabi olmadığını, genel kurulda belirlenen faiz oranı, BK madde 120/2 de yazılı kanun maddesine açıkça aykırı olduğunun bilirkişi tarafından da tespit edildiğini, kanuna açıkça aykırı alınan bu kararın yok hükmünde olacağı için temerrüt faizine ilişkin bir karar alınmamış gibi hukuki statüye sahip olacak ve faiz konusunda bir karar alınmamış gibi hukuki değerlendirme yapılacak olup bu durumda davalı kooperatifin hiç bir şekilde faiz alacağı doğmamış olacağı, aidat borcunun ilgilendirdiği ayın çıkması ile muaccel olduğunu, aidat alacağının ise 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, 1997 yılından itibaren işletilen ve 2012 yılı Haziran ayına kadar devam eden aylar nedeniyle davalının bir kısım aidat alacağının (her nekadar ana parayı ödemiş olsak da) zamanaşımına uğradığını ve bu sebeple faiz alacağının da zamanaşımına uğradığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, üyelikten ihraç kararının yok hükmünden olduğunun ve koperatife borçlu olunmadığının tespiti davasıdır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, alınan bilirkişi asıl ve ek raporlarının somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, ihraç kararına karşı süresi içerisinde dava açılmadığı, ihraç kararına karşı iptal davası açılabileceği, gecikme faizi yönünden bilirkişinin TBK 120. maddesi uyarınca yapmış olduğu hesaplamanın yerinde olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacı vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2018 tarihli, 2016/193 Esas ve 2018/1068 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.