Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/916
KARAR NO : 2022/409
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2017 (Dava) – 25/12/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/194 Esas-2018/241 Karar
DAVA : Tasarımın Hükümsüzlüğü
BİRLEŞEN 2017/198 Esas – 2018/79 Karar Sayılı Dosya;
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2017 (Dava) 17/05/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/198 Esas – 2018/79 Karar
DAVA : Tasarımın Hükümsüzlüğü
BAM KARAR TARİHİ : 09/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/12/2018 tarihli 2017/194 Esas ve 2018/241 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının beşinci tekerlek modelini ilk kez müvekkili firmada gördüğünü, müvekkili firmadan ürün satın alarak İzmir’de satış yaptığını, ancak davalının hukuka aykırı olarak beş tekerlekli valiz tabanını 2016/05839 no ile tescil ettirdiğini, söz konusu tasarımların yıllardır üretildiğini, ithal edildiğini, tanıtımı ve satışlarının yapıldığını, tasarımın tescil şartlarını bulunmadığını, yenilik unsuru bulunmadığını belirterek, davalı adına kayıtlı 2016/05839 nolu tasarımın hükümsüzlüğünü dava etmiştir.
Birleşen 2017/198 Esas 2018/79 Karar sayılı dosyada;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı adına kayıtlı 2016/05839 nolu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik taşımadığını, tasarımın 2007’den beri piyasada olduğunu, 2007 yılından beri var olan tasarımlar ile davalının 2016 yılında tescilini sağladığı valiz tabanı tasarımlarının birebir aynı olduğunu belirterek, davalı adına kayıtlı 2016/05839 nolu tasarımın hükümsüzlüğünü dava etmiştir.
Birleşen 2018/3 Esas 2018/80 Karar sayılı dosyada;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı adına kayıtlı 2016/05839 nolu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik taşımadığını, tasarımın 2007’den beri piyasada olduğunu, 2007 yılından beri var olan tasarımlar ile davalının 2016 yılında tescilini sağladığı valiz tabanı tasarımlarının birebir aynı olduğunu belirterek, davalı adına kayıtlı 2016/05839 nolu tasarımın hükümsüzlüğünü dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkememizde 2017/198 ve 2018/3 Esas sayı ile görülmekte olan hükümsüzlük davalarının, bu dava ile yakından ilgisi bulunması nedeniyle dosyaların birleştirilmesine talep etmiştir.
Birleşen 2017/198 Esas 2018/79 Karar sayılı dosyada;
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkememizde 2017/194 ve 2018/3 Esas sayı ile görülmekte olan hükümsüzlük davalarının, bu dava ile yakından ilgisi bulunması nedeniyle dosyaların birleştirilmesine talep etmiştir.
Birleşen 2018/3 Esas 2018/80 Karar sayılı dosyada; mahkememizde 2017/194 ve 2017/198 Esas sayı ile görülmekte olan hükümsüzlük davalarının, bu dava ile yakından ilgisi bulunması nedeniyle dosyaların birleştirilmesine talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; yapılan yargılama, toplanan deliller ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; “…Dosyalar birleştirilmek suretiyle ana dosyada teknik inceleme yapılmış, tasarım uzmanı Türk Patent Kurumu görevlisinden rapor alınmıştır. Bilirkişi, her bir dosya açısından konuyu değerlendirmiş; 19/06/2018 tarihli raporunda, 05839 nolu tasarımın davacı … firmasına ait 2013 katalogundaki ”ÇÇS055” kodlu ürün karşısında ”yeni” olsa da, ”ayırt edici” olmadığını belirtmiştir. Birleşen her iki dosyada ise belirtilen delillerin tamamlanması halinde inceleme yapılabileceğini rapor etmiştir. Bunun üzerine eksikler tamamlanarak diğer dosyalar bakımında da rapor alınmıştır. Bilirkişi birleşen dosyada gösterilen belge içeriklerinin 2016/05839 sayılı tasarım tescilinin görünümünden farklı olduğunu rapor etmiştir. Dolayısıyla birleşen her iki dosyada davacılar hükümsüzlük sebep ve iddialarını kanıtlayabilmiş değildir. Ana dosya bakımında ise; tasarımın ”yeni” olduğu ancak ”ayırt edici” olmadığı rapor edilmiştir. Davacı …. firması ana dosyada , sadece ”yenilik” unsurunun eksikliğini dile getirmiştir. Buna karşılık bilirkişi raporu ile tasarımın ”yeni” olduğu sonucuna varılmıştır. Davacı, ”ayırt edicilik” unsurunun eksik olduğunu ileri sürmemiştir. Bu durumda, talep aşılarak inceleme veya değerlendirme yapılamayacaktır. Ayırt edicilik bulunmadığı yönündeki değerlendirme davacı talebini aşmaktadır…” gerekçesiyle asıl davanın ve birleşen davaların ayrı ayrı REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Birleşen davalar davacıları … ve … Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bidayet mahkemesinin 2017/194 E ve 2018/3 E sayılarına kayıtlı olarak her iki müvekkili adına ayrı ayrı ikame ettikleri dosyaları karara konu 2017/194 E sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verildiğini, ancak mahkemenin sanki asıl davaya ilişkin karar vermiş ve taraflarınca ileri sürülen taleplere ilişkin açıkça taleplerinin ne olduğunu yazmış olmasına rağmen bu konuda taleple bağlı olma ilkesi gereğince karar vermediğini de belirtiğini, açtıkları her iki davada da davalının Tasarım Hükümsüzlüğü ’ne karşı Yenilik ve Ayırt edicilik özelliği olmaması sebebi ile hükümsüzlük davası açmış bulunduklarını, keza birleştirilen 2018/3 sayılı dosyada diğer müvekkili adına açılmış bulunan aynı nitelikteki dava olup bu davada da yenilik ve ayırt edicilik iddiasında bulundukları aynı satırın devamında açıkça belirtildiğini, dosyaların birleştirildiğini ve bilirkişi incelemesi yapıldığını, bilirkişi raporunun da iddialarını doğrulayacak şekilde ayırt edici olmadığından hükümsüzlük şartlarını taşıdığını belirten bilimsel raporunu dosyaya sunduğunu, davacılar vekili olarak dosyaya sundukları tüm delillerin bilirkişi raporunda tam olarak değerlendirilmediğini, bilirkişi raporuna yaptıkları itirazlarında da ileri sürdükleri üzere dosyada davalının tasarım tescilinden çok uzun yıllar öncesinden satışa sunulan sergilenen birçok valiz alt tekerlek tasarımlarının zaten mevcut olduğunu, bu hususun dosyada yer alan tespit raporu ile de sabit olduğunu, Çin’de önde de fazladan bir tekerlek olmak sureti ile toplam 5 tekerlekli valiz tasarımı çok yaygın olmakla birlikte araştırmalarına göre 2007 yılından beri bu tasarımın piyasada mevcut olduğunu, davalının 29/08/2016 tarihinde başvurarak tescilini sağladığı valiz tabanı tasarımının 2007’den beri piyasada olan bir tasarım olup tasarımın tescili için gerekli yenilik kriterini sağlamadığını, dilekçeler ekinde sundukları fotoğraflar incelendiğinde kolayca tespit edileceği üzere piyasada 2007 yılından beri var olan tasarımlar ile davalının 2016 yılında tescilini sağladığı valiz tabanı tasarımlarının birebir aynı olduğunu, kötü niyetli davalının, piyasada uzun yıllardır zaten var olan valiz tabanı tasarımının bir şekilde tescilini sağladığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Asıl dava davacısı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin dilekçelerinde, delillerinde, bilirkişi raporlarında, ürün görsellerinde, kataloglarda, sunmuş oldukları faturalarda ve davalının göndermiş olduğu ihtarnamede ürünlerin birebir aynı olduğunu ve yenilik unsuru taşımadığını, bu nedenle hükümsüzlük talep ettiklerini beyan etmelerine rağmen bu delilleri değerlendirmeyeceğini, aksi bir düşüncenin mahkemenin delil madenciliği yapması olacağını beyan ederek Yargıtay kararları ile tamamen çelişen bir karara imza attığını, Yerel mahkemenin kamu düzeninden sayılan değerlendirmeleri yapmayarak usule aykırı bir hüküm verdiğini, davalının davaya konu ürünü yıllarca müvekkil firmadan satın aldığını, ürünü müvekkil firmadan gördüğünü ve aynı tasarımı kötü niyetli olarak tescil ettirmek istediğini, davalının kendi internet sitesinde müvekkile ait 055 olan ürün kodunu 005 şeklinde değiştirerek yayınlandığını, müvekkilin kullandığı kodu dahi kopyaladığını, davalı firma müvekkile gönderdiği haksız ihtarnamede dahi beşinci tekerlekli bavul tabanı tasarımının ayırt edicilik bir tarafa birebir aynı olduğunu ikrar ettiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen davalar, tescilli tasarımın hükümsüzlüğü istemlidir.
Mahkemece; davaların reddine karar verilmiş olup, hüküm asıl ve birleşen davacılar vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Birleşen davalara yönelik davacılar vekilinin istinaf itirazlarının yapılan incelemesinde;
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, birleşen dosya davacılarının sunduğu delillerin hükümsüzlük sebep ve iddialarını kanıtlayamadığı anlaşıldığından, birleşen davacılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Asıl davada davacı vekilinin istinaf itirazlarının yapılan incelemesinde;
Gerek dava tarihinde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken mülga 554 sayılı KHK, gerekse 10/01/2017 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda, bir tasarımın tescil edilebilmesi için; tasarımın aynısının başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış olması, bir başka deyişle mutlak yenilik ihtiva etmesi ve ayrıca önceki tasarım görsellerine göre ayırt edicilik özelliğinin bulunması koşulu getirilmiştir.
Ayırt edicilik unsurunun tespitinde ise, koruma talep edilen tasarımın bütününün önceki tasarımlara nazaran genel izlenim itibariyle farklı olduğu hissini uyandırması gerekir.
Birden fazla tasarımın farklı unsurlarının birleştirilmesiyle elde edilen tasarımların ayırt edici olduğu söylenemez. Koruma talep edilen tasarım ürünün bütününe yönelik olabileceği gibi bir kısmına ilişkin de olabilir. Ürünün tamamı yönünden koruma talep edilmiş ise tasarımın tamamının tüm unsurları yönünden ayırt edici nitelikte olması gerekir.
Ayırt edicilik değerlendirmesinde markalardaki hedef tüketici kitlesinden farklı olarak “bilgilenmiş kullanıcı” kitlesinin görüşleri dikkate alınır. Bilgilenmiş kullanıcı o ürün grubunda uzman olan kişiler değil, ancak tasarıma konu ürünün kullanıcıları arasında bulunan ve genel kitleye nazaran ürünlerin dış görünüşüne değer veren bu konuda yeteri kadar bilgi sahibi, titiz ve dikkatli kişilerdir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, tasarımlar için mutlak yenilik kriteri benimsenmiş olup, hükümsüzlük davasında bu yönün mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. Buna mukabil ayırt edicilik konusunda mahkemelerin re’sen inceleme yapması mümkün olmayıp, ancak tarafların delil getirmesiyle inceleme konusu yapılabilecektir.
Hükme esas tasarım uzmanı bilirkişiden alınan asıl raporda, davalıya ait hükümsüzlüğü talep edilen 05839 nolu tasarımın asıl dava davacısı … firmasına ait 2013 katalogundaki ”ÇÇS055” kodlu ürün karşısında ”yeni” olsa da, ”ayırt edici” olmadığı tespit edilmiş, itirazlar üzerine alınan ek raporda ise belirtilen farklılıkların davacı tasarımını yeni kıldığı ancak onu ayırt edici kılamadığı, seçenek özgürlüğünün bulunduğu bir alanda tasarımlar arasındaki farklılık düzeyinin yüksek olması beklendiği, her iki tasarımın genel izlenimi yani ilk etapta bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı intibanın aynı olduğu, bu sebeple davalının tasarımının görünümünün ayırt edici bulunamadığı belirtilmiş, mahkemece asıl dava davacısı … şirketince ana dosyada, sadece ”yenilik” unsurunun eksikliğinin dile getirildiği, “ayırt edicilik” unsurunun eksik olduğunun ileri sürülmediği, bu durumda, talep aşılarak inceleme veya değerlendirme yapılamayacağı, ayırt edicilik bulunmadığı yönündeki değerlendirmenin davacı talebini aştığı gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmiş olup, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında mahkemenin kabulü yerinde olup davacının istinaf itirazları haklı görülmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Birleşen davalar davacıları … ve …. Şti. vekili ile davacı … vekilinin İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/12/2018 tarihli 2017/194 Esas ve 2018/241 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davacılar … Şti. ile davacı …’den ayrı ayrı alınarak Hazineye gelir kaydına,
Davacı … tarafından yatırılması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf başvuru harcının, bu davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 09/03/2022