Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/911 E. 2022/123 K. 26.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/911
KARAR NO : 2022/123

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/05/2015 (Dava) – 10/07/2018 (Karar)
NUMARASI : 2015/577 Esas – 2018/849 Karar
DAVA : Alacak
BAM KARAR TARİHİ : 26/01/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 26/01/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/07/2018 tarihli, 2015/577 Esas ve 2018/849 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 3 yıldan bu yana süre gelen ve silsile halinde devam eden sigorta sözleşmeleri olduğunu, son olarak 06/01/2014-06/01/2015 tarihleri arasında yürürlükte bulunan “gümrük müşavirleri mesleki sorumluluk sigorta poliçeleri” tanzim edildiğini, müvekkilinin davadışı … Şirketi’nin gümrük işlemlerini yürüttüğünü, bu firmanın ve diğer firmaların yıllara sarih ithal ettikleri “Ketencik Tohumu” adlı ürünü 1204.00.9000.00 GTİP tarife kodu ile beyan ettiklerini, bu tarife beyanını uygulamada gümrük müşavirlerinin tayin ettiğini, 2013 yılında tereddüt hasıl olunca gümrük mali müşaviri müvekkili adına Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na başvuruda bulunularak inceleme yapılmasını talep ettiklerini, bu incelemeler üzerine müvekkiline ve davadışı şirkete ayrı ayrı para cezaları tanzim edildiğini, ceza tutanağı üzerine davalı şirketin acentesi olan … Şirketi’nin bilgisi dahilinde Bakanlıkla uzlaşmaya gidildiğini ve 22/01/2015 tarihli uzlaşma tutanağının imza altına alındığını, uzlaşmaya gitmenin esasen B.2.c.klozu gereğince sözleşmesel bir yükümlülük olduğunu, bu ceza sigorta poliçesinin 9.a klozu çerçevesinde sigorta kapsamında kaldığından davalı tarafa başvuruda bulunulduğunu, ancak 24/03/2015 tarihli red cevabi yazısı verildiğini, davalı tarafın ret nedeni olarak 9.c.11 klozunu ileri sürdüğünü, oysaki bu klozun müvekkili aleyhine tanzim edilen Kabahatler Kanunu’nu kapsamadığı gibi çelişen iki kloz olması halinde sigortalı lehine olan klozun kabulü gerektiğinin herkesçe malum olduğunu, bu durumun TTK’nın 1425/2. maddesi ve yine 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11.maddesinde belirtildiğini, yine Bilgilendirme Yönetmeliği madde 7’de kapsam dışı hallerin ayrıca bir formda açıkça bildirilmesi gerektiğinin vurgulandığını, davacı şirketin uzlaşma sonucunda 300.000,00 TL para cezasına çarptırıldığını, dört eşit taksitte ödenmesi konusunda anlaşma yapıldığını, ilk iki taksit toplamı olan 150.000,00 TL’nin müvekkilince ödendiğini, davalı … acentesinin dava konusu poliçeyi müvekkili yana göndermediğini, ayrıca tek taraflı olarak dayatılmak suretiyle tanzim edilen poliçenin teminat dışında bırakılan hallerinin ve diğer hususların müvekkili şirket ile müzakere edilmediğinin sabit olduğunu, genel işlem koşullarına aykırı şartların geçersiz olduğunun ortada olduğunu, sigortacının bilgilendirme yükümlülüğünü hiç yahut gereği gibi yerine getirmediğini, gerçekleşen riziko sigorta teminatı dışında yer alıyor ve kişi zararına kendisi katlanmak zorunda kalıyorsa; bu takdirde sigorta ettiren bilgilendirme yükümlülüğe uygun yapılmış olsaydı gerçekleşen rizikoyu da sigorta teminatı kapsamına dahil ettirebilecekti ise, zararının tazminini talep edebileceğini, davalı şirketin hasarı reddetmesinin basiretli tacir sıfatı ile bağdaşmadığını, TTK’nın 1409/2.maddesi gereğince “Hasarı ret eden sigortacı bunu ispat külfetindedir.” denildiğini, işbu davada temerrüt tarihinin sigorta şirketi tarafından hasarın reddedildiği 24/03/2015 tarihi olduğunu belirterek, kesilen 300.000,00 TL para cezasının, 50.000,00 TL’nin (şimdilik) 6100 sayılı yasanın 107.maddesi gereğince toplanacak deliller ve bilirkişi raporuna göre fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıdan hasar ret tarihi olan 24/03/2015 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonra ıslah dilekçesi ile davalarının kısmi dava olduğunu, para cezası tutarının 300.000,00-TL olduğunu, ödenen bedel olan 150.000,00-TL’sinin kısmi dava olarak işbu davada talep edildiğini beyan ettikleri anlaşılmıştır.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın HMK’nın 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davası koşullarını taşımadığını, dava konusu (300.000,00 TL) alacak olduğundan ve 150.000,00 TL’sinin ödendiği ileri sürüldüğünden, davacının ödemiş olduğu (belirli) alacağın tamamı yerine alacağının 50.000,00 TL’lik kısmını belirsiz alacak davası olarak açmasının HMK’nın 107.maddesi uyarınca mümkün olmadığını, hukuksal yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı …. Şirketinin Gümrük Müşavirleri Mesleki Sorumluluk Sigorta Poliçeleri ile 06.01.2012-06.01.2015 tarihleri arasında müvekkili … Sigorta AŞ’ye sigortalı bulunduğunu, davacının öncelikle aktif dava ehliyetine sahip olduğunu ispat etmesi gerektiğini, 150.000,00 TL ödediğini ileri sürmüş ise de bunu ispatlayan herhangi bir belgenin dosyaya sunulu olmadığını, dava dilekçesi içeriğine göre davacının teminat talebinin dava dışı … Şirketi adına gerçekleştirdiği gümrük işlemleri nedeniyle tanzim edilen cezaya ilişkin olduğunu, uzlaşmaya konu diğer alacaklar yönünden bir tazminat talebinde bulunulmadığının anlaşıldığını, dava konusu edilmeyen … Şirketi adına düzenlenmiş olan 300.000,00 TL alacak içerisinde yer alan 18.962,86 TL alacak dava konusu edilmediğinden hüküm altına alınmasının hukuken mümkün olmadığını, davacının aleyhine Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca Kabahatler Kanununa istinaden tanzim edilen ve uzlaşma sonucu ödediği para cezalarının karşılanması için yapmış olduğu başvuru üzerine müvekkili şirket nezdinde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda, davacının tazminat talebi teminat dışında kaldığından reddolunduğunu, tazminat talebinin reddinin haklı sebeplere dayalı olduğunu, müvekkili şirketin yazılı muvafakati alınmaksızın uzlaşma sonucunda ödenen para cezasının sigorta teminatı kapsamı dışında olduğunu, davaya konu para cezasının davacı sigortalının müşterisi olan … Şti’nin ihlal ettiği ketencik tohumu ürününe ait tarife kodunun hatalı beyan edilmesinden kaynaklandığını ve bu para cezasının uzlaşma sonucunda davacı tarafından ödendiğini, Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.1.a maddesinde “Sigortacının bilgisi ve yazılı muvafakati dahilinde olmak koşuluyla sigortalı tarafından ödeme yapılması halinde rizikonun gerçekleşmiş olduğu”nun belirtildiğini, poliçenin “Tenzili Muafiyet ve Koasürans” başlıklı 6.maddesinde de; “Yargılama sonucunda veya sigortacının muvafakati ile yargılama safhasına geçilmeden Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı kurumlar tarafından uluşturulan “Uzlaşma Komisyonları” ile uzlaşmaya varılması veya “Uzlaşma Komisyonlarınca” uzlaşma talebinin yasal sürelere uyulmaması hariç kalmak üzere kapsam ve içeriği yönünden reddedilmesi durumunda ödeme yükümlülüğü “Beher Tazminat talebi için uygulanacak muafiyet, asgari miktarı sigorta bedelinin %2’sinden az olmamak üzere tazminat talebinin %10 ödenir” hükmü yer aldığını, Genel Şartların 9/c maddesinde ise, itirazları zamanında yapılmamış rizikolara ilişkin tazminat taleplerinin sigorta teminatı dışında olduğunun belirtildiğini, uzlaşma sonucunda ödenen tazminatın ilgili sigorta poliçesinden karşılanabilmesi için uzlaşma konusunda sigorta şirketinin bilgisinin ve yazılı muvafakatinin alınmasının şart olduğunu, dava konusu olayda ise davacıya dava konusu para cezası ile ilgili olarak yargılama safhasına geçmeden uzlaşma yapması hususunda müvekkili … Sigorta AŞ tarafından verilmiş bir muvafakat bulunmadığını, davacının yaptığı iddia ettiği ödeme kesinleşmiş bir yargı kararına dayanmadığından sigorta teminatı dışında olduğunu, davaya konu ceza sigortalının müşterisinin vermiş olduğu hatalı tarife bilgisinden kaynaklandığından sigorta poliçesi özel şartlarının 9.c.11 maddesi uyarınca teminat dışında olduğunu, sigorta poliçesinin 9.c.11 maddesi uyarınca “Sigortalının hizmet verdiği müşterisi veya müşterisi adına hareket eden kişilerin gümrük müşavirine verdiği her türlü tarife bilgisinin yanlışlığından kaynaklanan tazminat talepleri”nin sigorta teminatı dışında olduğunun kararlaştırıldığını, davacının para cezasına itirazda bulunmayıp yargı kararı ile para cezasını ortadan kaldırmadığını, gümrük müşavirinin vermiş olduğu beyannamelerde ithal edilen ürün tarifesini bildirme yükümlülüğü bulunmasına karşın, doğru tarifeyi bulma yükümlülüğünün Gümrük İdaresine ait olduğunu, bu tarifenin hatalı beyan edilmesinde müşteri ya da gümrük müşavirinin kastı ispatlanmadıkça Kabahatler Kanunu’nun 14.maddesi uyarınca para cezası tatbikinin mümkün olmadığını, davacının, usul ve yasaya aykırı şekilde tesis edilmiş bulunan para cezasına süresi içerisinde mahkeme nezdinde itiraz ederek yargı kararı ile para cezasını ortadan kaldırma imkanına sahip olmasına karşın, uzlaşma yaparak para cezasını ödemesi nedeniyle sigorta poliçesinden karşılanmasının mümkün olmadığını, davaya konu sigorta poliçelerinin sigortalıya teslim edildiğini, aksi iddiaların TMK’ nın 2.fıkrasında yer alan dürüstlük kuralları ilkesine açıkça aykırı olduğunu, aynı zamanda tacir olan davacı tarafın kendilerine gerekli bilgilendirme yapılmadığına dair mesnetsiz iddialarının da reddi gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; “…Somut olayda; davacı ….Şti.’nin dava dışı … Şti.’nin gümrük işlemlerini yürüttüğü, davacı şirketin tarife kod hatası nedeni ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na başvuruda bulunarak, inceleme yapılmasını talep ettiği, bu incelemeler üzerine uzlaşma yoluna giden davacının, Ticaret Bakanlığınca Kabahatler Kanunu’na istinaden kesilen 300.000-TL para cezasını ödeme hususunda bakanlık ile uzlaştığı, davacı şirketçe ödenen 150.000-TL idari para cezasının, sigorta poliçesi özel şartlarının 9/a maddesinde teminat altına alınan idari para cezaları kapsamında kaldığı, davacı sigortalının davalı … şirketine poliçe kapsamında zararının giderilmesi için yapmış olduğu başvurunun, davalı … şirketince poliçenin ‘teminat dışı kalan haller’ 9/c 11 maddesi, ‘sigortalının hizmet verdiği müşterisinin veya müşteri adına hareket eden kişilerin, Gümrük Müşavirine verdiği her türlü tarife bilgisinin yanlışlığından kaynaklanan tazminat taleplerinin teminat dışında kaldığı’ ve ‘davalı … şirketinin yazılı olurunun alınmadığı’ gerekçesiyle reddedildiği, uyuşmazlığın da dava konusu tarife kod hatasının davacı sigortalının müşterisinin yanlış bilgi vermesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, sigorta genel şartları gereğince yazılı olur şartının gerçekleşip gerçekleşmediği, davalı sigortanını aydınlatma yükümlüğünü yerine getirip getirmediği noktasında toplandığı, davaya konu rizikoda davacı sigortalının tarife bilgisi yanlışlığının söz konusu olduğu, davacı sigortalının, müşterisinin bir kusurunun bulunmadığı, davacı … müşavirinin tarife bilgisi hatası nedeni ile yani kendi kusuru ile hareket ettiği, bu nedenle de Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na başvuruda bulunduğu ve daha sonra da uzlaşma yoluna gittiğinin sabit olduğu, davacı sigortalının, sigorta sözleşme süresi içinde yürüttüğü mesleki faaliyeti dolayısıyla, sözleşme yürürlükteyken meydana gelen bu olaya bağlı olarak -davalı sigortacının bilgisi dahilinde- ödeme yaptığı, dolayısıyla gerçekleşen rizikonun davalı sigortacının Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ve sigorta poliçesi özel şartları hükümlerine uyduğu ve teminat kapsamında olduğu, her ne kadar davalı … yazılı onay şartının gerçekleşmediğini savunmuş ise de; davacının rizikoyu dava konusu poliçenin düzenlenmesinde de aracılık eden … isimli acentesine ihbar ettiği, sigorta şirketi tarafından hasar dosyası açıldığı, dosyaya ibraz edilen 04.08.2015, 10.02.2015, 11.02.2015, 04.02.2015 tarihli e-mail çıktıları ve 22.01.2015 tarihli otel faturası ile dinlenen tanık anlatımlarına göre davacının uzlaşma görüşmelerine bu acentenin oluru ve yönlendirmesi ile katıldığı, acentenin yönlendirdiği avukat ile birlikte hareket ettiği ve bu gelişmelerin davalının bilgisi dahilinde olduğu anlaşılmakla, davalı … şirketi tarafından uzlaşma konusunda olur verildiği kanaatine varıldığı, davalı sigortacının aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediği davacı tarafça iddia edilmiş ise de, TTK’nın 1423/2. fıkrası uyarınca davacı sigortalı sigorta sözleşmesine 14 gün içinde itiraz etmediğinden ve sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış sayıldığından, tacir olan davacının bu yöndeki iddiasına itibar edilemeyeceği, sigorta poliçesi özel şartlarının 6.a ve 6.c maddelerine göre davacının sigorta poliçesi kapsamında talep edebileceği en çok miktarın 240.000 TL olarak hesaplanmasına ilişkin son bilirkişi heyet raporunun hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu, dava konusu olan ve ıslahla artırılan 150.000 TL’ lik talebin bu limit içinde kaldığı, davacı tarafından hasar ret tarihi olan 24/03/2015 tarihinden itibaren avans faizi talep edilmiş ise de, davacı sigortalının, hüküm altına alınan miktarın 75.000 TL’sini 24/03/2015 tarihinde, bakiye 75.000 TL’sini ise 27/04/2015 tarihinde ödediği dikkate alınarak ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi yürütülmesine karar verilmekle, sonuç olarak; DAVANIN KABULÜNE, 150.000 TL maddi tazminatın 75.000 TL’sine 27/04/2015 tarihinden, bakiye 75.000 TL’sine ise 24/03/2015 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; “….davacı ile müvekkili şirket arasında tanzim olunan mesleki sorumluluk sigorta poliçesi özel şartlarının tazminat ödemeleri ve anlaşmalı ödemeler başlıklı 5.4 maddesi uyarınca, davacının davaya konu para cezası ile ilgili uzlaşma ya da ödeme yapmadan önce müvekkil şirketten ‘yazılı muvafakat’ alması gerektiğinin kararlaştırılmasına, davacı şirketin, ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamanın sonuna kadar yazılı muvafakat şartını yerine getirmemesine ve bu hususta mahkeme dosyasına da herhangi bir belge sunulmamasına karşın, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, müvekkili şirketin, acentesi aracılığı ile uzlaşma görüşmelerinden haberdar olduğu ve görüşmelere katıldığından bahisle sanki ödemeye yazılı onay verilmişcesine davaya konu zararı ödemekle mükellef olduğu yönünde yapılan değerlendirmelerin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yazılı bir delil ile ispatlanması gereken bir hususun tanık ve sair delilerle (yorumla) ispatının da HMK’nın ‘Senetle ispat zorunluluğu’ başlıklı 200. maddesi’nin 2. fıkrasında yer alan ve HMK’nın 201. maddesi’nin 1. fıkrasında yer alan hükümleri uyarınca hukuken mümkün olmadığını, davacı tanıklarının ifadeleri incelenecek olursa müvekkili şirketin dava konusu olayda uzlaşmaya ve ödemeye onay verdiğinin kabulü anlamında hiçbir beyanda bulunmadığının sabit olduğunu, müvekkili şirketin acenteliğini yapan …’ın tanık ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, uzlaşma görüşmelerine müvekkili şirket temsilcisi ya da vekili olarak değil, müşterisi olan davacıya, tamamen iyi niyetle yardımcı olmak için katıldığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, hasar dosyası açıldığı belirtilmiş ise de, ilgili hasar dosyasının, müvekkili şirket tarafından teminat dışı olarak kabul edilen zararın ödenmeyeceğinin davacı tarafa bildirilmek suretiyle kapatıldığını, davacı tanığının, ilgili para cezasının ödenmesi hususunda uzlaşma için öncelikle müvekkili sigorta şirketine değil Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na gidildiğini beyan ettiğini, yapılan başvuru üzerine müvekkili şirketin, sürecin bu şekilde ilerlemediğinden bahisle teminat dışında kalan zararı ödemeyeceğini ancak davacının kıymetli bir müşteri olması nedeniyle 100.000,00 TL hatır (lütuf) ödemesi yapılabileceğini davacıya belirttiğini, bunun yazılı muvafakat anlamına gelmediğini, 23/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda, somut gerekçe ortaya konulmadan, salt olarak ‘davaya konu rizikoda sigortalının tarife bilgisi yanlışlığı söz konusu olduğu, sigortalının (gümrük müşavirinin) müşterisine ait bir kusurunun olmadığı tespit edilmiştir’ şeklindeki açıklama ile hatalı görüş belirtilmiş olduğunu, ilk raporda belirtilen görüşü elimine edecek hiçbir haklı gerekçe gösterilmemesine ve raporlar arasında bariz çelişki bulunmasına karşın, mahkemece raporlar arasında çelişki giderilmeksizin hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, savunmalarının yeterince irdelenmeden, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeler sonucunda hüküm tesis edilmiş olduğunu…” beyanla, istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; gümrük müşavirleri mesleki sorumluluk sigortası kapsamında ödenen para cezasının sigorta poliçesi uyarınca ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta dava dilekçesi incelendiğinde; davacı vekilinin davayı açarken “…kesilen 300.000,00 TL para cezasının, 50.000,00 TL’sinin (şimdilik) 6100 sayılı yasanın 107.maddesi gereğince toplanacak deliller ve bilirkişi raporuna göre fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla…” demek suretiyle, açıkça HMK 107. maddeye dayandırdığı ve belirsiz alacak davası şeklinde dava açmış olduğu, ancak cevap dilekçesi ile davalı vekilinin miktarı belirli bir alacak için belirsiz alacak davası açılamayacağı yönünde itirazı üzerine davacı vekilinin bu defa ıslah dilekçesi sunarak, davalarının kısmi dava olduğunu ve 300.000,00-TL’lik para cezasının fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik ödenen 150.000,00-TL’sinin tahsilini talep ettiklerini beyan ettiği anlaşılmıştır.
Dava dilekçesinde de belirtildiği üzere somut uyuşmazlıkta uzlaşma bedelinin 300.000,00-TL olduğu ve davacı tarafça ilk iki taksit olan 150.000,00-TL’nin ödendiği konusunda bir belirsizlik olmadığı gibi, bakiye tutarın da miktarı belirlidir.
6100 S. HMK 107.maddede; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” denilmiştir. Buna göre, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri belirlenebilir durumda ise, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir. Buradaki dava şartı olan “hukuki yarar” eksikliği tamamlanabilir bir dava şartı da değildir. Bu nedenle, eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün değildir. Islah dilekçesi ile de davanın türünün değiştirilmesi mümkün değildir (Bu hususlarda bknz. Yargıtay HGK 2017/(7)9-1812 E.-2021/185 K, Yargıtay 9.HD 2021/11789 E.- 2021/15887 K). Açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının re’sen kaldırılarak, dava şartı (hukuki yarar) yokluğundan dolayı reddine dair HMK 353/1-b-2. madde uyarınca Dairemizce hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/577 Esas – 2018/849 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davacının davasının hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
b-Davacı tarafça yatırılan 853,88 TL peşin harç ile 1.707,75 TL ıslah harcından oluşan toplam 2.561,63 TL harçtan, alınması gereken 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 2.480,93 TL’nin talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
c-Dava reddedildiğinden davacı tarafın yaptığı yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
ç-Davalı tarafından yapılan 34,00 TL posta ve tebligat giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
d-Hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanmış olan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
e-HMK’nın 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider ve delil avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine”, ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının kararın kaldırılması sebep ve şekline göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; istinaf başvurusu sırasında davalıdan alınan 35,90 TL maktu, 2.561,62 TL nispi harçtan oluşan toplam 2.597,52 TL istinaf karar harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ile 42,00 TL tebligat ücretinden oluşan 140,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın temyize tabi bulunması nedeniyle taraflara tebliğinin DAİREMİZCE yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/01/2022