Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/872 E. 2022/308 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/872
KARAR NO : 2022/308

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2017
NUMARASI : 2014/156 Esas-2017/1496 Karar
DAVA : Menfi Tespit ( Kooperatif Üyeliğinden Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 23/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2017 tarihli 2014/156 Esas ve 2017/1496 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça İzmir 17. İcra Müdürlüğü’nün 2013/11294 Esas sayılı dosyasında takibe dayanak olarak gösterilen 29/06/2013 tarihli 24.310-TL bedelli kooperatif aidatının İzmir 15.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/155 Esas sayılı dosyası ile yok hükmünde olduğunun tespit edildiğini ve bu yok hükmünde olduğuna dair kararın tüm üyeler için geçerli olduğunu, ayrıca davalı tarafça İzmir 5.İcra Müdürlüğünün 2013/6978 Esas sayılı ile başlatılan takip dosyasında da müvekkilinin borç mikarının bahsedildiği gibi 42.763,00-TL olmadığı, müvekkilinin borcunun takip tarihi itibariyle 33.763,00-TL olduğu, ve her iki takip dosyasında da müvekkilden fazladan faiz talep edildiğini, bu nedenlerle İzmir 17.İcra Müdürlüğünün 2013/11294 Esas sayılı dosya borcunun tamamı yok hükmünde olduğundan müvekkilinin borcu olmadığının tespiti ile takibin tamamının iptaline, İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2013/6978 Esas sayılı dosyasında ise müvekkilinin kısmen borçlu olduğunun tespiti ile fazladan istenen 9.000-TL borcun faizi ile birlikte iptaline, her iki takip dosyasında istenen yıllık %56 oranındaki fazladan faizin iptaline, haksız ve kötü niyetli takip nedeni ile davalı kooperatifin %20 den aşağı olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 06/11/2017 havale tarihli ıslah dilekçesiyle İzmir 17. İcra Müdürlüğü’nün 2013/11294 sayılı dosyasında 25.249,00 TL, İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2013/6978 sayılı dosyasında 52.262,00 TL borçlu olmadıklarının tespitini, fazladan ödenen 7.487,00 TL’nin davalıdan istirdadını talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İzmir 17. İcra Müdürlüğü’nün 2013/11294 Esas sayılı dosyasında takibin dayanağının müvekkil kooperatifin 29/06/2013 tarihli 2012 hesap yılı olağan genel kurul toplantısının 10.maddesinde karara bağlanan “her üyeden m2 başına 170-TL alınması” ibaresine dayandığı ve takibin başlatıldığı tarihte borca dayanak teşkil eden genel kurul maddesi hakkında verilmiş herhangi bir yargı kararının bulunmadğı ayrıca davacı tarafça da açılan bu takibe itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini, İzmir 5.İcra Müdürlüğünün 2013/6978 Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin dayanağının ise 21/01/2012 tarihli genel kurulun 5.maddesinde oy çokluğu ile alınan “konutun yapımı sırasında meydana gelen fiyat artışlarının, alt yapı ve çevre düzenlemesi işlerinin tamamlanması için m2 başına 241-TL den hesaplanmak üzere çıkacak tutarın ortaklardan tahsil edilmesi kararı ve 16/03/2013 tarihli genel kurulun 4.maddesinde oy çokluğu ile alınan “bundan sonra inşaatların eksikliklerin tamamlanması ve ortakların evlerine girebilmesi, geçmiş ve yönetimlerden kalan ve büyük bir kısmı icra takibinde olan borçların ödenebilmesi ve bundan sonra oluşacak genel yönetim giderlerinin karşılanması için ortaklardan konutlarının tapu kayıtlarındaki m2 başına 100-TL ödenmesi” kararına ilişkin olduğu, davacının üyelik devriyle ilgili beyan ettiği hususların işbu davanın konusu dahilinde olmadığını, ayrıca üyeliğini devraldığı dava dışı …’in devirden önceki borcunun davacının iddia ettiği gibi 19.463-TL değil, 28.463-TL olduğu, ayrıca fazlaca istendiği iddia edilen faiz miktarının kooperatifin genel kurul kararına dayandığını belirterek, bu nedenlerle davanın reddine karar vreilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…davacının kooperatif üyeliğini aldığı …’in 28/01/2011 tarih ve 03 sayılı yönetim kurulu kararıyla davalı kooperatif üyelerinden …’ın üyeliğini …’e devretmiş olması nedeniyle …’ın üyeliğinin sona ermesine, …’in kooperatife üye olmasına şeklinde alınan kooperatif yönetim kurulu kararıyla gerçekleştiği, bundan 2 ay sonra 18/04/2011 tarihinde giriş taahhütnamesinin düzenlendiği ve …’in taahhütnameye göre kooperatifin ileri sürdüğü şartları kabul ederek kooperatif üyesi olduğu, kooperatif defter kayıtlarına göre …’in …’ın hissesini devraldığı, kooperatif kayıtlarında her ne kadar hisse devri yazılmış olsa da … tarafından ödenen 44.750,00 TL’nin … adına aktarılmadığı, bu nedenle …’in üyeliğinin bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere devir yoluyla gerçekleşmediği, aynı şekilde dava dışı …’in üyeliğinin sabit fiyatlı (peşin ödemeli) üyelik olarak da değerlendirilemeyeceği, sonuç itibariyle …’in üyeliğinin …’ın kooperatif üyeliğinden çıkışıyla kooperatifte kalan paya …’in sonradan üye kaydedilmesi yoluyla kooperatif ana sözleşmesinin 11. Maddesine göre gerçekleştiği, kooperatif ana sözleşmesinin 11. Maddesinin “17. Madde uyarınca ortaklığa devir yoluyla alınanlar hariç olmak üzere sonradan ortaklığa kabul edilenlerden yukarıdaki fıkrada belirtilen meblağın üzerinde para talep edilmesinin genel kurulun bu hususta karar alması halinde mümkündür” hükmü gereğince 11/08/2007 tarihli genel kurulunun 4. Gündem maddesi ile konutlarda zaman içerisinde meydana gelecek değişiklikler için fiyat artışlarının uygulanması konusunda yönetim kuruluna yetki verildiği ve oy birliği ile bunun kabul edildiği şeklindeki karar nedeniyle …’in aynı tarihe göre diğer üyelerin ödemiş olması gereken tutardan fazla bedelle yani 140.000 TL’den fazla bir bedelle üye kaydedilmiş olmasının kooperatif ana sözleşmesine uygun olduğu ve sonradan genel kurullarda kararlaştırılan tutarlardan da sorumlu olduğu, buna göre …’den kooperatif hissesini devralan davacının önceki üye …’in üyeliğinin sonradan üye olma şeklinde gerçekleştiği yönündeki bilirkişi heyeti görüşüne itibar edilerek….” davanın kısmen KABULÜNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda ”… tarafından ödenen 44.750-TL’nin … adına aktarıldığı” şeklinde tespit yapıldığı halde, yerel mahkeme rapordaki birbiriyle çelişen tespitlerin de etkisi ile aktarıldı kelimesini aktarılmadı olarak algılayarak sehven hataya düştüğünü, üyelik devrinde kooparatifin kar amacı güdemeyeceğini, bu hususun ana sözleşmede de açıkça hüküm altına alındığını, kooperatif üyeliğinin 4 şekilde sona ermekte olup …’a ait üyeliğin ne şekilde sonuçlandığının yeterince araştırılmadığını, takip tarihi itibari ile kooperatife herhangi bir borç bulunmadığı gibi aksine 1.487,00-TL fazladan ödeme yapıldığını, önceki üye … tarafından senet karşılığı yapılan ödemeler 16.04.2012 tarihli kooparatif yazısı ile desteklendiği halde yerel mahkeme tarafından hatalı gerekçe ile kabul edilmediğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı …Kooperatifi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme ilamında reddedilen kısım yönünden lehlerine hükmedilen vekalet ücreti alacağının hatalı olarak davacıya ödenmesine şeklinde yazılmış olup bu hatanın düzeltilmesi için tavzih talep edilmiş olup tavzih taleplerinin kabul edilmemesi halinde bu hususun istinaf incelemesinde dikkate alınarak karardaki bu maddi hatanın düzeltilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, ayrıca müvekkil lehine hükmedilmesi gereken vekalet ücreti alacağının eksik hesaplandığını, izmir 5 icra müdürlüğü dosyası yönünden talep edilen asıl alacak miktarının genel kurul kararlarına dayandığı ve 42.763,00-tl olarak talep edilmesinin usul ve yasaya uygun olduğunun belirlendiğini ancak bu icra dosyasında asıl alacağa işlemiş faiz miktarının hatalı hesaplandığını, gerekçeli kararda takip talebinde uygulanacak faiz oranının, aylık yasal faizin iki katı olarak uygulanması şeklinde kararın değiştirilmesi gerektiğini, izmir 17 icra müdürlüğü dosyası yönünden davacının borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline karar verilmiş olmasının da usul ekonomisi açısından hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kooperatif üyeliğine dayalı olarak davalıya borçlu olunmadığının tespitine yönelik açılmış menfi tespit ve istirdat davasıdır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm taraf vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; hükme esas alınan bilirkişi raporunda …’in üyeliğinin devir yoluyla gerçekleşmeyip sonradan üye olma yoluyla gerçekleştiğinin açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun bir şekilde değerlendirilmesine göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı vekili, davacının kooperatife 3 adet senet karşılığı toplam 20.000 TL elden ödediğini, ödemeyi o tarihteki yönetim kurulu üyeleri … ve …’a yaptığını, karşılığında bu kişilerin 16.04.2012 tarihi itibariyle …’in kooperatife borcunun 19.463,00 TL kaldığını belirten 16.04.2012 tarihli belge verdiklerini belirtmiştir. Hükme esas alınan 02.01.2017 tarihli bilirkişi raporunda ise, kooperatif muhasebe kayıtları uyarınca 16.04.2012 tarihine göre …’in borcunun bahse konu belgede belirtildiği gibi 19.463,00 TL değil, (175.076,33-135.000,005) 40.076,33 TL olduğu, düzenlenen belgenin kooperatif kayıtları ile uyumsuz olduğu, bu belge ile kooperatif kayıtları arasındaki farkın 20.613,33 TL olduğu, fark tutarının … tarafından kooperatif yetkililerine ödendiği iddia edilen ancak kooperatif kayıtlarında rastlanmayan 16.01.2012 vadeli 5.000,00TL, 20.02.2012 vadeli 10.000,00 TL ve 16 04.2012 vadeli 5.000,00 TL olmak üzere adat senet bedeli toplamı (20.000,00TL) ile muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmiş 613,33 TL faizin toplamına eşit olduğu, ödendiği iddia edilen senetlerin kooperatif kayıtlarında ödendiğine dair herhangi bir kayıt olmadığı gibi, iddia konusu senetlerin kooperatifin alacak senetlerinin takip edildiği muhasebe hesaplarına intikal etmemiş olduğu, senetlerin kayda alınıp sonradan iptal edilmesi gibi işlemde bulunmadığı, senetlerin kooperatife ödendiğine dair kooperatif yetkililerince tanzim edilmiş makbuz yada banka dekontunun dosya kapsamında mevcut olmadığı, kooperatifin ticari defterleri ile uyumsuz olan iş bu belgenin üyenin o tarihteki borçlarının belgede belirtilen tutarı aşan kısmı için ibraname niteliği taşıyıp taşımadığı hususu Mahkemece değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Davacının söz konusu belgeyi düzenleyen … ve …’ın o tarihte yönetim kurulu üyeleri olduğunu belirtmesi ve bu kişilerin hatası ve zimmete para geçirmeleri sebebiyle bu hususun gerçekleştiği beyanı karşısında, mahkemece söz konusu belgeyi kimin düzenlediği, belgenin düzenlendiği tarihte belgeyi düzenleyen kişilerin yönetim kurulu üyesi olup olmadıkları, yönetim kurulu üyesi oldukları takdirde söz konusu belgenin kanun ve kooperatif anasözleşmesi uyarınca ibraname niteliği taşıyıp taşımadığı hususu karar yerinde tartışılmadan eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları haklı bulunmuştur.
Kabule göre ise de,
3 – İzmir 5. İcra Müd.’nün 2013/6978 Esas sayılı takip talebinin incelenmesinde; davalının 21/01/2012 ve 16/03/2013 tarihli genel kurullarda ödenmesine karar verilen aidatları sebep göstererek 42.763,00-TL asıl alacak, 9.499,85-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 52.262,85-TL üzerinden ve takip tarihinden itibaren aylık %2 oranında faiz isteminde bulunduğu anlaşılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; faiz yıllık %9 ve bu oranın %100 olan %18’i geçemeyeceğinden aylık %2 değil, %1,5 faiz oranı esas alınması gerektiği ve Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş içtihatlarında ” Genel Kurulca ödeme günü belirlenmemiş ise ayın son günü ödeme günüdür” denilmekte olduğu, buna göre 21/01/2012 tarihli Genel Kurul’a dayandırılan ödemenin 28/02/2012 tarihine kadar yapılması, bu tarihten sonra yani 01/03/2012 tarihinden itibaren faizin hesaplanması gerektiği, 01.03.2012’den takip tarihi olan 13/06/2013 tarihine kadar 16 ay X 1,5= %24 oranında faiz hesaplanması gerekeceği, buna göre 21/01/2012 tarihli Genel Kurul’a dayandırılan 28.463,00-TL için istenebilecek faizin 6.831,00-TL olduğu, 16/03/2013 tarihli Genel Kurul’a dayandırılan ve yapılması gereken 14.300,00-TL ödemenin faiz hesabının da yine aynı şekilde hesaplanarak 429,00-TL olduğu ve toplam takip tarihine kadar işlemiş faizin 7.260,00-TL olması gerektiği tespit edilmiş, mahkemece de bu rapor esas alınarak hüküm kurulmuştur.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu, tarafların sözleşme ile kararlaştırdığı faiz oranına müdahalede bulunmuştur (m.120). Madde metni şu şekildedir:
“Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur”.
Bu düzenleme ile kanun koyucu sözleşme ile kararlaştırılsa dahi aşırı oranlarla belirlenen (fahiş) faizin önüne geçmek istemiş ve bunu kamu yararı gerekçesiyle sınırlamak yoluna gitmiştir. Kooperatif genel kurullarında aidat ödemelerinin geciktirilmesi halinde alınması kararlaştırılan gecikme zammı, temerrüt faizi niteliğindedir. Kooperatif genel kurullarında belirlenen gecikme zammı oranlarının da anılan düzenleme kapsamında olduğu tartışmasızdır.
Vurgulanması gereken diğer iki düzenleme ise Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Yasa’nın (Yürürlük Yasası) 1’inci ve 7’nci maddeleridir. Bu Yasa’nın “geçmişe etkili olmama kuralı” başlıklı 1 inci maddesi:“Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir” hükmünü içermektedir.
Aynı Yasa’nın 7’nci maddesine göre:“Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76’ncı, faize ilişkin 88’inci, temerrüt faizine ilişkin 120’nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138’inci maddesi, görülmekte olan davalarda da uygulanır”.
Görüldüğü gibi bu düzenleme esasen kamu düzeni ve genel ahlak temeline dayandırılmıştır; maddede münferiden sayılan haller de bu kapsamdadır. Düzenleme 1’inci maddedeki ilke karşısında yeni bir ilke getirmemekte, sınırlı bir istisnayı öngörmektedir.
Her iki düzenlemenin birlikte değerlendirilmesinde Türk Borçlar Kanunu’nun hükümlerinin kural olarak geçmişe yürümeyeceği fakat istisnaen belirli hallerde, değişikliklerin görülmekte olan davalara da uygulanacağı sonucuna varılmaktadır. Yürürlük Yasası’nın 7’nci maddesi ile kanun koyucu aşırı faizin önüne geçmek yönündeki iradesini, derdest davalara da yansıtmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken hususlardan biri de “görülmekte olan dava” kavramıdır. Kanun koyucu aile, miras, eşya hukuku gibi alanlarda özel dava türleri benimsemiş olsa da usul kanunlarının temel dava anlayışı; ihlal edilen subjektif hakkın korunması amacını doğrudan doğruya yansıtan alacak benzeri hukuki korumaları kapsamaktadır. Bu bakımdan mesela inşai bir dava ya da bir menfi tesbit davası kural olarak usul kanunlarında temel düzenleme konusu edilmemekte ve mahiyetleri uygun düştüğü ölçüde, hâkimin adil yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri çerçevesindeki yorumlamaları ile yürütülmektedir.
Bu açıdan bakıldığında Yürürlük Kanunu’nun “görülmekte olan dava” kıstasının, faizin dava içinde devam ettiği halleri gösterdiği kabul edilmelidir. Oysa eldeki davada İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2013/6978 Esas sayılı takip talebinde 21/01/2012 tarihli genel kurulda ödenmesine karar verilen 28.463,00-TL aidatın Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce oluşan 21.01.2012 tarihli genel kurula ait aidat borçlarının tahsili için girişilen takibe yönelik borçlu olunmadığının tespiti stemine ilişkindir. Burada hem aidat borçlarının ait olduğu dönemin bir kısmı ve bu kısma ait temerrüt hali 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğünden öncedir. Asıl alacağın bir kısmı 818 sayılı Borçlar Kanunu’na tâbi olarak doğmuş ve bu Yasa’ya göre faiz işlemiştir. Böyle bir halde faize ilişkin sınırlamanın, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 gününden önce oluşan asıl borç ve buna işleyecek faiz bakımından da uygulanması, Yürürlük Yasası’nın 1’inci maddesindeki temel ilkeye aykırıdır. ( HGK’nın 06.05.2015 tarih, 2013/23-2212 E. – 2015/1309 K. Sayılı ilamı)
Bu durumda, mahkemece Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihe kadar belirlenen faiz oranı, bu tarihten sonra ise 120’nci maddenin ikinci bendindeki sınırlandırılmış temerrüt faizinin uygulanması bakımından kademeli hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları haklı görülmüştür.
4- İzmir 17. İcra Dairesi’nin 2013/11294 esas nolu dosyasındaki takibe dayanak davalı kooperatifin 29.06.2013 tarihli genel kurulun 10. Maddesinin İzmir 15. ATM’nin 2013/155 E. Sayılı dosyası ile iptal edilip kararın kesinletiği anlaşıldığından yani artık icra takibinin dayanağı kalmadığından bu takip dosyası yönünden davanın kabulüne ve bu itibarla davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verilmesi doğru ise de dava menfi tespit davası olup, hüküm fıkrasının 1. bendinde; “davacının İzmir 17. İcra Müdürlüğü’nün 2013/11294 sayılı dosyasında takip dayanağı genel kurulu 10. Maddesinin iptali nedeniyle borcu olmadığının tespitine,” karar verilmesi gerekirken, “borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline” karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı ve davalı vekililerinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf itirazlarının kısmen KABULÜ ile, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2017 tarihli 2014/156 Esas ve 2017/1496 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, kararın kaldırma sebep ve şekline göre davalının sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA;
A)Davacı …’dan alınan 44,40 TL’den istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
B)Davalı … Kooperatifi tarafından yatırılan 453,50 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
4-İstinaf aşamasında taraflar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 23/02/2022