Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/857 E. 2021/1439 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/857
KARAR NO : 2021/1439

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2017 (Dava) – 20/11/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/11 Esas – 2018/212 Karar
DAVA : Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması, Önlenmesi, Maddi- Manevi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 23/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/12/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 20/11/2018 tarihli 2017/11 Esas ve 2018/212 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” ibareli süt ve süt ürünleri için tescilli markasının davalı tarafından haksız kullanıldığını, davalının ürettiği ve sattığı tereyağı ambalajlarında “…” markasını kullandığını belirterek, markaya tecavüzün tespitini, önlenmesini, 7.500,00 TL + 7.500,00 TL tazminata avans faiziyle hükmedilmesini, hükmedilecek tazminatın SMK 151/4’e göre 500,00 TL arttırılmasını talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, müvekkilinin sadece özel amaçlı tereyağı ürettiğini, restoran ve kebapçılara verdiğini, herhangi bir karıştırma riski bulunmadığını iki tarafın ambalajlarının çok farklı olduğunu, ihtiyati tedbirle internet sitelerinin kapatılmasının umuma aykırı ve amacı aşar nitelikte olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “… davalının … ibaresini kendi tescilinden farklı ve baskın biçimde ürün üzerinde ve internet ortamında tanıtımlarında kullanmasının marka ihlali oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, tecavüzlü kullanımlara ilişkin tanıtım gereçlerinin toplanarak kaldırılmasına, internet ortamından kaldırılmasına, çıkarılmasına, 51.439,78 TL maddi tazminatın, 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyecek ticari faiziyle davacıya ödenmesine, sair istemlerin reddine,…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalının dava konusu markayı dürüstlüğe aykırı bir biçimde kullandığını, yerel mahkeme aşamasında bu hususun bilirkişi raporlarıyla tespit edildiğini, yerel mahkemenin Sınai Mülkiyet Kanunun 151/4. Maddesi uyarınca talep ettikleri 500-TL artırım talebini, müvekkile ait “…” markasının taşıdığı özellikler, satış gücüne ait lisans vb kanıtlar sunulmaması nedeniyle reddedildiğini, yerel mahkemenin kararı hukuka aykırı olduğunu, davalı her ne kadar bilinçli tüketiciden bahsetse de markanın tanınmışlığı ve iltibas iddialarında değerlendirmeye alınan ortalama tüketici olduğunu, davalının bu iddialarının mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin kendine ait süt ve süt ürünlerini teşhir ettiği“www…com.tr” adresi halihazırda mevcut olduğunu, davalı “… ”ibaresini kullanarak açıkça dürüst kullanıma aykırı eylemde bulunduğunu ve tüketicinin ilgisini yönlendirme kastıyla hareket ettiğini, günümüzde internet sitesi aracılığı ile milyonlarca kişiye rahatlıkla ulaşılabildiğini, davalı basiretli bir tacir olarak bunu çok iyi bildiğini, yerel mahkemenin internet sitesi aracılığıyla gerçekleştirilen bu ihlali ayrıca değerlendirmesi ve artırım taleplerini de kabul etmesi gerektiği halde reddetmesinin Sınai Mülkiyet Kanunu ve Ticaret Kanunu hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, bu yönüyle yerel mahkemenin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; “ … ” tesciline aykırı şekilde “… ” adının küçük yazılmış olması dürüstlüğe aykırı bir kullanım amacı taşımadığını, dikkat edilmesi gereken hususun davalı müvekkil firmanın markasını tescile uygun kullanıp kullanmadığından öte kullanım şeklinin davacıya ait markalar (4 adet marka ) ile herhangi bir benzerlik taşıyıp taşımadığı olduğunu, tüm dilekçelerinde vurgulanan ve tartışılması istenen bu durumun yargılamanın hiçbir aşamasında mahkemece tartışılmadığını ve kararın gerekçesinde de yer almadığını, eksik inceleme yapıldığını, dikkat edilmesi gereken asıl hususun davalı firmanın etiketinde kullanılan yazıların ne yazı karakterlerinin ne büyüklüklerinin ne de harfler üzerinde kullanılan renklerin davacı firmanın tescilli olan dört markası ile herhangi bir benzerlik taşımadığını davalı müvekkil firmanın markasını bu şekilde kullanmasının haksız rekabete yol açmadığı gibi davacı firmanın zarar görmesi de söz konusu olmadığını, ayırt edici unsur olarak kabul edilen … kelimesinin davalı markasında büyük yazılmış olması markaya tecavüz iddiasını kanıtlamaya yeterli bir tespit olmadığını, zarar görüp görmediğinin tespiti için TTK md.54 1 ve 2 benddeki açıklanan durumun varlığı, TTK md.55 a-4 a-5′ de sayılan haksız rekabet hallerinin var olup olmadığı TTK md.55 a-6′ da belirtilen karinenin somut olay bakımından gereçekleşip gerçekleşmediği ne bilirkişi raporlarında ne de yargılama sırasında mahkemece irdelenmemiş ve taleplerinin yok sayıldığını, müvekkil firma ile davacı firmanın internet siteleri karşılaştırıldığında iltibasa neden olacak hiçbir benzerliğin bulunmadığını,davalı firmanın haksız kazanç elde etmesi,davacı firmanın müşteri çevresini tehlikeye düşürmesi ve itibarını zedelenmesinin de hiçbir şekilde söz konusu olmadığını, müvekkili firmanın ürünleri üzerinde kullandığı etiketlerdeki görsellik ile davacı firmanın markasındaki görsellik arasında hiçbir benzerlik bulunmadığı, davalı etiketinin içeriğinde kırmızı renkli kalın şerit üzerine beyaz harflerle “ … ” ibaresi kulanılarak ,iltibas yaratma ihtimali tamamen ortadan kaldırıldığını, bu ibare ile ürünün isminden çok ürünün niteliğine ve içeriğine vurgu yapıldığını, amacın ürünün kebaplık tereyağı niteliğinin ön plana çıkarılması olduğunu, tereyağın perakende satışının olmadığını, aynı müşteri portföyüne yönelik çalışmadıklarından birbirlerine ekonomik zarar verme imkanlarının da bulunmadığı, davacı şirketin varsa zararını, yukarıda atıfta bulunulan kanun maddeleri kapsamında somut delillerle ispatlaması gerektiğini, ispatlayamıyorsa talebin reddinin hukuken zorunlu olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; marka hakkına tecavüzün önlenmesi ve tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; yukarıda belirtildiği şekilde karar verilmiş olup, hüküm davalı ve davacı vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
6100 HMK’nın 345/1 maddesine göre “İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar.”; aynı Kanunun 92/2 maddesine göre “Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter.” ve Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliği’nin 208/4 maddesine göre “Kanun yolu başvurusu, kanun yolu dilekçesinin kaydedildiği tarihte yapılmış sayılır.” hükümleri yer almaktadır.
6100 sayılı HMK’ nın 92. maddesine göre; süreler gün olarak belirlenmiş ise tebliğ veya tefhim edildiği gün hesaba katılmaz ve süre son günün tatil saatinde biter. (2) Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne karşılık gelen bir gün yoksa, süre bu ayın son günü tatil saatinde biter.
Dosyanın incelenmesinde gerekçeli kararın davacı vekiline 21/12/2018 tarihinde, davalı vekiline 28/12/2018 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği; buna göre 6100 sayılı HMK’nın 92/2 ve 345/1 maddeleri gereğince 2 haftalık olan istinaf kanun yolu başvuru süresinin davalı yönünden 28/12/2018 cuma günü başlayıp, 11/01/2019 cuma günü sona erdiği, davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin ise Avukat Portal Uygulaması üzerinden 14/01/2019 tarihinde saat 17:51′ de 2 haftalık yasal süre geçtikten sonra mahkemeye gönderildiği, bu durumda, davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvuru talebinin 6100 sayılı HMK’nın 345. maddesi gereğince süresinde yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı vekilinin de gerekçeli kararın tebliği üzerine mahkeme kararına karşı doğrudan istinaf kanun yoluna başvurmayıp, davalı vekilinin isftinaf dilekçesine cevap dilekçesi ile birlikte 01/02/2019 tarihinde hukuk mahkemeleri ön bürosuna vermiş olduğu dilekçe ile katılma yoluyla istinaf talebinde bulunduğu, davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf talebinin süresinde olabilmesi için, davalı vekilinin istinaf başvurusunun da süresinde yapılmış olması gerektiği, aksi halde süresinde yapılmayan istinaf başvurusuna karşı istinafa cevap dilekçesi ile katılma yoluyla yapılan istinaf talebinin süresinde olduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun da süre yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davalı vekilinin ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 346/1 ve 352/1-c maddeleri gereğince süre yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin ve katılma yoluyla istinaf eden davacı vekilinin İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 20/11/2018 tarihli ve 2017/11 Esas – 2018/212 Karar sayılı kararına yönelik istinaf başvurularının HMK’nın 346/1 ve 352/1-c maddesi gereğince ayrı ayrı USULDEN REDDİNE,
2-İstinaf başvuru harçlarının hazineye irat kaydına,
3-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilk derece mahkemesince ilgili olduğu tarafa iadesine,
4-İstinaf kanun yoluna başvuru giderlerinin başvuranlar üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf avansının kullanılmayan kısmının istem halinde yatıran ilgilisine iadesine,
6-İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay İlgili Hukuk Dairesine temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/12/2021