Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/845 E. 2022/60 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/845
KARAR NO : 2022/60

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/05/2017 (Dava) – 11/12/2018 (Karar)
NUMARASI : 2018/609 Esas – 2018/1388 Karar
DAVA : Alacak
BAM KARAR TARİHİ : 19/01/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 19/01/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/12/2018 tarihli, 2018/609 Esas ve 2018/1388 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan 10/02/2010 başlangıç tarihli sözleşme uyarınca müvekkili tarafından tasarlanan … marka alttan panelli pizza fırının davalı tarafça sadece müvekkili için imal edilmesi hususunda anlaştıklarını, ancak davalı tarafın sözleşmeye aykırı olarak pizza fırınını kendi adına ürettiğini ve piyasaya sürdüğünü, fırını çeşitli fuarlarda tanıtıp satışını yaptığını, özel bir tanıtım kataloğu hazırlattığını, sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği gibi haksız rekabet hükmünde de olan bu eylemlerin müvekkilince öğrenilmesi üzerine Karşıyaka 5. Noterliği’nin 18/01/2011 tarihli ihtarnamesinin keşide edildiğini, taraflar arasındaki karma nitelikli sözleşmenin 10. maddesinde sözleşmeye aykırılık halinde cezai şart kararlaştırılmış olduğunu, esasında işbu davanın kısmi dava sonrası açılan tamamlayıcı dava olduğunu, zira İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2015 tarih 2014/486 Esas – 2015/705 Karar sayılı dosyasında davalarının kabulüne karar verildiğini ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/11/2016 tarihli, 2015/14436 E- 2016/9038 K. sayılı ilamı ile de onandığını, bu ilk davada alacağın 10.000 TL’ sinin talep edildiğini, mahkemece alınan bilirkişi raporunda alacak miktarının 19.375,00 Euro olduğunun tespit edildiğini belirterek, cezai şart bedeli olan 19.375,00 Euro’dan İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/486 Esas 2015/705 Karar sayılı dosyasından tazmin edilen 10.000 TL düşülerek bakiye karşılığı olan 67.407,00 TL tazminatın davalının temerrüde düştüğü 21.01.2011’den itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından 10/02/2010 başlangıç tarihli olarak yapıldığı iddia olunan sözleşmenin varlığını hiç bir zaman kabul etmediklerini, kabul anlamına gelmemek üzere sözde sözleşmenin bir eser sözleşmesi olduğunu ve TBK 147/f.6 maddesi uyarınca 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, bu nedenle işbu sözleşmeye dayalı alacak hakkının zaman aşımına uğradığını, TBK 154. maddesi uyarınca alacaklının dava açmasıyla zaman aşımının kesileceğini, ancak zaman aşımının kesilmesinin sadece dava konusu edilen alacak için söz konusu olduğunu, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olmasının saklı tutulan kısım için zaman aşımını kesmeyeceğini, ayrıca dava değeri hesaplamasının hukuka aykırı olduğunu, huzurdaki davanın açıldığı tarihteki kurdan hesaplama yapıldığını, oysa 2011 senesinde sözkonusu alacak için alacak davası açılmış olduğunu, hangi hukuki gerekçe ile 2017 yılındaki bu dava tarihindeki kur üzerinden hesaplama yapılıp 10.000-TL’nin düşülmesi suretiyle bu davanın değerinin belirlenmiş olduğunun anlaşılamadığını, 2011 yılındaki davada o tarihteki kur üzerinden alacağın tamamının TL’ye çevrilerek dava açılması gerekirken davacının bunu yapmayıp 10.000-TL talebiyle dava açmış olduğunu, şimdi 2017 senesinde alacağın tamamının bu dava tarihindeki kurdan hesaplanmasının hukuka aykırı olduğunu, 2011 yılı itibariyle bu davanın değerinin 48.685,50-TL olacak olduğunu, ayrıca bahse konu fırının tasarım hakkının da 2011 yılı itibariyle müvekkili adına tescilli olduğunu, müvekkili şirketin eski yetkilisinin davacı ile anlaşarak aralarında eski tarihli bir sözleşme düzenlemiş olduklarını düşündüklerini beyanla, davanın zaman aşımı nedeniyle reddine, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince verilen kararda özetle, “…Daha önce mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın zamanaşımından reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulduğu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 2018/854 Esas-2018/614 Karar sayılı ilamı ile: ‘…yapılan inceleme sonucu mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği görülmüştür. Taraflar arasındaki sözleşmenin ağırlıklı unsurunu davacı tarafça tasarlanan pizza fırınının davalı şirketçe davacı adına imal edilmesi oluşturmakta olup, davalı şirket tarafından sadece davacı için imal edilen fırınların davalı şirketçe başkalarına satılmaması, söz konusu fırının farklı bir marka adı altında piyasaya sunulmaması, başka bir imalatçıya imal ettirilmeyeceğine ilişkin hükümler sözleşmeye esaslı vasfını kazandıran asli unsur olan ‘imal etme’ ediminin koşullarını ve özelliklerini ayrıntılı olarak belirleyen, belli bir çerçeve içerisine oturtan yan edimler niteliğinde olup ana edim göz önüne alındığında davaya konu sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde bulunduğu, bu durumda dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 147/6. maddesi uyarınca eser sözleşmelerinden doğan alacakların 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu yönünde mahkemece yapılan belirleme yerinde ise de, davacı taraf gerek istinaf başvurusunda gerekse dava dilekçesinde işbu dava ile istediği alacakla ilgili olarak daha önce davalı hakkında 26.10.2015 tarihinde İzmir 25. İcra Müdürlüğü nezdinde takip başlatıldığını ileri sürmüş olmasına göre, mahkemece söz konusu takip dosyasının getirtilerek başlatılan takip nedeniyle zamanaşımı süresinin kesilip kesilmediği hususunun tartışılarak sonucuna göre işbu davaya konu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığının belirlenmesi, zamanaşımına uğramadığının belirlenmesi halinde bu kez esasa ilişkin incelemeye geçilmesi gerekirken bu yön üzerinde durulmadan, bu yöndeki deliller toplanmadan karar verilmesi doğru görülmemiş, bu durumda ilk derece mahkemesince gerekli deliller toplanıp değerlendirilmeden karar verildiğinden istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. Bu durumda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir…’ gerekçesiyle 2017/595 Esas-2017/1456 Karar sayılı ilk kararın kaldırılmasına karar verilmiş olduğu, kaldırma kararı doğrultusunda yeniden yargılama yapıldığı, İzmir 25. İcra Müdürlüğü’nün 2015/15751 sayılı dosyasının getirtilerek incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine İzmir 5. ATM’nin 2014/486 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu sonucu hüküm altına alınan 10.000-TL’nin mahsubu ile geri kalan bedelin ödenmesi için genel haciz yolu ile takip başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunun anlaşıldığı, yeniden yapılan yargılama neticesinde tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; işbu davanın ek dava olduğu, önceki kararın kesinleştiği, her nekadar daha önce yapılan yargılama sonucu zaman aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, getirtilen İzmir 25. İcra Müdürlüğünün 2015/15751 sayılı dosyası ile davaya konu edilen bedelin tahsili için takip başlatıldığı ve zaman aşımının kesildiği nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla; DAVANIN KABULÜNE, 67.407-TL cezai şart alacağının 21/01/2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili tarafından, “…Zamanaşımını kestiği iddia olunan icra takibinin takipsiz bırakılarak düşürülmüş olduğu, bu durumda işlemden kaldırılan davanın zamanaşımı yönünden dikkate alınmayacağına ilişkin kuralların kıyasen bu durumda da uygulanması gerektiği, mahkeme kararının son derece hatalı olduğu, takibe itiraz sonrasında süresi içerisinde itirazın iptali davası açılmaması nedeniyle icra takibinin işlemden kaldırıldığı, HMK’nın 150. maddesinde düzenlenen ‘davanın açılmamış sayılması’ kurumunun sonuçlarından en önemlisinin zamanaşımı kesme durumunun ortadan kalkması olduğu, aynı kurum her ne kadar İcra Hukuku’nda mevcut değilse de HMK’nın burada kıyasen uygulanması gerektiği, ayrıca dava her ne kadar ek dava olarak nitelendirilmişse de cezai şarta ilişkin bakiye kısmın asıl davada tespit olunan miktar ile denk olup olmadığının yerel mahkemece incelenmediği, asıl dava dosyasının dahi incelenmediği, asıl davada hükmedilen miktar ve şartlar incelenmeksizin hüküm kurulmasının ciddi bir eksiklik olduğu, asıl davada tespit edilen bilirkişi raporundaki miktar ile bu davadaki talebin uyuşup uyuşmadığının denetlenmediği, mahkemece davacının iddiasının peşinen kabul edilmiş olduğu, asıl dava dosyasında tespit edilen miktarın yerel mahkemece bilinmemekte olduğu, bu belirsizliğin bile tek başına kararın kaldırılması için yeterli olduğu, mahkemece herhangi bir maddi değişiklik olup olmadığına bakılmaksızın önceki karar Yargıtayca onanmış denilerek esas hakkında karar verildiği, eksik inceleme yapıldığı, yine, zamanaşımını kestiği iddia olunan icra takibine konu edilen miktar ile asıl dosyada tespit olunan miktarın birbirine denk olup olmadığı meselesinin de ancak ve ancak asıl dosyanın getirtilerek incelenmesi ile ortaya çıkabilecek bir husus olup, mahkemece, asıl davada tespit olunan miktar ile davacının icra takibinde talep ettiği miktarın denk olduğuna da peşinen karar verildiği” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; sözleşmeye aykırılık nedeniyle kısmi davadaki bakiye tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Daha önce İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/486 Esas – 2015/705 Karar sayılı dosyasındaki kısmi davada alınan bilirkişi raporu ile davacının bahse konu sözleşmeye dayalı olarak davalıdan iki adet faturadaki tutar kadar tazminat talep edebileceği belirlenerek, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle kısmen talep edilen 10.000-TL’ye hükmedildiği, sözkonusu kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/11/2016 tarihli, 2015/14436 E- 2016/9038 K. sayılı ilamı ile de onandığını, eldeki davanın ise bakiye tazminat alacağı için açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece ilk verilen kararda, taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu ve 5 yıllık zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD’ nin 2018/854 Esas – 2018/614 Karar sayılı ilamı ile sözleşmenin karma nitelikli olup, ağırlıklı ediminin pizza fırını imalatı olduğu ve bu nedenle eser sözleşmesi olduğu doğru ise de, davacı tarafından işbu davadan önce başlatılan icra takibi bulunduğunun dosya kapsamından anlaşıldığı, dolayısıyla bu takip dosyası getirtilip incelenerek alacak zamanaşımının takip nedeniyle kesilip kesilmediğinin belirlenmesi gerektiği, kesilmiş ise esasa dair inceleme yapılması gerektiği gerekçeleriyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırıldığı, bunun üzere mahkemece sözkonusu icra dosyası getirtilip incelendikten sonra eldeki davanın kabulü yönündeki kararın verildiği görülmüştür.
Dava konusu sözleşmenin niteliğine ve içeriğine ilişkin hususlar bahsedilen önceki yargılamalar neticesinde belirlenmiş olmakla, davalı vekilinin istinaf itirazları kapsamında dosya değerlendirildiğinde; davalı vekilinin, İzmir 25. İcra Müdürlüğü’nün 2015/15751 sayılı icra dosyasında takibe itirazdan sonra dosyanın takipsiz bırakılması nedeniyle işlemden kalktığı, bu nedenle zamanaşımının takiple kesilmesi sonucunun da ortadan kalktığının kabulü gerektiği yönündeki itirazı yerinde görülmemiştir. Zira, icra dosyası işlemsiz bırakılsa da, takip derdest olmaya devam etmektedir. Bu nedenle, mahkemenin icra takibinde dosyanın işlemden kaldırılması ile zamanaşımını kesici etkisinin ortadan kalktığı yönündeki itirazı yerinde görülmemiştir (Bu yönde bknz. YHGK 2013/15-169 E.- 2013/1365 K.).
Davalı vekilinin sair istinaf itirazları incelendiğinde; daha önce açılan kısmi davada alınan bilirkişi raporunda, sözleşme hükümlerindeki açık hükme göre taraflar arasındaki fatura bedelleri toplamından ibaret bulunan cezai şart alacağının 19.375-Euro olduğu belirlenmiş olup, önceki davada 10.000-TL’nin talep edildiği, dosya içerisindeki davacının sunduğu iki adet fatura bedelinin de 19.375-Euro olduğu görülmüştür. Kaldı ki, davalı vekilinin yargılamanın aşamalarında bu faturalara ya da cezai şartın miktarına yönelik bir itirazının olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf itirazlarında dile getirdiği husus; Euro cinsinden olan tazminat karşılığının hangi tarihteki kura göre TL’ye çevrilerek talep edilebileceğine ilişkin olup, davacı tarafça 2011 yılında açılan kısmi davada 10.000-TL talep edildiği, 29.05.2017 tarihli işbu davada cezai şart bedeli olan 19.375-Euro’nun dava tarihi itibariyle TL karşılığı toplamından 10.000-TL’nin düşülmesi suretiyle hesaplanan dava değerinin istendiği görülmektedir. Davalı taraf, 2011 yılındaki kur değerleri üzerinden eldeki davanın değerinin belirlenmesi ve daha önce hükmedilen 10.000-TL’nin düşürülmesi gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca, icra dosyasında talep edilen tutarın ve asıl dava dosyasının incelenmediği gerekçesiyle de eksik inceleme yapıldığı itirazında bulunmuştur.
Davacının ilk davadan da daha önce ihtar göndermek suretiyle davalıyı temerrüde düşürdüğü alacağın bakiye kısmı için önce 26.10.2015’de ilamsız icra takibi yaptığı, 10.000-TL’nin Euro karşılığı olan 3.141 Euro’yu toplam alacaktan düştüğünü belirterek, 16.234 Euro asıl alacak istediği, buna ilaveten 5.463,80-Euro da işlemiş faiz istediği, davalının ise bu miktar üzerinden borcunu ödemeyip takibe itiraz ettiği anlaşılmaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde her ne kadar icra takibi başlatmışlarsa da, alacaklarını işbu dava ile “alacak davası” açmak suretiyle talep etmeyi seçtiklerini belirtmiştir. Eldeki dava, itirazın iptali davası olmadığından bu davada icra takibi ile sıkı sıkıya bağlı şekilde talepte bulunulması da beklenemeyecektir. Zaman aşımı yönüyle incelendiğinde; icra takibinde talep edilen toplam tutara göre de işbu davada talep edilen rakamın takip tutarı içerisinde kalmasından dolayı zaman aşımına uğrayan bir alacak bölümü de bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça, daha önce açılan 10.000-TL’lik kısmi davada bu bedelin Euro karşılığı belirtilerek dava açılmış olmayıp, yalnızca 10.000-TL olarak belirtilmek suretiyle talepte bulunulduğu dikkate alındığında, işbu davada toplam alacağın dava tarihindeki TL kur karşılığından daha önce hükme bağlanan 10.000-TL’nin düşülmesi suretiyle bakiye alacağın talep edilmesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırı bir yön görülmemiştir. Yine, mahkemece icra dosyası getirtilip incelendiği gibi, gerek 28.09.2017 tarihli mahkemece tutulan tutanak ve gerekse 21.12.2017 tarihli ön inceleme tutanağından da anlaşılacağı üzere kısmi dava olarak açılan dava dosyasının da dosya arasına alınıp incelendiği anlaşılmakta olup, davalı vekilinin bu hususlardaki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/609 Esas – 2018/1388 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 4.604,57 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.151,00 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 3.453,57 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktarı itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/01/2022