Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/844 E. 2022/20 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/844
KARAR NO : 2022/20

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/09/2017 (Dava) – 04/12/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/1023 Esas – 2018/1340 Karar
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ: 11/01/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 11/01/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/12/2018 tarihli, 2017/1023 Esas ve 2018/1340 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24/06/2017 tarihinde davadışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile seyir halindeyken, yolun sağında park etmiş araçlar arasından müvekkili yaya …’in karşıdan karşıya geçmek için aracın önüne çıkması neticesinde trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin ağır derecede yaralandığını, İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi gördüğünü, rapor alındığında maluliyet oranının açığa çıkacağını, kazanın İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmasının yürütüldüğünü, kaza tespit tutanağına göre hem sürücü hem de yayanın kusurlu bulunduğunu, kusur durumunun yargılama safahatında alınacak bilirkişi raporu ile netlik kazanacağını, aracın davalı sigorta şirketinde kaza tarihini kapsar ZMMS poliçesinin olduğunu, davalı sigorta şirketine 17/08/2017 tarihinde yazılı başvuruda bulunulduğunu, verilen cevapta bir takım evrakların eksik olduğu gerekçesiyle kendilerinden talepte bulunulduğunu, ancak kaza tarihi dikkate alındığında kesin ve tam rapor alınabilmesinin, tedavi sürecinin bitmesi ve en azından kaza tarihi üzerinden 1 yıl geçmesi ile mümkün olduğunu, herhangi bir sağlık kuruluşundan ivedi şekilde alacakları bir raporun müvekkilinin hak kaybına uğramasına sebep olacağını, yazılı başvurularına verilen cevabın, ilgili yasa maddesinde yer alan “…15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması” olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 100 TL kalıcı iş görmezlik tazminatı, 100 TL geçici iş görmezlik tazminatı olmak üzere toplam 200 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle davalı sigorta şirketinden tahsilini talep ve dava etmiş, 08/11/2018 tarihli dilekçesi ile; talep ettikleri 100-TL kalıcı maluliyet tazminatını arttırarak 6.367,52-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; geçici iş görmezlik tazminatının, trafik sigortası genel şartları gereği teminat dışı olduğunu, tedavi giderleri kapsamında olup, 6111 Sayılı Yasa uyarınca müvekkili şirketin tedavi giderleri nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, tedavi giderleri nedeniyle tüm sorumluluğun SGK’da olduğunu, sürekli iş görmezlikten doğan maddi zararlar bakımından müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğunu, Adli Tıp Kurumundan maluliyet oranı konusunda heyet raporu alınmasının ve kusur oranlarının belirlenmesinin gerekli olduğunu, meydana gelen sakatlığın kalıcı hale gelip gelmediğinin de tespit edilmesi gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, “…Kazadaki kusur oranının belirlenmesine ilişkin bilirkişiden aldırılan raporun, … ATK’ dan maluliyet oranına ilişkin aldırılan raporun ve aktüerya uzmanı bilirkişiden aldırılan raporun denetime elverişli ve açık olması nedeniyle itibar edildiği, davalıya sigortalı … plaka sayılı aracın sürücüsünün % 25 oranında tali kusurlu, davacı …’ in %75 oranında asli kusurlu olduğu, davacının kaza nedeniyle % 4 oranında kalıcı maluliyetinin, 9 ay süreyle de geçici maluliyetinin oluştuğu, davacının talep edebileceği davalının kusuruna isabet eden sorumlu olduğu kalıcı maluliyetten kaynaklı maddi tazminat alacağının 6.367,52-TL olduğu, davacı tarafça davanın kalıcı iş göremezliğe ilişkin maddi tazminat talebi yönünden 6.367,52-TL üzerinden ıslah edildiği, dolayısıyla kalıcı iş göremezliğe ilişkin talebin ıslah edilen miktar üzerinden kabulüne, davalı sigortaya başvuru belgesinin 17/08/2017 tarihinde tebliğ edilmesi nedeniyle 8 günlük iş günü süresinin geçmesiyle davalı sigortanın 31/08/2017 tarihinde temerrüde düştüğü kanaatine varıldığından faizin bu tarihten itibaren başlatılmasına, davacının geçici maluliyetine ilişkin talebinin ise, davacı …’ in kaza tarihinde 14 yaşında olup gelir getiren bir işte çalıştığının iddia ve ispat edilemediği, dolayısıyla tedavi müddeti boyunca mahrum kaldığı herhangi bir kazancı olmadığından, geçici işgöremezlik zararı bulunmadığı (Yargıtay 17. HD nin 2015/3753 esas, 2017/9582 karar sayılı kararı da aynı doğrultudadır) kanaatine varılarak reddine karar verilmekle, sonuç olarak; DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE; 6.367,52 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının 31/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin talebinin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; “…Davacının müvekkili şirkete başvuruda bulunmuş olmasına rağmen, ödemenin yapılabilmesini sağlayacak nitelikte evrak ve belgeleri müvekkili şirkete ibraz etmediğini, nitekim müvekkili şirket tarafından verilen cevap incelendiğinde eksik evrakların neler olduğunun belirtilip, ibrazı halinde tazminat hesaplaması yapılabileceğinin ifade edildiğini, ancak davacı yanın eksik hususları tamamlamadığı gibi müvekkili şirkete cevap bile vermeden dava açma yolunu tercih ettiğini, sigorta şirketinin temerrüdünden söz edilemeyeceğini, bu durumda faiz başlangıcının dava tarihi yerine müvekkili şirkete başvuru tarihinden itibaren 8 günlük sürenin sonu olan 31/09/2017 tarihinin kabulünün de isabetsiz olduğunu, diğer bir istinaf incelemesine konu taleplerinin ise, müvekkili şirket nezdinde sigortalı aracın hiçbir kusuru olmamasına rağmen tali olarak kusurlu olduğunun tespit edilmesi olduğunu, davacı yaya …’in, park etmiş arabaların arasından, ışıklı işaret ve yetkili kişilerin bulunmadığı çitlerden ve güvenliği açısından yaklaşan aracın uzaklık ve hızını göz önüne almaksızın aniden fırlayarak dava konusu kazaya sebebiyet verdiğini, sigortalı aracın normal hızında seyrine devam etmekte olduğu, sürücüler için de başkaca uyarının olmadığı, bu doğrultuda da sigortalı araca atfedilecek kusur bulunmadığının açık olduğunu, sigortalı aracın trafik kurallarına uygun hareket etmiş olsa da işbu kazanın meydana gelip gelmeyeceğinin araştırılmadığını, kusur yönüyle yeniden inceleme yapılmasını…” beyanla, mahkeme kararını istinaf kanun yoluna getirmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasına dayalı maluliyet ve geçici işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamı incelendiğinde; kaza tespit tutanağında kazayla ilgili olarak, yaya olan davacıya asli kusur, davalının sigortalısı olan aracın sürücüsüne ise tali kusur verildiği, mahkemece alınan kusur raporunun da aynı yönde olduğu görülmekle, dosyadaki bilgi ve belgeler ile kazanın oluş şeklinde göre davalı tarafa atfedilen tali kusur bakımından bir isabetsizlik bulunmamakla, davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Dava tarihine göre davalı sigortaya başvuru dava şartı olmakla, davacı tarafça da davadan önce davalı sigorta şirketine başvuruda bulunulduğu, dosyada bizzat davalı şirketçe düzenlenmiş bulunan evrak üzerinde 17.08.2017 tarihinde başvurunun tebliğ alındığının belirtildiği, davalı sigorta şirketince davacıdan kesin maluliyet raporunun talep edilmesi üzerine davacı tarafça işbu davanın açıldığı anlaşılmakla; yargılama sırasında alınabilecek olan kesin nitelikteki maluliyet raporunun eksik olduğu gerekçesiyle sigorta şirketine başvuru şartının yerine getirilmediği şeklindeki savunma yerinde görülmediğinden, mahkemece davacının usule uygun bir şekilde davadan önce sigorta şirketine başvuruda bulunduğu kabul edilerek, faiz başlangıcının bu tarihe göre hesaplanmasında usul ve esas açısından bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1023 Esas – 2018/1340 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 434,97 TL istinaf karar harcından peşin alınan 108,75 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 326,22 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/01/2022