Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/841 E. 2021/1411 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/841
KARAR NO : 2021/1411

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2018 (Dava) – 30/11/2018 (Karar)
NUMARASI : 2018/27 Esas – 2018/221 Karar
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 23/12/2021
KARARIN YAZIM TARİHİ : 23/12/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30/11/2018 tarihli, 2018/27 Esas ve 2018/221 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …. adıyla faaliyet gösterdiğini, 2012 yılında A.Ş unvanı ile faaliyetine devam ettiğini, daha sonra …. A.Ş adını aldığını, ısıtma ve soğutma cihazları konusunda tanınmış olduğunu, …. firmasının araştırmasına göre yüksek bilinirlik sahibi olduğunu, davalı …’ın dava dışı …. A.Ş’yi kurduğunu, yönetim kurulunda yer aldığını ve bilahare bu şirketin paydaşlarından olduğunu, ancak, davalının ….’in diğer ortağı ….’ın oğlu olduğunu ve ….’ın davacı şirketin kurucu ortaklarından olduğunu belirterek, davalının kendi adına tescillediği markaların kapsamında kalan ibarelerin (…., …. ve ….) daha önce davacı şirket tarafından markasal biçimde kullanıldığını, bu durumun davacı tarafından bilindiğini, bu ibarelerin …. ana markası altındaki ürünlerde kullanıldığını, model adları olduğunu, buna ilişkin delilerinin, kanıtlarının, dosyada bulunduğunu; ürün faturaları, katalog, internet kayıtları, gazete haberleri, Migros 2015 katalogları, hepsiburada sitesinin satış fiyatları ve ilanlarının iddiayı kanıtladığını, bu ibareler için ilk kullanıcı ve ayırt edicilik sağlayanın müvekkili olduğunu, markaların kötü niyetle tescillendiğini ileri sürerek, SMK’nın 25/1, 5, 6, 6/3, 6/9 maddeleri uyarınca markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesine, müvekkiline ve bağlantılı şirketlerine karşı kullanımının önlenmesini tedbir ile karara bağlanmasını talep etmiştir.
Bununla birlikte markaya tecavüz ve haksız rekabetin men’i iddiasında bulunmamıştır.
CEVAP :
Davalıya usulüne uygun olarak tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesi ve delil sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince “… Dava, marka tescilinin hükümsüzlüğüne ilişkindir.
Davacı şirket dava konusu ettiği markaların daha önce kendisinin kullandığı, siparişle üretim ve satışa koyduğu gerekçesi ile hükümsüzlük talep etmektedir. Kural olarak, marka, ilk başvuran tarafa tescillenmektedir. Bununla birlikte, aynı veya benzer markayı tescil başvuru tarihinden önce kullanan, böylece bilinir kılan veya marka üzerinde sınai hak sahibi olan tarafların gerçek hak sahipliğini de korumaktadır. Bu konudaki yöntem de hükümsüzlük davasıdır.
Dava konusu olan markalar 2015/19292 sayılı “….”, 2015/95430 sayılı “….”, 2015/102056 nolu “….” ibareli markalarla dava tarihinden önce zaten müddet olan 2014/36071 nolu markadır.
Markanın hükümsüzlüğünün incelenebilmesi için öncelikle sicilde kayıtlı, geçerli bir marka tescili bulunması gereklidir. 2014/36071 nolu marka geçerli olmadığından dava konusu yoktur. Bu marka yönünden davanın reddi gerekmiştir.
Sair markalar bakımından davacı önceki tarihli kullanımlarına dayanmıştır. Davacı belgeleri ve davalı tarafından sunulan broşür, katalog ve üretim belgeleri incelenmiştir. Markaların başvuru tarihinden önce davacı firma tarafından kullanımları ile ilgili deliler de değerlendirilmiştir. Nitekim, marka uzmanı bilirkişi de davacı firmanın başvuru tarihinden önce, 2014 yılında “….”, “….” ibarelerini vantilatör ürünlerinde kullandığını tespit etmiştir. Tarih taşıyan ticari broşür ve el ilanlarında …. firmasının üretim ve marka kullanımları belirlenmiştir. Firmanın unvan değişikliği yaptığı …., …. AŞ olan unvanını, …. A.Ş olarak bugünkü haline getirdiği, ticaret sicil kayıtlarından anlaşılmıştır. Bizzat veya lisansla, fason yöntemlerle üretim yaptırarak markanın kullanılması mümkündür. Bu bakımdan davacının dava konusu 3 marka üzerindeki önceye dayalı hakkı kanıtlanmış olmaktadır. “….” ön ekinin eklenmesi önceye dayalı hakkı ortadan kaldırmamaktadır. Bilirkişi raporunun usulüne uygun düzenlendiği, tarafların kanıtlarını değerlendirdiği anlaşılmakla hükme esas alınması gerekmiştir. Davalı tarafın bilahare sunduğu üretim uygunluk belgesinin markasal bir etki yaratmadığı, dolayısıyla tescillerden önceki dönem için hak sağlamadığı, belge de markanın olduğu gibi yer almadığı, bazı kodların yer aldığı keza, kataloglarda da kodların yer aldığı, ancak katalogların baskı tarihlerine ilişkin belge bulunmadığı, kopya oldukları ve dolayısıyla esas alınamayacakları değerlendirilmiştir. Keza, bu belgelerin davalı gerçek kişi adına değil, dava dışı bir şirkete ilişkin bilgi verdiği anlaşılmıştır.” gerekçesiyle 2014/36071 nolu marka bakımından açılan davanın sabit olmadığından REDDİNE, 2015/19292, 2015/95430 ve 2015/102056 nolu markaların HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, sicilden terkinlerine, ilan yapılması isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı şirketin her ne kadar elektrik-elekronik sektörüne bir dönem öncülük yapmış “….” markasıyla tanındığını iddia etmişse de, 1990’larda tanınan raks markasına sahip şirketler grubunun iflas ettiğini, tüm markaların da mahkeme kararıyla iptal edildiğini, söz konusu iflas kararının, 03.05.2007 tarihinde İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verildiğini, bu karar gereği, …. Şirketler Grubunda bulunan şirketlerin iflas ettiğini, tüzel kişiliklerinin de sona erdiğini, davacı şirketin …. firmasının iflasından sonra 2008 yılında kurulduğunu, 2012 yılında ünvan değişikliği yaparak …. AŞ olduğunu, davacı şirketin iflas eden …. markasının tanınmışlığından faydalandığını, unvan değişikliği sonrasında da kullanılmayan …. markalarını tek tek tescil ettirmeye başladıklarını, davacı şirkete ait markaların tescil işlemlerinin, …. şirketler grubunun iflas ettiği ve markaların mahkeme kararıyla iptal olduğu 2007 ve sonrasında başladığını, 2012 yılında ünvan değişikliği yaptıktan sonra da bir süre herhangi bir ticari faaliyet veya üretim yapmadıklarını, Mahkeme tarafından bu hususun irdelenmediğini ve hiçbir araştırma yapılmadığını, davacı tarafın sunmuş olduğu delillere hukuken itibar edilemeyeceğini, davacı tarafça sunulan önceye dayalı kullanımı gösterir afiş, broşör vb. delillerin tamamının iflas eden …. şirketler grubuna ilişkin olduğunu, davacı tarafça sunulan ve hükme esas teşkil eden marka lisans sözleşmesinde marka ibaresi bulunmadığını, dolayısıyla önceye dayalı kullanımı veya herhangi bir hakkı ispat etmediğini, mahkemece dosyaya sundukları delillerin değerlendirmeye alınmadığını, müvekkilinin yetkilisi olduğu şirketin önceye dayalı kullanımını gösteren delillerini mahkemeye ibraz ettiklerini, davacı şirketin, kendilerinin sundukları delillere haksız ve hukuki dayanağı bulunmaksızın itiraz ettiklerini, mahkeme tarafından sundukları delillerin yetersiz bulunduğunu, bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olduğunu, davacı tarafça sunulan delillerin doğruluğunun bilirkişi tarafından tespit edilemediğini, itirazları doğrultusunda yeniden bilirkişi raporu hazırlanmadığını, bu haliyle hükme esas teşkil edemeyecek nitelikte bir raporun hükme esas teşkil ettiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; tescilli markaların önceye dayalı hak iddiasına dayalı hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, davacının sunduğu lisans sözleşmesi ve buna dayalı fatura ile başkaca katalog ve üretim belgeleri uyarınca davaya konu markalar yönünden önceye dayalı kullanımının bulunduğu, davalının davaya cevap vermeyip delillerini sunmadığı, ancak bilirkişi raporunun tebliğinden sonra rapora itiraz ile deliller sunduğu fakat davacı yanca bu delillere süresinden sonra sunulduğu gerekçesiyle itiraz edildiği, kaldı ki mahkemece davalı yanca sunulan delillerin ayrıca gerekçede değerlendirilerek hükme esas alınamayacaklarının tespit edildiği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30/11/2018 tarihli, 2018/27 Esas ve 2018/221 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/12/2021